Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2005 00:00
Amerikalı aktör Robin Williams, hak ettiği üne kavuşmasına yardımcı olan ‘Mrs. Doubtfire’ filminin devamını çekme kararı almış. Bir süredir hep kötü adamları canlandıran Williams, Roma’da Reha Erus’a ‘Mrs. Doubtfire’ın devamı ile beni tekrar neşeli komedyen olarak görebileceksiniz’ müjdesini verdi.
Usta oyuncu Robin Williams, sırf ayrıldığı eşini ve çocuklarını görmek için kadın kılığına giren ve dadı olarak kendi çocuklarıyla aynı evde yaşamaya başlayan kocayı canlandırdığı ‘Mrs. Doubtfire’ filminde harikalar yaratmıştı. Yeni filmi ‘The Big White’ın tanıtımı için Roma’ya gelen Williams,
Sally Field da evet derse aynı kadroyla ‘Mrs. Doubtfire 2’ de oynayacak.
ALASKA’DA TÜKÜRÜĞÜMÜZ BİLE DONARAK YERE DÜŞTÜ
- Yakında Türkiye’de de gösterime girecek son filminiz ‘The Big White’ Alaska’da çevrildi. Nasıl böyle bir ortamda, yani karda kıyamette film çekmeye cesaret ettiniz?
Skagway kasabası 650 nüfuslu, Tanrı’nın unuttuğu ücra bir köşe. Eksi 50 derecede yaşamak hoş bir deneyim değil. Tamam doğa nefis ama kaybolursan donarak ölmen kesin. Alaska öyle soğuk ki, yere tükürürsen, yere düşmeden donuyor. Ben her gün denedim. O tükürüğü bir kere olsun buz olmadan yere indiremedim. Yaz aylarında ise hamam böcekleri istila ediyor kasabayı, Jurassic Park’tan çıkmışlar gibi. Bu Alaska’da çevirdiğim ikinci film. Hatırlarsınız sevgili Al Pacino ile ‘İnsomnia’yı kutupta, pardon Alaska’da çekmiştik. Popomuz donmuştu!
- Filmde eşiniz ‘Tourette’ sendromu hastası. Yani düşüncülerini saklayamıyor ve sürekli ne düşünürse söylüyor. Ve siz onu iyileştirmek için, sigorta şirketini aldatıyorsunuz. Aynısını gerçek eşiniz için de yapar mıydınız?
İnanın benim karım da, her gün beni beladan kurtarır. Örneğin ben bisiklet hastasıyım. O engellemese her hafta 100 bisiklet alabilirim. Eşim olmasa, ben bir hiç olurdum!
- Siz Hollywood’un en sevilen komedyenlerinden birisiniz ama son filmleriniz, ‘One Hour Photo’, ‘Insomnia’, ‘The Final Cut’ta hep kötü adam rolündeydiniz. Bu film ise bir dark (Kara mizah) komedi. Sizi tekrar ne zaman güldüren, güldürürken düşündüren Robin Williams markası olarak göreceğiz?
Tamam itiraf zamanı geldi. Kimseye söylemeyin, ‘Mrs Doubtfire’ın devamı ile beni tekrar neşeli komedyen olarak görebileceksiniz.
- Sahi mi? Harika bir haber!
Yesss! Roma’ya gelmeden önce yapımcılarla koyu bir toplantı yaptık. Ne zamandır bir proje vardı. Tek sorun yapımcıydı. O da bulundu.
- Kadro aynı mı?
Sally Field ‘He’ derse elbette!
MATT DAMON BANA OSCAR KAZANDIRDI
- Siz oldum olası Hollywood’u sevmez, hatta ‘Hollywood küçük dozlarda alındığında ancak dayanılır’ dersiniz. Onun için de San Francisco’da oturuyorum. Kısacası kaçtım... Hollywood yerine Alaska’ya gitmeye bile razı olurum. Her ne kadar tükürüğüm yere donmadan düşemese de!
- Good Will Hunting ile Oscar’ı kazandınız ama birçok kez de aday gösterildiniz. Sizin en çok beğendiniz film hangisi?
Ben şiirsel palyaçoluğa bayılırım, çabuk ağlarım. Ağlarken de ağlatabilirim. ‘Good Will Hunting’ çok iyi bir filmdi. Ama orada bana Oscar’ı kazandıran Matt Damon’un oyun gücüne yetişebilme tutkusuydu. ‘Patch Adams’ ve de 1989’da çevirdiğim Peter Weir’in ‘Dead Poets Society’... Bu filmlerimi çok ama çok değerli bulurum.
- Şimdi ne yapıyorsunuz?
Las Vegas’ta bir şova çıkıyorum. Konusu yine Alaska’da geçen bir senaryo arıyorum. Roberto Benigni ile bir filmde karşılıklı oynamak istiyorum.
Bush’un suratını her gün görmeye tahammülüm yok - Siz ‘Mork&Mindy’ TV dizisiyle şöhret kapılarını açtınız. Televizyondan kopmak sizi üzdü mü?
Hiçbir şekilde. ‘Mork&Mindy’ o dönem için güzel bir sit-com’du. Ama bugün sit-comlar, yerlerini Reality Show’a bıraktı. Daha ucuz ve sahte beklentileri seyirciye aşılamayı hedefliyorlar. Herkes ekrana çıkmak için neler veriyor bir bilseniz! Örneğin ıssız bir adada içi sidik dolu bir konserve kutusuyla haftada beş gün kamera karşısında ‘Otur’ diyorlar. Bunu zevkle ve sabırla yapmaya hazır milyonlarca keriz var. Senaryo filan gerekmiyor. Ben sadece evimde televizyon karşısında ‘History Channel’i izliyorum. Haberlere bile bakmıyorum. Bush’un suratını sürekli görmeye tahammülüm yok.
- Siz bir Demokrat Partili olarak, ayrıca bir Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olarak Başkan Bush’tan söz eder misiniz?
O’nun söylediklerine tüm ulus gülüyor. Onun siyasetinin kaba bir güldürü olduğunu tüm dünya biliyor. Biz ‘Bu deli neler yumurtluyor?’ dedikçe, o yoluna emin adımlarla, felaketlerini de beraberinde sürükleyerek devam ediyor. Biz komedyenler için onunla dalga geçmek kolay. Düşünün Amerikalılara dehşeti aşıladı. Buna karşı ekonomi hala iyi gidiyor. Bir ülkeye nedeni olmadan savaş açtık. Kitle imha silahları varmış sözde. Öyle inandırdı Bay Bush. Aldattı bizleri, hatta bütün dünyayı! Ama galiba o toprakların altında petrol yataklarının yatmasıymış neden! O zaman adama sorarlar: ‘Neden Amerika’da benzinin galonu 5 dolar?’ diye. Şimdi herkes küçük otomobil alma peşinde. Avrupa’daki gibi.
- Peki Amerikalılar neden kendisini tekrar seçtiler?
Belki içkilerine ilaç katıldı seçmenlerin. Yani uyutuldular!
- ‘Good Morning Vietnam’ gibi ‘Good Morning Irak’ diye bir film yapmak aklınıza geldi mi?
Ben böyle bir filmi hazırlayana dek Bush başka bir ülkede bize ‘Good Morning’ dedirtebilir. Adam savaş hayranı. Siz boş verin Bush’u, bakın yeni bir Papa var. Alman Panzeri adam. Ben Brezilya’lı bir Papayı tercih ederdim. Her gün Vatikan’da rahibelerle Samba yapardı, ne de güzel olurdu!