OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 04, 2005 00:00
Arka arkaya üç kez Londra Moda Haftası’nda en baÅŸarılı genç tasarımcı seçilen Bora Aksu’dan sonra, Ä°ngiltere’de bir baÅŸka Türk tasarımcı daha sivrilmeye baÅŸladı. Adı Ebru Ercon (27). Westminster Ãœniversitesi’nde moda tasarımı okudu.John Galliano, Alexander McQueen, Sophia Kokkosalaki gibi tasarımcıların okulu olarak ünlenen St. Martins’de lisansüstü eÄŸitimi gördü. Bitirme defilesinden sonra Ä°ngiliz basını ‘Bir gün Ebru Ercon adını çok baÅŸka yerlerde duyacağız, bundan eminiz’ diye yazdı. Nitekim duyuldu. 1993’ten beri Londra’da genç kuÅŸak tasarımcılara destek veren Top Shop, Ebru Ercon’a sponsor oldu. Åžubat ayında Ä°ngiltere Moda Hafası’nda ilk defilesini yaptı. Kraliyet Sanat Akademisi’ndeki defile büyük yankı uyandırdı. Ebru Ercon ile mail röportajı yaptık. ‘İstanbullu bir baba ile Ä°ngiliz annenin çocuÄŸu olan Ebru Ercon...’ Gazeteler sizden hep böyle bahsetti. Biraz açarsak, kimsiniz? Anneniz babanız ne iÅŸ yapar? - Londra’da doÄŸdum. Babam Ä°stanbul’un Bahariye-Moda semtinden bir Türk. Annemle Londra’da tanışmışlar. Ben Türkiye’de hiç yaÅŸamadım. Ama yaz tatillerinde, özellikle Ä°stanbul’u çok ziyaret ettim.Annenizin ve babanızın yolları nasıl kesiÅŸmiÅŸ?- 70’lerin başında her ikisi de moda maÄŸazası Irvine Sellars’da çalışıyorlarmış. Çalışma arkadaşıyken evlenmiÅŸler.Tasarım ile iliÅŸkiniz ne zaman, nerede, nasıl baÅŸladı? - Tanıştıktan kısa bir süre sonra babam annemle birlikte kendi moda iÅŸini kurdu. Kensington Market ve Portobello’da küçük tezgahlarla iÅŸe baÅŸlamışlar. Küçükken babama yardım ederdim. Tezgahı için mal topladığı Londra’daki bütün toptancılara onunla gider, tatillerde de atölyede çalışırdım. Daha sonra bir dükkan açtı, orada da çok emeÄŸim var. Tam olarak tasarımla ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum. BildiÄŸim tek bir ÅŸey var; tasarımla iliÅŸkim o yıllarda baÅŸladı ve yavaÅŸ yavaÅŸ derinleÅŸti. Modayı takip etmeye, önemsemeye kaç yaşındayken baÅŸladınız? - Her zaman modanın içindeydim. Ama moda deyince aklıma ilk gelen ÅŸey askerler. YaÅŸadığımız yere yakın, daÄŸlık bir bölgede askeriye fazlası eÅŸyaları satan bir dükkan vardı. Kız kardeÅŸimle birlikte sık sık o dükkana gidip, kıyafetleri denerdik.Moda tasarımı okulunda okumak istediÄŸinize ne zaman karar verdiniz? - Lise bitmek üzereydi, ergenliÄŸi de tamamlıyordum. Oturdum düşündüm ‘Evet, ben moda eÄŸitimi almak istiyorum’ dedim. Babamın da desteÄŸiyle Westminster Ãœniversitesi’nde moda-tasarım okudum. Artından Central St. Martins’de lisansüstü eÄŸitim gördüm. Saint Martins bana fikirlerimi geliÅŸtirmek ve hayata geçirmek konusunda son derece özgür davranabilmeyi öğretti. EÄŸitimim sırasında Londra’da yaÅŸayan bütün tasarımcıların yanında staj yaptım. Hepsinin koleksiyonlarına benden bir ÅŸeyler