Mucit mühendisin imbiği sağlık için kaynıyor

Eşi hastalığını atlattı, kendisi ise tehlikeli sınırı aşan kan değerlerini normale döndürdü. İhtiyaç duydukça kekik, adaçayı, nane gibi bitkileri damıtıp sularını çıkaran Şen, meraklıları da uyarıyor: "Bitkiler göründüğü kadar masum değil, şifa ararken zehirle karşılaşılabilir, dikkatli olmalı."

Bitkilerin şifalı etkilerini merak eden, araştıran çoktur ama kaç kişi evine sadece kendi kullanımı için damıtma tesisi kurar?

İzmir’in Selçuk ilçesinde çalışan ve Kuşadası’nda yaşayan elektrik mühendisi Cihan Şen (50) işte bu nadir kişilerden. Şen’in bitki sevgisi, avukat babasından miras. Sonrası kişisel merakıyla gelişmiş:

"Babam hastalıktan korunmak için bitki çaylarını kullanırdı. 1980’de bir sahafı gezerken Şifalı Yüz Reçete adlı bir kitap buldum. Çoğu Osmanlıca yazılmıştı. Babamla tercüme ettik. Kitabı okuduktan sonra daha bilinçli çalışmaya başladım. Eczacılık fakültelerinin bitkilerle ilgili kitaplarını aldım. Hangi bitkide ne gibi maddeler var, zehir içeriyor mu, ne zaman toplanır, nasıl kurutulur gibi bilgileri öğrendim. Yurtdışına gittiğimde de oradaki eczanelerin bir bölümünün bitkisel ürünlere, bir kısmının da kimyasal ilaçlara ayrıldığını gördüm. Doktorlar reçetelerine bitkisel ürünleri de yazıyor, üstelik sigorta şirketleri bedelini ödüyordu. İ.Ü. Ezacılık Fakültesi’nden Prof. Dr. Turhan Baytop’un kitabında da gördüm ki, Fransa ve Almanya’da bugün üretilen ilaçların yüzde 20’si bitkisel kökenli. Üstelik hammaddeleri Türkiye’den. Bizde ise bu oran yüzde 6. Aktarlar halka tavsiyede bulunuyor. Keşke eczacılar, doktorlar tavsiye etse. Türkiye’de bu olmadığından konuyu kendim detaylı şekilde inceledim."

EŞİM HASTALANINCA İŞ BAŞA DÜŞTÜ

Cihan Şen’in damıtma tesisi kurma girişimi 1990’da başlamış. Eşi Nurdan Şen’de (48) hayvanlardan geçen parazitin oluşturduğu karaciğer kisti çıkmış:

"Eşim 1990’da karaciğer ameliyatı oldu. Kist patlamış, kanında parazit yumurtaları geziniyordu. Yok etmek için Andazol adlı ilacı kullanıyordu. Fakat karaciğeri çok yorgundu, ilaç etkisini göstermiyordu. İlacı kullanmaya başladık, parazitler pasif pozisyona geçti. Sonra eczacılık fakülteleri yayınlarından enginarın karaciğere iyi geldiğini gördüm. Kaynatmayı denedim. Suyu çok acıydı, içilmiyordu. Damıtma metoduyla suyunu almayı araştırdım. İmbik kurdum. Enginarı yaprak ve köküyle kurutup damıttım. Eşim damıtılmış enginar suyuyla ilaçları birlikte içmeye başladı. İki ay sonraki kontrolde, iyileşme doktorları bile şaşırttı."

20 YILDIR NEZLE BİLE OLMADIM

Elli yaşında ve son derece dinç olduğunu söyleyen Şen motorsikletiyle yaz kış dolaşıyor, hasta olmuyormuş: "Kilom 78, boyum 1.60. Altı ayda bir kan tahlili yaptırıyorum. Hep iyi çıkıyor. Vücudum kanı da çabuk üretir, normalde 3 ayda bir kan bağışlanırken doktor benim 1,5-2 ayda bir vermemi tavsiye ediyor. Her yemekte soğan yerim o da antibakteriyel ve kan yapıcıdır. 20 senedir nezle ya da grip olmadım."

