Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2006 00:00
Ağaç kabuğundan ürettiği sandaletlerle adını duyuran Alman terlik markası Birkenstock, Nişantaşı ve Bağdat Caddesi’nden sonra Kanyon alışveriş merkezinde de bir mağaza açtı. Mağazanın tasarım projesi ve uygulaması mimar Ahmet Alataş’a ait.
Markanın genel konseptinden kopmadan, sıra dışı bir tasarımla mağazayı ortadan ikiye ayıran mimarın çalışması, Almanya Birkenstock tarafından o kadar çok beğenildi ki, mağaza, markanın tanıtımında kullanılacak. Alataş Architecture & Consulting, Birkenstock için aynı konseptte başka mağazalar da tasarlayacak. İlk projenin bir ay içinde başlaması bekleniyor. Mimarlığa olan tutkusunun ne kadar eskiye dayandığını anlatmak için "Mimar olmadan önce kardanadam olmak istiyorum" diyor. Aslında cam, çelik ve yüksek yapılar üzerine uzmanlaşmış bir mimar ama Türkiye’de asıl konusu olmadığı halde ofis ve mağaza projeleriyle tanınıyor.
Birkenstock’un, Kanyon’daki mağazası için onu seçmiş olması ise tamamen tesadüf. Nişantaşı’ndaki ofisinin tam karşısında Nişantaşı Birkenstock mağazası var. Marka, Alataş’tan bu komşuluk nedeniyle haberdar olmuş. Tabii daha önce yaptığı çalışmaları da göz önünde bulundurmuş: "Türkiye’de işler o kadar mantıklı ilerlemiyor. İnsanlar daha önceki projelerimi görüp, altyapının üzerine fikir üreterek gelmiyor."
Mimaride malzeme seçiminden çok hacim ve ışığın doğru kullanımının önemli olduğunu söyleyen mimar, sadece 45 metrekare olan Kanyon mağazasını da böyle tasarlamış.
Birkenstock markası konsept olarak mağazalarında sandalet kutularını sergiliyor. Yani kutuların mağazada bir yeri var. Bu fikir Ahmet Alataş’ın pek hoşuna gitmemiş. Kutuları koymak için bir depo gerekmiş. Ancak zaten küçük olan mağazanın 10 metrekaresini de böyle kaybedeceğini anlayınca, üzerinde yürünen döşemeyi bir şekilde yukarı doğru yırtarak mekanı ikiye bölmeye karar vermiş. Mağazanın bir kısmında sandaletler, diğer kısmında kutular yer alıyor.
Mekan devasa bir bankla ikiye ayrılmış gibi. İçeri girdiğinizde sandaletlerin olduğu kabuğun içinde, yani satış alanında oluyorsunuz. Ancak dışardan yürüyen biri vitrine bakınca hem sandaletleri hem de yüksek paravanın arkasında kalan kutuları görebiliyor. Böylelikle markanın asıl konsepti korunmuş oluyor. Bunlar dışardan ve içerden çıplak gözle görünenler. Bir de mağazaya girdikten sonra yürürken hissettiğiniz eğim var ki Alataş, bunun projenin ana fikirlerinden biri olduğunu söylüyor: "Ayakkabı mağazasındasınız. Yürürken ilk hissettiğiniz şey eğimli yüzeyde giden ayaklarınız."
YEKPARE CAM EV ÇOK KONUŞULACAK
Hiçbir zaman tasarladığı yerin form ve malzemesi hakkında kesin fikirlerle yola çıkmayan mimar, fikirlerini en iyi şekilde hangi malzemeyle gerçekleştirebileceğine bakıyor. Mağazada ağırlıklı olarak ahşap kullanılması, sandaletlerini ağaç kabuklarından üreten firmanın Alataş’ın tasarımını beğenmesinde büyük rol oynamış. Projenin hem tasarım hem uygulamasıyla ilgilenen mimar, bundan pek memnun değil. Çünkü kendisine göre bir mimarın hiçbir zaman müteahhitlik yapmaması lazım. Ancak Türkiye’de bir proje hazırlandığı zaman bunu uygulayacak müteahhit bulamıyorsunuz diyor. Kanyon’daki Ottoman Empire mağazasını da tasarlayan mimar, şu sıralar bitirmek üzere olduğu bir projeden de bahsetti. İstanbul’da 10 dönümlük ormanlık bir arazide yer alan projede, her tarafı yekpare cam olan 300 metrekarelik bir konut yapılıyor. Alataş, içinde yaşayanlara ormandaymış hissi veren evin, bittiği zaman Türkiye’de ve dünyada ses getireceğini söylüyor. Yakın zamanda Ortaköy House Cafe’nin çaprazındaki binayı da yapmaya başlayacak.
Bir evi döşemek ve yaptırmak çok farklı
Ev yaptıran bir insanın, gecekondu yaptırmıyorsa, iyi kötü bir mimarla çalıştığını söyleyen Ahmet Alataş, iç dekorasyona gelince işin çok değiştiğini belirtiyor. Avrupa’lılar insanların kendi yaşam alanlarını yaratırken, Türkiye’de iç dekorasyon için mimarlara daha fazla başvuruluyor.
BENİ EN ÇOK ETKİLEYEN MİMAR HELMUT RICHTER
Dünyaca ünlü Avusturyalı mimar Hans Hollein ile lisans eğitiminin üçüncü senesi boyunca beraber çalışan Ahmet Alataş, kendisi en çok etkileyen mimarın Prof. Helmut Richter olduğunu söylüyor. Depolama projesini birlikte yaptığı Richter ile daha sonra dört sene çalışmış. O zamanlar şimdikinden farklı olarak, İnnsbruck Futbol Stadyumu ve Spor Merkezi, Semperit Lastik Labratuvar bölümü gibi daha büyük yapılar tasarlamışlar. Helmut Richter sayesinde mimariye ve hayata karşı bir duruşa sahip olduğunu söyleyen Ahmet Alataş, böylelikle biraz inatçı olmayı ve diremeyi öğrenmiş.
Ahmet Alataş (37) Ankara’da doğdu.
Beşiktaş Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. Lisans eğitimi için Viyana’ya gitmeden önce, bir sene Almanya’da dil öğrendi. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Viyana Teknik Üniversitesi’nde yaptı. Toplam 14 sene Viyana’da yaşadı. İlk ödülünü 1994’te Prof. Mimar Helmut Richter grubuyla beraber hazırladığı Viyana Teknik Okul Projesi ile aldı. Bir sene sonra, 1000 dairelik Konut ve İş Merkezi Projesi ile İstanbul’da birinci oldu. Ünlü Avusturyalı mimar Hans Hollein ile St. Pölten Kültür Merkezi Müze Binası’nı tasarladı ve 1996’da birincilik ödülüne sahip oldu. Türkiye’de adını Ayşe Yarsuvat için tasarladığı Ultimo ofisiyle duyurdu. Geçtiğimiz sene, bu çalışmasıyla, Türkiye’nin ilk iç mekan tasarım yarışması IDA’da "En İyi Ofis Tasarımı" ödülünü kazandı. Bodrum Havaalanı, Ankara Esenboğa Havaalanı Terminal Binası, İTÜ Yaşlılar Yurdu projeleri de Ahmet Alataş’ın diğer çalışmalarından bazıları. 2000 yılından beri Türkiye’de yaşıyor. Nişantaşı’nda, 35 metrekarelik cam ofisinde, 5 kişilik bir ekiple çalışıyor.