girdi. O tasarımcıların kapılarını bana Saint Martins açtı. Ä°lk kullandığınız tasarım ürünü neydi? - Tasarım okulunun ilk yılında yaptığım kıyafetler. O kadar giyilmez ÅŸeylerdi ki bir tek ben giyebiliyordum. Dökümlü, üç boyutlu ÅŸeylerdi. Bazı desenleri vücudun üzerine uyguluyordum. Tasarım yaparken nelerden besleniyorsunuz? - Her ÅŸeyden. Sizce gelmiÅŸ geçmiÅŸ en ölümsüz tasarımcı kimdir? - Bence ölümsüz tasarımcı yoktur, ölümsüz tasarım vardır. Mesela tişört. Ä°lk tişörtü kimin tasarladığını hatırlayan var mı acaba?Giyilebilir olmak önemli mi sizce? - Kadın kıyafeti, kadını kadın gibi göstermelidir. Benim en önemli kıstasım bu. Ä°ngiltere’de yarı Türk olduÄŸunuz biliniyor mu?- Evet yarı Türk olduÄŸumu biliyorlar. Tasarım yapmak için en uygun yer neresidir sizce? - Stüdyom. Özellikle gece geç saatleri tek başımayken stüdyomda çok verimli çalışıyorum. Giyinmekle aranız nasıl? Yoksa siz de moda tasarımcılarının birçoÄŸu gibi örtünmek için mi giyiniyorsunuz? - Maalesef ben de çok göz alıcı kıyafetler giyen biri deÄŸilim. Çabuk hareket edebileceÄŸim, rahat kıyafetleri seviyorum. Klasik giysiler hoÅŸuma gidiyor. Ebru Ercon markası için kendi giymek istediÄŸiniz ÅŸeyleri mi tasarlıyorsunuz? - Tabii. Kendi isteklerimi tasarımlarıma yansıtıyorum. Koleksiyonları hazırlarken kendimin ve tanıdığım diÄŸer kadınların neye ihtiyacı olabileceÄŸini düşünüyorum. Ana soru ÅŸu: ‘Neye ihtiyacımız var?’Hangi tasarımcıları takip ediyorsunuz? - Jean Paul Gaultier, Yohji Yamamoto, Junya Watanabe’nin yeni koleksiyonlarına bakmak için fırsat kolluyorum. Sizden önce ödül olan Türk tasarımcı Bora Aksu’yu tanıyor musunuz? - Maalesef henüz tanışma fırsatım olmadı. Gelecekle ilgili hedefleriniz neler?- Markam sabit, bağımsız ve güçlü olarak büyümeye devam edecek. Bağımsız derken neden bahsediyorsunuz? -Günümüzde bir sürü küçük marka büyük holdinglere devredildi. Bu Ebru Ercon markasının başına gelsin istemiyorum. GÜÇLÃœ KADINLAR MÜŞTERÄ°M OLSUN DÄ°YE DEV GÄ°BÄ° KADINLIK SEMBOLLERÄ° KULLANDIM Ebru Ercon’un 2005-2006 Sonbahar-Kış koleksiyonu geleneksel sıcaklıkta ve üst üste giyilen parçalardan oluÅŸuyor. Bunu kendisi şöyle açıklıyor: ‘Farklı kumaÅŸları üst üste kullanmayı seviyorum çünkü ben siluetlerle oynamaktan keyif alıyorum. Bu sayede, kıyafeti taşıyan kiÅŸi de tek bir parça ile birçok alternatif yaratabiliyor.’ Keçe, denim, yün jarse, moher ipek, battaniye kumaşı ve kendir bezi kullanmış. Ana renkler lacivert, krem ve siyah. Ebru Ercon kadınlık sembolünden aksesuvarlar yapmış. Küpeler, kolyeler ve broÅŸlar hayli büyük. Nedenini soruyoruz. Şöyle cevap veriyor: ‘Ben güçlü kadınlar için tasarım yapıyorum. Kendilerine has özel kiÅŸilikleri olan, yaptığı iÅŸte baÅŸarılı olan, tabir yerindeyse ‘tuttuÄŸunu koparan’ kadınlar benim müşterim olsun istiyorum. Bu yüzden devasa semboller kullandım.’Â
button