Muhteşem 50’nin dördü Türkiye’den

Güncelleme Tarihi:

Muhteşem 50’nin dördü Türkiye’den
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2006 00:00

Dünyanın en saygın seyahat dergisi sayılan Conde Nast Traveler, her aralık ayında "Muhteşem 50" listesi hazırlıyor. Listenin özelliği dünyanın dört bir yerinden seçilen yerlerin gezilebilmesi için özel bir bağlantıya ihtiyacınız olması. Bu çoğu zaman bir seyahat acentesi ya da ülkeyi iyi tanıyan biri oluyor.

Geçen yılki listeye Türkiye’den iki yer girmişti. Bir tanesi Adem ile Havva’nın yaşadığına inanılan 11 bin yıllık yerleşim Göbeklitepe, diğeri de Boğaz’da 200 yıllık bir ahşap yalıda, ailenin dördüncü kuşağıyla akşam yemeği yiyip, yalının gelin odasında kalmaktı. Önümüzdeki hafta satışa çıkacak olan sayıda yer alan bu yılın listesinde Türkiye’den dört yer bulunuyor. Burhan Çağdaş’ın çiftliğinde yemek, özel bir kütüphaneye ziyaret, Deyrul Zafaran Manastırı’nda konaklamak ve Zeugma mozaiklerini görmek...

Conde Nast Traveler’ın önümüzdeki hafta piyasaya çıkacak sayısında yeralan bu yılın Muhteşem 50’si arasında, "Türk Lokumu" başlığı altında, Gaziantep’in ünlü restoranı İmam Çağdaş’ın sahibi Burhan Çağdaş’ın çiftliği var. (0-342-2204545. www.imamcagdas.com) "Çiftlikte baklavanın nasıl yapıldığını öğrenip, ardından bir kebap ziyafeti çekebilirsiniz" deniyor.

Listeye Türkiye’den giren ikinci mekan "Tarihten Sayfalara" bölümünde yeralan ve adı özel misafirleri getirecek acentada saklı olan özel bir kütüphane. Dergide, bu kütüphanede 300-1000 yıl arasında geçmişe sahip Osmanlı kitaplarını görme imkanından söz ediliyor. 30 bin kitaplık kütüphanede tıptan at yetiştirmeye kadar değişik konularda yazılmış, ceylan derisi kaplama, ebrulu kitapları uzmanıyla beraber inceleme fırsatı yakalanabileceği belirtiliyor.

Mardin’deki Deyrul Zafaran Manastırı, ünlü derginin bu yılki listerine giren üçüncü yer. Dergide, manastırın "Taht" denilen gökyüzü manzaralı yataklarında keyif yapmanın detayları anlatılıyor. Listedeki son mekan ise Gaziantep’te Zeugma’nın villalarından çıkartılan mozaik ve mühürlerin görülebileceği depo! Bunlar da "Türk mozaikleri" bölümünde anlatılıyor.

Dergide, bu dört yeri görebilmek için 00-1-212-4099587 numaralı telefonun çevrilmesi ya da www.sophisticated-travel.com adresinin tıklanması gerektiği belirtilmiş.

BAALBEK VE PALMYRA’DAN DAHA GÖRKEMLİ

Geçtiğimiz yaz Türkiye’yi ziyaret eden yazar Wendy Perrin, makalenin kayıp bir medeniyetten alınacak dersler bölümünde Güneydoğu Anadolu’nun güzelliklerini detaylı bir şekilde anlatıyor. MÖ 855 yılında yapılan Rumkale’ye ayak bileğini burkmak pahasına çıkıp, karşılaştığı muhteşem manzarayı tasvir eden Perrin, buranın Lübnan’daki Baalbek ve Suriye’deki Palmyra isimli Roma şehirlerinden daha görkemli olduğunu yazıyor. Narsis’in suda yansıyan aksini ilk olarak Rumkale’deki kuyuda gördüğünü ve ona ulaşmak isterken kuyuya düşüp öldüğünü belirten yazar, havarilerden Yahya’nın da burada yaşadığını dile getiriyor.

Roma’nın en doğu noktası olan Anastasiopolis’te (Dara) gördüğü Roma zindanının ise üzerinde kısıtlı imkanlara sahip insanların yaşadığı bir evin altında olduğunu dile getirmiş. Wendy Perrin’in Mezopotamya’da en etkilendiği yerlerden biri, Irak’a çok yakın olmasına rağmen huzur içinde uyuduğu Deyrul Zafaran manastırı olmuş. Hz. İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice’yi konuşan Süryanilerin bu kutsal mekanında güne kilise çanları ve ayinle başlamış. Yazarın makalede özellikle teşekkür ettiği iki kişi var, onlar da bu seyahati yapmasını sağlayan Türkiye aşığı Earl Starkey ile Türkiye’nin en iyi profesyonel rehberlerinden biri olan Serhan Güngör.

YAZININ  PERDE ARKASI

Daha önce Conde Nast Traveler dergisinde yayınlanan değişik makalelere Türkiye konusunda destek verdiğimden, bu liste için öncelikle beni arayıp, Güneydoğu Anadolu’da neler yapabileceğimizi sordular. Çok sayıda telefon görüşmesi yaptım. En büyük yardım ise GAP Kültürel Mirası Geliştirme Programı Koordinatörü Filiz Hoşukoğlu ile Mardin’deki Cercis Murat Konağı restoranı sahibi Ebru Baybara Demir’den geldi. Bu seyahat esnasında Wendy’yi en çok etkileyen olaylardan biri gecenin on birinde Diyarbakır’da bir dükkandan fotoğraf makinesi alabilmesi oldu! Conde Nast Traveler’ın yayın politikasına göre yazarın hiçbir şeyi ücretsiz kabul etmemesi gerekiyor. Rumkale’ye giderken Türk misafirperverliğinin bir parçası olarak çay ikram eden bir köylüye Wendy ısrarla para vermek istedi, adamcağız ısrarın nedenini anlayamadı. Yerel yöneticiler ülkemizi daha iyi tanıtmak için Wendy’yi ite kaka Rumkale’nin tepesine çıkarttılar, "Yeter artık, ittirmeyin beni" diye bağırdı Wendy ama kendini anlatamadı, ayağı burkuldu. Yine de tepedeki manzaranın tırmanmaya değdiğini yazdı! Gaziantep’i ziyaret edecekleri gün herkes Turizm Bakanı’nı karşılamaya gidince, rehbersiz kaldı, rehber yerine gönderilen öğrencinin çok temel üç beş kelime dışında İngilizce bilmediği ortaya çıktı... Her şeye rağmen Wendy, Amerikalılara ısrarla Türkiye’ye gidin diyor. Yazar geçtiğimiz aylarda da Türkiye’ye seyahat etmenin tehlikeli olmadığını yazmıştı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!