Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2007 00:00
İstanbul şu sıralar konser burcuna girmiş durumda. Başta Uluslararası İstanbul Caz Festivali olmak üzere farklı organizasyonlar sayesinde her akşam birkaç mekanda dünya starlarını izlemek mümkün. İşte size konser kulislerinden derlediğim ilginç olaylar.
Michael Bolton hayranlarıyla Sepetçiler Kasrı’nda buluştu. Konser sırasında yaşanan en ilginç olay Bolton sahnedeyken beyaz eldivenli bir garsonun elinde yiyecek ve içecek dolu bir tepsiyle tam seyircilerin önünden geçmesiydi. Bütün seyirciler sahnedeki konseri bırakıp gözleriyle garsonu takip ettiler desem yalan olmaz. Çünkü pek çoğu konsere yetişebilmek için
yemek falan yememişti. Kime gitti o tepsi diye araştırınca sponsor firmanın halkla ilişkilerini yapan hanım olduğunu öğrendim.
Robert Plant İstanbul’a iner inmez soluğu nerede aldı?Efsanevi rock grubu Led Zeppelin’in solisti Robert Plant, İstanbul Caz Festivali’nde Açıkhava Tiyatrosu’ndaki ilk konserini verdi. Konsere gidenler Plant’in müzikleriyle coşup sahneye atlayan iki seyirciyi görmüştür. Peki daha sonra kuliste neler olduğunu biliyor musunuz? Sahnede bir efsane olan Robert Plant konserden sonra kulise gelecek davetliler konusunda son derece titizdi.
Robert Plant kuliste konserin sponsoru Emirates Türkiye Genel Müdürü Bahar Ahmet Birinci ile tanışınca "You must be a rich lady" (Zengin bir hanım olmalısınız) dedi ve hemen kartvizitini istedi. Kartviziti almakla da yetinmedi ve Bahar Hanım’dan kartvizitine cep telefonunu da yazmasını istedi. Karşılığında da "Hay Allah benim kartım yok, sen beni nasıl hatırlayacaksın şimdi?" diye bir espri yaptı. Robert Plant’in İstanbul’a iner inmez gittiği ilk yer, Tünel’deki müzik aleti satan dükkanlar oldu.
BRYAN FERRY’NİN BAVULUBryan Ferry’nin konserin sponsoru Dockers’dan basın toplantısında kocaman bir hediye paketi, yanında da bir bavul aldığını görmüştür toplantıya katılan arkadaşlarım. Pakette ve bavulda neler olduğunu da ben size söyleyeyim: Dockers sınırlı sayıda ürettiği koleksiyonlardan Bryan Ferry için özel bir set hazırlamış... Bunun için sanatçıdan İstanbul’a gelmeden haftalar önce beden ölçülerini istemişler. Hatta bavuldaki giysiler içinde Dockers’ın bir K1 modeli varmış ki, bu Dockers’in en efsaneleşmiş modeliymiş.
Bryan Ferry hem giyime hem de bavullara pek meraklı olduğu için bu hediyeye bayılmış tabii. Meğer bir bavul takıntısı varmış Ferry’nin. Yedi yıl önce İstanbul’a geldiğinde havaalanında bavulu kaybolmuş. Öyle kıymetli bir bavulmuş ki bu, Ferry, İKSV görevlilerini günlerce bavulun peşinde koşturmuş. Bavul bulunamayınca da sigorta şirketi 600 Sterlin’e yakın bir para ödemiş bavul için. Bu sefer de üç gün kalacağı İstanbul’a altı bavulla gelen Bryan Ferry bavullar yüzünden arabasında yer kalmayınca onu karşılayan rehberi başka bir araçla gelmesi için arabadan indirmek durumunda kalmış. Konser sırasında iki kere kıyafet değiştirince anladım bavulların nedenini.
Sol parti liderine yerli yapım Che sigarası yakışırHer alanda öne çıkan tek gündem var biliyorsunuz, önümüzdeki seçimler. Ben de size bu anlamda kültür sanat dünyasında ne gibi bir hareketlilik yaşanıyor onlardan söz edeyim.
Cihangir Cumhuriyeti, bağımsız aday Baskın Oran’ın kalesi ve orada yaşayan pek çok sanatçı-entelektüel nefer gibi çalışıyor zaten. Peki partiler ne yapıyor?
Belki inanmakta güçlük çekeceksiniz ama bu işi en fazla ciddiye alan, ya da mesai harcayan lider Mehmet Ağar. Demokrat Parti lideri bir kez Fransız Sokağı’nda edebiyatçılarla, bir kez de Borsa Lokantası’nda sanatçı örgütlerinin temsilcileriyle bir araya gelip sorunlarını dinlemişti. Perşembe akşamı yazarları toplayan bir diğer lider ise DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’di. Kokteyl ve yemeğin Hilton Oteli’nin Şadırvan salonunda olduğunu duyduğumda şaşırmıştım. Pek çok yazar da aynı görüşteydi benimle.
Seçim öncesi laf olsun diye bizi toplarlar, bir kuru çay ikram edip gönderirler diye düşünüyormuş onlar da.
Çok samimi bir ortamla karşılaştım salona girdiğimde. 40-50 kişilik bir yazar topluluğu vardı içeride. Zeki Sezer, DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan’la birlikte katılmıştı yemeğe. Masasında İbrahim Balaban, Refik Erduran, Doğan Hızlan, Ataol Behramoğlu ve Metin Celal vardı.
Yazarların ve yayıncıların sorunları konuşuldu. Sezer içtenlikle bu konulara yabancı olduğunu açıkladı. Toplantı da bu eksikliği gidermek için düzenlenmişti zaten.
CHP ile birleşme pazarlıkları, seçim kampanyaları falan derken sigarayı bir hayli artırmış Sezer. Sağ salim ve de başarıyla bu dönemi atlatınca bırakacakmış.
İçtiği sigara dikkatimi çekti. CHE marka bir sigarello. Yanlış anlaşılmasın Küba malı falan değil tamamen yerli üretimmiş. Bir sol parti liderine de bu yakışırdı doğrusu.
Sezer’in eğer CHP ile ortak da olsa iktidara gelirlerse kültür sanat adına yapacağı ilk icraat Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı ikiye ayırmak olacakmış. Çünkü o, kültürün turizme kurban edildiğini düşünüyor.
Bu arada Zeki Sezer’den küçük bir tüyo öğrendim. Seçim gezileri yaparken mitingler dışında kahve kahve, sokak sokak geziyorlar ya. Oralarda kimin kendilerine oy vereceğini el sıkışlarından anlıyorlarmış. Biri eğer el kemiklerini birbirine geçirecek gibi sıkı sıkı kavrıyorsa bil ki o sana oy verecek, laf olsun diye sıkıyorsa başka partiden demekmiş.