FRANSIZ MODA OTORİTELERİYLE DÜNYA MODASININ HEM SEKTÖR HEM DE TRENDLER AÇISINDAN NEREYE GİTTİĞİNİ KONUŞTUKSCHERRER'İN PATRONU CHARLES EDOUARD BARTHESDünya Hazır Giyim Federasyonu'nun İstanbul'da yapılan kongresi, moda sektöründen birçok önemli ismi şehre getirdi. Bunlardan biri de Fransız moda evi Scherrer'in genel müdürü Charles Edouard Barthes (32). Başına geçtiğinde yılda 2 milyon dolar zarar eden şirket, şimdi kára geçti. Firma artık hazır giyim konusunda da iddialı.
Scherrer'in çizgisini nasıl tanımlarsınız?
- Scherrer Jean Louis Scherrer tarafından 1962 yılında yaratıldı. Şık, sofistike ve zarif kadınlar için tasarımlar yapıyoruz. Felsefemiz, giysiyi kadın güzelliğinin aksesuvarı haline getirmek. Aslında Fransız tarzı şık ve sofistike demek lazım Scherrer için.
Bu Fransız tarzını biraz tarif edebilir misiniz?
- Fransa'daki moda evleri içinde Fransız bir tasarımcıyla çalışan sadece biz varız. Fransız dediğimiz şey kadınsı bir dokunuş. Bunu nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum. Ama gördüğünüzde onun ne olduğunu anlarsınız!
Son yıllarda kurucusunun ismini taşıyan bağımsız moda evleri Gucci, LVMH gibi büyük şirketlerin çatısı altında birleşiyor. Bir süre sonra da kurucu isim emekli ediliyor. Yves Saint Laurent bunların en ünlüsü. Scherrer de French Luxury Group'a ait. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Bana sorarsanız bir markanın kurucusundan sonra devam edecek bir geleceği olmalı. Aksi takdirde kurucusuyla birlikte tüm bu moda evleri de ölürdü. Bu nedenle olumlu olduğunu düşünüyorum.
Peki ama birbirinden tamamen farklı pek çok moda evini aynı çatı altında toplamak şart mı? Markanın bağımsızlığını ve çizgisini koruması mümkün oluyor mu?
- Evet, mümkün. Uluslararası bir ilgi görmek, koleksiyonunuzu dünyanın her yerinde sergilemek istiyorsanız sermaye şart. Şirketler size bu kolaylığı sağlıyor. Moda sadece artistik bir şey değil. Modern sanattan bahsetmiyoruz ki! Evet, bir açıdan sanat, ama diğer taraftan bir iş. Umarım genç tasarımcıların hepsi birlikte çalışacakları büyük gruplarla anlaşırlar ki, işlerini sergileyebilsinler.
Genç bir tasarımcı için işi tek başına götürmek imkansız mı?
- İmkansız değil ama çok zor. Örneğin Jean Paul Knott. 12 yıl boyunca Yves Saint Laurent ile çalıştı. Şimdi kendi ismiyle tasarımlar yapıyor. O, ayakta kalmanın ne kadar zor olduğunu anlatabilir size.
TASARIMCI STEPHANE ROLLANDErkeksi giyinmiş kadını seksi bulurum
kadınsı giyinmiş erkekten hoşlanmam
Stephane Rolland (37) 1997 yılından bu yana Jean Louis Scherrer'in haute couture, hazır giyim ve aksesuvar tasarımlarının başında bulunuyor. Scherrer'de işin yaratım kısmı Rolland'a, ticari kısmı Barthes'a ait. Rolland ile markanın çizgisi ve sanat-moda ilişkisi üzerine konuştuk.
Scherrer tasarımlarının başına geçtiğinizde ilk işiniz ne oldu?
- Kendime ne yapmam gerektiğini sordum. Kurucusunun çizgisine sadık mı kalmalıydım, yoksa ben neyi seviyorsam onu mu yapmalıydım? Ancak zaten benim kendi çizgim Scherrer'in kendi çizgisinden pek de uzak değildi.
Charles Edouard Barthes Scherrer çizgisini şık, sofistike ve zarif olarak tanımladı. Tasarımcısı olarak siz nasıl tanımlıyorsunuz?
- Tanımlarken ‘‘zarif’’ diyemiyorum ben. Çünkü zarafet içten gelen bir şeydir. Hareketlerde, düşüncede, giysiyi taşıyış tarzında vardır zarafet. Ama şık olduğunu söyleyebilirim. Ben kavisleri, keskin omuzları ve kadınla erkek arasındaki karşıtlıkları seviyorum. Her zaman sinemayla iç içe oldum. Daha geçen yıl bir filmde rol aldım, yönetmenlik yaptım.
Sinema, müzik her şey benim koleksiyonuma yön veriyor. Charles ile markayı yeniden yapılandırmaya çalışıyoruz.
Modanın diğer sanat dallarıyla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz diye sormam gerekiyor bu durumda. Ama tabii öncelikle modayı sanat olarak tanımlıyor musunuz?
- Bunu sormanız çok ilginç. Ben koleksiyonumda sanattan bahsediyorum. İyi bir tasarımcı ressam, filozof ve heykeltıraş olmalı. Bütünlük istiyorsanız bir mimarın gözlerine sahip olmalısınız.
Kadın ve erkek modası arasındaki geçişleri nasıl buluyorsunuz?
