Öznur KAYMAK
Oluşturulma Tarihi: Ocak 07, 2006 00:00
Dekoratör ve tasarımcı Halide Didem, dekore ettiği villa, otel ve restoranlar için tasarladığı eşyaları ve dekoratif objeleri satmak için açmış Çukurcuma’daki Halide D isimli mağazasını. Burada kendi tasarımlarına ek olarak, başka Türk tasarımcıların işlerine de yer veriyor. Halide Didem, dekorasyondaki tarzını süslü ve karışık olarak tanımlıyor. Ona göre, trendler çok hızlı değişse de, evin bir kimliği olmalı ve bu değişmemeli.
Halide Didem 14 yıldır evleri, tarihi binaları, otel ve restoran gibi büyük mekanları dekore ediyor. Dekorasyonunu yaptığı her mekan için mutlaka özel bir masa, sehpa, aydınlatma gibi bir eşya tasarlıyor. Boğaziçi Üniversitesi İş İdaresi Bölümü’nü bitiren Didem, amatör olarak başladığı dekoratörlük işlerini, çalışmalarının çok beğenilmesi üzerine ilerletmiş. Dekoratörlüğün yanında tasarımcı kimliğini de göstermek ve tasarımlarını satmak için beş yıl önce Halide D tasarım dükkanını açmış.
Halide Didem’in ilk önce Nişantaşı’nda bulunan dükkanı, şimdi Çukurcuma’da hizmet veriyor. Dükkanda Halide Didem’in kaleminden çıkma sehpa, masa, koltuk gibi ev eşyaları ve çeşitli yerli tasarımcıların dekorasyon objeleri satılıyor. Halide Didem’in aydınlatma, masa, sehpa, vazo, bardak, tepsi gibi çeşitli tasarımları yakında sadece bu dükkanda değil, ünlü dekorasyon mağazaları ve yurtdışında da satılacak.
KLASİK VE MODERNİ BİRLİKTE KULLANIN
Çoğunlukla ev dekorasyonu yapan Halide Didem, İstanbul Levent’teki Mövenpick Oteli gibi büyük projeleri de gerçekleştirmiş. Ama onun asıl favorisi, tarihi köşk ve yalıları dekore etmek. "İstanbul’daki tarihi binaları dekore etmek beni çok mutlu ediyor. Karakteri olan binalar üzerinde oynamak çok güzel. Çünkü bu mekanların geçmişte taşıdığı ruhu bugüne taşıyor ve buna uygun yeni düzenlemeler yapabiliyorum" diye anlatıyor. Çok eski olmayan, örneğin 80’lerde yapılmış bir binada çalışmayı da seviyor. Buraya ait orijinal özellikleri temel alıp, şu ana uygun yorumlar katmaktan ve ortaya çıkanı görmekten keyif alıyor.
Dekore ettiği mekanlarda ağırlıklı olarak eklektik tarzı benimsemiş. Farklı tarzları harmanlıyor ve güzel olan her objeyi, her tarzı bir arada kullanabileceğini söylüyor. Didem’e göre, evimize kendi kimliğini kazandırmak için, zıtlıkları harmanlamaktan çekinmemek gerekiyor. Modern mimariye sahip bir mekanda, antika veya klasik mobilyalar, kitsch bir obje, modern bir heykeli bir araya getirerek bir uyum yakalayabilirsiniz.
İŞE YARASIN AMA GÜZEL DE OLSUN
Halide Didem, klasik malzemeleri yeni şekillere sokarak dekorasyon objeleri yaratıyor. Bugünlerdeki gözdeleri, eski hamamlarda kullanılan kurnalardan yola çıkarak tasarladığı modern yorumlu mermer lavabolar. Mermer dışında, kompozit reçine denilen malzemeye, farklı şekil ve yüzey dokuları vererek lavabolar da yapıyor. Bu ürünler yurtdışında da satılıyor. Bakır, küçük objelerde kullandığı diğer bir malzeme.
"Bazı tasarımcılar işlevselliği ön planda tutar, görünüm ikinci plandadır. Ben böyle değilim. Zaten süslü bir kadın olduğum için tasarımlarımda da estetik önce geliyor. Tasarım işlevini yerine getirmeli ama çok da güzel ve farklı görünmeli" diyor.
MODAYI TAKİP EDEN YOLDAN ÇIKABİLİR
Halide Didem, minimalizmin geçmişte kaldığını düşünüyor. "Şu modadır, şu değildir diye konuşmayı sevmiyorum. Toplumumuzda, tarzı olmayan insanlar ve evler var. Belli akımlar doğrultusunda değişmek ve ne modaysa onu uygulamak zorunda hissediyoruz. Örneğin, doksanların başında antika modaydı. Bu çok komik çünkü antikayı seven her zaman sever ve kullanır. O dönemde, İstanbul’da klasik İngiliz tarzı evler modaydı. Gökdelen gibi apartmanlarda, country tarzı evler görüyorduk. Çiçekli perdeler ve ahşap dolaplar, antikalar kullanılıyordu. Sonra minimalizm moda oldu. O eşyalar atıldı yerine gri duvarlar, camlar, beyaz koltuklar geldi. Yurtdışında insanlar bizim gibi beş yılda bir evlerini değiştirmiyor. Bana göre, evin kendine ait bir çizgisi olmalı. Benim için de bu geçerli. Ne moda diye takip edersem, kendi çizgimden sapabilirim. Elbette insan evinden sıkılabilir. Ama evin sahip olduğu genel tarza uygun, küçük değişiklikler de yapılabilir. Bir evin görünümü modern minimalistten, birden barok’a dönmemeli."
VARAK ÇILGINLIĞI YAŞANIYOR
Minimalizmden sıkıldık. Böyle olunca da, modern barok denilen tarz yükselişe geçti. Süslemeler, oymalar görmek istiyoruz tekrar. Şu anda bir varak çılgınlığı yaşanıyor mesela. Herkes evine oymalı varak mobilyalar, varak aynalar alıyor. Orijinali çok güzeldir ama insanlar moda diye, İtalyan malı plastik varak görünümlü ayna ve aksesuvarlar alıyor. Yine bu tarza uygun, kristal avizeler de çok popüler. Evlerin dışında restoran, kafe ve butiklerde kristal avizeler çok kullanılıyor. Kristal boncuklu perdeler, kristal taşlı objeler çok popüler.
TÜRKLER ZORLANMAYI SEVMİYOR
Türkiye’de tasarımın daha fazla ilgi görmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben dükkanımda sadece yerli tasarımlara yer vererek onları desteklemeye çalıştım. Halide D’de satılan işler biraz avangart ve sanat yönü ağır parçalar. Bu tür tasarımlar bir eve hemen uyum sağlamayabilir. Kullanmakta zorlanılabilir. İşte Türkler bu zorlanmayı sevmiyor. Biz çok kolay değerlendirilebilecek, çok alışılmış objeleri almayı seviyoruz. Türk tasarımında üretim anlamında iyiye bir gidiş var ama kullanım sınırlı.
Yerli tasarım, sadece hilal, püskül ve hattan ibaret olmamalı. Osmanlı ve Anadolu medeniyetlerini yansıtan tasarımlar, aslında doğru bir hamle olarak doğdu. Beş sene önce tasarladığım bir tepsi vardı. Askı denen klasik çay tepsilerinin başka bir yorumuydu. Bakır gibi otantik malzemelerden de farklı modern ürünler tasarladım. Ama şu anda durum başka bir boyuta taşındı, mevcut geleneği değerlendirip, dönüştürmenin dışına çıktı. Bir kültür tüketilmeye başlandı.