Güncelleme Tarihi:
Bir insanın saçıyla, giyimiyle, kedisiyle, annesiyle, çiçeğiyle, mimarıyla ilgilenmek durumunda olursanız; mesleğinizin adı ister istemez o insandır. Tıpkı Süheyla Yengi'nin mesleğinin 20 yıldır Sezen Aksu olması gibi...
‘Onu o kadar çok seviyorum ki... Tenimde, etimde, kemiğimde hissediyorum. Yanyana olmasak da benim içimdedir o.’’ Hikayemizin kahramanları 20 senelik iki sıkı dost. Bazen birbirlerinin annesi, bazen kızı, bazen kardeşi oluyorlar. Roller değişiyor ama sevgi, hep aynı sevgi. Sezen Aksu'yu tanımayanınız var mı? Yok. O yüzden biz Süheyla Yengi'yi merak ettik ve işte size tanıtıyoruz. Sezen Aksu'nun kadim dostu, Aşkın Nur Yengi'nin ablası Süheyla Yengi...
Bu dostluk hikayesi nasıl başladı?
Konservatuvar mezunu olduğum için müzikle ilgili çalışmalar yapmak istiyordum. Sezen Aksu'nun da kendine vokalist aradığını duyunca gittim, tanıştık. Sonra kızım Zeynep'i doğurmak için vokalistliğe son verince yerime Aşkın'ın geçebileceğini düşündüm. Sağolsun, Sezen Aksu da beni kırmadı. Sahne üstündeki beraberliğimizde ona keman çaldım, vokalistlik yaptım. Zeynep'ten sonra da ara sıra şovlarında çeşitli kılıklara girip kendisine eşlik ettim. Ardından herşeyiyle ilgilenmemi istediğini söyledi. Ben de kabul ettim. Ekibin sekreteri bile yoktu. Henüz Sezen Aksu'nun işlerini yürütecek sistemi oluşturamamıştık. Böylece müzik hayatım sona erdi ama o mutfağın içinde bulunmak bile yeterliydi benim için.
Bu arada başka sanatçılarla da çalıştınız mı?
Biz Sezen Aksu ile 15 yıl bilfiil hiç ayrılmadan çalıştık. Arada iki yıl Kayahan'la çalıştım.
Sezen Aksu'nun eli ayağıyken neden Kayahan'la çalıştınız? Aksu bir şey demedi mi?
Çünkü Kayahan'ın bana ihtiyacı daha fazlaydı. Sezen Aksu'nun özelliklerinden biri de bencil olmayışıdır. ‘‘Sadece benimle ilgileneceksin,’’ demeyecek kadar yürekli bir kadındır o.
Neden kardeşiniz Aşkın Nur Yengi'yle çalışmadınız? İlişkiniz nasıl?
Aşkın kardeşim olduğu için ancak bir abla olarak destek oldum. Aramızdaki kardeşlik bağı yüzünden profesyonelce çalışmamız mümkün değil. Bu tür işlerde hatır, gönül işine bulaşmak; para, pulla uğraşmak, başkalarının taleplerini göğüslemek çok zor. Bir de Sezen Aksu'nun işleriyle çok yoğun olarak ilgilendiğim dönemlerde Aşkın'ın meslek hayatı başladı.
Sezen Aksu'nun Sertab Erener ve Levent Yüksel'le ilgilenmesi üzerine kardeşinizin Aksu'ya küstüğünü biliyoruz. Bu, sizi zor durumda bıraktı mı?
Sezen Aksu ve ben konuşup anlaşmayı başarabilen iki dostuz. Bunun yanı sıra Aşkın da hissettiklerini kolaylıkla dile getirebilen, çok açıkyürekli bir çocuk. Sezen Aksu'nun hayatında tek olmak istiyordu ve başkaları için de: ‘‘Gelmesinler, istemiyorum onları’’ diyebiliyordu rahatlıkla. ‘‘Aşkın neredesin? Gelsene’’ dediğimizde: ‘‘Onlar vardır. Ben gelmeyeyim şimdi’’ diyordu. Gülüyorduk Aşkın'ın kıskançlıklarına. ‘‘Yaramaz çocuk yine yaptı yapacağını’’ diyorduk. Çünkü hangi nedenle böyle davrandığını biliyorduk. Biz iki anne gibiydik, Aşkın da bizim haşarı çocuğumuz!
Sezen Aksu ailesinde siz hep varsınız. Tam olarak konumunuz, yaptığınız iş nedir?
Benim yaptığım işin adı Sezen Aksu. Ben onun müzisyeninden, bankasındaki parasından, annesinden, kedisinden, bahçedeki havuzdan, çiçekten, elini sürdüğü masaya, dokunduğu şeylere kadar ilgilenmek durumundaydım.
Durumundaydım diyorsunuz, neden?
Çünkü emekli olmayı düşünüyorum.
20 yılınızı paylaştığınız insanı nasıl bırakacaksınız?
Sezen Aksu yalnız kalacak değil ki! Orada yürüyen bir sistem var. Ben zaten her zaman dostu olarak yanındayım. Gecenin bir yarısı çağırsa arabaya atlar giderim yanına. İyi bilirim; ‘‘Ama ben yalnız kaldım’’ dediğinde üzerimde pijamalarımla yanına gitmişimdir. Aynı şeyler devam edecek. Emekli olmayı istememin sebebi şu; biraz kendimle başbaşa kalmak istiyorum. Biz iş ilişkilerini çoktan aşmışız. Kuvvetli bir dostluğumuz var. Sonra Sezen Aksu'nun yanında Mustafa Oğuz gibi güçlü bir isim var. Üstelik o da çok akıllı, güçlü bir kadındır. Çarkın bir tarafları aksarsa ben yine oradayım. Bir bakarsınız; bir, iki ay sonra emeklilikten vazgeçebilirim.
