Güncelleme Tarihi:
Yazısında “Geri kafalı mı oldum” diye kendi kendine sorduğu için bu cümleyi ben de başlığa almakta bir sakınca görmedim.
“Tatil yöresinde giyebileceğim şortla kalkıp da markete, hastaneye, postaneye gitmeyi aklımın ucundan geçirmem” diyor Meral Tamer...
Sonra da bizzat yaşadığı örnekleri sıralıyor.
Etiler’deki marketlere kısacık şortlarıyla gelen kadınlar varmış...
Bir laboratuvara gitmiş orada da şortlu kadınlar görmüş.
Amerikan Hastanesi’nde sırasını beklerken neredeyse kasıklarına kadar bacaklarını açıkta bırakan şortlu bir kadına rastlamış...
“Hastaneye gitmenin bir adabı yok mu” diye soruyor Meral Tamer...
“Eminim bayram ziyaretlerine de kısacık şortlarla gidenler olacaktır” diye de ekliyor.
Vallahi ne yalan söyleyeyim böyle bir yazıyı Meral Tamer’den okuyunca şaşırdım.
Öncelikle “Kısa şort bu yaz moda mı acaba” sorusuna yanıt vereyim, Evet fena halde moda...
Bu yaz sokakta, gece hayatında, çarşıda, pazarda, sayfiye yerinde ya da şehirde her yaştan şort giyen kadını görmek mümkün...
Meral Tamer öyle yapıyor olabilir ama yazlık yerde şort giyilir, şehirde giyilmez diye bir kural var mı?
Şort giyilmesinin çok yadırgadığı yerler de market, hastane, postane...
Bir kadının kısa şortuyla hastaneye, postaneye, markete gitmesinden daha normal ne olabilir?
Oralara gitmeyecekse şehirde hiçbir yere gitmemesi, şort giymemesi gerekiyor zaten...
Meral Tamer’in bir kadın olarak kadınların giyimine kuşamına ‘adab’ cephesinden yaklaşıp yasakçı zihniyetle örtüşmesi üzücü...
Hepsinden çok daha önemlisi hani kimsenin giyimine kuşamına karışmayacaktık?
Hani herkes istediği gibi giyinecekti...
Kendi hayat tarzına göre istediği kadar kapanıp istediği kadar açılacaktı...
Bakın bayramda türbanlı ve çarşaflı kadınlar Nadide Sultan’ı orkestrasındaki erkeklere paravan çektirerek dinlediler...
Hemen yanındaki koyda ise bikinileriyle kadınlar güneşlendi...
Herkes bayramı istediği gibi kutladı...
Doğrusu da bu...
Öyleyse marketteki şortlu kadından neden rahatsız oluyor Meral Tamer...
Nasıl ki marketteki çarşaflı kadından rahatsız olmayacaksak, şortlu kadından da olmayacağız...
Şimdi başlıktaki soruya Meral Tamer yanıt versin.
Bir doğru, bir yanlış...
Geçen hafta ünlülerin uyuşturucu operasyonunda isimlerini açıkça kullanmayan Hürriyet ve Milliyet’i tebrik edip, diğer gazeteleri eleştirdim.
Habertürk’ten aynı gün iki eleştiri geldi yazıma...
Kadir Kaymakçı, “Yahu kardeşim öyle diyorsun da bir gün önce sen kendi köşende isimleri açıkça yazdın” dedi...
İki yazımı alt alta koyarak ‘ne iş’ diye sordu...
Yerden göğe kadar haklı.
Yazı yayınlandıktan sonra ben de fark ettim bunu, okurlardan da bu yönde eleştiriler geldi.
İlk yazıda benim de ünlüleri baş harflerle yazmam gerekiyordu...
Kadir Kaymakçı bu doğru eleştiriyi yaparken gazetenin yayın yönetmeni Fatih Altaylı, “Bırakın etik dersi vermeyi, geçmişte nice gözaltına alınmışları açık açık yazdınız” diye yazdı.
Bu her medya etiği tartışmasında görülen klasik bir yaklaşımdır.
“Ama siz de geçmişte bunu yaptınız...”
Tamam yaptık! Herkes yaptı!
İyi de, geçmişin günahları omuzumuzda diye bugün de hep birlikte günah işlemeye devam mı edelim?
Bu olay milat olsun... Hepimiz için milat olsun...
Benim dediğim bu.
Suçlu olmayan insanları bu kadar kolay isimleriyle fotoğraflarıyla deşifre etmeyelim.
Kimse için milat olmazsa bile en azından benim için olacak.
Bayramda Bodrum...
Bayramda gidilmez dedim, trafiği ayrı dert kalabalığı ayrı dert dedim...
Bayramda Bodrum’a gitmek delilik dedim.
Ama yine de gittim.
Ağırlıkla oyuncuların tercih ettiği Tamarisk diye 3 yıldızlı bir tesiste kaldım.
Dışarıya adım atmayınca Bodrum’un keşmekeşliğini de yaşamadım.
Bir koyda 4 gün boyunca yaşadım.
Kah hamakta yattım, kah deniz kenarında akşamları rakıladım...
Nüfusu 1 milyondu bayramda Bodrum’un...
Demek ki ne istediğinle alakalıymış.
Kalabalıklar içinde bile sakin tatil yapılabiliyormuş.