Güncelleme Tarihi:
* Geçtiğimiz yaz 40’ıncı sanat yılınız şerefine Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda unutulmaz bir konser verdiniz ve bu konseri DVD albüm ile taçlandırdınız. DVD albüm fikri kimden çıktı?
- Bir gün Mustafa Oğuz aradı beni, “Most Production’ın 20’nci yılı şerefine bir konser yapalım. ‘Hep Böyle Kal’ isimli bir konser olsun” dedi. Fikir çok hoşuma gitti. Benim de 40’ıncı sanat yılım olacaktı, kabul ettim. Konserde sesleri ayrı olarak kaydettik, çünkü arşivimde bulunmasını istedim. Bu yaşıma geldim, bir DVD’m yok! (Gülüyor) Enerjisi çok yüksek bir konserdi. Sonuçta şakalarla karışık, üç saate yakın bir program oldu.
* Erol Evgin deyince akla ciddi duruşu olan bir isim gelir ama o gece sahnede Cem Yılmaz’a rakip olabilecek bir stand-up’çı vardı...
- Bu bende çocukluğumdan beri var olan bir özellik aslında. Hep romantik şarkılar söylediğim için, bu yanımı çok fazla kullanabileceğim bir alan olmadı. Son beş yıldır konserlerimde ortaya çıkarıyorum, insanların da hoşuna gidiyor.
41. YILIMDA DA BACAK AÇACAĞIM
* Konseri yaparken aklınızda DVD albüm fikri yoktu o halde...
- Arşivlik bir çalışma yapmayı düşünüyorduk ama böyle teklifler gelince kayıtları düzenledik ve DVD haline getirdik.
* Konserinizde “41’inci yılımda da bacaklarımı açacağım” demiştiniz. Gerçekten düşünüyor musunuz böyle bir şey yapmayı?
- Konserden önce herkes “Ne yapacaksın” diye sordu. “şarkı söyleyeceğim” deyince “Ee başka” diye sormaya başladılar. O zaman şakayla “Ajda Pekkan bacaklarını açtı, ben de mi açsam acaba” dedim. Sonra bunu 41’inci yıla saklamayı düşündüm! Yazın Ajda ile bir arkadaşımızın davetinde birlikteydik, ona “Açıkhava’yı senin bacaklar sayesinde doldurdum” dedim, çok güldü.
* Sizin dönemin starları arasında farklı bir bağ var. Günümüzde bu tür laflar kısa süre sonra polemiklere, hatta mahkemelik olmaya kadar gidiyor...
- Biz o zamanlar bu tür şeylerden kaçtık. Bizler bu yolun ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Nasıl zorlu bir yol olduğunu bildiğimiz için, birbirimizin de kıymetini biliriz.
* 40 yıl sonra geriye dönüp baktığınızda “ıyi ki girmişim” bu yola diyor musunuz?
- Nazım’ın dizeleri var; “Ben, beni bir daha ele geçirsem / -Ab-ı hayat içersem demiyorum- / Kapılar bir daha açılsa / Ben bu haneye bir daha girsem / Yaşardım yine böyle kanrevan içinde / Yine böyle aşk ile sersem / Ben, beni bir daha ele geçirsem” diye... Yine böyle yaşardım, çünkü çok mutlu oldum ben.
* Peki hiç vazgeçme noktasına gelmediniz mi?
- Tabii bizim de küskünlüklerimiz oldu kendi içimizde ama hep “ıyi ki bu işi yapmışım” dedim. 1986’dan sonra uzun yıllar sahneye çıkma-dım. Eşimle birlikte ofis açtık, sadece mimarlık yaptım. Bir ara yalnızca televizyon şovları yaptım. Son beş yıldır da yine yoğun bir şekilde sahne şovları yapıyorum.
* Yeniden sahnelere dönmenizi sağlayan neydi?
- Belli bir yaştan sonra sosyal frenleme olmuyor, daha keyifli oluyorsun. Gençlikte yüksek sorumluluk hissettiği için hayata daha ciddi bakıyor insan. Belli bir yaştan sonra ise bir rahatlık geliyor. Kendini frenlemiyorsun, aklına eseni yapıyorsun. Bu da bir rahatlık veriyor tabii ki. Benim de içimde böyle hınzır bir taraf vardı ama onu frenliyormuşum. şimdi çok rahat sahne şovları yapıyorum.
YENİ ALBÜM GELİYOR
* Yeni projeleriniz var mı?
- Yeni şarkılarım var. Nisan ayına doğru ya da yaz başında yeni albümü çıkarmayı düşünüyoruz. Erol Evgin’in tarzı yine ama sound’lar biraz daha modern.
* Sizin besteleriniz mi?
- Benim bestelerim de var, oğlum Murat’ın besteleri de. Güzel bir çalışma olacak.
BÜLENT ERSOY İLE AYNI YERDE ÇALIŞTIK
* Bir dönem Bülent Ersoy ve Ruhi Su ile aynı yerde çalıştınız mı gerçekten?
- Evet. Kadıköy’de Kafkas Kulüp vardı. Bahri Kafkas diye müziğe meraklı, kaliteli bir beyin açtığı mekandı. Bülent Ersoy da o zaman delikanlı, çok yakışıklı bir çocuktu. Türk müziğini de bozmadan söylüyordu ve çok güzel sesi vardı. Ruhi Ağabey zaten efsane... Bariton sesi ile sazına sarılıp, gözleri kapalı şarkılarını söylerdi. Benim öğrencilik yıllarımdı. Üniversitede öğrenci grubumuz vardı. Bahri Bey bizi dinleyip beğenmiş, bir süre sonra beni buldu bir yerden. Sunucumuz da Güner Ümit’ti hatta. Çok enteresan anılarımız var o mekânda...