- Benim için bu çok kolay çünkü ben erkek giysileri içindeki bir kadını çok seksi buluyorum. Unisex çizgilerden hoşlanıyorum. Buna karşılık erkek tasarımlarındaki feminen dokunuşları sevmiyorum. Bir erkek sofistike olabilir ama kadınsı olmamalı. Kadınlarda ve erkeklerde, kadınsı ve erkeksi yanlar vardır. Ancak bence bir erkek içindeki kadınsı tarafı kendisi ifade etmeli. Üzerindeki giysi yansıtmamalı bunu. Bunun Scherrer'in çizgisine uyduğunu da düşünmüyorum. Scherrer hiçbir zaman egzantrik çizgiler taşımadı.
Scherrer daha geçen yıl erkek tasarımları yapmaya başladı, değil mi?
- Evet, henüz sadece iki erkek koleksiyonu hazırladık. Küçük koleksiyonlar bunlar ama gayet başarılı oldular.
Türk modasını ne kadar tanıyorsunuz?
- Türkiye'ye sık sık geliyorum. Dice Kayek'i çok beğeniyorum. Küçük bir kız çocuğu gibi görünüyor ama çok güçlü ve çok enerjik. En iyilerden biri olduğunu düşünüyorum onun.
MODA DANIŞMANI JEAN JACQUES PICARTCesur olmayan erkek değişmeye
iç çamaşırından başlayabilir
Siz Christian Lacroix ve Hedi Slimane'ı var eden kişi olarak tanınıyorsunuz.
- Bu elbette yanlış bir tanımlama. Onların var olmak için bana ihtiyacı yoktu.
Bütün bu yazılıp çizilenler yanlış olamaz ya, başarılarında katkınız olmuş olmalı...
- Ben sadece koçluk yaptım. Onlara gidecekleri yolu gösterdim. Şöhret aldatıcı olabilir. Etraflarındaki herkes onlara bu muhteşem, sen harikasın diyor. Kimse sakin ol, kim olduğunu unutma demiyor. Benim yaptığım bu.
Onlara sadece yolu gösteriyorum diyorsunuz. Takip edilmesi gereken yola nasıl karar veriliyor?
- Doğru yol, tasarımcının kendi yansımasının mükemmel halidir. Ben onlarla genellikle zaten tanınmış olduklarında tanışıyorum. Başarıdan önce nasıl biri olduklarını anlamaya çalışıyorum. Başlangıçtaki saf fikirlerini, nereden geldiklerini unutmamaları gerek.
Kim olduğunu unutmamak her zaman doğru yöntem midir?
- Büyük çoğunlukla. Modanın kendisi bir illüzyon. Şunu al daha genç görün, bunu giy daha güzel hisset, vs... Önemli olan sahip olduğu donanımlardır, bu illüzyon değil. Aynı şey moda editörleri için de geçerli. Başarılı birkaç yılın ardından kendilerini okuyucudan daha önemli zannediyorlar. Kendileri için yazmaya başlıyorlar.
Kim olduğunu unutmamak dışında başka neler tavsiye ediyorsunuz müşterilerinize?
- Benim iki tip müşterim var. Üst düzey yöneticiler ve moda tasarımcıları. Yöneticiler kendilerini çok yalnız hissediyorlar kimi zaman. Çünkü etrafları çalışanlarıyla sarılmış durumda. Onlar işlerini kaybetmek korkusuyla yalan söylerler. Moda tasarımcıları da insanlarla çevrilidir. Onun tarafından sevilmek, şöhretinin parçası olmak isteyen insanlarla. Onlar da yalan söylerler. Bazen babaları oluyorum. Sırtlarını sıvazlamam, moral vermem gerekiyor. Bazen de bir izci gibi davranmam gerekiyor.
Türk modasının bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Başarıdan bir önceki adımda durduğunuzu düşünüyorum. Koleksiyonları üretebilecek imalatçılarınız var. Dünya çapındaki moda dergilerinin hepsi burada da çıkıyor. Eksik olan tasarımların etrafında yaratılması gereken sihir.
Röportajlarınızdan birinde Oscar Wilde hayranı olduğunuzu söylemişsiniz.
- Aslında orada dandizmden bahsediyordum. Wilde da bir dandiydi. Farklı ve muhteşem görünmek isteyen, nasıl iyi hissederse öyle giyinen ve başkalarının ne düşündüğünü umursamayan insanlar. Bir disiplin içinde, yaratıcı giyinen kişilerdir dandiler. Bahsettiğiniz röportajda Hedi Slimane'nın yeni dandizmin temsilcisi olduğunu söylemiştim. Benim neslim spor giyimi keşfetmişti ve koltukta yayılarak oturabilmek, rahatlık hoşumuza gitmişti. Yeni nesil ise babaları gibi görünmek istemiyor.
Modadan bahsedilirken hep kadın modası kastediliyor. Erkek modasını ikinci sıraya atan nedir?
- Erkek modası büyük bir gelişim içinde. Yeni nesil erkekler artık silüetlerine önem veriyor. Düzenli spor yapıyor, cilt bakım ürünleri kullanıyorlar. Eskiden bunlar efemine kabul edilirdi. Oysa bu yeni tip erkekler hetero görünümlü ama bir yandan da bakımlı. Renkli, bol aksesuvarlı giysileri tercih etme cesaretini gösteriyorlar. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Erkek iç çamaşırları da çok çeşitlendi. Hem renk ve model, hem de malzeme olarak. Yeterince cesareti olmayanlar iç giyimden başlayabilir değişmeye.