Türk vatandaşı İngiliz Mary Işın (57), 30 yıldır Türk mutfak tarihini araştırıyor ve bunun üzerine kitaplar yazıyor. Kaynaklarda önüne bir sürü meyve adı çıkmış: "Mesela 1502’de yazılmış Bursa Kanunnamesi’nde 40 kadar elma çeşidinden, beylerce üzümünden, bozdoğan armudundan bahsediliyor. Evliya Çelebi de Malatya’nın 40 çeşit armudu, Kilis’in 80 çeşit üzümü var, diyor. Bir manava gittim, bozdoğan armudu nasıl bir armut diye sordum. Manav kendi köyünden getirdi çünkü piyasada bulmak mümkün değil. Halbuki çok önemli ve eski bir çeşit."
Böylece merakı arttı Mary Işın’ın. Bir süre sonra bu merakını, Bodrum’da yaşayan kızı Esin Işın’a da (28) bulaştırdı. Belki unutulmuş çeşitler, köylerde, kıyıda köşede hálá vardı. Metalurji ve malzeme mühendisi Esin Işın civardaki köyleri gezmeye başladı. İnanılmaz bir meyve çeşitliliğiyle karşılaşınca projelerine iki kişinin yetmeyeceğini anladılar. Hem yazılı kaynaklardan hem sahadan basit bir veri tabanı oluşturdular ve etnobotanik araştırmacısı Füsun Ertuğ ile temas kurdular. 1.5 yıl önce onun da katılmasıyla araştırmanın kapsamı genişledi.
EKİBE GENETİKÇİ VE DİLBİLİMCİ EKLENİYORTürkiye Bilimler Akademisi TÜBA’nın bünyesinde çalışan etnobotanik uzmanı Ertuğ, araştırmanın koordinatörlüğünü üstlendi. Ekip, birbirine çok benzeyen meyve çeşitlerini nasıl ayıracaklarını düşünmeye başladı. Örneğin 116 çeşit armut çıkmıştı karşılarına. Ekibe bir genetikçinin eklenmesi doğru olacaktı. Bunun üzerine Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neşe Bilgin (52) davet edildi. Kardelenler üzerine bir çalışması bulunan Bilgin’in hedeflerinden biri, genetiğin bu tür konularda kullanımının sanıldığı kadar pahalı ve zor olmadığını göstermekti: "Ziraatçiler ve botanik okuyanlar pek bilmiyor. Çoğu kimse moleküler biyolojinin nasıl faydası dokunabileceğinin bilincinde değil. DNA tespitiyle elde ettiğimiz kanıt, kesin kanıt. İstediğimiz, çeşitlerin farklılıklarını moleküler olarak kanıtlamak. Hatta gerekirse ilerde bunların marka tescili için de kullanılabilmesi."
Projenin beşinci ismi de Füsun Ertuğ’un TÜBA adına Datça’da etnobotanik projesi yürüttüğü oryantalist ve dilbilimci Elizabeth Tüzün oldu. Beş kişi, bir proje dosyası hazırlayıp geçen yıl nisan ayında TEMA Vakfı’nın da kurucusu işadamı Nihat Gökyiğit’e sundu. Gökyiğit hemen onları desteklemeye karar verdi.
ŞU ANA KADAR 80 KÖYE GİTTİLERMuğla pilot bölge seçildi. Mary Işın’a göre sadece bir il üzerine çalışmak bile yeterince zordu. "Köyler arasında mesafe var. Önce meyveleri tespit etmek, sonra Neşe’nin genetik çalışması için taze yaprak örneği toplamak, sonra da meyve verdiklerinde görüp fotoğraflamak için gideceksiniz. Yani ağacı bulup sonra da en az iki kere ziyaret etmek gerekiyor."
Şu ana kadar 10 ilçede 80’e yakın köye gittiler. Daha çok Bodrum, Datça ve Milas’ın köylerinde yoğunlaştılar. Pazarlara en çok nerelerden hangi çeşitlerin geldiğine baktılar. Füsun Ertuğ en büyük çeşitliliğin Anadolu’ya ait özgün meyvelerde olduğunu söylüyor: "Armut, badem, üzüm ve zeytinde çok çeşit var. Bunlar Muğla’nın en önemli gelir kaynağı. Akça armut, gıcıgıcı armudu, bencik armudu, yanıkızıl. Bunların her biri haziran sonundan kasım sonuna kadar farklı zamanlarda olgunlaşıyor. Üzüm de 90’a yakın çeşit bulduk."
Mary Işın bu araştırma sırasında ilginç olaylar da yaşadıklarını anlatıyor: "Geçen yıl gelişigüzel bir yola saptık. Bir dağda tek başına bir cami vardı, ama etrafta ev yoktu. Adamlar toplanmış camiye girecekler, arabayı durdurduk. Esin koşa koşa gitti, konuştuğu kişi imam çıktı, onlar da araştırma konusunu duyunca heyecanlandı. Meğer Dokuzçam Köyü’nün bir camisiymiş. Köyü böyle keşfettik. Burası çalışmamız açısından çok önemli bir köy çıktı."
Çalışmalar köy kahvelerinde başlıyor, Mary Işın her köyde mutlaka çok ilgili birkaç kişi çıktığını söylüyor: "Ne kadar iyi yapıyorsunuz. Bakın çeşitlerimiz elden gidiyor, diyorlar. Seve seve bahçelerine götürüyorlar. Mesela Bodrum’a yakın bir köyde eski çeşitleri de inceleyen meraklı bir adam vardı. Ondan üç ender incirin aşısını aldık ve aşı programımızda kullandık."
