Güncelleme Tarihi:
"Menekşe ile Halil" dizisinin başrol oyuncusu Sedef Avcı, daha podyuma adım bile atmadan "mankenim" diye dolaşmaya başlayanlara fena çattı: "Günümüzde bir sürü kişi ortaya 'mankenim' diye çıkıyor. Hayatımda görmediğim, duymadığım, herhangi bir defilede karşılaşmadığım kişiler bunlar. İster istemez 'Sen modelsen biz ne yapıyoruz?' diye soruyorsun. İnsanları bu meslekten soğutuyorlar."
Elite Model Look yarışmasını kazanmadan önce nasıl biriydiniz? Nelerle ilgilenirdiniz?
- İlkokula gitmeden önce baleye başladım. Ailemin beni gönderdiği bir aktiviteydi. Gelişimde büyük etkisi oldu. Ortaokul döneminde de babam iç mimar olduğu için ben de iç mimar olmak istiyordum. O dönem Elite Model Look yarışmasına girmiştim ve birinci oldum. O dönem okuluma daha çok ağırlık verdim.
n Kariyerinizde iki tane güzellik yarışması olmasının nedeni nedir?
- Lise bittikten sonra Miss Turkey yarışmasına girdim. Çünkü Türkiye’de eğer sansasyonel bir hayatınız yoksa ve medya önünde değilseniz ne kadar iyi olursanız olun unutuluyorsunuz. Dolayısıyla o dönemde daha önceden yarışmayı kazansam dahi, işi yapmadığım için insanlar beni unuttu. O yüzden tekrar yarışmaya girdim. Yarışmaya girme nedenim kendimi hatırlatmaktı.
n Ailenizin seçtiğiniz mesleğe yaklaşımı nasıl oldu?
- Ailem her zaman destek oldu. Elite Model Look’u kazandığımda 15 yaşındaydım.
Tesadüfen oyuncu oldum
n Daha önce reklam filmlerinde de oynuyordunuz, dizi teklifi ilk nasıl geldi?
- Tesadüf oldu. "Böyle mi Olacaktı" dizisi bir akrabamın evinde çekiliyordu. Ben de onlara akraba ziyaretine gitmiştim ve evde set vardı. Orada beni görüp görüşmeye çağırdılar.
n ’Menekşe ile Halil’ dizisine nasıl seçildiniz?
- "Yanık Koza" dizisi bittikten sonra Mahşer-i Cümbüş ekibinden Dilek Çelebi’den ders aldım. 3-4 ay onlarla çalıştıktan sonra "Yaprak Dökümü"nde bir iki bölüm oynadım. O da tesadüftü. Çünkü "Yanık Koza"nın yönetmeni "Yaprak Dökümü"nün de yönetmeniydi. Oradaki Cem rolünü eşim (Kıvanç Kasabalı) oynadığı için sık sık sete gidip geliyordum. Cem’in kız kardeşi rolünü ben oynayayım dedim öylesine ve bir bölüm ben oynadım. Ondan sonra tekrar onlarla görüştüm ve şu anki "Menekşe ile Halil" dizisi oldu.
n Sokaktaki vatandaş diziden sonra size nasıl tepki veriyor?
- Bana acıyorlar. Sürekli şiddet gördüğüm için, "Yeter artık ağlama, söyle onlara dövmesinler seni, öldüreceğiz o Mustafa’yı" diyorlar. "Ne zaman Halil sana dokunacak, böyle aşk mı olur" diyorlar. Ama sonuçta dizinin sloganı, "Kavuşmak için ayrılmayı göze alır mısın" olduğu için daha çekilecek dertler.
n Siz böyle bir durumu göze alır mıydınız?
- Konuşmak kolay ama nihayetinde "Menekşe ile Halil"in aşkı çok uç bir aşk. Ben artık böyle bir aşk görmüyorum, siz görüyor musunuz? Keşke herkes öyle derin ve tutkulu yaşasa her şeyi. Öyle bir durumda ben de göze alırım, öyle hisseden herkes alır. Mutlu olacağına inanıyorsan alırsın.
n Setin yorucu olması gündelik hayatınıza nasıl etki ediyor?
