DÖNÜŞÜ MUHTEŞEM OLDU
Ve bir anda Harper’s Bazaar'da yayınlanan Nihat Odabaşı'nın fotoğraflarından sonra son günlerde yazılı ve görsel basın Cem Yılmaz'dan başka bir şey konuşmaz oldu. Her ne kadar daha önce çok ortalıktaki insanlarla röportaj yapmayacağıma dair bir manifesto yayınladıysam da, Allah sizi inandırsın, sözümden caymadım ama çaresiz kaldım. Ben bu röportajı yapmıştım, çözmüştüm yayına hazırlıyordum o acayip fotoğraflar patladı. Ya hiç yayınlamayacaktım ya bir numara bulup insafınıza sığınacaktım. İkincisini yaptım. Siz fotoğraflara bakmayın onun içindeki ciddi adamı çıkarmaya çalıştım.
Erkeklerin kimlerle seviştiklerini anlattıkları yalan mı?
- Değil ama sebebi var. Dinleyenler mutlu olduğu için bir artı olarak algılanıyor...
Sizin birileriyle sevişmeniz niye insanları mutlu etsin ki?
- Nedenini bilmiyorum ama öyle oluyor. Herkes bana bunu soruyor. Bu meseleyle ilgili şakalar yapıyor. Gazetelerde bu konuyla ilgili
haberler çıkıyor. Ama bu sevişmelerin beni ne kadar mutlu ettiğiyle ilgilenen yok. Ben de zaten bu konuyla ilgili hiç bir şey söylemedim.
Normal bir insan Demet Şener'in ‘‘karaktersiz’’ suçlamasına nasıl reaksiyon gösterirdi?
- Çok daha sert. Ama benim böyle bir lüksüm olmadı. Olsaydı, herkese, ben o televizyonda gördüğünüz, gazetelerde okuduğunuz, bir çok kadınla sevişen adam değilim demek isterdim.
DEMET HADİSESİ Yani Demek Şener'le ilişkiniz olmadı...
- Hayır, böyle söylemedim. Sadece bu konuda şaka yapmadığımı anlatmaya çalışıyorum. Askerde yaşadığım bir anekdotu anlatıyordum o gösteride. ‘‘Oturuyoruz, herkes televizyon seyrediyor, alttan yazı geçiyor, ‘Demet Şener'i hiç böyle görmediniz’, o arada diyorum ki: ‘‘Ben izlemiyordum, gidip yatıyordum’’. Mesele bundan ibaret. Ama hakikaten izlemiyordum, kalkıp yatmaya gidiyordum. Şimdi bu öyle bir cümle ki, ne tarafa çekersen oraya gider. Sonunda ben bile kendimden şüphelenmeye başladım. ‘‘Ulan yoksa çok mü kötü bir adamım, kızı harcıyor muyum?’’ dedim. Oysa cidden samimiydim. O tarif ettikleri herif değilim. Zor durumda kaldım. Yani güzel bir şey mi, bir erkeğin ben bilmem kimle de yattım demesi? Özel olarak Demet’ten söz etmiyorum, çünkü hakikaten hayatımın en enteresan olayı değildi. Yaşadığım en büyük aşk gibi sunulmasından rahatsızım. Ama durmadan bunu pompalıyorlar. Eminim ki Demet'in de kafasında böyle bir şey yoktur. Belki de ‘‘Bu tür bir şey yaptıysa, bu karaktersizliktir’’ demiştir. Ama gazeteyi bir açıyorsun, birinci sayfadan yüzbinlerce insana ‘‘Cem Yılmaz karaktersiz’’ mesajı ulaşıyor. Aslında komik tabii çünkü ‘‘Cem Yılmaz karakterli’’ diye başlık atamazsın.
Normal insanlar üzülürler, dert ederler, ben öyle bir şey söyledim derler...
- Ben de verdim reaksiyon. Benim üzüldüğüm, bu haberin doların iki milyona çıkması kadar önemli bir şey gibi verilmesi.
KİMİ TACİZ ETTİM Kİ E çok meşhursunuz, ikiniz de.
- Yok ya. O daha meşhur. Ben bıraktım bu işleri. Hem ben aseksüelim.
Bu da nereden çıktı şimdi?
