Banu TUNA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2002 00:18
Adını 18. yy'da yaşamış Baron Munchausen'den alan sendromun tıptaki adı, Fizik Semptomlu Düzmece Bozukluk. Belli bir miktar tıp bilgisi olan hasta, doktorları yanıltacak kadar belirtiyi kendi kendine yaratarak, hastaneye koşuyor.
Örneğin parmağını kesip kanı idrarına karıştırıyor. Acil servislere yapılan başvuruların en az yüzde 20'sinin bu hastalardan geldiği tahmin ediliyor. Türkiye'de yapılmış bir araştırma yok ama her yerde olduğu gibi Türkiye'de de bu hastalığa kadınlarda daha sık rastlanıyor.
Munchausen Sendromu, adını en ünlü hastasından alıyor. Baron Karl von Munchausen savaş maceralarını süsleyip abartarak anlatan bir süvari subayıymış. Baronun adıyla anılan hastalıktan mustarip olanlar ise hastalık uydurmakla tanınıyorlar. Munchausen Sendromu ilk kez 1951'de hastane hastane dolaşıp, kendilerine gereksiz yere cerrahi müdahale uygulanmasına razı olan bir grup hastayı tanımlamak için kullanıldı.
Bu hastalar, varolduğunu iddia ettikleri hastalığın belirtilerini, kendi müdahaleleriyle yaratıyor. Örneğin boğazının iç kısmını kesip, kan kustuğunu, mide kanaması geçirdiğini söylüyor. Sendromun tanımı ilk bakışta bizim ‘‘hastalık hastası’’ dediğimiz kişileri hatırlatıyor ama İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden psikiyatr Prof. Kerem Doksat aralarındaki farkı şöyle açıklıyor: ‘‘Hepimizin şurasında burasında ufak tefek ağrılar olur. Hastalık hastası olanlar bunları gereğinden fazla büyütür ama asla ortada hiç bir neden yokken, hele bir de bir yerlerini keserek hastaneye gitmeye kalkışmazlar. Hastalıktan korkar hastalık hastaları. Munchausen Sendromu olan kişiler ise hastalanmak ve böylece ilgi görmek ister.’’
Doktorlar için durumun farkına varmak oldukça zor. Hastalar, yanıltmak için ellerinden geleni yapıyor. İdrar testi istendiğinde gizlice parmaklarını kesip idrara kan veya dışkı bulaştırabiliyorlar. Test sonucunda değerler anormal çıkıyor. Doktorların durumun farkına varması uzun zaman alıyor. Bazen doktorlar duruma alet edilerek, gereksiz tedaviler veya ameliyatlar uygulanıyor.
Prof. Doksat bugüne kadar pek çok Munchausen hastasıyla karşılaştığını ve tedavinin çok zor olduğunu söylüyor. ‘‘Uzun psikoterapiler gerekiyor ama bunların da işe yarama ihtimali tartışılır. Ancak kişinin önüne set koyarak, ameliyat olmasını engelleyerek yardım etmek mümkün. Bu hastaların en büyük problemi bir gün gerçekten hastalandıklarında ciddiye alınmamak. Bir de durumları, hekimlerin cehaleti veya kötü niyeti yüzünden kullanılabiliyor. Sonunda gerçekten başları derde giriyor.’’
Psikiyatr Kerem Doksat bu hastalığa yakalanmış bir yakınını anlatıyor:
Çok küçük yaşlarda hem annesini, hem de babasını kaybetmiş. Ablası diğer kardeşleriyle ve onunla elinden geldiğince ilgilenmiş. Tıp eğitimi almak istemiş ancak maddi yetersizlikler nedeniyle bir sene sonra bırakmış. Bir bankada çalışmaya başladıktan sonra evlenmiş. Şu anda 80 yaşında. Bugüne kadar 20'nin üzerinde ameliyat oldu. Sadece 2-3 tanesi gerekliydi. Zaten en olması gereken ameliyatlardan kaçardı. Bir gün felç oldum diye aradı. Kapıyı kırıp, eve girin, dedi. Gittiğimizde idrarını kaçırıyordu. Ambulansla hastaneye kaldırdık. Tüm tetkikler yapıldı ama bir şey çıkmadı. Nitekim tüm ailesi hastaneye koşturup, doktorlar toplanınca birdenbire düzeldi. 80 yaşında daha önce alınmış olan göğsünün yerine protez taktırmaya karar verdi ama önce kalça ve dizlerine protez yaptırmak istedi. Halbuki yaşına rağmen günde en az 4 kere ikinci kattaki evine tek başına inip çıkabiliyor. Birkaç ortopediste gönderdik, sorun yok dediler. Sonra bizden gizli başka bir doktora gitmiş ve ameliyata ikna etmiş. Bize ameliyattan bir gün önce
haber verdi. Engel olamadık. Anestezi sırasında dolaşım bozulması oldu ve ameliyattan sonra birdenbire bunadı. Şimdi alzheimer ve parkinson içiçe seyrediyor.
NASIL ANLAŞILIR? Hasta çok fazla doktor değiştirmişse
Çok sayıda ameliyat olmuşsa
Pek çok farklı sebeplerle, defalarca hastanelere başvurup, tetkik yaptırmış ve sonunda ciddi bir şey çıkmamışsa
Yara izleriyle dolu karınları varsa
ÇOĞU YALNIZ YAŞIYOR Çoğunluğu eğitimli ve tıp bilgisi olanlar
Zeki olduklarından doktorları kandırmayı başarıyorlar
Çocuklukluklarında, özellikle hastalandıklarında yeterli ilgi ve sevgi görememiş olabilirler
Yetişkin olduktan sonra düzmece hastalıklar yaratarak dikkat çekmeye çalışıyorlar.
Stres altındaki zor dönemlerde bu tip davranışlara daha çok başvuruyorlar.
Yakınmalar kişi hastaneye yatırılıp, akrabalar ve doktorlar başında toplandığında ortadan kalkıyor.
Hastalıkla birlikte depresyon sıklıkla görülüyor.
Ciddiye alınmadıklarını hissederlerse asla tedaviden ve doktordan memnun olmazlar.
Vekaleten Munchausen SendromuGüncel Tıp Dergisi'nin Nisan 2000 sayısında, yurtdışında rastlanan bir olaya yer verilmiş: Tekrarlayan, geçici kötü kokulu idrar yapma şikayeti ile gelen 6 yaşındaki kız çocuğu problemi aydınlatılana kadar 12 kez hastaneye yatmıştır. Hasta 7 büyük radyolojik girişim, anestezi altında 6 muayene, 5 sistoskopi, 8 antibiyotik tedavisi ve 16 konsültasyona maruz kalmıştır. Ayrıca 150 kez de mikrobiyolojik kültür testi uygulanmış, sonuçta annenin çocuğun idrarına kendi menstruasyonu esnasındaki idrarını karıştırdığı saptanmıştır.
İşte bu olay bir Vekaleten Munchausen Sendromu. Burada kişi hastalık hikayelerini kendisi için değil çocuğu veya vekaleti altında, korunmaya muhtaç kişiler için uyduruyor. Literatürde özel bir çocuk istismarı türü olarak da geçiyor. Ağırlıklı olarak anneler tarafından uygulanıyor. Anne kucağında hasta olduğunu iddia ettiği ve bazen de kasten hastalık yarattığı çocuğuyla acil servise koşuyor. Çocukların yaşı genellikle birkaç haftalıkla 11 yaş arasında değişiyor.