OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 06, 2005 00:00
Müjgan’ın (34) tek isteği sıcak bir yuva, sevgi yoksunluğu çekilmeyen bir aileydi. 10 yaşında babasının, annesini boğmasına tanık oldu. Yurttan kurtulmak için 16’sında evlendiği kocasının dayağı, 27’sinde çok sevdiği ikinci eşinin gözünün önünde intiharı, ruhunda derin izler bıraktı.Ardından eşinin akrabalarıyla yaşadığı sorunlar geldi. Babasız kalan beş çocuğunun sorumluluğunu üstlenmek istemediler. Devlet zoruyla Çocuk Esirgeme Kurumu’na alınmasını sağladılar. Müjgan ‘Hiç değilse çocuklarım aynı kaderi paylaşmasaydı’ diyor.Babası o korkunç cinayeti işlediğinde 10 yaşına yeni girmişti. 1981’in ilk günleriydi. İstanbul’da karlı bir sabahtı. Eyüp’teki evleri buz gibiydi. Küçük Müjgan ve beş kardeşi yataklarında, sobanın tutuşturulmasını bekliyordu. Annesi, odun getirmesini istedi. Müjgan, küçük kardeşini yanına alıp bodruma indi. Bir
kova dolusu odunla döndü. Sobayı doldurup yaktılar. Tam bu sırada kapı kırılırcasına çalındı. Babası Hasan Fahri Akbay, ‘Açın ulan kapıyı’ diye bağırıyordu. Aynı anda annesinin odasından yarı çıplak bir adam koşarak çıktı, mutfaktan balkona geçti. Evin kapısını kıran babası içeri daldı. Adamı gördü. Adam belediye zabıtasıydı, balkondan ilk katın demirlerine tutunarak aşağı indi, kaçtı. Babası kovaladı, yakalayamadı. Öfkeyle geri geldi, dehşet içinde olayı izleyen çocuklarının önünde karısını yere yatırdı. Boğazını sıkmaya başladı. Önce Müjgan, babasının kollarını tutup annesini öldürmemesi için yalvardı. Sonra erkek kardeşi. Diğer çocuklar birbirine sokulmuş, donup kalmıştı. Annesinden duydukları son ses bir hırıltıydı. Bitmemişti. Babaları mutfakta ne kadar çatal varsa getirip annesinin çıplak bedenine sapladı. Ertesi gün gazetelerde işte bu fotoğraf vardı ve altında, ‘Eyüp Canavarı karısını önce çatalladı, sonra da boğarak öldürdü’ yazıyordu.ANNENİN ODASINDAN BİR ADAM ÇIKTIMüjgan gibi, babası Hasan Fahri Akbay da Eyüp doğumludur. Ticaretle uğraşır. Feriha Hanım’la evlenir, altı çocukları olur. Fakat işleri iyi gitmez. Önce iflas eder, sonra da kendini içki ve kumara verir. Bazılarına göre iflasın nedeni kumar tutkusudur. Eve günlerce gelmez. Borçlular kapıya dayanır. Annesi zorlukların üstesinden gelmeye çalışır, başaramaz. Kocasından ayrılmak ister. Ama babası karısını bırakmaz. Feriha Hanım, bazen aylarca eve gelmeyen kocanın yerine kendine bir ‘dost tutar’, adam evin giderlerine yardımcı olur. Kocası o gün sevgilisi evdeyken gelir. Feriha Hanım mezara, kocası Hasan Fahri Akbay cezaevine, çocuklar ise yetiştirme yurtlarına gider. Yeni yıl onlara ayrılığı, hasreti, acıyı, ölümü hediye etmiştir.Müjgan, iki kardeşiyle birlikte Yeldeğirmeni’ndeki çocuk yuvasına yerleştirilir. Çocuklardan biri Kasımpaşa’ya, ikisi Bahçelievler’e gönderilir. Sadece