Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2008 00:00
Görünen o ki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, sigortaya iyice kafayı takmış durumda.
Özellikle de hayat sigortasına. Neden diyeceksiniz, anlatayım. Hiç unutmuyorum, geçen senenin ortalarıydı... Sanayi Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü; bankaların, mortgage kredisi kullanacak olanlara hayat sigortası yapmalarını Tüketici Kanunu’na aykırı olduğunu belirterek, "İpotek var zaten, bankanın alacağı garanti altında. Hayat sigortası zorunluluğu ile, 'çifte kavrulmuş' etkisi yaratılmak isteniyor" demişti. Hemen ardından da hayat sigortasının, konut kredisinde zorunlu olmadığı mortgage sistemine yönelik düzenlemelere kondu ve yine ballan ballandıra da kamuoyuna anlatıldı.
Hal böyleyken geçen gün, Sanayi Bakanlığı’ndan bir açıklama daha geldi. O da; hayat sigortası ve konut sigortası gibi isteğe bağlı sigortaların, kredi verilirken şart olarak öne sürülemeyeceği. Doğrudur, vatandaş dün de bugün de uzun vadeli konut kredisi alırken hayat sigortası yaptırmak zorunda değil. Ancak Sanayi Bakanlığı’nın da her fırsatta sigortayı kötüler gibi, ’yaptırmak zorunda değilsiniz’ demesi de doğru bir yaklaşım sayılmaz. Evet, bankalar krediyi verirken hayat sigortasını, konut sigortasını şart olarak ortaya koyuyorlar. Ancak burada tek sorun sorun, sadece bankanın alacağını tahsil edememesi değil. Kaldı ki, konut ipotekli olduğundan, böyle bir riskte banka ipoteği nakde çevirir, yani konutu satar, olur biter. Peki, işin tüketici boyutu ne olacak... Daha açık bir anlatımla, mortgage sisteminde kredi kullanan kişinin, konutun sahibi olacağının garantisi nedir?
BANKANIN RİSKİ YOK
Konuyu bir örnekle anlatırsak, sanırım daha iyi anlaşılacak. Diyelim ki, 20 yıl vadeli konut kredisi ile ev sahibi oldunuz. Her ay da kredi taksitlerini ödüyorsunuz. Birinci yıl ödediniz... Üçüncü yıl ödediniz... Beşinci yıl da ödediniz... Maalesef geçirdiğiniz bir
trafik kazası yüzünden vefat ettiniz. Bu kadar kötü bir senaryo da olmayabilir. Sakat kaldınız ve çalışamaz hale geldiniz. Veya ekonomi kötüye gitti, çalıştığınız iş yeri kapandı ve işsiz kaldınız. Ya siz kalan borcunuzu ödeyemiyorsunuz ya da vefatınız halinde geride kalanlar, uzun yıllar daha kredi borcunu ödeyecek maddi güce sahip değil. Çözüm...
Banka için sorun yok, ipoteği nakde çevirir, kendini kurtarır. Şunu da belirteyim, bazen konutun satılması kredi borcunu ödemeye yetmeyebilir de. Yani, konut satılsa bile yine borçlu olmaya devam edebilirsiniz.
Tek bir çözüm var; o da hayat sigortası. Eğer krediyi kullanırken başta hayat sigortası yaptırılmış olsaydı, bu saydığımız sorunlar yaşanmayacaktı, hayat sigortasının sağlayacağı tazminat ile kredi borcu rahat rahat kapatılacaktı.
KONUT SİGORTASI
Konuya bir de diğer sigortalar açısından bakalım. İlla da yukarıda değindiğimiz olası risklerin gerçekleşmesi gerekmiyor. Elektrik kontağından çıkan kıvılcımla, uzun vadeli borçlanarak aldığınız konutun yandığını ve oturulamaz hale geldiğini düşünün... Böyle bir durumda tablo aynen şöyle: Bir tarafta kullanılamaz bir konut, diğer tarafta uzun yıllar bankaya ödemeniz gereken bir borç. İşte Sanayi Bakanlığı’nın ’mecbur değilsiniz’ dediği konut sigortaları da bu işe yarıyor; ya konutu tamir ettirirsiniz, ya da borcunuzu kapatırsınız.
Dikkat ederseniz anlattıklarımızın hiçbirisi kredi veren bankanın risklerini içermiyor, tamamen tüketiciyi ilgilendiriyor. Evet doğrudur, mortgage sisteminde sigorta zorunlu değil. Zaten ortada bu kadar risk varken, uzun vadeli borca giren her bilinçli tüketicinin bu sigortaları zorla değil, kendi isteği ile yaptırması gerekir. Tıpkı, tüketiciyi korumakla görevli her makamın, ’zorunlu değildir ama yaptırılmasında fayda vardır’ demesi gerektiği gibi.