Mendillerinizi hazırlayın

Güncelleme Tarihi:

Mendillerinizi hazırlayın
Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2011 21:10

2011 yılının sonlarına doğru Türkiye’de ve dünyada sanatla ilgilenen insanların büyük bir kısmı ‘War Horse’u konuşacaklar. ‘Savaş Atı’nın (War Horse) hikâyesi 1982 yılında başlıyor. İngiliz çocuk kitapları yazarı Michael Morpurgo I. Dünya Savaşı’nda ülkesi adına savaşan askerlerle tanıştıktan sonra ‘War Horse’ kitabını yazıyor.

Haberin Devamı

2007 yılında ise Nick Stafford’un Londra’da sahneye uyarladığı ‘War Horse’ daha ilk günden kapalı gişe oynamaya başlıyor. Duygusal bir çocuk kitabının İngilizleri bu denli etkilemesinin ardından oyunun yönetmenleri ‘War Horse’u bu bahar Broadway’e taşımaya karar veriyorlar. İlk önceleri sadece 26 Haziran tarihine kadar sahnelenmesi beklenen ‘War Horse’ New York’ta da öylesine büyük bir heyecan dalgası yaratıyor ki oyuna haftalar öncesinden bilet bulmak daha ilk günlerden itibaren imkansızlaşıyor ve oyunun bu Haziran ayı yerine 2012 yılının Şubat ayına kadar oynanmasına karar veriliyor. ‘War Horse’un sihri nerede diye soracak olursanız cevap kuklalarda gizli.
I. Dünya Savaşı öncesinde İngiltere’nin güneybatısındayız. Alkolü fazla kaçırmış bir çiftçi açık artırmada ağabeyinin istediği bir atı satın alıyor. Sahip olduğundan çok büyük bir paraya atı satın alarak ailesini maddi sıkıntıya sokan adamın karısı önce öfkelense de 16 yaşındaki oğlunu çağırarak atı yetiştirmesini istiyor. Albert adındaki bu genç adam Joey adını verdiği atla ilgileniyor ve bu arkadaşlık sayesinde Joey kendisinden beklenenden büyük başarılar kazanmaya başlıyor.
MUHTEŞEM KUKLALAR
Vivian Beaumont tiyatrosunun bomboş, çıplak sahnesinde tiyatroseverler uzun zamandır görmedikleri kadar farklı bir yaratıkla karşı karşıya geliyorlar. ‘The New York Times’ gazetesinin baş tiyatro kritiği Ben Brantley’nin “uzun boylu, gergin ve yakışıklı, kestane saçlı, ışığı yakalayan gözlere sahip... karizmatik” bir matine idolü olarak tanıttığı Joey bir at. Daha da ilginci üç kişinin yardımıyla sahneye çıkan ve gerçek bir at büyüklüğünde sahnede izleyicileri büyüleyen Joey bir kukla!
Adrian Kohler’la Basil Jones’un Handspring Puppet şirketinin hazırladığı ve sahnede izleyicileri büyüleyen atların tek özellikleri sadece görünümleri ilgili değil. Sahnedeki atlar hareket edişleri, duygusal tepkileri ve duruşlarıyla gerçek atlardan pek farklı değiller. Kısa sürede Albert’in olduğu gibi seyircilerin de kalbini kazanan Joey, genç adamın babasının ani bir kararıyla İngiliz ordusuna satılıyor.
935 BİN AT DÖNEMEDİ
Kitabın yazarı ve oyunun yaratıcılarını etkileyen ve altını çizmek istedikleri adaletsizlik, I. Dünya Savaşı’nda kurban edilen atlarla ilgili. İngiltere’den savaş için Fransa’ya gönderilen 1 milyon attan sadece 65 bin tanesi savaştan yara almadan çıkmayı başarabilmiş. Sahnede telli dikenlere, makineli tüfeklere ve tanklara kurban edilen atlar seyircileri derinden etkiliyor.
‘War Horse’ bu yıl En İyi Oyun dalı dahil olmak üzere tam 5 dalda Tony ödülüne layık görüldü ama oyun  Broadway’de yılın en kışkırtıcı, en derin, en önemli, en iyi oyunu değil. Sahnedeki 35 oyuncu ve özellikle Seth Numrich’le Peter Hermann başarılılar ve canlandırdıkları karakterler olabildiğince inandırıcı. Oysa sık sık kullanılan ve bitmek bilmeyen İngiliz folk şarkılarıyla savaşın şiddetini anlatabilmek için kullanılan görsel ve ses efektlerinin biraz ‘fazla’ olduğunu kabul etmek gerekir. Bir çocuk kitabından sahneye uyarlanan ‘War Horse’ gösterisi  fazlalıklarına (ya da eksikliklerine) rağmen sadece sahnedeki kuklaları ve o muhteşem atları yakından seyredebilmek için de olsa görülmeye değer.
SPIELBERG YÖNETİYOR
David Thewlis, Emily Watson, Peter Mullan ve Benedict Cumberbatch’ın oynadıkları yeni filme gelince... Filmin başrolü için fotoğrafta gördüğünüz genç oyuncu Jeremy Irvine’ı seçen yönetmenin Steven Spielberg, filmin adının ise ‘War Horse’ olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? ‘War Horse’ Amerika’da 28 Aralık’ta gösterime girecek ama filmde Spielberg kuklalar yerine gerçek atları kullanıyor... Tek bir film insanların hayvanlara daha iyi, daha çok sevgiyle yaklaşmasını sağlayabilir mi bilmiyorum, ama kuklaları kullanmadan filmini çeken Steven Spielberg’ün izleyicileri hem ağlatacağını, hem de önemli ödülleri kazanacağını kestirmek hiç de zor değil...