- Eve ve kendime çok fazla zaman ayıramıyorum. Vakit buldukça dinleniyorum. Evcimen bir insanım. Eşimle vakit geçiririm, DVD izlerim. Çok kitap okurum. Arkadaşlarıma gidemiyorsam onlar bana gelsin, yemek yapayım. Bunlardan keyif alıyorum.
n Ekranda eşiniz sizi izlerken örneğin şiddet içeren sahnelerde nasıl tepki veriyor? İzleyebiliyor mu?
- Ne yapsın, izliyor. O sahneleri çektikten sonra eve gidince barut gibi oluyorum ve ona patlıyorum. O kadar yorgun oluyorum ki dokunsa ağlayacağım. "Böyle böyle oldu, dokunma bana çok sinirim bozuk" diyebiliyorum. O da, "Eve taşıma ama, dizi bu canım bu kadar inandırıcı olmasına gerek yok" diyor. İzlerken senaryoyu okuduğu için biliyor ama üzülüyor ne yapsın. "Ben burada senin saçını çeksem ciyak ciyak bağırırsın, orada hiç sesin çıkmıyor" deyip dalga geçiyor.
n Setlerdeki ilk izinlerde neler yapmayı seviyorsunuz?
- Beyoğlu’nu seviyoruz. Bu aralar çok kalabalık olduğu için çok çıkamıyoruz. Sahil kenarına gidip balık yiyoruz. Beden olarak ikimiz de çok yorgun olduğumuz için sakin şeyler yapmayı tercih ediyoruz. Kalabalıkta, yüksek seste bir şeyler yapmak daraltıyor. İki gün izin olduğu zaman Şile’ye ya da Ağva’ya gidiyoruz. İşimiz tabii ki ön planda ama arada kendimize de ödül vermezsek yaşamanın anlamı yok.
Film vizyonda
n 2008’e "Hayattan Korkma" filmiyle girdiniz...
Filmimiz 7 Mart’ta gösterime girdi. Film, diziden çok farklı. Televizyon ekranı büyüleyici ama sinema perdesi beni korkutuyor. Orada kaçarınız yok. Günahıyla sevabıyla oradasınız. Geçen yıl haziran ayında çekimler tamamlandı. Benim ilk sinema deneyimim ve karşımda Zeki Alasya, Tarık Pabuççuoğlu, Zeynep Eronat, Hakan Boyav gibi çok önemli isimler oynuyor. Zaten elin ayağın titriyor. Çocukken filmlerini izlediğin Zeki Alasya’yla oynarken nasıl heyecanlanmazsın ki... Film çekimleri de çok güzeldi. Onların anılarını da dinledim. Bu fırsat belki bir daha gelmezdi.
Onlar modelse biz neyiz
n Bir röportajınızda eşiniz de siz de Türkiye’de modelliğin öldürüldüğünü söylediniz...
- Bazı modellerin adını benim modellik yaptığım dönemdeki gibi çok az kişi bilir ama onlar Türkiye’nin en iyi modelleridir. Şimdi bir sürü kişi ortaya ’mankenim’ diye çıkıyor. Hayatımda görmediğim, duymadığım, bir defilede karşılaşmadığım insanlar bunlar. "Allah Allah, nerede yapıyorsun, nasıl yapıyorsun, biz niye görmüyoruz, sen modelsen biz ne yapıyoruz" diyorsun. Dolayısıyla insanları soğutuyorlar. Yine de büyük modacıların büyük defilelerinde fırsat buldukça yer almaya çalışıyorum.
n Mankenliği de ucuzlaştırdılar galiba...
- Gördüğünüz isimlerin zaten yüzde 90’ını iyi firmaların ya da modacıların defilelerinde göremezsiniz. Çünkü onlar da o kişilerle çalışmayı tercih etmezler. Durum böyle olunca "Manken yurtdışından gelsin, en azından sansasyonel bir durum yok, Avrupai de duruyor, onunla çalışalım" diyorlar.