Ayşe Şule BİLGİÇ
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2008 00:00
Bu haftaki konumuz her yıl bu zamanlar yazdığım konu. "Motosiklete nerden, nasıl başlanır?" Hiç sıkıldık, daraldık bunu okumaktan demeyin, her sene en az 3-4 defa bu konuyu yazmaya yemin etmiş bir motor sevdalısı ile karşı karşıyasınız. Tillahı gelse beni bunu yazmaktan alı koyamaz. Hele de Mayıs’ta. Yani bu böyle biline ki Rüzgarın Kızı her Mayıs bir "yeni başlayan" dosyası yapar.
Çünkü Mayıs ayı pek çok kişinin yıllardır içinde biriktirdiği motor sevdasını gerçeğe döndürdüğü ayların başında gelir. Bu ayda aramıza pek çok yeni motorcu katılır. Ancak hemen söylemeliyim ki bunların ancak 4 de biri bu sevdalarını hayatları boyunca devam ettirir. Kalan dörtte üçlük kısım ise motora yanlış başlamanın verdiği hasar ve moral bozuklukları ile, çevre baskısına da dayanamayıp bu sevdadan vaz geçer. Onlar kırklı ellili yaşlara kadar sadece yoldan "vıııın" diye geçen motorların arkasından derin bir nefes alarak bakarlar. Cehalet sevdaları ile aralarına girer.
EN BÜYÜK TEHLİKE CEHALET
Motosikletin en büyük tehlikesi cehalettir çünkü. Düşünelim. Bir motor sevdalısının bu sevdaya kavuşabilmesi için zaten çok engeli aşması gereklidir. İlk engel aile ve yakın çevre baskısıdır. Ailesi ve yakın çevresi tarafından sürekli; "Evladım motor tehlikelidir. Kafanı gözünü yararsın. Gözünü seveyim bin arabana devam et." "Allahım ıldıracağım, takmış da motor alacakmış. Yeminle evlatlıktan red ederim." "Emdiğin sütü helal etmem. Ben ölünce binersin motora." "Yavrularımı babasız büyütmek istemiyorum. Motor hayatımıza giremez. Lafını bile etme" cinsinden pek çok cümle ile yıllarca yaşayıp artık canına tak edip. "SUSUN ULEEEEEEEEEN, İSTİYORUM İŞTE BU MEREDE BİNMEYİ!" noktasına gelen motorcu her şeyi göze alıp gizlice bile olsa motorunu alır. Aylarca evinden otomobille çıkıp, arka sokaktaki paralı garajda otomobilinden inip sakladığı motoruna atlayıp işine giden ve aynısını dönüşte de yapan evli motorcular tanıyorum. Kadının hala haberi yok motora bindiğinden eşinin. Bu nedenle öncelikle motosiklet sevdası engellenemez bir sevdadır. Ancak işte eğer tüm bu baskılara göğüs gerip de motora başlamaya cesaret ettiyseniz, o zaman tüm oyunu kurallarına göre oynamanız, sizi ve her şeyi alt üst edebilecek CEHALET’i saf dışı etmeniz gerekir. Yani onu altında oyuncak edinceye kadar dilediğin gibi hırpalayıp, kıyabileceğin doğru bir motosiklet ile ( 250cc.yi geçmese iyidir.), kaskını, montunu, botunu, eldivenini, pantolonunu üstünden eksik etmeden, Türkiye’de motosiklet eğitimi veren kurum ve kuruluşlardan faydalanarak, en önemlisi kendini motosiklet konusunda sürekli bilgilendirerek, eğiterek, motosikletin dışarıya hava atma aracı değil, keyifli bir ulaşım aracı olduğunun farkına vararak bu sevdayı ömür boyu kimseyi üzmeden sürdürebileceğimizin farkında olmamız gerekiyor.
AİLE MOTORA NEDEN KARŞI ÇIKAR
Aileler, eşler, dostlar çoğunlukla motosiklet kullanımına, doğal bir koruma içgüdüsü ile karşı çıkarlar. Karşı çıkarlar, çünkü üç kuşaktır motorcu bir aileden gelme oranı ülkemizde çok, çok, çok düşüktür. Motosiklet dendiğinde akla, (kullananların bile motosiklet kültüründen bihaber olmaları sebebiyle) pek klişe, yıllardır basın tarafından da empoze edilen yanlış inanışlar gelir. Hatırlayalım; her filmde motosiklet, asi, işe yaramaz, serseri, pasaklı, kötü niyetli, adam öldüren ve kaçan, çirkin insanların bindiği bir araç olarak çıkmıştır karşımıza. Gazetelerde onu hep üçüncü sayfa facia haberleri içinde görmüşüzdür. Sevdiklerimizin cephesinden bakalım olaya; yıllardır bu şekilde, "ölüm ve asilik" göstergesi olarak karşılarına çıkan motosiklete bir gün, en sevdikleri adam ya da kadın sahip olmak istiyor.
Bir yakınınız için, sizin motosiklet almanız demek, o acıyarak okuduğu üçüncü sayfa haberlerinde bir gün sizin de çıkabilme ihtimalinizin olması demektir. Bu ise motosiklet kültüründen bihaber bir ülkede, bu sevdaya bilinçsizce kapılmış motosiklet binicilerinin sebep olduğu bir durumdur. Motosiklet kültürünü anlamadan, bu aleti yeterince tanıyıp, hayatınıza nasıl katacağınızı bilmeden, gidip en hızlısından, en güçlüsünden, en yakışıklısından bir motor alıp, hayatınızda ilk defa bu motorun sırtına binerseniz, itiraf etmeliyim ki sevdikleriniz endişelenmekte haklı. Doğru yolu bulmak için bu sevdanıza zaman ayırmanız ve hep dediğim gibi önce kendinizi, sonra sevdiklerinizi motosiklet kültürü konusunda aydınlatmanız gerekir.
MOTOSİKLET TEHLİKELİ MİDİR
Motosiklet ciddi ve derin bir kullanma kültürü ile beraber gelir ve bu kültüre vakıf değilseniz tehlikelidir. (Bıçağı da kendinize saplarsanız öldürücüdür hesabı) Vakıf olmanın da tehlikeyi tamamen kaldıracağı kocaman bir palavradır. Ancak bu kültüre, bilince sahip olmak, motosiklet kullanmayı cazip kılacak ölçülerde tehlikeyi azaltır.
Yeni bir motor kullanıcısı çevresiyle beraber trafikte motora duyarlı en az yüz kişiyi farkında olmadan yetiştirir. "Nasıl yapar bunu?" Şöyle ki, layıkıyla motosiklet kullanan bir kişi düşünelim. Ailesi bu sevdayı mecbur kalarak da olsa kabul etmiş farz edelim. Yakını motosiklete binen her anne, baba, kardeş, eş, çocuk, arkadaş, inanın trafikte motosikletlere bir başka gözle bakmaya başlar. Trafikte motoru gördüğünde, bilinçaltı, o motorun üzerindekinin kendi yakını da olabileceği sinyalini verir. O andan itibaren bu kişinin trafikte motosikletleri koruyup, kolladığına, ona yol verdiğine şahit olmak işten bile değildir. Bu durum, sadece yakın aile çevresi ile sınırlı kalmaz. Motosiklete başlayan bir sevdalının sürekli iletişim halinde olduğu her insan, motosiklet konusunda değişik dozlarda bilgi sahibi olur. Bu, motosiklet kültürünün gelişmesi adına, bir motorcunun bilmeden yaptığı en büyük iyiliktir.