BAKIR KAZAN OLMADI KROM-NİKELE GEÇTİ

Peki nasıl başardı imbik yapmayı? Şen, köylerde gördüğü ilkel damıtma metodunu geliştirmiş. "Teknik tecrübem olduğu için daha güzelini yapacağımı düşündüm. Büyük bir kaynatma kazanı aldım, kapağını sıkıca kapadım. Buharı boruyla başka bir kazana aktarırken soğutacak düzenek kurdum."

Bir mucidin öncelikle ihtiyatı elden bırakmaması gerektiğini deneyerek öğrenmiş Şen. "İlk kazan bakırdı. Önce kekik damıttım. Elde ettiğim suyu içmeden önce Hıfzısıhha’da tahlil ettirdim. Meğer kekik suyu çok keskinmiş, lastik, bakır, pet gibi malzemeleri eritirmiş. Damıtılmış suyun içinde bir miktar bakır çıktı. Bu tür keskin kokulu bitkileri mutlaka krom- nikel imbiklerle yapmak gerekirmiş."

Artık 50 litrelik krom-nikel kazan sahibi. Sanayi tipi tüple ısıtıyor. 3-4 kilo kuru bitkiyi 25-30 litre suda kaynatıp, 8 saat sonra, 8-10 litre damıtılmış bitki suyu elde ediyor. Bu arada elde ettiği bitki yağını da bir kenara ayırıyor. Ticari olarak yağı, suyundan değerli."

Şen Ailesi distile enginar suyuna bayılıyor. Enginar mevsiminde yıllık ihtiyaçları kadar üretip, depoluyorlar: "Damıtılmış enginar suyu güneş altında bile bakteri üretmiyor, bozulmuyor. Senede 270 litre enginar suyu kullanıyoruz. Mevsiminde, bir ay boyunca her akşam iş dönüşü bu işle uğraşıyorum. İhtiyaca göre kekik, nane, biberiye, adaçayı da damıtıyorum."

400-500’LERDEKİ KOLESTROLÜ DÜŞTÜ

Cihan Şen anti bakteriyel, anti-virüs ve zindelik verme özelliği nedeniyle kekik kullandıklarını söylüyor: "Kolestorolüm 450-500, kan yağı oranı 1050 idi. Tahlili gören doktor, hayatınla ilgili garanti veremem, her an düşüp ölebilirsin, dedi. Reçete yazdı. Bir yıl boyunca hem ilaç aldım, hem de düzenli olarak damıtılmış kekik, enginar, karabaş otu, lavanta suyu içtim. Bir yıl sonra tüm kan değerlerim normale dönmüştü. Şansım varmış ki bir yıl sürem vardı deneyecek. Ancak bu yöntemi hayat boyu kullanmak gerekiyor."

SON DERECE TEMKİNLİYİM AKADEMİSYENLERE DANIŞIYORUM

Eczacılık bilgimin yetersizliğini hiç unutmuyorum. Doğada gezer, ot toplarım. Çok şüphelendiğim, merak ettiğim bir bitkiyi Ege Üniversitesi Botanik Bölümü’ne götürüyorum. Onlar Latince ismini çıkarıyor, ardından eczacılık fakültesine gidiyorum. Oradaki bilim adamları bitkinin günümüzdeki ismini buluyor. İçinde ne maddeler olduğunu söylüyor. Bundan uzak dur, toplama ya da şu yönü iyidir, uyarısı yapıyorlar. Sadece bildiğim otları kullanıyorum.

BENİM İŞİM YAĞIYLA DEĞİL, SUYUYLA

Kekik nane gibi bitkiler kaynatıldığında şifalı olan uçucu yağları buharla birlikte kayboluyor. Ancak su buharı damıtarak elde edilen bitki suyunda uçucu yağların çözünmüş maddeleri bulunuyor. Yaprağını ovaladığınızda koku veren bütün bitkilerin yağı çıkar. Kekik, adaçayı, biberiye, okalitiptüs, nane, limon, portakal, defne ve mersinde bu yağlar vardır. Damıtılmış suyun üstünde uçucu yağlar birikir. Yağın doğrudan kullanımı sakıncalıdır. Sağlık için damıtılmış bitki suyu kullanılır. Tüm bilimsel yayınlar distile edilmiş suyun daha faydalı olduğunu söylüyor.