Mükemmel yaşlanma

Güncelleme Tarihi:

Mükemmel yaşlanma
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2003 00:00

Geçtiğimiz pazar sabahı Financial Times'ın Pazar ekindeki bir makale oldukça ilgi çekti. Yazar Jerome Burne geleceğin sağlık trendleri üzerine küçük bir tur yapıyor ve pek çok özel klinikte potansiyel sağlık problemlerinin belirlenmesinde kullanılan koruyucu sağlık programları için veriler üreten yeni tekniklerden bahsediyordu.Bunların hepsi de sadece bir amaca yönelmişlerdi. Sağlığınızı korumak, geliştirmek, sağlık risklerinizi doğru olarak belirleyip yok etmek veya geciktirmek, kısacası size daha iyi bir hayatın ipuçlarını vermek... Yeni bir yıla girerken hepimizin temennisi bu değil mi?Sağlıktaki yeni trendler de sizin dileklerinizi gerçekleştirebilmeye yönelik düşüncelerin ve çalışmaların ürünleridir. Daha kaliteli ve mutlu, daha iyi ve mümkünse uzun bir hayat ve ‘‘mükemmel yaşlanma’’ yaşlanırken de formda ve zinde olmak. Yaşamı olabildiğince iyi ve güçlü hissetmek, mümkünse ‘‘iyiden de iyi olmak’’ hepimizin isteğidir. Yapılan hesaplamalar 2030 yılında her beş Amerikalı’dan birinin 65 yaşın üzerinde olacağını, 85 yaş ve üzerindeki grubun sayısının hızla artacağını gösteriyor. 1995’lerde yapılan bir araştırmada 65 yaşanı tamamlamış olanların oranının sadece yüzde 10'larda olduğunu bilirseniz, bu yüzde 100'lük artışın önemini daha iyi kavrarsınız. Sizin anlayacağınız toplum olarak yaşlanıyoruz! Ama sağlıklı yaşlanıyoruz. Sizin de çevrenizde yaşı 65'i çoktan aşan ama hálá genç ve dinç görünümünü koruyan, sağlıklı pek çok dostunuz olmalı. Dikkat ettiğinizde bu dostlarınızın, akrabalarınızın pek çoğunun daha dengeli ve iyi beslenen, düzenli egzersiz yapan, uyuyan, stresini azaltan, sigara ve alkolden uzak duran kişiler olduklarını fark edeceksiniz. Düzenli olarak sağlık kontrollerini yaptırdıklarını göreceksiniz. Kısacası kaliteli yaşadıkları için genç ve geç yaşlandıklarını öğreneceksiniz.NASIL BAŞARABİLİRİZ?Tarihi bir söz bugün de tam anlamıyla geçerliliğini koruyor. ‘‘Ne yiyorsan osun.’’ Ne kadar sağlıklı olduğunuz, beslenmenizde sebze ve meyveleri ne oranlarda yer verdiğinizle, sebze ve meyve seçimlerinizin neler olduğu ile şaşırtıcı derecede ilgili. Sebze ve meyvelerdeki eriyebilir veya erimez lifler, vitaminler, mineraller, fitokimyasallar, karotenoidler (lutein, beta-karoten, zeoksantin, likopen) izoflavonlar (genistein, daidzein) sağlıklı yaşamın neredeyse başlıca garantileri. Et, balık ve yumurta seçimlleriniz, tükettiğiniz yağın miktarı, doymamış ve doymuş yağların oranları, Omega-3 ve Omega-6 yağ asitlerine verdiğiniz önem ise en az sebze ve meyve seçimleriniz kadar anlamlı. Kuru baklagiller ve kuru yemişlere yönelik seçimleriniz, tahıl ve tahıl ürünleri ile ilgili tercihleriniz sağlığınızı pek çok yönden etkiliyor. Süt ve süt ürünlerini ne miktarda ve nasıl tükettiğiniz, şekere olan düşkünlüğünüz, doğal ve organik besin seçimleriniz, trans yağ asitleri ile kirlenme yüzdeniz diğer önemli etkenler.Tembel ya da aktif bir yaşam biçimi sağlığınız için belirleyici olan diğer önemli faktördür. Aktif bir yaşam sürmek, formda kalmanın, kas ve kemik gücünüzü korumanın