Memleketin okumuş yazmış kadınları tutucu, umutsuz vaka erkekleri bencil ve hoyrat

Güncelleme Tarihi:

Memleketin okumuş yazmış kadınları tutucu, umutsuz vaka erkekleri bencil ve hoyrat
Oluşturulma Tarihi: Aralık 06, 2003 00:00

Hürriyet Gazetesi editörlerinden, ÅŸair Sefa Kaplan’ın beÅŸinci ÅŸiir kitabı Mecûsi Åžiirleri AltıkırkbeÅŸ Yayınları'ndan çıktı. Yanında bir de hediyesi var: Ä°lk öykü kitabı, OÄŸlak Yayınları'ndan Öyküler Seni Söyler. Bunca yıldır dergi ve gazetelere haber ve ÅŸiir derken, neden bir öykü kitabı derseniz... Nasıl, her öykü ve roman yazarının içinde gizli kalmış bir ÅŸair varsa, ÅŸairlerin ruhlarının kıyısında köşesinde de, kendilerini düzyazıya yakın tutma benzeri bir çaba olduÄŸundan muhtemelen. En azından Kaplan için öyle. Çünkü o ÅŸiir yazarken düzyazıyla iliÅŸkisini hiç kesmedi. Öykünün ÅŸiire hayli yakın olduÄŸunu da unutmamak gerektiÄŸini düşünüyor. Sefa Kaplan, öykü ve ÅŸiirleriyle ilgili sorularımızı cevapladı...Öykülerinizin çoÄŸu, ‘‘yalnızlık ömürboyu’’ duygusuna, karamsar entelektüel hesaplaÅŸmalara, intihara, nihilizme yakın. Bazıları açıkça nostaljik. Biraz geçmiÅŸte kalmış bir edebi tarz mı desek...- Bugün, bütün o Türk usulü postmodern çabalara raÄŸmen, klasik anlatım tarzı yerli yerinde duruyor. Reklamlarla ayakta tutulan o kadar metin, aradan üç ay geçince unutuluyor ve Fethi Naci'nin dediÄŸi gibi, adam gibi roman okumak isteyenler gidip Ahmet Hamdi Tanpınar okuyorsa, nasıl geçmiÅŸte kalmış bir edebi tarzdan söz edilebilir? Bu ülkede yetiÅŸen ve bu ülkede yetiÅŸtiÄŸi için de sürekli iki arada bir derede kalan insanların, nihilizmden baÅŸka bir sığınak bulabileceklerini sanmıyorum ben. Nihilizm, insanın sürekli beynine batan binlerce cam kırığıyla birlikte dolaÅŸmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.Ä°LÄ°ÅžKÄ°YÄ° BELÄ°RLEYEN KADINKadınlar Cumhuriyeti adlı öykünüzde, dünyanın en sert, en antidemokratik Anayasa'sının kadınların ülkesinde olduÄŸunu, kültürlerinin kan koktuÄŸunu söylüyorsunuz. Dünyanın bütün diktatörlerinin erkek olduÄŸunu çok iyi bilen kadınları kızdırmayacak mı bu iddianız?- Sözü edilen antidemokratlık, iliÅŸkilerle ilgili bir belirleme. Bu nedenle birilerini kızdırması önemli deÄŸil. Önemli olan, kadınla erkek arasındaki doÄŸru dürüst bir iliÅŸki yaÅŸanamayışı. Bunun tek suçlusu kadınlar deÄŸil elbette ama buradan yani erkek cephesinden bakınca ister istemez öyle görünüyor. Ayrıca, medyadaki ‘‘aÅŸk yazarları’’nın iddialarının aksine, iliÅŸkileri belirleyen kadınlardır. Kadınların iliÅŸkileri belirlerken takındıkları tutum da, ait oldukları kültürün bir ürünü doÄŸal olarak. Ne yazık ki, bu önemli oranda erkek kültürü. Kadınlar erkek kültürünün bir parçası olmaktan, o kültürü benimsemekten tuhaf bir haz alıyorlar. Kullandıkları dil, tamamiyle ‘‘erkek egemen’’ diye karşı çıktıkları kültürün dili. Bir kadının, diÄŸer kadını aÅŸağılarken aklına gelen ilk kelimenin ‘‘o...’’ olması bile bunun somut bir göstergesi deÄŸil mi?Genelde iliÅŸkileri kadınların belirlediÄŸinden emin misiniz; yani iliÅŸkiler aÅŸk yazarlarının yaÅŸadıklarından mı ibaret sadece? - Ä°kili iliÅŸkilerde seçen kadındır ve seçenin belirleyici olması doÄŸaldır. Bir kadından pek çok kiÅŸi hoÅŸlanır ama kadının da hoÅŸlandığıdır talihli olan. O, kadın tarafından seçilmiÅŸtir çünkü. ‘‘AÅŸk yazarları’’ ise aksini iddia ediyor. Eh, bu da doÄŸal, çünkü görüldüğü kadarıyla, yaÅŸadıklarını deÄŸil, yaÅŸamayı umduklarını yazıyorlar. YaÅŸayabilen sakindir, bağırıp çağırmaz. Oturur, adam gibi yaÅŸar yaÅŸadığını. Ä°ÅŸlerin yolunda gitmediÄŸini sezen kiÅŸi feryat eder. Benim de yaptığım bu zaten. Bu anlamda, aÅŸk yazarlarından da, benden de öğrenilebilecek bir ÅŸey yok...Aynı öyküde, kadınlar güzel ülkelerini ve farklı dillerini, erkeklerden gizli bir hazine gibi saklıyor; erkekler de meraktan ölüyor, mahvoluyor. Gerçekte erkeklerin kadının dilini, dünyasını sahiden, samimiyetle merak ettiÄŸinden, öğrenmeye çalıştığından emin misiniz? Bu öyküyü yazarken eliniz vicdanınızda mıydı yani?