- Kadın milletine bir zararım dokunduysa aseksüel olmaya razıyım demek istiyorum. Ben ne zaman insanları bu anlamda taciz ettim ki? Erotik shop işletmecisi miyim ben? Ne zaman pornografik şeyler yaptım? Dazlak olduğum için mi insanlarda fallik bir izlenim bırakıyorum acaba? Yani rahatsızım bu durumdan. Sanki her kadına asılırmışım, yatmak için peşinden koştururmuşum gibi. Yazık değil mi bana ya? Üstelik acı olsa da gerçek şu: Ben ancak çok ciddi bir çaba sonucunda erotik olabilirim. Bir de en kötü fotoğrafımı basıp altına ‘‘seksi erkek’’ yazmıyorlar mı?.. Komik oluyor! Çizdikleri şu karikatüre bakar mısınız: Adamın biri hasbelkader komik hikayeler anlatıyor ve kadınlar da ona bayılıyor. Bu benim hayatım değil ki! Niye ben kurban seçiliyorum?
Sanal çapkınsınız yani?
- Bu da iğrenç bir şey! Sanki ‘‘malfunction’’ bir bedenim varmış gibi. Hiç reaksiyon vermiyor... demeyelim, verdiği oluyor, ama ben bu yola baş koymuş biri değilim. Kim beni böyle bir yolun rampasında gördüğünü söylerse yalan söylemiş olur. Ayrıca çapkın, zampara erkeklerin kadınlara itici geldiğini de biliyorum.
Bütün kadınları karşınıza aldığınızı mı düşünüyorsunuz?
- Demet hadisesinde düşündüm vallaha. Allahtan kriz var, ya bu olay bir kadın hareketine dönüşseydi?
İçinizdeki diğer Cem Yılmaz'ı çıkarır mısınız? Komik olanını herkes tanıyor. Ben bu röportajı diğeriyle yapmak istiyorum...
- Peki efendim, hizmetinizdeyim...
Zekanızın Hülya Avşar'ın güzelliği gibi tescilli olması sıkıcı değil mi? Aptallık yapma şansınız elinizden alınmış olmuyor mu?
- İnsanların belli şifreleri var. Benim hikayelerim, o şifrelere tekabül etmiyor, başka yere gidiyor. Millet de beni çok zeki zannediyor. Oysa bunun adı zeka değil. İnternet'te IQ testi yaptırdım, hiç de o kadar zeki çıkmadım! Benim anlattıklarım pek çok insanın beyninde ayrı bir kutu açıyor. Beni enteresan bulmaları bu yüzden. Ama bundan insanın kendisine bir artı çıkarması doğru değil. Topu sürekli taca atıyorum ben ama bunu istemsiz yapıyorum. Bilinçli yapsam övünürüm, ‘‘Kendimi de bu konuda eğittim efendim. Gerçekten de çok esprili ve zekiyim’’ derim. Ne yazık ki bilinçsiz yapıyorum. Ve zannedildiği gibi özel bir gayret de sarfetmiyorum.
Acı çektiğiniz can sıkıntısından bunaldığınız anlar yok mu?
- Çoook. Bir kere üzerime yüklenen imajlardan, baskıdan rahatsızım. Bütün o klişelerden çok ama çok sıkılıyorum. Göründüğüm kadar hafife de almıyorum hayatı. Sonra benim, ‘‘Şöyle yapsan daha iyi olur’’ diyenim, yol gösterenim yok. Herkes gibi benim de güzel telkinlere ihtiyacım var.
KOMİK AMA YALNIZ Hayatta sizi tatmin etmeyen nedir? Daha fazla isteğiniz şey...
- Aşk! Kendi beceriksizliğimden çok rahatsızım.
Hangi konuda?
- İnsan ilişkileri. Verdiğim görüntünün aksine, ilişki kurmakta zorlanıyorum. İlişki kurarken edilgen olmaktan zevk alıyorum. Beni edilgen hale getirmeyen insanlarla kurduğum ilişki yürümüyor. Devamlı aktif bir yanardağ gibi olmanın da manası yok. ‘‘Merhaba ben Cem Yılmaz. Nasılsınız?’’ yapmak istemiyorum sürekli. Birinin beni muhafaza etmesini istiyorum. Bunun için de hem benim hem de karşımdakinin taşaklı olması gerekiyor.
Askerde en çok neyi özlediniz?
- Kendimi. Çünkü hakikaten kaybetmiştim.
Torpilli değil miydiniz?