yanında belleğinizin, kan basıncı, kan şekeri, damar elastikiyeti, kilo ve kolesterol kontrolü ile uykunuzun da garantisidir. Ve diğerleri... Sigara ve alkol tüketiminiz, stresinizi yönetme beceriniz, uykunuz ve dinlenmeniz...Bütün bu çabalar niye? Kendinizi sağlıklı ve iyi hissetmek için gösterdiğiniz bu çabalar için bizim söyleyeceğimiz şey, doğru yolda olduğunuz ve sizi desteklemede bizi her an yanınızda bulacağınızdır. Çok iyi biliyoruz ki, sağlığı ve kaliteli yaşamı da, formda kalıp kendini iyi hissetmeyi de etkileyen faktörler iki çeşittir. Birinci grubu aile mirasınız, cinsiyetiniz ve yaş gibi kontrol altına alınamayanlar oluşturur. KENDİNE YATIRIM YAPDiğer grupta ise kontrol altına alabilecekleriniz yer alır: Kişisel seçimler, yaşam tarzınız ve çevre gibi faktörler bunların başlıcalarıdır. İşte bu değiştirilebilir faktörler sizin şimdiki ve 40-50 yıl sonraki sağlık durumunuzu belirlemede sandığınızdan da büyük rol oynamaktadır. Sigara ve alkol tüketiminiz, besin seçimleriniz ve bedensel aktiviteniz, aldığınız sağlık bakımının kalitesi, yaşadığınız çevrenin, soluduğunuz havanın, tükettiğiniz suyun temizliği gibi etkenler yaşam pastanızın neredeyse yüzde 70’ini oluşturur. Sağlıklı yaşamak için yapacağınız kısa, orta ya da uzun süreli her yatırım daha kaliteli ve formda kalmanızı, genç ve geç yaşlanmanızı sağlayabilir. Bu yatırımlar yaşam tarzınızın ve doğal yaşlanmanın bedensel ve ruhsal bütünlüğünüzle oluşturacağı hasarları yavaşlatarak veya azaltarak size daha güzel bir hayatın kapılarını açar. Bu nedenle ne yapın edin, sağlıklı olmak için kendinize daha fazla yatırım yapın. Ve mümkünse buna hemen başlayın. BİR UYARIMetabolik sendrom gençler arasında yaygınlaşıyorDokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yürüttükleri ortak bir çalışmada kentlerde yaşayan 20-39 yaş grubu genç erişkinlerde metabolik sendromun görülme sıklığı yüzde 19 olarak belirlenmiştir.30-39 yaş grubunda bu oran yüzde 24'lere kadar yükselebilmektedir. Metabolik sendrom tanısı konulan gençlerde karın çevresinde yağ birikimi ile karakterli kilo fazlalığı obezite yüzde 87, faydalı HDL kolesterol düşüklüğü yüzde 77, trigliserit yüksekliği yüzde 76, hipertansiyon yüzde 53; kan şekeri yüksekliği ise yüzde 49 oranında saptanmıştır. Özellikle gövdesel kilo artışı karın çevresinde yağ birikimi ile karakterli olan metabolik sendromun yol açtığı hipertansiyon, şeker hastalığı ve koroner kalp hastalığı gibi sorunlarla erken ve hızlı yaşlanmanın, erken ölümlerin önemli bir nedeni olduğu dikkate alınırsa gençlerimizi tehdit eden bu sağlık probleminin önemi daha iyi kavranır.BİR BİLGİLikopen cildinizin gerçek dostudurYeni tamamlanan küçük bir çalışmada, 10 hafta süreyle günde iki buçuk yemek kaşığı domates salçasının beslenmeye ilave edilmesi halinde güneşe-ultraviyole ışınlarına bağlı cilt reaksiyonlarında yüzde 40’a yaklaşan bir azalma sağlanabileceği görülmüştür. Tufts Üniversitesi Besin Araştırmaları Merkezi bu bulguların anlamlı olabileceğini, güneş etkisiyle oluşan cilt hasarlarını önlemede likopenden yararlanmayı mümkün kılabileceğini belirtmektedir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!