Tabii bir sonraki aşama, Mary Işın’ın bahsettiği aşılama evresi. Çünkü bazı ağaçlar tek kalmış. O yüzden her türün bitkisinden belli bir aşı yöntemine göre örnek alınıyor. Armut için çelik alma, incir ve üzümde daldırma, diğerlerinde göz aşısı gibi yöntemler kullanılıyor. Füsen Ertuğ ana işlerinin yaygınlaştırma olduğunu söylüyor. "Bazı ağaçlardan bir köyde birkaç adet kalmış. Ondan çelikler alıp aşı mevsiminde kendi aşıcımızla gidip aşılıyoruz, bahçe sahibine veriyoruz."
ANTALYA VE KAYSERİ KENDİ EKİBİNİ KURUYOREkibin Muğla çalışması en az dört yıl sürecek. Önümüzdeki yıl hedefleri çeşitleri tescil ettirmek. Bunu, sürdürülebilir bir proje haline getirip başka bölgelere de örnek olmak istediklerini anlatıyor Ertuğ. "Bizim gibi sıradan ama ciddi, araştırmacı yanı olan kişiler kendi bölgelerinde 3-5 kişilik gruplar kursun. Bir benzerini Kayseri’de kurmak isteyenlere, bir atölye çalışması yapıp veritabanımızı açarak destek vereceğiz. Antalya için de bir istekli grup çıktı."
Mary Işın, Türkiye’de her ilin ayrı önem taşıdığını söylüyor. Van’ın kavunları, Diyarbakır’ın karpuzları, Rize’nin üzümleri var. Tokat, Bursa, Ankara, Uşak, Denizli, Gaziantep, Bilecik hepsinde inanılmaz bir çeşitlilik görülüyor. Geleneksel mutfağın yaşaması için bu geleneksel ürünlere ihtiyaç var. Bu meyveler için olduğu gibi sebzeler için de geçerli.
Turkish Cultural Foundation’ın da destek olduğu projenin artık bir veritabanı da var. En önemli amaç farkındalığı artırıp tüketicinin en azından yerel pazarda bu ürünleri sormasını sağlamak. Ertuğ "Alıcı, ’ben çıngıl armudu istiyorum’ derse bu armudun sayısı artacak" diyor.
MUĞLA’NIN MEYVELERİEkip şu ana kadar; 116 Armut, 98 incir, 8 Ayva, 55 badem, 5 dut, 22 elma, 21 erik, 98 incir, 5 karpuz, 4 kavun, 5 limon, 4 mandalina, 11 nar, 10 portakal, 74 üzüm ve 4 zeytin çeşidi tespit ettiler. İşte ulaştıkları meyve örneklerinden bazıları:
Armut: Çıngıl, dikencik, gıcıgıcı, hırsızalmaz, kantartopu, kavun, keklikbacağı, kumru, tilkikovan, tuzyuvası.
Ayva: Eşek, mis.
Badem: Çakalkuyusu, gülbekir, karıncalı, nakışlı, sivriburun.
Elma: Gök, kavun, üçyıldız.
Erik: Domuz, fındık, hamıtatlı, kurşun.
İncir: Ballıkara, demir, dibiörülü, gökmeriç, karayaprak, köpekkaldıran, kralkızı, patlıcan, sarızeybek.
Karpuz: Kadınbudu, picama.
Kavun: Hırsızalmaz, pıtıraklı.
Mandalina: Koyunbaba.
Nar:Kayısı, paşa.
Üzüm: Atsarısı, beylerce, danaboku, devegözü, eşekmemesi, helvacıkara, keçimemesi, patlak, sıksarı, siyahcumbur, tilkikuyruğu.
DATÇA’DAKİ BAL BADEM KÖYÜ
Füsun Ertuğ, sadece Datça’nın Sındı Köyü’nde 20’ye yakın badem çeşiti çıktığını söylüyor: "Bu köyün badem, bal ve zeytinyağı satmak üzere kurulmuş bir kooperatifi var, aralarında kadın üyeler de var. BM’nin küçük destek programı SGP’den destek alıp bu ürünlerin el işi keselerle satışı için kadınlarla bir çalışma yaptık. Elizabeth çok güzel badem şekeri yapardı. Onlara badem ezmesi yapmayı öğretti. Kadınlar içine keçiboynuzu kattı, bal kattı, dört farklı çeşit çıkardılar, harika oldu."
MEYVELERE BABALIK TESTİNeşe Bilgin, DNA çalışmasını anlatıyor: "Babalık testine benzeyen bir işlem yapıyoruz. Market ürünlerinde kullanılan barkodların benzerlerini ağaçlar için oluşturacağız. Önce yaprak örnekleri alıyoruz. Dal üzerindeki bütün bilgileri yaprak da taşıyor. Yaprağı laboratuvarda uzun süre saklanacak bir formata sokuyor, dondurucularımızda saklıyoruz. Şu anda onların DNA’larını çıkarma aşamasındayız. Bu can eriği, bu mürdüm eriği demek için ikisinin farklı
özelliklerini bulmak lazım."
İşte Meyve Mirası ekibiElizabeth Tüzün: Oryantalist, dilbilimci
Dr. Füsun Ertuğ: Etnobotanik uzmanı
Mary Işın: Türk mutfağı araştırmacısı
Esin Işın: Metalurji ve malzeme mühendisi
Prof. Dr. Neşe Bilgin: Moleküler biyolog ve genetikçi (üstte soldan sağa)