Özgür Şimşek, 21 Ekim 1994 günü Mehmet ve Şefika Şimşek çiftinin üçüncü çocuğu olarak Manisa Soma’da doğdu. Teyze çocukları olan Mehmet ve Şefika Şimşek, Özgür’ün doğumundan kısa bir süre sonra şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrıldılar. Özgür, 1995 yılının haziran ayında bir cuma günü, yaklaşık sekiz aylıkken annesi Şefika’nın kucağında İzmir Aliağa’ya geldi. Anne, susuzluktan baygın düşen bebekle sokaklarda bir süre dolaştıktan sonra gözüne İstiklal Caddesi 116 numaradaki Çağlayan Birahanesi’ni kestirdi ve içeri girdi.
Birahaneyi uzun yıllardır işleten Hüseyin Coşkun (58), o sırada iş yerinde değildi. Alışveriş yapmak için pazara gittiğinden çocukları göz kulak oluyordu birahaneye. İçeri giren kadın, karşısına çıkan ilk kişiye, az ileride kısa sürecek bir işi olduğunu, hemen döneceğini söyleyip, kucağındaki bebeği verdi ve aceleyle çıktı, gitti. Gidiş o gidiş...
Aradan saatler geçti ama kadın geri dönmedi. O esnada Hüseyin Bey de birahaneye gelmişti. Çocuklar olan biteni anlatıp, kundağa sarılı bebeği gösterdiler babalarına. Bebek neredeyse ölü denecek kadar hareketsizdi. Belki susamıştır deyip, su verdiler. Gerçekten de susamıştı. Aile fertleri bugün bile, bebeğin su dolu bardağa nasıl sarıldığını hatırlıyor. Hüseyin Coşkun, büyük kızı Mesude’nin de ısrarlarıyla bebeği eve götürmeye karar verdi. Altı çocuk büyüten karısı Fatma Coşkun (56), bebekle herkesten daha iyi ilgilenirdi.
Fatma Hanım, kocasını kapıda, kucağında bir bebekle görünce şaşırdı ama bir an bile tereddüt etmedi. Özgür’ü hemen sahiplenmişti. En büyük çocuğu Mesut, o vakitler 21 yaşındaydı. Onun ardından Mesude, Elif, Mansur ve
ikizler Zeynel ile Zeynep geliyordu. Şimdi 7’nci bir çocukları daha vardı.
Bebeği kundağından çıkardıklarında hepsi şaşkına döndü. O kadar zayıf, o kadar çelimsizdi ki, dokunmaya korktular. Kaburgaları tek tek sayılıyordu. Fatma Hanım, bebeğin kollarını kat kat gazlı beze sarıp, güçlendirmeye çalıştı ki, kucaklarına aldıklarında kırılmasın. Hüseyin Bey, bebeğin asıl ailesini aramayı sürdürüyordu bu esnada.
GERÇEK ANNESİ 1 YIL SONRA GERİ GELDİ
Özgür’ün daha başka sağlık sorunları da olduğu ertesi gün ortaya çıktı. Uykusunda mosmor kesilen bebeği, aldıkları gibi İzmir Behçet Uz Çocuk Hastanesi’ne götürdüler. Doktorlar ‘Kalbi delik’ dedi. ‘Yedi yaşına kadar çok iyi bakar, ilaçlarını aksatmaz, bünyesini güçlendirirseniz ameliyata gerek kalmaz’. Sonraki birkaç yıl hastane koridorlarında geçti ama başardılar. Özgür, gürbüz ve sağlıklı bir çocuk oldu, ameliyata gerçekten de gerek kalmadı.
Bir yıl sonra Coşkun ailesinin kapısı yine çaldı. Gelen Şefika Hanım’dı, oğlunu geri almak istiyordu. İlçede sora sora ailenin izini bulmuştu. Fatma Coşkun içkili olduğunu hissettiği Şefika Hanım’a Özgür’ü vermek istemedi. Aralarında yaşanan kısa bir tartışmadan sonra Şefika Hanım yine geleceğini söyleyerek ayrıldı ama bir daha hiç dönmedi.
Hayatını Coşkun ailesinin bir ferdi olarak sürdüren Özgür, hep çok sakindi. Hiç ağlamaz, huysuzluk yapmazdı. Arada bir doğumuyla ilgili sorular sorduğunda, hastanede doğdun diyorlardı. Ailede ona herkesten çok düşkün olan büyük abla Mesude, doğumuyla ilgili kurmaca hikayeler anlatıyordu üzülmesin diye. Doğum günü kutlamaları da yapılıyordu.