Haberin Devamı

Kadife, sihir ve suçlularla dolu geceler

Haberin Devamı

Kanadalı-Amerikalı müzisyen Rufus Wainwright Pop müziğinde olduğu kadar Klasik müzikte de iddialı olduğunu göstermeye devam ediyor. Bu yaz 18 Temmuz-23 Temmuz arasında 5 gece Londra’da Royal Opera House’ta ‘House of Rufus’ adı altında 5 gece sahneye çıkacak olan Rufus’a kızkardeşi Martha’yla babası Loudon Wainwright III’de eşlik edecek. Royal Opera House’da son gece  genç müzisyenin operası ‘Prima Donna’nın konser versiyonu sunulacak. Royal Opera House, Rufus’la geçirilecek 5 geceyi ‘House of Rufus: Kadife, Sihir ve Suçlulukla Dolu 5 Gece’ sözleriyle tanıtıyor.

Halle Barry yerine Angela Bassett

3 Nisan 1968. Memphis’te Lorraine Motel’indeyiz. Dışarıda müthiş bir fırtına var. ‘I’ve Been to the Mountaintop’ isimli efsanevi konuşmasını yapan Dr. Martin Luther King bitkin bir halde odasına çekiliyor ve oda servisini çağırıyor. Esrarengiz bir kadın istediklerini getiriyor ve bir gün sonra suikaste uğrayacak olan King geçmişiyle hesaplaşmaya başlıyor. Katori Hall’un gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı ve İngiltere’de 2010 yılının En İyi Oyunu dalında Olivier ödülünü kazanan oyunu ‘The Mountaintop’ 22 Eylül tarihinden itibaren Broadway’de sahnelenmeye başlayacak. Daha önce bu sayfada oyunun başrollerini Samuel L. Jackson’la Halle Berry’nin paylaşacağını yazmıştım. Oysa bu hafta oyunun prodüktörleri Berry yerine usta oyuncu Angela Bassett’in başrolde oynayacağını açıkladılar. 52 yaşındaki Bassett tiyatro sahnesine çıkmayı düşünmediği bir zamanda genç ve yetenekli bir yazarın eserinden duyduğu heyecanla bu rolü kabul ettiğini söyledi.

Haberin Devamı

Yaşayan Amerikan sanatı

Sanatçılar için belki de kabul edilmesi en güç noktalardan biri yaşadıkları süre içerisinde hak ettikleri ilgiyi görmüyor olmalarıdır. 1939 doğumlu Amerikalı video sanatçısı, heykeltıraş Richard Serra ise şanslı sanatçılardan. Modern sanatın önemli isimlerinden Serra’nın çizimleri 28 Ağustos tarihine kadar New York’ta Metropolitan Müzesi’nde sergileniyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!