Oluşturulma Tarihi: Ekim 04, 2004 00:00
DÜN Hürriyet Pazar’da Şermin Sarıbaş’ın Sevda Türküsev’le ‘Muhazafakar Çapkınlar’ isimli kitap üzerine yaptığı ropörtajı okuyunca içimden müslüman-muhafazakar erkeklere ‘Helal olsun!’ dedim.Epeyce bir yıllık erkeğimdir, epeyce bir yıldır da ikna dersi veririm, buna rağmen bu zamana kadar aklıma bir kadını elde etmek için şöyle bir rasyonel hazırlamak gelmedi: ‘Hayat bitecek, mezarda seni böcekler yiyecek, yazık olacak, gel ben yiyeyim!’. Muhafazakar Cemal’in arabada küçük küçük seviştiği Aslı’yı yatağa atmak için kullandığı, dini dayanak yapan, İmam nikahı söylemine ise ikna edici iletişimin gücü açısından şapka çıkarmak lazım:‘Aslında biliyor musun, iki kişinin nikahlanması için illa bir imama gerek yok. Kadın ve erkek birbirlerine sözlü olarak karı-koca olduklarını söylerlerse nikah olmuş oluyor’Anlayacağınız iki taraf da ‘dünyada ve ahirette eşimsin’ dedi mi olay altmış altıya bağlanıyor. Bu dünyada Müslüman-muhafazakar olmak varmış da bizim haberimiz yokmuş! Gerçekten..Bakın, Cemal Aslı’dan gönlü geçince yine dini dayanak yapan nasıl bir söylem geliştiriyor: ‘Aslı çok şey yaşandı. Belki ileride tekrar bir şeyler olabilir ama ben bu nikahın sorumluluğunu taşımak istemiyorum. İleride her şey düzelir, herkese söyleyebiliriz. Ben ayrılmak istiyorum. Boş ol! Boş ol! Boş ol!’Komşu Ahmet Bey kitabın yazarı Sevda Türküsev’e ilişki teklif ediyor. Türküsev sinirlenince Komşu Ahmet Bey’in geliştiği dini ikna malzemesi inanılmaz ‘hard sell’ ve Cemal’inkine on basar: ‘Beni yanlış anladınız Sevda Hanım..ben sizden yasak bir şey istemiyorum ki! Dini nikah kıyarız, günah ortadan kalkar sonra ben sizi bir güzel götürürüm!’ Bir de müslüman-muhafazakarlıkla, yaratıcılık iki zıt kutup derler. Konu ‘uçkur fantezisi‘ olunca müslüman-muhazakarların da son derece yaratıcı (!) oldukları ortada! Hem de gözlerini kırpmadan kimliklerinin ayrılmaz parçası dini cinsel fantezilerine alet ederek..Bir de parayla imanın kimde bulunacağı belli olmaz derler! Oysa, parayla cinsel fantezinin kimde bulunduğu belli değilmiş de haberimiz yokmuş..Doğuş Çay-güzel çay tartışmasına katkıMASS Reklam Ajansı’nın sahibi Selim Tuncer Doğuş Çay-Güzel çay tartışması ile ilgili bir e-posta göndermiş. Konuyu farklı açıdan düşünmenize katkısı olabileceğini düşünerek Tuncer’in mektunu sizle paylaşmak istiyorum: ‘Temel sorun iletişim yatırımına başlama arefesinde bulunan birçok çay firmasının marka ismi konusunda baştan çuvallamalarıdır (Of Çay, Bal Küpü, Akın Çay, Torun Çay falan filan..)Şimdi Güzel çay gibi jenerik bir ismi marka haline getirirseniz başınıza gelecek de budur. Ne yani, adamın çayı güzelse güzel demesin mi? (Yanlış anlamayın, Doğuş Çay’ın iletişim stratejisini onayladığım sanılmasın. Zaten ortada bir strateji olduğunu da düşünmüyorum. ‘Buldum’ deyip parmak şıklatarak ayak üstü senaryolar yazıldığını biliyorum. Eğleniyoruz ama!)..Doğuş Çay için artık yapılacak bir şey yok ama birkaç taşra toptancısı ismimizi tanıyor diye Güzel Çay’ın yanlışta ısrar etmesinin elbette bir anlamı yok.. ‘Selim Tuncer’in değindiği nokta çok doğru. Marka yaratırken doğru marka ismi seçmek çok önemli. Eğer doğru dürüst marka iletişimi yapılmamışsa yanlış isimlerle devam edilmemeli, cesaretle akılda kalıcı, etkili isimlerle yola devam edilmeli..Müzeyyen’i bir yerden anımsıyorum VESTEL’in Veysel maceraları ‘arkası yarın’ şeklinde devam ediyor. Yeni reklam şöyle.. ‘2054 yılında dünyada bir yerlerdeki fötr şapkalı uzaylı kılıklıların’ dünyaya ışınladıkları Veysel taklidi robot bu kez Manisa’daki Vestel fabrikalarını geziyor. Buzdolabı, çamaşır makinası, televizyon teknolojisi derken robotumuzun, üstüne basa basa söylüyorum robotumuzun, resmen üstün teknoloji görmekten dibi düşüyor. Bu arada dünyada bir yerlerde uzaylı kılıklılarla birlikte robot Veysel’i izleyen asıl Veysel ağıt yakıyor ve birden aklına karısı Müzeyyen geliyor. Ya Vestel fabrikalarına kadar ulaşan robot Müzeyyen’ine de ulaşırsa? Ya Müzeyyen robotu gerçek Veysel sanırsa? Ya robotun performansı taksici Veysel’den iyi çıkarsaÖDaha önce de dediğim gibi ‘Veysel öykülü’ reklamların, yukardaki ‘basit’ öykü yapısıyla ve reklam tonuyla Vestel markasını kadınların gözünde Arçelik ve Bosch’un çizgisine çıkarabilmesi çok zor. Vestel ‘in Veysel’li reklamlarla daha popüler bir marka haline geldiği de bir gerçek. Ancak Vestel’in kazandığı ya da kazanacağı popülerlikle sadece ait olduğu BC1C2 pazar bölümünü genişleteceğini düşünüyorum. Bir de Müzeyyen konusu var. Bu Müzeyyen Sinan Çetin’in çektiği başka bir reklamda da karşımıza çıkmamış mıydı? Biraz düşüneyim, bulurum. ÇekirgelikHayal kurmak zihnin ruhudur. G.Zaltman
button