Aranızda bir sorun olmadığına göre böyle bir karar vermenizde eşinizin payı var mı?
Geçen senenin 13 Temmuz'unda yazar Cengiz Özakıncı ile evlendim. Ama dediğim gibi biraz kendimle başbaşa kalmak istiyorum. Eşimle bir yayınevimiz var. Kitaplarla uğraşıyoruz. Hayatta önümüzde bir çok seçenek var. Ben böylesine bir kapıyı aralamak istedim. 20 yılın sonunda: ‘‘Bir de bunu deneyeyim’’ dedim. Belli olmaz tabii. Diyorum ya; emeklilikten vazgeçebilirim de.
Bu dostluğun sırrı ne?
Tek kelimeyle; sevgi. Her an yanyana olamasak bile, tenimde, canımda hissediyorum onu. Çok farklı bir ilişki bu. Konuşmasak bile gözlerimizle anlaşıyoruz. Bir çok şeye aynı yönden bakabiliyoruz. Sezen Aksu ilişkilere emek veren, saygı gösteren bir insan.
Anlaşamadığınız noktalar olmuyor mu?
Anlaşamadığımız nokta yok. Bir adım ben gelirim, bir adım o. Orta noktada buluşuruz.
Hiç mi kızılacak huyu yok Sezen Aksu'nun?
Eskiden vardı. O kadar açık yüreklidir ki; herkese: ‘‘Gel’’ der. Sonra tanıdık tanımadık eve doluşunca ne yapacağını şaşırır. Ben de kızarım: ‘‘Ne yapayım sen çağırdın’’ derim. Tabii eskiden böyleydi. Mecburen ben hakimiyet kurmak zorunda kaldım. Çünkü Sezen Aksu yüreği ortada bir insan. Bundan yararlanmak isteyenler oluyor. O kadar açık ve herşeyi kabullenir biri ki... Ancak buna sistem ve yaşam izin vermiyor ne yazık ki! Benim olmadığım zamanlarda: ‘‘Gitti bu kadın. Şimdi rahat rahat Sezen Aksu'nun yanına gidebiliriz’’ denildiğini duyduğum çok olmuştur.
Bir şeyi çok merak ediyorum. Siz Sezen Aksu'nun dostusunuz. Ama bir yandan da çalışanısınız, maaş alıyorsunuz. Maaşınızı ne şekilde alıyorsunuz?
Doğru, çalışanı olarak başladım. Ama çok iyi dost olduk. Bu işlerin yürümesini sağlayan bir sistem var. Maaşların verilmesini sağlayan bir genel müdür var. Benim maaşım da herkes gibi bankaya yatırılıyor. Şöyle bir gerçek de var; ben herkesten daha yetkiliyim, Sezen Aksu'nun parası benim param demektir.
Düğün ve Cenaze
Tarih: 13 Temmuz 1999. Yer: Ece Bar. Süheyla Yengi ve Cengiz Özakıncı'nın nikah günü. Aynı zamanda Sezen Aksu'nun doğumgünü. Fakat bir gün önce Onno Tunç'un eski eşi Canan Ateş'in ölümü, Sezen Aksu'nun albümü ‘‘Düğün ve Cenaze’’yi gerçeğe dönüştürmüş.
‘‘Herkes önce yaşar, sonra yazar. Ama Sezen yazdıklarını yaşıyor’’ diyor Cengiz Özakıncı. Ece Bar'da temsili bir nikah gerçekleştirilmiş. Cenazeye hürmeten siyah gelinlik giydiğini söyleyen Süheyla Yengi, Sezen Aksu'nun muzipliği karşısında gülmeden duramamış.
Nikah memuru cübbesini giyip yerine oturan Aksu; nikahı kıydıktan sonra Cengiz Özakıncı'ya dönerek: ‘‘Cengiz'ciğim; Süheyla ile evlendiniz. Ama onun gerçek kocası benim, haberin olsun’’ deyince bir an için cenaze unutulup, kahkahalar patlamış.
İyi günde, kötü günde
Süheyla Yengi ve Sezen Aksu’nun dostluğunun en ilginç yanı, durmaksızın beraber olmaları. Üstelik buna rağmen artık eskisi gibi tartışmıyorlar.
Onlar; tatil, iş günü, gece ve gündüz demeden birlikte olmaktan keyif alan iki dost. Bir tatil gününün sabahında da, Süheyla Yengi, eşi Cengiz Özakıncı, Sezen Aksu ve diğer dostlarıyla birlikte oturup güzel bir kahvaltı yapıyorlar.
Üstelik bu onlar için alışılmadık bir durum değil. Fırsat buldukça bir araya gelip, iş dışında kalan tatil günlerini de birlikte geçiriyorlar.
Yani Yengi ve Aksu’nun dostluğu için ‘iyi günde, kötü günde’ tanımlaması yapmak zor birşey değil. Onlarınki bir çeşit evlilik gibi. Birbirlerini o kadar iyi tanıyorlar ki, bir çok zaman konuşmalarına bile gerek kalmıyor... Zaten 20 senelik dostluğun sebebi de bu anlayış.