Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 2003 00:00
23 yaşındayken başka şeyler yaptım ama...Orama burama kumlar batarken, sahilde hiç sevişmedim, sivrisinek sesi çıkaran bir mopetin üzerinde, ‘‘Hadi dudaklarını ver bana’’ diyen bir sevgiliyle şehvetle öpüşmedim, üstünü boş verin de, altı yokken bikinimin denize girmedim. Önümde sonsuz yazlar vardı nasıl olsa, ben hep başka yaz tatillerini tercih ettim. İskoçya dedim, İrlanda dedim. ‘‘Ne acayip yerler gördüm ben!’’ diye hava atacağım ya, uzak ve zor ülkeleri seçtim. Mikonos zaten burnumun dibiydi, komşu ülkeydi, hem orada özel ne olabilirdi ki, gitmedim. İlla Yunan adası olacaksa, Girit dedim, Korfu dedim, sizi mi kıracağım Rodos dedim, Meis dedim, Simi dedim, Kos dedim. Ve biliyor musunuz ben 33 yaşına geldim. E biraz geç oluyormuş Mikonos'u görmek için! Burası 30'un altındaki insanların adası. Hafiffff ve rahat insanların mekanı. Zaman içinde insanın sadece beli kalınlaşmıyormuş, ruhu da ağırlaşıyormuş. Hayatta gerçekten hiçbir şeyi ertelememek gerekiyormuş. Ama hiçbir şey için geç değil. Yani fırsatınız varsa gidin. 10 yaş gençleşeceğinizi de bilin.*Ağlak bir kadın oldum ben.Pasaportumu unutuyorum, tatil planı suya düşüyor, ağlıyorum; o da ne, tatilin sudan çıkma ihtimali var, yetişti pasaport, yetişmedi pasaport,
yay gibi geriliyorum, izninizle ben kusmak istiyorum, bu bir mucize, pasaport elimize geçiyor, sanki bütün evren bize yardım ediyor, iyi de ben bunu hak edecek ne yaptım; yine ağlıyorum...En son burada kalmıştım değil mi? Sonunda geldik Mikonos'a.Yunan adası deyince zihninizde beliren şeyler neyse, Mikonos o işte!İnsanda ısırma istediği uyandıran bembeyaz evler. Masmavi kapılar, pencereler, merdivenler. Begonvillerle kaplı, daracık sürprizli sokaklar, minik meydanlar, aralarına serpiştirilmiş son derece sempatik barlar. Turistlere inat, siyah elbiseleriyle yollarda aheste aheste yürüyen yaşlı bıyıklı Rum kadınlar. Sabah, akşam insanın yüzünü okşayan bir rüzgar. Öldürücü yemekler. Rengarenk kokteyller. ‘‘Sen özgürsün! Havlunu al, mayonu bırak’’ diye seni kışkırtan plajlar. Rahat, gevşek adalılar. Burada öpüşme, sevişme!'' diyen yok yani. Ege'de olduğunu hatırlatan bir kekik kokusu. Ve tabii genci, yaşlısı, teknelisi, teknesizi, kırosu, enetelektüeli, heteroseksüeli, homoseksüeli...Yani tam hayal ettiğim gibi. Denizin ortasında minyatür bir Amsterdam. Hatta daha güzeli. Gittiğiniz her yer, hep hayalinizdeki gibi çıkmaz değil mi? Çıkıyor. Bu sefer de mutluluktan ağlıyorum! Bir de sevgilim, ‘‘Adayı motosikletle keşfedelim, sen seversin öyle şeyleri. Yarın araba kiralarız demesin mi?’’ Desin. Motosiklet dediği de mobilet! Olsun. Beline yapışıyorum. Kendime Harley'ci sevgilisi pozu veriyorum. O kadar gülüyorum ki, yine gözümden yaşlar akıyor. Söylüyorum ağlak bir kadın oldum ben...*Mikonos'un bir Hora'sı var. Yani merkezi. Havaalanına 3 dakika. Kapağı oraya atıyorsun. Oteller lüks değil. İşte bu da Mikonos'u farklı kılan özelliklerden biri. Zenginlerin adası değil burası. Özel olamıyorsun canım, parayı bastırıp şahane bir yerde kalamıyorsun. Yok çünkü. Zaten otelde de vakit geçirmiyorsun. Aklından zorun yoksa tabii! Gündüz motosikletle ya da arabayla (nuh nebiden kalma kiralık cipler var) plajlara gidiyorsun. Agrari, Panormos, Agios Sostis, Paraga, Paradise. Seç hangisini istersen. Bazılarında şemsiye var, bazılarında yok. Tedarikli gideceksin abi! Uçsuz bucaksız son derece doğal plajlar. Önce etrafında bu kadar ‘‘doğal’’ insanı görünce bir tuhaf oluyorsun. Ama sonra şunu çakıyorsun: Çıplaklar kampı filan değil burası; bu ada öyle, giysisiz yüzmeyi, ortalıkta dolanmayı ayıp saymayan bir ada. Kimse de kimseyle ilgilenmiyor zaten.Bazı plajlar, hani MTV kliplerinde olur ya, şahane vücutlu kadınlar, adamlar, sürekli içer, dans eder, aynen öyle.
