Güncelleme Tarihi:
Vizyona giren ‘Başka Dilde Aşk’ filminde Saadet Işıl Aksoy ile başrolü paylaşan Mert Fırat ile; rol aldığı film, dizi, tiyatro oyunu ve aşk üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
‘Başka Dilde Aşk’ filminde, Saadet Işıl Aksoy’la başrolleri paylaşıyorsunuz. Sizden başka kimler var?
Lale Mansur, Emre Karayel, Timur Acar, Tuna Kırlı, Ayten Uncuoğlu, Metin Coşkun gibi bir sürü iyi ve deneyimli oyuncu var.
Konusu da ilgi çekecek gibi…
Sessizliğin temsil edildiği kütüphanede çalışan işitme engelli bir çocukla, sesi temsil eden çağrı merkezinde çalışan bir kızın ilişkisi.
Doğuştan işitme engelli ve dilsiz Onur'u canlandırıyorsunuz. Bu rol teklif edildiğinde tereddütünüz oldu mu ilk başta? Çünkü hemen hemen hiç canlandırılmayan bir karakter…
Filmin senaryosunu İlksen Başarır’la birlikte yazdığımız için, bu karakteri benim oynamamı istedi. Tüm senaryo sürecini beraber geçirdiğimiz için karaktere daha hakim olacağımı düşündü.
Gerçekten duyamamak ve sesi kontrol edememek…
Gerçekten duyamaz ve sesimi kontrol edemezsem neler yaparım diye düşündüm. Bazı sahnelerde dış seslerle ilişkimi kesmek için kulağıma tıkaç tıkadım.
Siz aslında konuşkansınız. Böyle çok zıt bir karakterde rol almak…
Evet, çok konuşkan biriyim. Şimdiye kadar canlandırdığım roller içinde bu rol en zoruydu. Ama çıkan sonuçtan çok memnunum.
Çekimler öncesinde gözlemleriniz, araştırmalarınız olmuştur, canlandıracağınız rolle ilgili…
Evet, üç ay kadar işaret dili çalıştım. Bu çalışmalar dışında İşitme Engelliler Derneği’ne gidip onlarla zaman geçirdim.
Sizi zorlayan neler ya da hangi sahneler oldu peki?
İşaret dilinin ağırlıklı kullanıldığı sahneler oldukça yorucuydu. Sadece oyuna değil işaret diline konsantre olmak algıyı olumsuz yönde etkileyebiliyor.
İnsan, işitme engelli birini canlandırırken, duymanın öneminin yanı sıra nelerin farkına varıyor?
İletişimin duymadan ya da konuşmadan da gerçekleşebileceğinin ve karşımızdakine dikkatimizi vermemiz gerektiğinin…
AYNI DİLİ KONUŞANLAR DEĞİL, AYNI DUYGULARI PAYLAŞANLAR ANLAŞABİLİR!
Hiç konuşmadan anlaşabilinir mi acaba? Bir de söz konusu aşk olunca…
Mevlana’nın bir sözü bunu gayet iyi açıklıyor; ‘Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.’
Genel olarak baktığımızda aşk; dil, din, ırk, mesafe tanımıyor bildiğimiz gibi. Bu filmde aşkın engel tanımadığını da görecek insanlar. Filmi izleyenler bundan başka neler bulacaklar?
Bu filmi izleyenler samimi ve gerçek karakterlerle anlatılan bazı anlarda komik bazı anlarda duygusal bir aşk filmi izleyecekler. Empati yapacaklar. Ciddi bir film olarak düşünmeyin, eğlenceli sahneler de var.
Aşkın kendine has dilini şiirsel bir anlatımla ele alan bu filmde sizi en çok etkileyen sahne / sahneler hangisi oldu?
Filmin final sahnesi çünkü film orada yeniden başlıyor.
MÜCADELE OLMADAN AŞK OLMAZ!
Aşkı anlatan filmden yola çıkarak aşkın size hissettirdiklerini sormak istiyorum bu kez?
Heyecan ve macera… Çok heyecanlanırım aşık olunca. Gözüm başka hiçbir şeyi görmez. Sürprizler yapmayı severim. Aşk için mücadele güzeldir. Mücadele olmadan aşk olmaz. Beni zaten öyle aşklar cezbediyor. Belki de bende bir arıza var. Bir aşk için çaba harcanmalı, mücadele edilmeli. Ama hani gerçekten değen biriyse, değiyorsa mücadele edilmeli diyorum.
