Molly Sims’in Kapalıçarşı sefası

Güncelleme Tarihi:

Molly Sims’in Kapalıçarşı sefası
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2007 00:00

Las Vegas dizisinin Delinda Deline’ı, ABD’nin en önemli üç modelinden biri olan Molly Sims Fashiontv Moda Ödülleri töreni için geçen hafta İstanbul’daydı. Ziyareti basında geniş yer alan Molly’nin İstanbul tatilinin perde arkası ise satırlarımızda gizli... Beraber üç gün geçirip, İstanbul’un arka sokaklarında kaybolduğumuz Molly Sims 13 yaşından beri moda dünyasının içinde.

Vogue, Cosmopolitan gibi dergilere kapak, Victoria Secret’s, Chanel veArmani gibi firmalara yüz olmuş. Geçen sene Sports Illustrated’ın kapağında 30milyon dolar değerinde 150 kıratlık elmas bir bikiniyle yer almış.

İstanbul’daki ilk izlenimleriniz neler oldu?

- Gelirken kafamda çok soru işareti vardı. Hatta sokakta başörtüsü takmam gerektiğini düşünüyordum. İstanbul hayalimde doğu çizgileri taşıyan bir şehirdi. Batıyı yakalamış ama doğunun güzelliklerini de muhafaza etmiş, flört ettiği suyla dört bir taraftan çevrilmiş, tertemiz bir şehirle karşılaştım. En çok insanların sıcaklığından etkilendim. ABD’de kimse kimseye güvenmez, telefon numarasını bile vermez, hep kibar bir mesafe vardır. Burada ise herkes yüreğini açmaya hazır. Türklerin Irak Savaşı dolayısıyla, Amerikalılara karşı soğuk davranacaklarını düşünmüştük, çok yanılmışız. En çok etkilendiğim kişi ise Demet Sabancı Çetindoğan oldu. Önce evindeki yemekte Türk konukseverliğini gösterdi, yaşadığı şehri tanımamız için elinden geleni yaptı. Bu arada törene gelen Türk kadınlarının şıklığına inanamadım. Kıyafetlerdeki çizgiler çok uluslararasıydı.

Şehirde en çok neyi sevdiniz?

- İstanbul başkentlik yaptığı üç imparatorluğun muhteşem bir sentezi. Tarih, mimari, baharat kokan Mısır Çarşısı olağanüstü. Sokaklarda geçmişe yolculuk var. İlk gün valizim gelmediği için bizi modern bir alışveriş merkezine götürdüler, Amerikadakilerden hiçbir farkı yoktu ama ertesinde gittiğim Kapalıçarşı çok sıradışı bir mekan. Oradaki dört bin dükkanda günlerce dolaşabilirdim. Tarihi Bedesten’de takılara bakmak, kilimlerin renklerinde geçmişle buluşmak, bir kafede Türk kahvesi içerek soluklanmak, o büyülü yaşamın bir parçası olmak inanılmazdı.

Türkiye’nin ABD’deki imajı nasıl?
/images/100/0x0/55eb1f53f018fbb8f8ac9e86


- Maalesef benim gibi çoğu insan Midnight Ekspres’i seyrederek büyüdü. O yüzden bir önyargı söz konusu. Bunun yıkılması daha çok zaman alacak. Şu anda Amerikan televizyonlarında sürekli Türkiye’yi tanıtan reklamlar gösteriliyor, fakat kullanılan slogan "Evinize hoş geldiniz" doğru değil. Türkiye Amerikalılar için egzotik bir ülke ve Amerikalı daha önce hiç gitmediği bir yeri asla evi olarak algılamaz. Ülkenizi görüp, insanlarınızı tanıyan biri bunun ne olduğunu anlayabilir ama sokaktaki Amerikalının anlaması mümkün değil.

Türkiye’ye tekrar gelmeyi düşünüyor musunuz?

- Kesinlikle. Arkadaşlarım mavi yolculuk yapmışlardı, anlataanlata bitiremiyorlar. Bir gulete binip, turkuvaz suları keşfetmek istiyorum. Efes, Nemrut ve Kapadokya da listemdeki yerlerden.

NELER YAPTI?

Yolda kendisini tanıyıp, fotoğraf çektirmek isteyenlere en cömert gülüşüyle evet dedi. Kameralı telefonlara çok şaşırdı. Çok sıcak biri olduğundan herkesle sohbet etti. Kapalıçarşı’dan iki nargile ve kolye, Mısır Çarşısı’ndan Türk kahvesi, fincan, safran, kimyon, tarçın ve çay aldı. Mevlevi dervişlerininin sema gösterisini görmek istedi ama Galata Mevlevihanesi’nde bulunduğu dönemde sema gösterisi yoktu. Rüstem Paşa Camii’ne, Tahtakale’nin arka sokaklarına bayıldı. Sultanahmet’te, 6. yüzyıldan kalma bir Bizans sarnıcı içinde yer alan Nakkaş Sanat Galerisi’ni gezdi. O ödül törenindeyken erkek arkadaşı Justin Tophane’de nargile sefası yaptı. Bir gün Beylerbeyi Sarayı’nda, çizgilerini çok beğendiği Atıl Kutoğlu’nun çekimlerine katıldı. Son gecesini Al Jamal restoranda Osmanlı prenseslerinden Nilüfer Sultan’la geçirdi. Sahneye çıkan beş dansöz, Justin’e göbek atıp, gerdan kırmayı öğrettiler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!