- Hayır. Ama nazik davrandılar. Sahneye çıkıyordum, buna ihtiyacım vardı, o anlamda nezaket gösterdiler. Ama torpil yoktu. Biraz Matrix oluyorsun askerde. Hayatın daralıyor.
Şişmansınız, bedeninizden utanıyor musunuz?
- Sadece bedeminden utansam iyi, yüzümden de utandığım olur. Bazı yerlerimden utanırım, bazı yerlerimden hiç utanmam. Heykel miyim ben ya? Güzel olmam mı gerekiyor!
Hayatınızda hiç yıldızlı pekiyi aldınız mı?
- Aldım ama çaktım. ‘‘Yıldızlı Pekiyi’’nin senaryosunda yıldızlı pekiyi'leri almayı hakketmekle ilgili bir durumu anlattım. Ben aldım. Ama aldım da ne oldu? Haketmediğiniz yıldızlı pekiyi'leri bünye reddediyor. Bir sürü başarı zannettiğiniz şey, bir an geliyor, blok bir başarısızlık olarak size geri dönüyor. Çok komiksiniz. Çok zekisiniz. Ama yalnızsınız. Ee ne oldu şimdi? Yıldızlı pekiyi'nin neticesi bu mu olmalıydı?
Çok mu yalnızsınız gerçekten?
- Hayır abartıyorum. Belki de şu an öyle hissediyorum. Ama bu cümleyi enteresan görünmek için kurmuyorum, Yani ‘‘Diğer insanlardan daha zekiyim, o yüzden daha yalnızım’’ numarası çekmiyorum.
Meşhur olmayan bir kadın ilginizi çeker mi?
- Tabii ki. Şöhret inandığım bir şey olsaydı, meşhur olmazdım. İnanmıyorum ki ben şöhrete. Değer verdiğim, yukarılara koyduğum bir kavram olsaydı, uzaktan bakmayı tercih ederdim. Sahici bir şey değil. Ama ben kadının sahici olanını severim.
Sizin mesleğinizde arada bir kendini hatırlatmak için reklam filmi mi attırmak gerekiyor.
- Reklam filmi dışarıdan gelir. ‘‘Bana bir reklam var mı?’’ diyemezsin. O sana gelir. Ve orada bir balya para vardır, gider alırsın, onu sana verirler. Ona değen bir şeysindir onların gözünde, yani buna başkası karar verir, senin dahlin yoktur. Fakat reklam çok tartışılan bir konu. Ahlakı da tartışılıyor. Panasonic ilk reklam filmimdi. Ürün ortaya çıkıncaya kadar bütün oluşumun içindeydim. O zaman tabii çok keyif alıyorsunuz. Aynı şey Ali Taran'la çalışmaya başladıktan sonra da gerçekleşti. Ben yapsam güzel olurdu diye düşündüğüm şeyleri yaptırdılar bana. Yani ‘‘Bunu alın’’ diye çırpınan adam olmadım. O reklamların
film olarak da kıymetli olduklarına inandım. Son reklamı da sevmiş insanlar. Halimden memnunum.
SAKİL ÇIKTIM MEŞHUR İNDİM Zaman zaman yaptığınız işin anlamsızlığını düşünmüyor musunuz, yoksa çok mu önemsiyorsunuz?
- Aslında hiç önemsemiyorum. Ama fiziken o işi yapma anından bahsetmiyorum. O anda yüzde yüz oradayım. Zevk alıyorum, istemsiz davranıyorum. Neticeye de yüzde yüz inanıyorum. Sahneye her seferinde hiç tanınmamış biri gibi çıkıyorum, 1500 kere sahneye çıktım ben, her seferinde de sakil biri olarak çıktım ve çok meşhur olarak indim. Güzel bir duygu. Ama tüm bunlara dışarıdan bakınca farkediyorum ki anlamsız...
Anlamsızlık bunun neresinde?
- Benim için zor bir şey değil ki. Kendi hikayelerimi anlatıyorum. Ekstra bir durum yok yani. Kendimi bu yüzden özelleştirmemin bir manası yok. Kendi pantalonunu bir başkasına giydirip ‘‘Bak sana olmadı’’ deyip sevinenler vardır ya, onlardan değilim ben. Saçma. Zaten bu bana verilmiş bir şey, bir hediye. Bana ait değil ki. Geliyor bir yerden, ben de hayatın içine pas ediyorum. ‘‘Olayları harmanlıyorum, günlük hayatı gözlemliyorum’’ gibi bir ukalalığım yok yani.