Özgür yedi yaşına bastığında, karşılarına yeni bir sorun çıktı. Artık ilkokula başlaması gerekiyordu. Okula yazdırmak için çocuğun nüfus cüzdanı lazımdı, nüfus cüzdanını çıkarmak için de gerçek ailesine ulaşmak gerekiyordu. Hüseyin Bey, gerçek aileye bir ulaşsa, çocuğu evlat da edinecekti. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, gerçek ailenin onayını şart koşmuştu. Aliağa Fatih İlköğretim Okulu zaman kaybetmesin diye, nüfus cüzdanı edinene kadar Özgür’ü okutmayı kabul etti.
Özgür 1. sınıfa başladı, baba Hüseyin Coşkun da gazetecilerle konuşmaya. Gerçek babayı bulmanın en iyi yolunun bu olduğuna karar vermişti. Hikayesini gazetecilere anlatacaktı, gazeteyi okuyan baba da ortaya çıkacaktı. Önce yerel gazeteler, ardından ulusal gazeteler, sonra da televizyonlar geldi. Bu arada evlatlık işlemleri yapılabilsin diye dava açtı. Sosyal Hizmetler yetkilileri, Aliağa’ya gelip aileyi, çocuğa iyi bakıp bakmadıklarını araştırdı. Hüseyin Coşkun’a, ‘Zaten altı çocuğunuz var, bakamayacaksanız Özgür’ü alabiliriz’ dediler. Aileden kimse Özgür’ü vermek istemedi. Bu arada Aydın’dan çocuksuz bir aile de Özgür’e talip oldu.
NEDENİNİ BİLMEDEN TELEVİZYONA ÇIKTI
Özgür, kendisinin ve babasının fotoğraflarını çeken gazetecilere bir anlam veremiyordu. Aile, çocuğu oyalamak için bir hikaye uydurdu: ‘Bu yaşına geldin, hálá nüfus cüzdanını çıkartamadık, o yüzden ilgileniyorlar...’ Böylece Özgür, babasının elini tutup, ta İstanbul’a kadar gitti. TGRT’de Yasemin Bozkurt’un programına katıldılar. Hüseyin Bey, çocuğun durumdan tamamen habersiz olduğunu, yanında konuşamayacağını söyledi. Bu yüzden Özgür’ü stüdyoya çok kısa bir süre alıp, havadan sudan konuştular, sonra çocuğu ‘sen biraz uyu’ diyerek başka bir odaya gönderdiler. O yokken, Hüseyin Bey Özgür’ün gerçek babasını aradığını kamera karşısında anlattı.
Bu medyaya başvurma yöntemi işe yaramıştı. Mehmet Şimşek bir süre sonra ortaya çıtı. Aradan geçen zaman zarfında iki gözünü de kaybetmişti. Hüseyin Bey’in kendisini aradığını akrabalarından öğrenmiş ve Aliağa’ya gitmeye karar vermişti.
İki baba, Hüseyin Bey’in birahanesinde karşılıklı oturup, konuştular. Mehmet Şimşek, çocuğun iyi bakıldığına ikna oldu. Zaten istese de Özgür’ü geri alamazdı, kördü, bekardı, ona bakamayacağını düşünüyordu. Büyük kızı Özge’yi Soma’da evlatlık vermiş, onun küçüğü Özlem’i de halasının kızına bırakmıştı. Özgür’ün nüfus cüzdanını Hüseyin Bey’e teslim edip, ayrıldı.
Sonunda nüfus cüzdanına kavuşan Özgür, ilkokula resmen kaydoldu. Geçen ramazanda Mehmet Bey, Aliağa’ya bir daha gitti ve evlatlık işlemleri de tamamlandı. Üstelik bu kez Özgür’le karşılaştılar da. Özgür karşısındaki adamın gerçek babası olduğunu hiç bilmedi, Mehmet Bey de kör olduğundan oğlunun sadece sesini duyabildi. Ancak çocuğun gazetede resmini gören akrabaları kendisine benzediğini söylediler.
15 Mart’ta Özgür, Coşkun soyadını taşıdığı yeni nüfus cüzdanına kavuştu. O artık resmen Hüseyin-Fatma Coşkun çiftinin yedinci çocuğu.