Güncelleme Tarihi:
Sağlam duruşunun ardında kırılgan bir kadın olduğunu kabul ediyor Gamze Özçelik. Kırılgan ama güçlü... Belli ki “kötü” her şeyi geride bırakmış ve yeni bir sayfa açmış. “Fatih” dizisinde oynuyor, “X Factor”de sunuculuğa başlıyor, güzel bir beraberliği var. Ve en büyük hayali 3,5 yaşındaki oğlunun büyüdüğünü görmek. Özçelik Marie Claire dergisine konuştu.Yazı
Doğum tarihini görünce çok şaşırdım. Meğer ne kadar küçükmüşsün bu sektöre girdiğinde.
- Evet, neredeyse 15 yıl olmuş. 30 yaşındayım şimdi.
O halde 20 yaşındayken epey ünlüydün.
- Tabii... Çok garip şekilde bu sektörde çalışmaya başlar başlamaz tanındım, ama çok da çalıştım. Ben bile çoğu zaman hatırlamıyorum yaptığım işleri.
Yıllar sonra yeni bir diziye başlıyorsun. Neler hissediyorsun?
- Bir dönem çalışmasında rol almayı hep çok istemiştim. Yabancı dönem dizilerini de mutlaka takip ederim. Biraz evrene enerji yollamışım gibi oldu. Bakalım, inşallah alnımızın akıyla çıkarız. Ben umutluyum.
Bir cariyeyi oynayacağın söyleniyor, doğru mu?
- Çiçek Hatun’u canlandırıyorum. Fatih Sultan Mehmet’in en genç kadını biliyorsunuz...
Nasıl biriymiş Çiçek Hatun?
- Fatih Sultan Mehmet’e deli gibi âşık... Sekiz, dokuz yaşlarında Cem adında bir oğlu var. En büyük derdi de onu korumak. Bunun için savaşıyor. Dramatik, altyapısı sağlam bir karakter. Özünde kötü değil ama yeri geldi mi çocuğu için ne gerekiyorsa yapıyor.
Bugüne dek canlandırdıklarından farklı bir karakter. Biraz daha zorlu olacak mı sence?
- E tabii... Fakat benim korkak bir yapım olmadı hiç. Olsaydı 15-16 yaşında paldır küldür oyunculuğa atlamazdım. Büyük şeyleri göze almakta korku yaşamam.
KABALIKTAN VE SERTLİKTEN HOŞLANMAM
Göründüğün kadar sağlam mısın?
- Çok duygusalım. Kırılgan bir yapım var. Ama yeri geldi mi çok da dik durabilirim. Benim için “güçlü” derler.
Kalkanını kuşansan da ardında çıt diye kırılacak bir kadın var o zaman...
- Var, o var! Ama kırılsam da üstesinden gelirim bir şekilde.
Seni en çok ne kırar?
- Kabalıktan, sertlikten hoşlanmam. Kötü dilden, kavga gürültüden hoşlanmam. Ben de sesini yükselten, yırtıcı bir insan olabilirim ama özünde tatlılıkla her şeyin çözümlenebileceğine inanıyorum.
Kırıldığın zaman nasıl iyileştiriyorsun kendini?
- Çoğu insan anlatır ama ben içimde yaşarım. Kendi kendime farkına vararak, düşünerek, kendi içimde yaşayarak, bazen de yok sayarak... İçine atıyorsun, sonra çıkıyor tabii... Babam “Çok ketumsun, çok içine atıyorsun” der. Bazen konuşmaya, anlatmaya üşenirim. Deli gibi konuşmayı seven bir insan değilim.
Babanla paylaşır mısın her şeyini?
- Evet, her şeyi konuşabilirim onunla. Eğlenceli bir insandır, hayattan keyif almayı sever. Annemle de aramız gayet iyidir...
MERT’LE TATİLDE AYRI EVLERDE KALDIK
Yedi yıllık evliliğini bitirdin ve şu anda bir başkasıyla birliktesin (Mert Öcal). Nasıl bir ilişki bu? Ondan ne alıyorsun?
- Gülümsetiyor beni. Rahatlık, sakinlik veriyor.
Aradığın bu muydu?
