Model olacaklardı 2010’u bile göremediler

Güncelleme Tarihi:

Model olacaklardı 2010’u bile göremediler
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2009 00:00

Unutamıyorum bir türlü. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı kurulduğunda, şöyle demişti Ajansın Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu: “Burada kurduğumuz model, diğer kültür sanat kurumları için örnek oluşturacak. İleride Atatürk Kültür Merkezi gibi kurumlar belki böyle yönetilecek.”

Neydi bu muhteşem model? Devlet, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları bir arada çalışıyordu. Buydu Ajans’ı ideal yapan.
/images/100/0x0/55eaf413f018fbb8f8a1618f

Ama pek uzun sürmedi. 2010’u bile göremediler! Ajans’taki iktidar kavgası, hükümet temsilcilerinin galibiyetiyle geçen hafta son buldu... Sivil toplumu temsil eden yürütme kurulu başkanı Nuri Çolakoğlu ile üyeler Prof. Dr. Metin Sözen, Prof. Dr. İskender Pala ve Gürhan Ertür istifa ettiler.
Savaşın galibi, hükümeti temsil eden Genel Sekreter Eyüp Özgüç oldu bu.
“Ya o, ya biz” restleşmesinde Devlet Bakanı Hayati Yazıcı onu tercih etti.
İki tarafın yaptığı basın açıklamalarında ayrılığın centilmence gerçekleştiği, karşılıklı başarılar dilendiği filan söyleniyor gerçi. Ama herkes biliyor işlerin öyle olmadığını. Yoksa niye ayrılsınlar ki?

SİZ KİŞİLİK HAKLARIMIZA SALDIRMAZSANIZ BİZ DE SUSMA HAKKIMIZI KULLANIRIZ

Kapalı kapılar ardındaki pazarlıkları bilmek mümkün değil ama eteklerden karşılıklı olarak ortaya dökülen taşların bir bölümü, fısıltılar halinde dolaşıyor ortalıkta. Kanıtlamak mümkün olmadığı için burada yazmayayım hadi.
Ama istifa edenlerin basın bildirisi çok ilginç. Karşı tarafa bir mesaj yollanıyor sanki:
“2010 Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulu Üyeliği’nden kendi irademizle istifa ettik. İstanbul ve Türkiye için büyük bir fırsat olarak gördüğümüz bu projede güzel şeyler yapmak istedik; bazılarını yaptık, bazılarını yürürlüğe koyduk, bazılarını tasarladık, bazılarının ilişkilerini kurduk. Lakin karşılaştığımız olumsuzlukları giderme konusunda gayret göstermemize rağmen birtakım engellere de takıldık. İstanbul’un, 2010 yılında hak ettiği başarıyla kültür başkenti olabilmesi ve bu projenin her bakımdan mükemmel yürümesi yolunda biz de ayrı bir engel olmak istemediğimiz için şimdi kenara çekiliyoruz. İstifamız kişi yahut kurumlara karşı yapılmış bir hareket olmayıp tamamen projenin selameti amacını gütmektedir.
Danışma Kurulu tarafından seçilecek yeni üyelere, arzu ettikleri takdirde destek olmaya devam edeceğiz. Çalışmalarını huzur ve güvenle yürütebilmeleri adına da -kişilik haklarımız saklı kalmak koşuluyla- bizim çalıştığımız dönemle ilgili susma hakkımızı kullanacağız.”
Şimdi herkesin merak ettiği yeni Yürütme Kurulu’na kimlerin seçileceği ve bu örnek yapının dağılmasına yol açan hangi projelerin durdurulup hangilerinin devam edeceği?
Yürütme Kurulu Üyeleri istifa eder etmez ilk iş olarak Ajans’ta satın almaları yapan kişinin değiştirilmesi, kavganın nereden kaynaklandığının bir işaret olabilir mi dersiniz?

Şehir Tiyatroları kimseden çekmedi Nedim Saban’dan çektiği kadar

Kenan Işık danışmanlığında, Orhan Alkaya yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları kimseden çekmedi Nedim Saban’dan çektiği kadar. En ufak bir yanlışlarında hemen sarılıyor yazıya ve uyarıyor kamuoyunu.
İngiltere’de muhalefet partilerinin iktidarı takip etmek için kurdukları gölge kabine gibi çalışıyor adeta.
Son dönemde kişisel bir saldırıya da uğradı magazinci Aykut Işıklar tarafından biliyorsunuz. Kamuoyunun büyük tepkisini çeken olayda Işıklar, Saban’ı her taşın altından çıkan biri olarak nitelemiş ve ırkçı bir söylemle Yahudi olduğuna vurgu yapılmıştı.
Tek başına muhalefetin bedeli bu olsa gerek.
Gelelim son olarak yazdığı Şehir Tiyatroları’nın yeni sansür skandalıyla ilgili yazdıklarına.
İşte blogunda yazdığı yazıdan bir bölüm:
“Yeditepeli Aşk, Alevi sansürü olarak kılıflanadursun, bu kez de kariyerlerinde son derece ilkeli bir duruş sergileyen Toron Karacaoğlu ile Engin Uludağ gibi iki ustaya nasıl bir sansür uygulandığını biliyor musunuz? Muhsin Ertuğrul’un çocukları olan ustalarımız, Yahya Kemal’in anısına sahnelenen ve usta şairin yaşamından ve eserlerinden kesitlerden oluşan “KENDİ GÖK KUBBEMİZ” adlı eserinin gala gecesinde, oyuna yarım saat kala yeni bir sansür olayıyla karşı karşıya kalırlar.
Artık içkili yapılan galalar, bu kez şiirsiz geçecektir. Emir büyük yerdendir.
Şair Orhan Alkaya’nın emriyle, gala gecesinde, Yahya Kemal’in 26 Ağustos adlı dörtlüğünün yasaklanması emredilmiştir.
Yasaklanması emredilen sözkonusu dörtlük şöyledir:
Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslamın.
Şiirde Yahya Kemal’in sözünü ettiği ordu, 26 Ağustos’ta Yunan kuvvetlerine karşı saldırıya geçen Türk ordusudur. O dönemde kurtuluşu için savaşan tek İslam kuvveti Anadolu’daki kuvvetlerdir.
Şu andaki belediye sanat danışmanı Kenan Işık’ın genel sanat yönetmeni olduğu dönemde başlayan ve o günden bu yana ara ara oynanan oyunda okunan dörtlüğün birden yasaklanıvermesi pek manidardır.
Orhan Alkaya, ya Kenan Paşa’dan korkmuş, ya eski tiyatrosundaki komşularından (orduevi) çekinmiş, ya da Yeditepeli Aşk’ta Alevilerin tiyatro yakmasından ürktüğü gibi, bu kez Sivas olaylarının rücu etmesinden pısmış olmalı!”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!