Güncelleme Tarihi:
ABD’ye yerleşmek sizin için bir tür kaçış senaryosu muydu?
- Sanılanın aksine, Aliye dizisi başlamadan yaptığım bir plandı. Aliye’nin çekimleri bitince televizyondan uzak kalacağım dönemi ABD’de geçirmek, kendimi beslemek, yeniliklerle yapılandırmak doğru olacaktı.
Sonuç?
- Başka bir ülke, onun dili, insanları, kültürü ve fırsatlarıyla tanışmak adeta yeniden doğmak gibiydi. Bu süreç ufkumu, zihnimi açtı. Tanımak, uyum sağlamak, anlamak, gelişmek bana iyi geldi.
Los Angeles’ta geçiminizi nasıl sağlıyordunuz?
- Aliye’nin çekimleri başladığı günden itibaren tüm yatırımlarımı ABD’de yaşamak için planlamıştım. Zamanla en büyük yatırımı kendime yaptım.
Birikimleriniz size yetti mi?
- Lükslerim yok, minimal yaşarım.
‘Türkiye’de unutulurum’ korkusu yaşadınız mı?
- Hiç yaşamadım. Aksine, iş konusunda özenli seçimler yaptığımı bildikleri için gözlerindeki değerimin arttığını söyleyenler oldu.
İNSAN HAKLARINA ÇOK ALIŞTIM
Orada nasıl bir hayat sürüyorsunuz?
- Günlerim sürekli üreterek geçiyor. Üretmediğim zaman kendimi huzursuz hissediyorum. Resim yapıyorum, yazıyorum, spor yapıyorum, dans ediyorum. Hayatı ıskalamadan, vakit kaybetmeden, huzurlu bir yaşam sürmeye çalışıyorum.
O kültürde en çok nelere alıştınız?
- İnsan haklarına çok alıştım ve bunun bulunmadığı yerde zorlanıyorum.
Türkiye’ye dair en çok özlediğiniz üç şey?
- Döner, simit, erik.
Sizi en çok ne zorladı?
- Her şey çok uyumlu ve kolaydı. Pek zorlandığım söylenemez.
ŞİMDİ BİRİKENLERİ TOPLUYORUM
Altı yıl öncesine dönüp baktığınızda kendinizde ne gibi farklılıklar buluyorsunuz?
- Türkiye’de gittikçe sertleşen yasaklar yüzünden üzerimde oluşan kabuklardan sıyrıldım, daha özgür bir ülkede yaratıcılığın sınırsızlığını keşfettim. Kendime güvenim arttıkça, yargılardan kurtuldukça, sanata bakışım güçlendi. Meselenin gitmek, kalmak, kaçmak değil, kendin olmak olduğunu keşfettim. Kendine döndükçe asıl yuvanın sen olduğunu biliyorsun. Evrensel oluyor, bire varıyorsun.
İç hesaplaşmalardan ne gibi sonuçlar çıktı?
- Her insan kendiyle hesaplaşır. Başka türlü büyüyüp kendinize yol çizemezsiniz.
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
- Birikenleri toparladığım bir dönemde, yaratıcı, üretken bir süreçteyim.
Türkiye’yi dışardan nasıl gözlemlediniz?
- İleriye gitmediği aşikâr. Bu ülkede kalıplara sıkıştırılıyoruz. Yasaklar var. Gelişmemiz çok zor gözüküyor.
Dizi ve film sektöründe neleri değişmiş buldunuz?
- Her gelişimde ilerleyeceğimizi umarken gerilemiş olmamız beni endişelendiriyor. Türkiye’nin kültür politikasının ve stratejilerinin sektörü olumlu etkilediğini düşünmüyorum. Üreteni kısıtlayan, fikri zincirlemeye yönelik bir yapı var. Bu durum da yapılan işlerin kalitesini etkiliyor; denemeye, yenilenmeye, gelişmeye engel oluyor.
TESPİH ÇEKTİĞİM DÖNEMLERİ BİLİRİM
Duvarları olan, kendini dış dünyaya kapatmış bir havanız var sanki...
- Tanımadan yargılamayalım. Kocaman adamlar olduk artık.
Peki özünde nasıl birisiniz?
- Özetle ‘sade ama detaycı, rengin ve dengenin peşinde, barışın yanlısı’ diyelim.
Sizin için yapılan ‘maskülen feminen’ benzetmesine katılıyor musunuz?
- Bu duruş benim rahatsız edici bakışlardan korunma mekanizmam. Tespih bile çektiğim dönemleri bilirim.
Aşkın hayatınızda nasıl bir yeri var?
- Aşk bir kimya bozukluğu. Bu heyecanı severim. Ama kimyam 20’li yaşlarımdaki kadar çabuk bozulmuyor.
Bozulduğunda neler oluyor?
- Her aşık kadın gibi, mutlu ve heyecanlı. Bir de sonrası sevgiye dönüşürse yeme de yanında yat.
Hayatınızda biri var mı?
- Benden özeli kalmayan bir hayata “evet” dememi bekliyorsun. Olası sevgilim ve onun dünyası için daha da fazlasını... Dilerim bu soruya direnmekle ayıp etmiyorum.
ABD’de aşk yaşadığınız için dönmediğiniz söylentileri doğru mu?
- Bu dedikodular hayat felsefemi basitleştiriyor.
UZAKTA DEĞİLİM DÜNYADAYIM HÂLÂ
Türkiye’ye dönüş kararını nasıl aldınız?
- Derviş Zaim’in ‘Balık’ filmi Türkiye’ye gelmemi hızlandırdı. Çekimler sırasında Shaman Dans Tiyatrosu’nun ‘Buluşma’ eserini izlemek için davet edildim. O gece ‘İstanbul’ gösterisinde dans etmek için teklif alınca Los Angeles’a dönüş sürem uzadı. Beni heyecanlandıracak, projelerle karşılaşınca akan sular duruyor. O kadar uzakta değilim, dünyadayım hâlâ.
Bale bölümü mezunusunuz ama uzun zamandır dans etmiyorsunuz. Unutmuş musunuz?
- 7 yaşında başlayıp 11 yıl eğitim almış biri olarak, baleyi unutmam mümkün değil. Danstan uzaklaştıktan sonra bedenimi hareketsiz bırakmadım. Haftanın üç günü sporumu, yürüyüşümü yapmaz, düzenli yemezsem, huzurlu olamıyorum. Bu da dansa geri dönüşümü kolaylaştırmış oldu.
Shaman sahnesinde nasıl bir rolünüz olacak?
- Topkapı Sarayı sahnesinde sultanı, Selimiye Kışlası sahnelerinde Florence Nightingale’i ve İstanbul’un simgesi olan bir martıyı canlandıracağım.
Dizilerde rol almayı düşünüyor musunuz?
- Gelen her senaryoyu özenle değerlendiriyorum. Oynamayı bekliyorum ve özlüyorum.
10 BİN ÇOCUĞA DESTEK
‘İstanbul’ projesinin klasik bale hocası ve artistik direktörü Sibel Sürel yakın dostumdur. Maurice Béjart balesinin eski baş dansçısı Patrick de Bana da işin içinde olunca “Bu teklif kaçmaz” dedim. Diğer önemli noktaysa; gösteriye Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın ev sahipliği yapması ve ilköğretim çağındaki 10 bin çocuğun eğitimine destek sağlama amacıyla yapılıyor olması. Galamız 18 Aralık‘ta Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda.