Güncelleme Tarihi:
* Ankara doğumlusun. Müzik de orada mı başladı?
- Müzik aslında İstanbul’da başladı. Maarif Koleji’nde okurken... Bülent Ortaçgil bizim yan sınıftaydı. O, bizden daha iyi bilirdi gitarı falan. Biz Beatles dinleyerek başladık bu işe. Ortaokuldayken “She Loves You” çıkmıştı, aklımız başımızdan gitmişti. Hemen gitar aldık bir tane. Hiçbir şey bilmeden başladık. Sonra tiyatro okumak için Ankara’da konservatuvara gittim. Müzik orada da hep devam etti.
* MFÖ olarak üçünüz birbirinizi buldunuz, sonra o sound nasıl oluştu? Hepiniz aynı kafada mıydınız, bir anda “Biz böyle müzik yapalım” mı dediniz?
- “Ele Güne Karşı” çıktığında halk, özellikle de gençler çok sevdi. “Diday Diday Day” ile Türkiye çapında sevildik. Kasabalı bizi o şarkıyla sevdi. Türkiye’de ancak kasabalı seni kabul ederse, Diyarbakır ya da Urfa’da konser verebilirsin. Değilse İstanbul, Ankara, İzmir arasında sıkışıp kalırsın. Yaptık işte bir şeyler... Enternasyonal bir sound’la çıktık. Yıllardır da devam edebiliyoruz. Hatta yaşlandıkça daha da iyi müzik yaptığımızı düşünüyorum.
* Güzel Türkçe söz yazmak kolay iş değil. Sen bu işi en iyi yapanlardan birisin. Nasıl gelişiyor bu yazma süreci?
- Ben sözü önce şiir gibi yazarım. Sonra bir defterden başka bir deftere çekerken şarkı formatına getiririm. Bazen de başlık bulurum, şarkıyı onun altına yazarım. “Mazeretim Var Asabiyim Ben” öyle bir şarkı mesela. Başlığı buldum, hemen Ali Taran’a sordum, “İyi isim ama çok uzun, oraya buraya nasıl yazacağım bunu?” diye. O da ertesi gün arayıp, “M.V.A.B. olarak yaz” dedi. Ben böyle arada bir reklamcılara danışırım.
* O da iyi şarkı. Biraz da asabilik lazım galiba hayatta.
- O zaman toplum asabiydi. Aynı asabiyet devam ettiği için parçanın da modası geçmedi. Asabiyet lazım tabii biraz. Hiç unutmam, Biricik’le Hollanda’nın Belçika sınırında Maastricht diye bir kasabaya gitmiştik; sanat kasabası gibi bir şey... İlk gün çok mutlu olduk, “Buradan ev mi tutsak?” dedik. İkinci gün insanlar robot gibi, aynı yerde, aynı şıklıkta oturuyorlar. Üçüncü gün yine aynı şeyler, hiç hareket yok. Dedim, “Bu ne ya?” Şaşırıyorum, düzenli bir şehirde. Bir donmuşluk var oralarda. İnsanların kafaları da donmuş oluyor.
MFÖ’YÜ BİRAZ ÖZLETELİM
* En son albümde eski şarkıları yeni yorumlarıyla duyduk. Mazhar Alanson şarkıları daha yorum ister mi?
- Artık insanlar, “Bu adam ne diyor?”da. “Bunca zaman bir sürü laf etti, şimdi ne diyor?” Müziksel olarak fazla bir şey yapamazsın artık. Her şeyin denendiği bir çağdayız. Bir de, çok çeşitli müzikleri seven bir milletiz. Yeni bir şeyler yaparsam, her zamanki balad durumum devam eder. Bir şeyler söylemeye çalışırım.
* Hep bir şeyler söylüyorsun zaten.
- “Mazhar Olmak” diye bir kitap yazdım. İçine bir de CD koydum. Bir seferde oturdum, çaldım, söyledim şarkıları. Öksürüğü, tıksırığı, yanlışı, detonesiyle, hiç düzeltmeden... Dünyada başka hiçbir sanatçının çıkıp, kendi kitabının her şeyini kendisinin yaptığını; fotoğraflarını yapıştırıp, el yazısıyla şarkıların yorumlarını yazdığını zannetmiyorum. Evi de bayağı bir hırpaladım kitabı yaparken.
* Sanki müzikte biraz nekahet dönemi var şimdi...
- Özkan’ın geçici bir rahatsızlığı oldu, müziğe biraz ara verdik. Ben şimdi bu arayı uzatıp, biraz MFÖ’yü dinlendirelim, özletelim istiyorum. Aynı şarkıyla başlayıp, aynı şarkıyla bitirmek olmuyor.
FİLM İŞİNDE BİR TEK BEKLEMEYE ALIŞAMADIM
* Solo olarak başka işler de yapıyorsun. Filmlerden konuşalım biraz...
- İlk film Atıf Yılmaz’la... “Arkadaşım Şeytan”. Parasız bilimkurgu filmidir. Sonra “Her Şey Çok Güzel Olacak” geldi. Çok komik bir filmdi. Ömer Vargı çekmişti. “Hokkabaz” da iyi filmdi. Doğru filmler hepsi. Benim film işinde alışamadığım tek şey beklemek. Aralarda nasıl vakit geçireceğimi bilemiyorum. Oyun kısmı müthiş zevkli ama beş dakika sürüyor. Sonra üç saat bekliyorsun.
* Son olarak “Kirpi”de oynadın...
- Öyle bir dalış yaptım genç çocuklarla. Onun da müşterisi çıktı. Türk Hava Yolları bile oynattı havada.
GEÇMİŞTEN GELEN YENİÇERİLER
Bu son oynadığın “Osmanlı Tokadı” nasıl bir dizi?
- Çok enteresan bir hikâyesi var. Geçmişten bugüne gelen yeniçerileri anlatıyor. Karşılaştıkları her şey onlar için yeni ve tuhaf. İşin içinde bir esrarengiz hikâye daha var. Şimdilik dört bölüm çektik. Bekle babam bekle, ilerliyoruz işte.
SANAT OLMASA ÇILDIRIRDIM
Müzik, film, tiyatro, dizi... Başka ne kaldı?
- Sergi açacak kadar resim de yaptım. Bir sanatla uğraşma durumu var. Sanat olmasaydı herhalde çıldırırdım.