- DiÄŸer erkekler adına konuÅŸamam ama ben sevdiÄŸim insanın dilini öğrenebilmek için her zaman çaba sarf etmiÅŸimdir. Ne var ki, bizim kadınlarımız kendilerini gizler sürekli. Herkes bundan memnunsa ÅŸikáyet etmeyelim. Åžikáyet ediyorsak, deÄŸiÅŸtirelim. Siz ‘‘önce bedenlerimiz tanışsın, yani seviÅŸelim, akıl-fikir sonra gelsin, akılla fikirle seviÅŸilmiyor ki’’ diyorsunuz. Kadınlarsa, ‘‘bedenlerimizi kullandırmayız, gelirsek aklımızla fikrimizle geliriz’’ diyen ‘‘tutucu’’ bir topluluk. Olayın özeti bu mu yani? - Bu sadece benim fikrim. Ama, bizim memleketin okumuÅŸ yazmış kadınlarının hayli tutucu olduÄŸunu inkár edecek deÄŸilsiniz herhalde. Ãœstelik, bu tutuculuktan kurtulmak yerine, giderek erkekleÅŸerek, erkek kültürünün bir parçası haline gelerek eÅŸitlik saÄŸlayacaklarını umuyorlar. Bu nedenle, giderek seviÅŸmeyi bile beceremeyen mutsuz kadınlar ülkesi oluyor Türkiye.GÄ°DÄ°N KAKTÃœS'E BAKINYine ‘‘hırsız’’da pek suç bulmayan bir dayanışma örneÄŸi! Acaba erkekler sevmeyi doÄŸru dürüst beceremedikleri için istedikleri gibi seviÅŸecek kadın bulamıyor olamazlar mı?- Ama ben erkeklerin sözcüsü deÄŸilim ki. Ben Sefa Kaplan olarak konuÅŸuyorum. KiÅŸisel düşüncemi soruyorsanız, bu ülkenin okumuÅŸ-yazmış erkekleri tam manasıyla umutsuz vaka zaten. Bu kadar tatminsiz, bu kadar bencil, bu kadar hoyrat, bu kadar kompleks sahibi erkeÄŸi baÅŸka bir yerde bulamazsınız. Ama kadınlar da farklı deÄŸil ne yazık ki. Gidin Kaktüs'e veya buna benzer yerlere bakın, ne demek istediÄŸimi somut olarak görebilirsiniz. Ama aÅŸk var deÄŸil mi? - Allaha şükür ki var. Ana rahminden yola çıkıp mezarın rahmine yürüdüğümüz süreçte, hakikaten kıymet ifade eden tek ÅŸey aÅŸktır benim için. Ancak, her zaman bir bağış olan aÅŸk çaba ister, emek ister, Cemal Süreya'nın dediÄŸi gibi, ‘‘bakım ister.’’ İçinde yaÅŸadığımız dönemde, insanlar sabır kelimesini sözlüklerden sildiÄŸi için kimselerin aÅŸka ayıracak vakti yok ne yazık ki. Bu kitapla birlikte, beÅŸinci ÅŸiir kitabınız da yayımlandı. Onunla ilgili neler söyleyeceksiniz?- Öykü ve ÅŸiir kitabının eÅŸ zamanlı olarak çıkmasını özellikle istedim. Çünkü, ikisi bir arada okunduÄŸunda, bazı ÅŸiirlerin bazı öyküleri, bazı öykülerin de bazı ÅŸiirleri bütünlediÄŸi görülecektir. Mecusi Åžiirleri, benim ÅŸiir tarihimde bir baÅŸka kırılma noktasına tekabül ediyor. Evet, içinde bana áşiná okurların çok iyi bildiÄŸi, söz geliÅŸi tasavvufa iliÅŸkin bölümler var. Öte yandan, hayli yadırganacak ÅŸiirler de mevcut. Söz geliÅŸi ensesti konu edinen ÅŸiirler de var. Sanırım bunlar sondan bir önceki kitaplarım benim. Son olarak, ‘‘Ebrû’’ eksenli bir ÅŸiir ve öykü kitabı yayımlayarak kapatmak istiyorum defteri.Sefa Kaplan (1956), Ankara Gazi EÄŸitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nü bitirdi. Ä°stanbul Ãœniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü'nü son sınıfta bıraktı. Yedi yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 1984'te gazeteciliÄŸe baÅŸladı. Sürgün Sevdaları, Ä°nsan Bir Yalnızlıktır, Seferberlik Åžiirleri, Disconnectus Erectus- 2 + 1, Londra Åžiirleri adlı ÅŸiir kitapları, Tarih Tereddütten Ä°barettir, Kemal DerviÅŸ-Bir ‘‘Kurtarıcı’’ Öyküsü ve DerviÅŸ'in Siyaseti Siyasetin DerviÅŸ'i adlı üç gazeteci kitapları bulunuyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!