Sinem VURAL
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2007 00:00
Gazetecilikte 50 yılı geride bırakan, sosyete ve mizah dergisi Gazette 13 International ile yayıncılıkta 40. yılını kutlayan Güngör Denizaşan, 47 yıl boyunca opera dürbünleri toplayarak hatrı sayılır bir koleksiyon sahibi oldu.
Dünyada koleksiyonunun bir eşinin daha olmadığını, bu koleksiyon yüzünden kendisine "milli röntgenci" denildiğini anlatan usta gazeteci, "İşim en büyük hobim" diyor.
Gazeteciliği nasıl seçtiniz?
- İstanbul Üniversitesi Konservatuvar Bölümü mezunuyum. Türk
Haberler Ajansı, Son Saat, Gece Postası derken Akşam gazetesinde çalışmaya başladım. Sanat ve cemiyet hayatından haberleri yazıyordum. Akşam’da ilk cemiyet haberlerini yazmaya başladığım sırada "Resimleri sen çek, ben resim altlarını yazarım" diyordu editörüm. Tamam dedik, ama o öyle şeyler yazıyordu ki ikinci ya da üçüncü gidişimde insanlar bana poz vermek istemiyordu. Sonraları ben yazmaya başladım. "Resmi çekiyorsam altlarını da ben yazarım" dedim. Kabul ettiler.
Sonra yayıncılık gündeme geldi ve Sosyete 13 adıyla bir cemiyet dergisi çıkarmaya başladınız...
- O zaman Akşam gazetesinin başında olan Malik Bey’e gidip "Ben bir mecmua çıkaracağım" dedim. "Sen çıkar, üç gün içerisinde batar" dedi. Kendi doğum günüm olan 16 Kasım 1967’de Sosyete 13 isimli cemiyet dergisinin ilk sayısını çıkardım. İsmi zamanla değişti. Bir süre Dergi 13 oldu. Son 20 yıldır da Gazette 13 International...
Gazetenizde "Güleryüzlü mizahi toplum gazetesi" ibaresi bulunmasının nedeni nedir?
- İçerik de hep gırgır, milletin gülmeye ihtiyacı var çünkü... Kadınlara hiç bulaşmazdım; güzel, zarif derdim. Kadınları çapkınlıkla nitelendiremezdim. Kadınlar katıdır, erkekler daha hoşgörülüdür. Erkeklere çapkın diyebilirsin ama kadınlara asla... Ayrıca insanların hayatı kısacık ve yaptıklarınızla onları üzmeye hakkınız yok. Benim din anlayışıma göre en büyük ibadet insanları güldürmektir. Okuyanlar "Senin gazeteni okuyoruz, içimiz açılıyor" diyorlar.
Gazetenizde iki yazar köpek de var. Tanti Aguri ve Mel Gibson yazıişlerinin ve yayın yönetmenliği görevlerinin başındalar. Neden köpeklerinizi yazar yaptınız?- Bundan 17 sene evvel Kemer’de köylü bir kadından 50 bin liraya köpeğim Tanti Aguri’yi aldım. O da
akrep burcudur. Baktım çok şeker, sevgiyi seven ve sevmeyi bilen bir canlı. Hayvan sevgisini de insanlara aşılayayım dedim. Onları çok sevdiğim için de gazetemde onlar için bir sayfa açtım. Bekir Coşkun ve Pako sonradan çıktı. Tanti 16-17 senelik gazetecidir. 2-3 sene önce de Mel Gibson’ı aldım. Pendik’te annemin evinin orada buldum, yıkattım, aşılattım.
Siz opera ve tiyatro eğitimi almışsınız. Opera dürbünlerini toplama merakı da oradan mı geliyor?
- 1960’ta Milano’ya gitmiştim. İş için oradaydık. Bu arada operada "Aida" vardı. Bilete para veremiyoruz, çünkü yok. O zaman da Türkiye’den gelen sigaralar moda. Kulüp sigarası verdim, arkadaş da karaborsadan bize 2. galeriden bilet verdi. Baktım etrafta güzel kadınlar var, ellerinde de dürbünler... Çok güzel görünüyordu. Sonra Leyla Gencer’le röportaja gittim. Bu dürbünleri eskicilerde bulabileceğimi söyledi. O zamanın parasıyla 65 liraya bir tane aldım, maaşım ise 200 liraydı. Gören arkadaşlarım "Ne o, röntgenciliğe mi başladın" diye espri yapıyorlardı. Milli röntgenci diyorlardı hatta... O zamandan bu zamana 87 tane oldular. Gelenlere "Sayın kaç tane olduklarını" diyorum, üşeniyorlar. Maddi değerlerinden çok manevi değerleri var.
Koleksiyonun en iyi parçası hangisi?
- 1895 yılında, Osmanlı Sarayı’ndaki prensesler opera izlesin diye yapılan dürbün...
Ben var oldukça bu dergi yaşar- Gazette 13 International’ı kimler okuyor?
Sevdiğimiz gazeteci dostlarımız, şirket sahipleri, haberlerde adı geçenler... İki ayda bir 2 bin adet basıyoruz. Bir şekilde yerine gidiyor. İsteyen herkese veriyoruz. İşim benim hobim. Bundan para kazanmak gibi bir derdim de yok. 72 yaşında bir adamım ben. Değişik bir dünya görüşüm var; her zaman yeteri kadar para için çalışacaksın. Mutlu ederek mutluluğu yaşıyorum ben. Ben Babıali’de rekora gidiyorum. Bugüne kadar bir yayını 40 yıl aynı kişi hiç çıkaramadı. Ben yaşarsam yaşar, yaşamazsam zaten umurumda değil.