bayramlarda bir araya gelebilirler. Müjgan, mutlu bir aile hayaliyle büyür: ’Bizim başımıza gelenler inşallah çocuklarımın başına da gelmez diye dua ederdim’ diyor o günleri hatırladığında. Ama kader bu ya işte...VAHDET ONUN BEYAZ ATLI PRENSİYDİMüjgan 17 yaşına kadar Yeldeğirmeni’nde kalır. Arada bir ziyaretine gelen ve tatillerde yanına gittiği halası onu 40 yaşlarında bir adamla tanıştırır. Adam, o sırada 16 yaşında olan Müjgan’ın aklını çeler. Genç kız yurttan kaçıp adamla evlenir. Önceleri sıcak gelen yeni evi zaman içinde buz kesecek, huzursuzluklar başlayacaktır. Dayaklar bitmez, halasının evine sığınır. Ama hala, genç kıza kapıyı gösterir. Müjgan sokaklara düşer. Üç-dört ay sürer sokaklardaki hayatı. Açlıktan baygınlık geçirdiği bir gün polis Müjgan’ı alıp hastaneye götürür. Kasımpaşa Karakolu’nun babacan başkomiseri, ‘Kızım kalacak yerin var mı’ diye sorar. Olmadığını öğrenince, ‘Tanıdığım bir ailenin oteli var. İyi insanlar. Seni bir iş ve ev bulana kadar ağırlarlar. Sonra da sen dönüp borçlarını ödersin’ der. Ve Kasımpaşa, Bahriye Caddesi üzerindeki Baştaş Oteli’ne getirip Müjgan’ı bırakır.Otelin resepsiyonunda genç bir adam vardır: Vahdet. Sonradan patronlardan biri olduğunu öğrendiği adamın ona çok iyi davrandığını anlatıyor Müjgan: ’Önce şöyle tepeden tırnağa süzdü beni. Yırtık ayakkabılarıma gözü takıldı ve eskimiş elbiseme baktı. ‘Odaya çıkıp yıkanın ve dinlendikten sonra aşağı inin dedi. Lokantaya götürdü beni. ‘Yesin, içsin, hesabını bize yaz’ diyerek beni bırakıp giderken. ‘Yemeğini bitirince otele gelir misin dedi. Ayak numaramı sordu. Odama döndüğümde çok güzel bir çift ayakkabı, iki elbise buldum. Telefon çaldı, arayan Vahdet’ti. Ayakkabı ve elbiselerin benim olduğunu söyledi. Kendisini birkaç gün görmedim. Sonra geldi. Arada bir sohbet ettik. Çok kibardı. Birlikte yemeğe çıkmaya başladık. Bana elini bile sürmedi. Bana çok özenli davranırdı. Sanki ‘Yere basma, başıma bas’ der gibiydi. Sakınırdı. Ona aşık olmuştum. Bir ay sonra evlenme teklif etti. Bulutların üstündeydim. Hemen kabul ettim...’ SOKAKTAN GELEN GELİN ASLA...Fakat bu
rüya uzun sürmeyecekti. Vahdet BaÅŸtaş’ın babası öldüğünde çocuklarına çok sayıda gayrimenkul ve bir de otel bırakmıştı. BaÅŸtaÅŸlar, KasımpaÅŸa’da tanınan ve sevilen bir aileydi. Fakat evlilik gündeme geldiÄŸinde Müjgan’a ÅŸiddetle karşı çıktılar. Sokaktan geldiÄŸini, aileye layık olmadığını söylüyorlardı. Vahdet, onu çok sevdiÄŸini bir türlü anlatamadı. Ama evlendiler ve anında dışlandılar. Birkaç ay sonra ailenin evini boÅŸaltmaları istendi. AÄŸabeylerden biri Müjgan’a ‘Orospu’ adını yakıştırmıştı. Vahdet bu yüzden abisiyle kavga etmiÅŸ, iki kere yere yatırarak boÄŸazını kesmenin sınırına gelmiÅŸti. Sonunda evi boÅŸaltıp Kulaksız’da kiraya geçtiler.Vahdet, otelde çalışmaya devam ediyordu. Ama