- Benim çok büyük arayışlarım olmadı hiç. Belki de evrenle ilişkimle ilgili; o an ihtiyacım olan şeyler karşıma çıkıyor. İçsel olarak nasıl bir ilişkiye ya da insana ihtiyacım varsa o dönem o karşıma çıkıyor. Her seferinde öyle oldu.
Maaile tatile çıkmışsınız. Bu özel bir ilişki olmalı!
- Kalabalık bir grup olarak gittik tatile. Annemler, oğlum, onun annesi, hep beraber çıktık fakat ayrı evlerde kaldık. Birlikte denize gidiyorduk tabii.
Çocuğun varken hayatına yeni birini almak daha mı zor oldu?
- Her zaman önceliğim oğlum olacağı için hayatımı ona göre yaşıyorum. Birlikte olacağım kişinin de bu ağırlığı kabul etmesi gerekiyor. Benim için çok zor, onun için de kolay değildir.
Sevmek gerekiyor...
- Vicdanlı olmak gerekiyor ilk etapta. Öbür türlü bir insanla ilişki kuramam zaten... Yapı olarak vicdanlı biriyimdir. Görüşeceğim insanların da öyle olması gerekir. Yanımdaki insanın vicdansız hareketini görürsem orada biter.
EVLİLİK İÇİNDE AŞK BARINDIRIRSA GÜZEL
Evlilik hayali kuran genç kızlardan mıydın?
- Gelinlikti, düğündü, hiç bunları düşünen biri değildim. Üzerine hiç kafa yormamıştım ama güzel tabii. Onu yakalamak, ruh eşi olmak, hayatı paylaşmak, bunlar çok güzel şeyler. Değerini bilmek lazım.
Evliliğin anlamı çok değişti mi senin için?
- Hayır, değişmedi. Hayattaki her yaptığı şeye aşkla bakan bir insanım. Bu sırf ilişki konusunda değil; yemeğe duyulan aşk, yaptığın işe, çocuğuna karşı duyulan aşk gibi... Sahte hiçbir şeyin içinde bulunamam. Evlilik içinde aşk barındırırsa, korumayı becerirsen güzel... Yaşın ilerledikçe daha da bir hazır oluyorsun, onu hissediyorum. 30’dan sonra git gide hazır oluyorum sanki. Biraz farklılaşır gibi geliyor bana. Karşılıklı o dengeyi bulmak lazım.
Kendini sorgular mısın, hatalarını görür müsün?
- Tabii ki, insan olarak var yaptığım hatalar. Sırf ilişki için demiyorum. Kendimde yanlış bulduğum huylarım olabiliyor. Farkındalığı açık biriyim. Hareketlerimi sorgularım. Hatta kendimi başkalarından daha fazla sorgularım. Kişisel gelişim yolunda dikkatliyim. Yaptığımın altında ne yattığını anlamaya çalışırım. Suçu karşıya atmam ama tabii hep de kendimi suçlamam. Zor işler bunlar biliyor musun?
Erkeklere güveniyor musun?
- Kadın, erkek diye bakmıyorum. Enerji alırsam hemen güvenen biriyim, aksi halde ise çok mesafeli duran, yavaş yavaş ısınan biriyim. Güvenmek, inanmak zor. Güvenilecek insan olmak ise en zoru... Seni özel yapan şey de o zaten.
DÜNYA BİR OYUN YERİ
Hep bu kadar olgun biri miydin?
- Bana bu dünya biraz oyun yeri gibi geliyor. Ben de yaşadıklarım karşısında içsel isyanlar yaşıyorum ama herkesin bir rolü var; roller dağıtılmış, onu oynuyorsun. Yarın ölebilirsin. Hem bu dünyada yaşıyormuş hem de ölecekmişsin gibi bakmak gerekiyor hayata. Çok dünyevi yaşayan biri değilim ben, kesinlikle yalan dünyaya kapılmıyorum.
Rolünü beğenmezsen ne oluyor?
- O zaman insanların yaşadığı daha büyük haksızlıkları düşünüyorsun. ‘O da olabilirdi’ diyorsun, sonra da; ‘Bu da onun rolü, hadi bakalım’ diyorsun.