Film seti gibi. Yemin ederim, bu kadar çok içen insanı, toplu halde bir arada görmedim. Bunlar hiç uyumuyor da. Uyum sağlayabilmek için, otele gidip kestiriyoruz, (resmen saat kuruyoruz!) gece 12'de uyanıp tekrar sokaklara çıkıyoruz. Yeter ki, hayat kaçmasın...Söylüyorum 30'un altındaki azgın insanların adası Mikonos. Plajlarda deli gibi içiliyor, ama herhangi bir çiğlik, ona buna bulaşma yok. Herkes eğleniyor, gülüyor. Renkli renkli pareolu kızlar popolarını sallıyor. Yoksa sevgilim onlara mı bakıyor?! Etrafta, Tarkan'a, Celal Çapa'nın oğluna ve İlhan Mansız'a benzeyen tonla genç adam var. Herkesin gay olduğu filan da yalan, o eskidenmiş.50'lerde jet set burayı keşfetmiş, 60'larda gay'ler ve lezbiyenler akın etmiş, 80'lerde ise ‘‘Biz burayı meşhur ettik ama artık ayağa düştü’’ diyerek gay arkadaşlar yavaş yavaş İbiza ve Florida'ya gitmiş.Ama hálá bir gay destinasyonu.Gelen turistlerin çokluğuna bakılırsa ayağa da düşmemiş.Aslında anlatacak o kadar çok şey var ki...Ama ben de tatildeyim be güzelim!Zaten hisli bir kadın oldum, beni ağlatmayın. Çünkü bu gidişle Mikonos, ilişkimizin sonu olacak, kim ister sürekli tatilde not tutan, fare gibi geceleri karanlıkta yazı yazan bir kadın. Şimdilik, size ‘‘teaser’’ olarak birtakım Mikonos notları sunacağım, sonra koşup soluğu plajda beni bekleyen sevgilimin yanında alacağım. Onu genç plaj güzellerinden birine kaptırmamı istemezsiniz değil mi! Artık dönünce ödeşiriz. Evet başlıyoruz...*İlk gece rezil oldum. Hani, plajdan otele dönersin, duş alıp cicilerini giyer sokağa çıkarsın değil mi? Değil işte! Burada kimse cici-mici giymiyor. Ben salak, üzerime ince askılı bir elbise geçirdim, ayağıma da topuklu ayakkabılar. Rüküşlük ki ne rüküşlük! Meğer Mikonos'ta insanlar gece de bikini ve pareoyla dolaşıyormuş. O pareoyla mucizeler yaratacaksın, onu gece kıyafeti haline sokacaksın. Giyinik olmayacaksın. Kural bu. Ve parmaktan geçme dümdüz terlikler giyeceksin. Gerçi hemen bir çözüm buldum: İlk gördüğüm dükkandan şıpıdık terlikler kaptım, topuklu ayakkabıları acilen orada bıraktım, üzerime de bir pareo sardım. Yaşasın! Artık bir Mikonosluyum!Moda renk beyaz arkadaşlar. Erkekler de kadınlar da Mısırlı gibi dolaşıyor. Bütün erkekler pareolu ve süslü. Gay olmayanları da. Demek istiyorum ki, inanılmaz estetik bilezikler, kolyeler takıyorlar. Benim çok hoşuma gitti. Ama sevgilim, ‘‘Çıldırdın galiba, ölsem takmam’’ diyor. Ne olur yani modaya uysak! Gün batımı mı dediniz? İstikamet, ‘‘Küçük Venedik’’. Denizin kenarına atılmış tahta iskemleler, sıra sıra kafeler ve ayağınızın dibi deniz. O batan güneşin güzelliği nedir öyle.Peki Mikonos'un pahalı bir yer olduğunu söylemiş miydim ben? Oteller ucuz ama o barda da bir şey içeyim, bu barda da dersen... Deme yani!En iyi İtalyan restoranı Ivan'ınki: Salla e Pepe. Bütün kitaplarda yazıyor. Ve tahmin edin, Ivan, Ayfer'le evli. Mikonos'ta bir Türk yani! Ayfer, bu çekici İtalyan'la İtalya'da turizm okurken tanışıyor. Aşk işte. Çok eğlenceli bir aile onlar, iki de kızları var. Yılın yarısı Atina'dalar, yarısı Mikonos'ta.Sakın ha, akşam yemeğini erken yemeyin. 10 ile 12 arası uygun. Daha erken yerseniz şuraya bir kıvrılsam dersiniz. Oysa, hayat yeni başlıyor. Bir dolu yer gece 12'den sonra açılıyor. Cavo Paradiso gibi gece 4'te açılıp, öğlen 12'de kapanan çılgın barlar da var. Gideceğiz anasını satayım. Yorulmak, uyumak yok!Mikonos'un nüfusu nisan-eylül arası, normal nüfusunun 8 katı oluyor. Sokaklarından insanlar akıyor. Hálá, ‘‘Bu yıl hedeflediğimiz turist sayısına ulaşamadık’’ diyorlar. Çüş! İnsanın kanına dokunuyor.Petros diye bir pelikan var limanda, Allah uzun ömür versin 28 küsur yıldır hálá hayatta. Adanın maskotu, bütün turistler onunla bir fotoğraf çektiriyor. Biz öyle bir salaklık yapmadık. Onu uzaktan incelemekle yetindik.Tabii insanın Yonca Ertem gibi ‘‘Mikonos ve Santorini'ye gitmek istiyoruz. Ne yapmamız gerekiyor? Nerede kalacağız? Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?’’ diye son anda arayabileceği, kapris yapabileceği acente sahibi şahane bir arkadaşı olması gerekiyor. Üç günde her şeyi ayarladı kadın. Yonca, sen çok yaşa!Bir de ‘‘Yazı yazmam gerekiyor’’ diyebileceğin bir sevgilin varsa, yani adam tatilde bile ‘‘Ne yazı derdin bitiyor, ne fotoğraf’’ diye şikayet etmiyorsa, Allah aşkına insan ne ister daha? Söyleyeyim: Aşk ilişkimin geleceği için sizinle olan yazı ilişkimi tamamen kesmek istiyorum. Zaten sabah bize fazla ilgi yapan plajdaki o sarışından şüpheleniyorum. Hadi bana eyvallah...
button