Zaten mücadele, aşkta - ilişkide olması gereken…
Tabii, kesinlikle… Bir insanın kendisiyle savaşırken, hatta ailesiyle bile savaşması zorken başka birini hayatına dahil etmek, her şeyine ortak olmak, sorunları beraber paylaşabilmek çok önemli. Bu da mücadeleyi gerektiriyor tabii.
Senaryoda sizin de imzanız var. Böyle bir konuyu böyle bir karakteri insanlara sunmanızda sizi yönlendiren ya da etkileyen neler oldu diye sorsam…
Bu senaryoda ideal kavramını değiştirmek istedik bu karakterle. Bize dizilerde, filmlerde sunulan süper kahramanların yerine işitme engelli birinin de ideal olabileceğimi gösterdik.
Film, vizyona girmeden ödülleri birer birer topladı. Uluslararası Kanada Film Festivali’nde senaryo kategorisinde özel seçim başarısını yakaladı. Bu ödülün hemen ardından, 46. Altın Portakal Film Festivali’nden Kent Konseyi Jüri Ödülü’nü aldı. Son olarak ise Bursa Film Festivali’nde iki ödüle layık görülen film, SİYAD En İyi Film Ödülü ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü de aldı. Sinema yazarları ve kamuoyu tarafından ilklerin filmi olarak görülen ‘Başka Dilde Aşk’ı yöneten İlksen Başarır’ın ilk yönetmenlik deneyimi. Nasıldı onunla çalışmak?
İlksen’le senaryoyu yazmadan önce tanıştık, çok iyi anlaştığımızı bildiğimiz için de bu senaryoyu birlikte yazmaya karar verdik. Senaryo yazım aşamasında da ben zaten İlksen’in nasıl bir film çekeceğini biliyordum. Set süreci de çok iyi geçti. İlksen’in yönetmen tarafı çok sakindi. Hiç gerginlik olmayan, güzel bir çalışmaydı.
Film ekibi, senaryo ile Engelleri Kaldır Hareketi’nin (www.engellerikaldir.com) gerçekleştirdiği projeleri destekleyerek hayata geçirmeyi amaçlamış. İnsanlara bir şeyler anlatırken aynı zamanda sosyal sorumluluk anlayışının vurgulanması bir duyarlılık…
Biz öncelikle bir film yaptık. Film yapabilmenin şartları çok zor, bu şansı yakalayınca da elimizden geleni yapmak istedik. Umarız tüm
istediklerimizi gerçekleştirebiliriz.
Türkiye’de bir ilke imza atarak işitme engelliler için Türkçe altyazı ile vizyona girecek. Böyle ince bir konuda duyarlılık gösterilmesi de hoş bir gelişme.
Biz bu filmle ötekileştirmenin her türüne karşı olduğumuzu söylüyoruz. İşitme engelliler Türk filmlerini sinemada izleyemiyor, televizyonda sadece alt yazılı kanalları izleyebiliyor. Biz de işitme engellilere özel seanslar yapmak istemedik. Bu filmde işitme engelli bir karakter olduğu için bu film alt yazılı değil bundan sonra ki filmlerimiz de alt yazılı olacak. Umarız tüm Türk filmleri bunu dikkate alır.
Sinema başka bir büyü. Adını beyazperdede görmek neler hissettiriyor insana?
Sinema gerçekten büyülü bir dünya. Adımı perdede görmekten çok, yapılan işin o perdede birçok insan tarafından seyredilmesi heyecanlandırıyor beni.
SAHNEDE GERİ DÖNÜŞ YOK!
Dizi, sinema, sahne… Hangisinde kendinizi daha iyi ifade edebildiğinizi düşünüyorsunuz?
Kendimi en iyi hissettiğim yer sahne. Orada hata yaparsanız geri dönüşü yok. O yüzden daha heyecanlı ve adrenalini yüksek.
Binbir Gece’deki Burak karakteriyle tanındınız. Dizi bitti ama o diziyle ilgili yorumlarda bulunuyorlar mı insanlar, sizi gördüklerinde?
Hala sokakta görünce arada “Burak” diyenler oluyor ama Arda da hemen benimsendi. Herkes Kapalıçarşı’dan bahsediyor artık.
2010, Mert Fırat yılı olacak gibi… Üç koldan… ‘Başka Dilde Aşk’ filmi, rol aldığınız ‘Kapalıçarşı’ dizisi ve tiyatro oyunu ‘Testosteron’… Nasıl yetişiyorsunuz bu yoğun tempoya?
Yoruluyorum ama hepsini çok severek yapıyorum. O yüzden şikayet etmiyorum.
‘Kapalıçarşı’ dizisinde canlandırdığınız Arda nasıl bir karakter?