abileri onu otelden yavaÅŸ yavaÅŸ dışladılar. Ä°ÅŸsiz bıraktılar. ‘Arada bir uÄŸra ve harçlığını al’ dediler. Babadan kalan tüm mal ve mülkte hakkı olmasına raÄŸmen, yapılanları sineye çekti. Koskoca servetten ve otelden kendisine layık görülen üç-beÅŸ kuruÅŸu kabul etti. Yıllar geçti. Bu arada beÅŸ çocukları oldu. Son çocukları olmadan önce Vahdet, iÅŸsizliÄŸin ve dışlanmışlığın verdiÄŸi sıkıntıyla kendini içkiye, uyuÅŸturucuya ve kumara vermiÅŸti. Ve evet, Müjgan’ın korktuÄŸu başına gelmiÅŸti. Her ÅŸey sanki eski bir filmin tekrarı gibiydi. YÄ°NE KAR YÄ°NE Ä°NTÄ°HAR1998’in karlı bir kış günü kapıya alacaklılar dayandı. Gelenler Akgün Oteli’nin kumarhanesindeki fedailerdi. Çocuklar yeni kalkmıştı. Soba henüz yanmamıştı. Vahdet, ‘Ben saÄŸ kaldığım müddetçe, sizi de beni de mahvedecekler. Elveda’ deyip hızla balkona doÄŸru hamle yaptı ve dördüncü kattan aÅŸağı bıraktı kendini. Bedeninde kırılmadık kemik kalmamıştı. 24 saat yaÅŸadı ve öldü. Müjgan BaÅŸtaÅŸ, beÅŸ çocukla birlikte ortada kaldı. Konu komÅŸunun yardımıyla idare etti bir süre. Sonra da otele gidip Vahdet’in aÄŸabeyi Osman BaÅŸtaş’a yeÄŸenlerine sahip çıkması için yalvardı. Osman Bey insafa geldi, babalarına ait eve aldı onları. 50 milyon lira haftalık baÄŸladı. Åžimdilerde 100 milyon lira haftalıkla, beÅŸ çocuk soÄŸuk bir evde yaşıyorlar. En büyük kızı Sinem 13 yaşında. Gizem 11, Murat 10, Burak 8 ve Mevlüt ise 6 yaşında. Babası camdan atladığında Mevlüt henüz yedi aylıkmış. Sinem, tıpkı Müjgan gibi babasının atlayışını saniyesi saniyesine görmüş. O günden bu yana ruhsal problemlerle, kabuslarla boÄŸuÅŸuyor. Gizem saralı. Burak gözlerinden ameliyatlı. Mevlüt’ün kalbi delik. Sadece Murat saÄŸlam. Neyse ki, oturdukları apartmandaki komÅŸuları bir sevgi yumağı oluÅŸturmuÅŸ. Çocuklara amcalarından fazla destek veriyorlar.ÇOCUKLAR ANNELERÄ° GÄ°BÄ° ÇOCUK ESÄ°RGEME’DEBirkaç ay önce Müjgan, biraz daha fazla yardım istedi Osman Bey’den. ‘Çocuklara bakamayacaksın, bırak devlet baksın, yuvaya verelim’ yanıtını aldı. Genç kadın, en büyük kabusu olan bu ihtimali duyunca yıkıldı. Fakat Osman BaÅŸtaÅŸ, savcılığa baÅŸvurup, çocukların velayetinin ya kendisine verilmesini ya da devlete geçmesini talep etmiÅŸti bile. Sosyal Hizmetler Ä°l Müdürlüğü, bu talebi yerinde görerek 23 Aralık 2004’te çocukları annelerinden alıp yuvaya yerleÅŸtirdi. Åžimdi çoçuklardan biri Küçükyalı yetiÅŸtirme yurdunda, ikisi annelerinin yıllar önce kaldığı KasımpaÅŸa’da, ikisi de Edirne’de.Müjgan BaÅŸtaÅŸ ise çocuklarının da kendisiyle aynı akıbete uÄŸramaması için çırpınıyor. BaÅŸtaÅŸ Ailesi’nin, mirasa el koymak için bu oyunu tezgahladığına inanıyor. Ãœzülüyor ama bir yandan da çocuklarının tedavileri yapılacağı için seviniyor. Yıllar önce soÄŸuk bir Ä°stanbul sabahında baÅŸlayan hikaye böyle devam ediyor.Â
button