Mülayim avcıyla huysuz avcı

Güncelleme Tarihi:

Mülayim avcıyla huysuz avcı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 2009 00:00

Ali Bürkev Yaban TV’nin starı. Ömer Borovalı ise 2002 dünya yaban keçisi şampiyonu. Onları bir araya getiren de bu av tutkuları. 9 yaşından beri arkadaşlar. Bürkev ve Borovalı yarım asırdan fazla süren eğlenceli arkadaşlıklarını ve av muhabbetlerini anlattı.

BÜRKEV: 9 yaşından beri tanışırız. O zamanlar Harbiye’de kapalı bir manej vardı. İlk kez atçılıkta tanıştık. Daha kısa pantolonlarla dolaşırken...
BOROVALI: Av merakımız da hemen hemen aynı yaşlarda başladı. İlk kez 9 yaşında harçlıklarımı biriktirip bir av dergisi almıştım. Yanıp tutuşmaya başladım. Amcamın çiftliğine giderdim. İki fişek hakkım vardı. İlk avım yabani bir kumru olan üveyik.
BÜRKEV: Benim de dedem Yıldız Sarayı’nın baş eczacısıymış. Ondan kalan antika bir silah vardı. Tüfek alabilmek için onu sattım. Sonbahar ve kış hemen her hafta ava gideriz. Senede 15-20 kez birlikte çıkarız. Bazen başka arkadaşlarımız da olur. Cennet yerlerde kamplar kurarız. Gitmediğimiz yer kalmadı desem yanlış olmaz. Genelde
iki gün sürer.
BOROVALI: Daha kamp için yer seçerken tartışma başlar. Bizim av takımı iki grup. Mülayimler ve huysuzlar.
BÜRKEV: Devamlı tartışırız. Köpek, av, ne gelirse. Ama darılmayız. Hiç olmadı bugüne kadar. Kızmamak mümkün değil ama napalım?
BOROVALI: Yazın daha az görüşürüz. Ama haftada bir mutlaka bir yemeğe çıkarız. Huysuzlar-mülayimler takımından da katılanlar olur. Sofralarımız keyiflidir.
BÜRKEV: İşte Ömer de o huysuzların başı. Benim de kaynanam olur, herşeyime karışır.
BOROVALI: Bu kadar yemek yersen karışırım tabii.
BÜRKEV: En son cuma oldu. Fırın makarna! Canım çekmiş... Yedirmedi arkadaş!
MOROVA: Yahu sabah 10 buçukta fırın makarna yenir mi? Avcılık sağlıklı bir yaşam tarzı. Doğa, spor, sağlık demek. Bu kadar aksine yaşayarak olmaz.
BÜRKEV: Ne var, öğlen de kuzu fırın yersin işte.
BOROVALI: Ne diyorum size ben mülayimim, asıl huysuz bu.
BÜRKEV: Mülayimliği kılıbıklığından. Eşinin
zoruyla cemiyet hayatına katılır, ne kadar in mekan
varsa hepsini gezer.
BOROVALI: Av için gittiğimde sorun olmasın diye eşimin gönlünü alıyorum.
BÜRKEV: Zaten eşinin ismi de erkek ismi. Noyan.
BOROVALI: Yahu ne alakası var? Karımın ismini bile yanlış söylüyorsun, Noyan değil, Nuyan bir kere. Hanım ismi.
BÜRKEV: Önemli olan anafikir: Kılıbık işte! Bakın göndünüz mü gene negatifleşti.
BOROVALI: Negatif değil, huysuz...

VAR MISIN İDDİASINA YEMEĞİNE?

Arkadaşınızın en sevdiği yemek?
BOROVALI: Üzerinde kuzu etiyle hünkar beğendi. Biz ona Alibeğendi deriz. (20 PUAN)
BÜRKEV: Ömer patlıcan musakka ve İstanbul usulü ızgara köfte sever. (20 PUAN)
? Hayatta en önem verdiği insan?
BOROVALI: Kızı Beyza ve eşi Engin. (20 PUAN)
BÜRKEV: Torunları var artık, morukladı diye söylemiyor. Onlar herhalde. (20 PUAN)
? En sevdiği sanatçı?
BOROVALI: Muazzez Ersoy sever, Nilüfer’in, Sezen’in de sevdiği parçaları vardır. Ha, bir de Aznavour. (20 PUAN)
BÜRKEV: Phil Collins ve Sting’in bütün plakları vardır bunda. Programında da çalıyor. Onlardan CD yapmış. (20 PUAN)
? En sevdiği tatil yöresi?
BOROVALI: Marmara Adası’ndaki sonbahar tatillerini anlata anlata bitiremiyor. Bir de Venedik sever. (20 PUAN)
BÜRKEV: Genelde soğuk ve insansız yerleri sever. Avrupa’da İskandinavya, Amerika’da Kanada gibi. (20 PUAN)
? En sevdiği mekan?
BOROVALI: Tarabya’da Filiz Restoran’ı çok sever. Zaten yine bir avcı arkadaşımızın orası da. (20 PUAN)
BÜRKEV: Karısından korktuğu için onunla
birlikte en yeni mekanları dolaşır. Ulus 29’a bayılır. (20 PUAN)