Arda karakteri sevimli, çapkın, biraz yaramaz bir karakter ama çok da iyi niyetli, arkadaşlarını çok seven ve onlar için her şeyi göze alabilecek bir adam.
‘Kapalıçarşı’ dizisinde Erkan Can, Olgun Şimşek, Nejat İşler’le rol alıyorsunuz? Nasıl onlarla beraber aynı seti paylaşmak?
Kapalıçarşı dizisinin tüm ekibi çok iyi ve deneyimli. Oyuncular, senaristler… Erkan Can, Olgun Şimşek ve Nejat İşler’le çalışırken hem çok eğleniyorum hem de bu kadar iyi oyuncularla birlikte çalışmaktan çok zevk alıyorum.
Gelelim rol aldığınız tiyatro oyununa. ‘Testosteron’ ikinci yılında… Siz, Metin Coşkun, Emre Karayel, Onur Ünsal, İnan Ulaş Torun, Timur Acar ve Tuna Kırlı rol alıyorsunuz. Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz sahnede?
Gazeteci Tretyn’i canlandırıyorum. Magazin gazetecisi, nerde sansasyon varsa ona yönelen, ‘Bir kelimeden başka türlü nasıl anlam çıkarabilirim’ diye düşünen bir gazeteci…
Oyunun konusu da kadın – erkek ilişkileri…
Evet… Erkekler arasında kadın konusu… Erkeğin kadına bakışı… Hayatında var olan kadınları nasıl gördüklerini anlatıyor. Aslında kadının, erkeğin hayatındaki yeri… Bir de kadın her yönden ele alınıyor oyunda. Medyatik, biyolojik, toplumsal… Komik bir şekilde…
Erkeklerin ipliğini pazara çıkarıyorsunuz diyebilirim. (Kahkahalar…)
Erkeklerin dünyası… Erkek olmanın ne kadar zor olduğunu, aslında hatanın nerde başladığını anlatıyoruz. Bir yandan da erkeklerin kadınlara bakışını…
“ERKEKLER DOĞURAMADIĞI İÇİN KADINLARI CİNSEL OBJE OLARAK GÖRÜYORLAR!”
Erkekler kadınları neden cinsel obje olarak görüyor?
Oyun tam da bunu irdeliyor. Kadınları neden cinsel obje olarak görüyor erkekler? Bunun nedeni çok basit ve çok açık aslında. Erkeklerin doğurganlık özellikleri olmadığı için!
Bunun temelinde, yani kadınları cinsel obje olarak görme konusunda ‘erkekliğin doğası’ diye savundukları o olgu mu var? Yoksa başka bir sebep mi…
Hem erkeğin doğasında var hem de şu, bir kadın dünyaya çocuk getirebiliyor. Evet erkekler her şeye sahip olabiliyorlar. Yönetici oluyorlar, fabrikalar kuruyorlar. Başarılar kazanıyorlar, para kazanıyorlar, güç sahibi oluyorlar. Ama doğuramadıkları için de kadınları cinsel obje olarak görmekten vazgeçmiyorlar, vazgeçemiyorlar.
İlginç bir açıklama…
Doğurganlık özelliği kadında olup erkekte olmayınca… Erkek ne yaparsa yapsın, bu anlamda yani doğurganlık anlamında yoktan var edemiyor. Ama kadında öyle değil. Hatta öyle ki, kadınlar yakın gelecekte erkeğe hiç ihtiyaç duymadan çocuk sahibi de olabilecek. Bu, daha da beter bir kaygı yaşatıyordur birçok erkeğe.
Bir oyuncu için vazgeçilmez olan şeyler…
Çok çalışmak, gözlem yapabilmek ve en önemlisi disiplinli olmak.
Oyunculuğunuz ve gelecekle ilgili yapmak istedikleriniz asında neler var?
Oyunculuk çok çalışmayı gerektiriyor ve öğrenme süreci hiçbir zaman bitmiyor. O yüzden ben de sonuna kadar kendimi geliştirmek istiyorum.
“SEYİRCİ ROLÜMÜ ANLIYORSA BAŞARI BUDUR!”
'Hırçın Kız' oyunundaki ‘Tranio’ rolünüzle 2006 yılında ‘Arda Kanpolat Oyunculuk Ödülü'ne layık görüldünüz. Nedir başarı kıstasınız…
Başarı benim için, karşılık bulmaktır. Yaptığım işin karşı tarafa geçmesi demektir. Yaptığım iş karşı tarafa geçiyor ve seviliyorsa, seyirci anlıyorsa başarı budur benim için. Oynadığınız bir rol ya da yaptığınız bir iş seyirciye geçmiyorsa başarısızlıktır o.