Güncelleme Tarihi:
Henüz lise öğrencisiyken Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ın yanına gidip, kendini tanıttı. Bu cesareti ona bambaşka bir dünyanın kapılarını araladı ve oyunculuğa adım attı. Geniş kitleler tarafından tanınması ise “Avrupa Yakası” sayesinde oldu. şu sıralar “Geniş Aile” ve “Haneler” yapımlarıyla ekranlarımıza konuk olan Bihter Özdemir Dinçel, dizi setinde sorularımızı yanıtladı.
“Geniş Aile”, yayınlanır yayınlanmaz reytinglerde zirveye oturdu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Herkesin aşağı, yukarı bir tahmini vardı. Hangi dizinin tutup tutmayacağı artık hiç belli olmuyor, bu yüzden herkes bir şey söylemeye korkuyordu. Ama sonuçları duyunca, hepimiz çok sevindik. Çok keyifli bir iş yapıyoruz ve bizim için daha uzun vadeli bir iş olur diye umuyoruz.
Bu başarının sırrı nedir sizce?
- Ben “Geniş Aile”nin çok fazla ‘Türk işi’ bir dizi olduğunu düşünüyorum. Karakterler çok gerçek ve herkesin akılda kalıcı bir özelliği var. Bütün arkadaşlarımız bunun tadını çıkararak oynadı, yönetmenimiz de bu imkanı bize sağladı. O yüzden izleyiciye samimi geldi ve sevdiler.
Dizide canlandırdığınız Nazan karakteri, çok titiz. Ya siz?
- Ben de titiz ve düzenliyimdir ama onun kadar değil. Hayatım boyunca böyle örnekleri gördüm. Annem, anneannem, ablam... Ama Nazan gibi olan yoktu.
Evlenebilecek misiniz Mürsel’le?
- Abim Cevahir’in eve dönmesi, benim aşkımı baltalayacak. Mürsel’e (ılker Ayrık) çocukluğumdan beri aşığım. Tamam, biraz arızalı biri Mürsel ama ben de normal değilim zaten...
HANELER’İN, BKM MUTFAK İLE HİÇ ALAKASI YOK
“Haneler” ekibindeki üç kadın oyuncudan birisiniz. ıstanbul Kraliyet Tiyatrosu ekibi malum, çoğunluğu erkeklerden oluşuyor. Bu anlamda zorlandığınız oluyor mu?
- Hepimiz arkadaşız, sık sık görüştüğümüz için de öyle bir alışma sürecim olmadı. Tabii oyunculuk anlamında hiç karşılıklı oynamamıştık daha önce. Ama birbirimizi çok iyi tanıdığımız için çok zorlanmadık.
“Haneler”in gidişatını nasıl buluyorsunuz?
- Çok keyifli. Ama en zoru yazarlarımızın işi. Konu bulmak gerçekten çok zor. “Haneler” zaten yer anlamında kısıtlayıcı. Yazar kadromuz gerçekten çok yaratıcı ve onları takdir ediyorum.
“Haneler”de canlandırdığınız ‘Karadenizli kadın’ın hikâyesi nedir? Nasıl ortaya çıktı?
- Kayserili ve Karadenizli aileler konusunda malzeme çıktı. Bizim onu uzatma gibi bir durumumuz yoktu. Ailelerde sürekli gergin bir ortam var ama buna neden yok. Biz de bu haliyle keyifli bulduğumuz için devamını getirdik. Karadenizli kadın, Michael Jackson hayranı. Zamanında ıstanbul konserine gitmiş, aldığı şapkalar bile var.
“Haneler”i, BKM Mutfak’a benzeten oluyor mu?
- Bunu soruyorlar ama gerçekten hiç alakası yok. Onlar bir tiyatro sahnesindeler ve her şeyi anında yapmak zorundalar. Ayrıca bir sınıf gibi puan alıyorlar. Bizde ise öyle bir şey yok, skeçler var. Yazarlarımız skeç yazıyor, bizde çalışıp, ezberliyoruz, kaydediliyor. Bu program bir sitcom mantığıyla çekiliyor.
EĞER İSTERSENİZ 1 GÜN 72 SAAT OLUR
Peki iki set arasında mekik dokumak sizin için zor olmuyor mu?
- Oluyor haliyle. Setlerin aynı güne denk geldiği de oluyor, “Geniş Aile”den çıkıp “Haneler”e gittiğim ya da tam tersi bir durum olabiliyor. Bir de sinema filmi projem vardı ama işlerimin yoğunluğu nedeniyle olmadı.
Bu tempoda evinizi ihmal etmiyor musunuz?
- ıstediğiniz zaman gün 72 saat olabiliyor. Yemek de yapabiliyorsunuz, enstrüman da çalabiliyorsunuz, kitap da okuyabiliyorsunuz, özel hayatınıza da zaman ayırabiliyorsunuz.
Yakında başka projeler gelecek mi?
- Gelecek. Benim yazıp, çizdiğim şeyler var, onlarla ilgili projelere de zaman ayırmaya çalışıyorum. Sezon başladıktan sonra bakalım neler olacak.
“Ayna Ayna” adlı tek kişilik bir oyununuz vardı. Senaryosunu da kendiniz yazmıştınız. Nereden geliyor bu yazma merakı?
- Oyunculuktan önce yazmak vardı benim için. Liseden beri profesyonel anlamda yazmaya gayret ediyorum. Ege Üniversitesi’nde Felsefe okudum. Bir dergimiz vardı, köşe yazıları yazıyordum. Ama sadece beş sayı çıkabildi.
Yeni tiyatro oyunları gelecek mi?
- Dört tane tiyatro oyunu yazmıştım. ızmir’de sahneledik hepsini. Biri tek kişilik oyundu, iki sene ben oynadım. şimdi hali hazırda 1,5 tane oyunum var. Yani biri bitti, diğerinin de yarısını tamamladım. ılk fırsat bulduğumda onları da sahneleyeceğiz.
MERHABA BEN BİHTER SİZİ ÇOK SEVİYORUM
Demet Akbağ ve Yılmaz Erdoğan ile yollarınız nasıl kesişti?
- İzmir’de tanıştık. Liseye gidiyordum o zaman. “Merhaba ben Bihter, sizi çok seviyorum” diye yanlarına gittim, ondan sonra da buralara kadar geldim. Bir sürü insan onların yanına gidiyor, beni dikkate almaları benim için çok önemliydi. Hevesimi ve gayretimi fark ettiler. Lise ikinci sınıftayken basılmış bir kitabım vardı, onu hediye ettim onlara. Sonra üniversitede yazmaya başladığım oyunlarımı okudular. Birkaç oyunu kaydettirmiştim, onları izlediler. Dördüncü sınıfa geldiğimde Yılmaz Erdoğan bana “Bizim için de bir şeyler yaz, gel birlikte çalışalım” demeye başladı. ıstanbul’a geldiğimde ilk olarak onlar çağırdı beni. Hem Atölye’de yazmaya hem de bir çocuk oyununda rol almaya başladım.