100 ÜZERİNDEN 100’LÜK BİR DOSTLUK
KANKAMETRE
BOROVALI: Arkadaşım, avda müthiş iyi yer belirleme ve zamanlama yeteneğine sahiptir. İyi zamanda iyi yere gitmeyi çok iyi bilir. Bu altıncı his gibi bir şey. Sadece tecrübe değil yani. Ama sadece kuş avlarında; büyük av bilmez.
BÜRKEV: E domuz? Domuz kuş mu?
BOROVALI: Sen domuz avcısı değilsin. Köpekle kuş avcısısın.
BÜRKEV: Bak gene başladı. Ayinesi iştir kişinin. İnanmayan televizyondaki programıma baksın.
BOROVALI: Ben 5 ayı vurdum.
BÜRKEV: Ben de bir günde 196 bıldırcın. Ama o zamanlar limit yoktu tabii. Hatta bu işin rekoru 596.
BOROVALI: 596 değil, 496.
BÜRKEV: Hayır 596!
BOROVALI: Yahu ben rekoru kıran adamın yanındaydım.
BÜRKEV: Var mısın iddiasına? Yemeğine?
BOROVALI: Ben girmem.
BÜRKEV: Bak üstüne bir de büyük rakı.
BOROVALI: Sen başkasıyla gir nasılsa ben onları yer içerim.
BÜRKEV: Hep böyledir işte. Önce hayır der, sonra olabilir’e döner.
BOROVALI: Ben de bunun en çok da bu hı hı’sına sinir oluyorum. Bir şeyi kulak arkası yapacaksa hı hı der. Ben dakik, titiz bir insanım. Bu sallamacı.
BÜRKEV: Evet, arkadaş benim aksime korkunç programlı. Bana bir mektup gelir 15 günde cevap yazamam. O her konuyu hemen takip eder, kovalar. Neyse ki av köpeği konusundaki uzmanlığımı beğenir.
BOROVALI: Evet özellikle İngiliz köpeklerinde. Türkiye’nin neresine giderseniz, Dr. Ali Bey’in getirdiği köpeklerin soylarını görürsünüz. En iyileridir. Yıllardır böyle. Onun köpekleri referanstır yani. Bir de Yaban TV’deki programı. Anadolu’da herkes izliyor, nereye gitseniz tanırlar Doktor Ali’yi.
BÜRKEV: Ömer de Yaban TV’nin temel taşlarından biri. Milyonlarca kişi onun programlarıyla eğitildi. Uluslararası Av Yaban Hayatı Konseyi (CİC) Türkiye delegasyon başkanı. Okur, yazar, çizer, yıllardır bu spora bir şeyler katmak için uğraşır.
BOROVALI: Batıda bu işin 4 yıllık lisansı, lisansüstü eğitimi var. İşin başında da yaban hayatı yönetimini bilen bu uzmanlar çalışıyor. Bizdeki mantık yasaklamaya dayalı.

ÖMER BOROVALI 1969’da Bahçesaray’dayız. Uçsuz bucaksız bir ceviz ormanı vardı. Yığınla keklik. Deredeki alabalıkları elle yakalıyorsun. Geçenlerde bir ilan gördüm: Bahçesaray’a cevizlerini geri kazandıralım. Ne orman bırakmışlar, ne ceviz. Avcı çevreye duyarlıdır. İnsan faydalandığı şeyin bitmesini ister mi? Ali bulduğu yaralı ördeği, banyoda küveti doldurup iyileştirip, tekrar doğaya salmış bir adam. Peki nasıl vuruyorsun? İzahı yok, tuhaf bir çelişki. Ömer Boravalı’ya 2002’de dünya rekoru getiren Silifke’deki avı. Bu rekor geçen sene bir Amerikalı tarafından kırıldı.

ALİ BÜRKEV Doğu’da avdayız. Sene 1980. Ben ava öyle bir dalmışım ki Türk topraklarından çıkıp İran’a girmişiz. Haberimiz yok. Eşkıyalar çıktı karşımıza. O zaman PKK yok. Bildiğin silahlı eşkıya. Biri atlı, üçü yaya. Bizim araba falan Türk topraklarında. Ama biz de silahlıyız, düdük falan birbirimizi koruma pozisyonu aldık, soyamadılar bizi. Hızla Türk topraklarına dönüyoruz, ama takip ediyorlar. Ne zaman ki bizim sınır bölüğüne yaklaştık, adamlar buharlaştı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!