Mekánsal tasarımların yanında giysi yapmak fast food gibi kalır

Güncelleme Tarihi:

Mekánsal tasarımların yanında giysi yapmak fast food gibi kalır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2007 00:00

İkisi de mimar, ama Fatoş ve Sancar Ahunbay çifti önce giysi işine el attı, Derishow’u kurdu. Yıl 1982’ydi. Meslekleriyle ilişkili dekorasyon markaları ise tam 16 yıl sonra geldi. Derishow Mimarca hayata geçtiğinde yıl 1998’di. Mimarca, mobilya ve aksesuvar tasarımlarıyla kullanıcılara özgün seçenekler sunmayı hedefliyor. Mobilya, aydınlatma, aksesuvar ve sofra ürünleri sunuyor.

Tasarımlar, Sancar Ahunbay direktörlüğünde, mimar, iç mimar, endüstri tasarımcısı ve plastik sanatçılardan oluşan bir ekip tarafından gerçekleşiyor. Fatoş Ahunbay ise fikirleriyle ürünleri destekliyor. Ahunbay çifti, bir kıyafetin altı ay yeniliğini koruyup indirime girdiğini, bir mimari olayın yüzyıllar sonrasına kalmak üzere tasarlandığını söylüyor. Biz de Mimarca tasarımcılarıyla moda ve dekorasyon ilişkisini, mağaza mimarisinin marka için önemini ve tasarıma bakış açılarını konuştuk.

Mimar olarak, işe neden Mimarca’yla değil de Derishow’la başladınız?

Sancar Ahunbay:
Giysi tasarlamak mantık olarak bir kadından beklenir ama ben üniversite yıllarında istediğim kıyafetleri bulamıyordum. Bu yüzden gömleklerime pensler yapıp, tişörtlerimi boyardım. Pantolon diktiğim bile oldu.

Fatoş Ahunbay: Sancar beni tavlamak için anneme çanta bile yapmıştı. Biz üniversitedeyken boykotlar çok fazlaydı. Eğitime uzun aralar verilirdi. Bu boş zamanları, becerimizi paraya dönüştürmek için fırsat olarak değerlendirdik. Tasarımlarımızı zamanın en iyi mağazalarına gösterdik. Birden, yaşam standardı yüksek kişiler Şile bezi elbiselerimizi giymeye, biz de para kazanmaya başladık.

Moda size Mimarca için finansman sağladı da diyebilir miyiz?

FA:
Hayır. En sevdiğimiz şey hayal etmek ve hayal ettiğimizi üretmek. Moda da hayalimizdi. Giysi tasarımının sonuca çok çabuk varılan bir hikayesi olması bizim için oyunu hızlandırdı. Markalaşma sürecimizde mağazalarımızın önemi de çok fazlaydı. Zaten mekanlarımızı tüketicilerin beğenmesi ve hayatlarına bu çizgiden bir şeyler alma ihtiyaçları Mimarca’nın doğmasını etkiledi.

Mağaza mimarisi ve dekorasyonu bir marka için ne derece önemli?

FA:
Giysi tasarlar gibi mağazalar hazırlıyoruz. Burada önemli olan ürünlerdeki hikayeyi bütüne vardırmak. Bu da mekanın ruhuyla alakalı. İlk çıktığımızdan günden beri bütün mekanlarımızın dili oldu. Bu da bütün düşüncelerimizin ve severek ürettiğimiz şeylerin kabuğunu oluşturdu.

Mağazalarınızın bu kadar sevilmesinde neler etkili oldu?

SA:
Anadolu medeniyetleri bizim çok önemsediğimiz bir temel ve kendimize rehber aldık. Negatiflik diye sunulan her şeyin bu toprağın gücü olduğuna inandık. Yaşadığımız toprağın geçmişini ilerleyen zamana nasıl taşırız, nasıl sunup, yorumlayabiliriz sorularının cevaplarını düşündük. İnsanların mağazaya girdiği zaman bir şeyler hissetmelerini önemsedik.

FA: Bunları son 5-6 yılda moda olduğu için yapmadık. Ruhumuz, kafamız ve algımız böyleydi. Mağazalarımızda her zaman ortak düşüncelere hitap ettik. İnsanlar mekandan bir şeye sahip olarak ayrılmak istemeli. O anı hatırlatmak ve bir anı yaratmak dünyanın neresinde olduğunu küçük detaylarla hissettirmek, önemli. Bağırmadan insanın algılarını yönlendirmek lazım. Sanırım mağazalarda bunu başardığımız için bizi sevdiler.

Mimarca’nın tarzı nedir?

SA:
Tasarımlarımız evrensel doğrularda yerel tatlar taşıyor. Objelerde fonksiyonellik, işlev ve görselliği bir arada kullanıyoruz. Çünkü koltuk yapıyorsak rahat olmalı. Aksi takdirde adını seyirlik koltuk koyarız. Metal en sevdiğim malzemelerden. Objelerde hikaye ve iletişimin olması da çok önemli. Siz duymasanız bile eşyalar bir şeyler söylemeli.

Yeni koleksiyonunuzu biraz anlatır mısınız?

FA:
Mağazadaki güvercinler ve güvercin evleri size biraz tüyo verebilir. Fakat koleksiyon çıkmadan konuşmak istemiyoruz. Şöyle diyebiliriz; yeni koleksiyonda da bizi seçenlerin özgür yaratıcılıklarına özgün seçenekler sunmayı
/images/100/0x0/55eb6cecf018fbb8f8c04744
hedefliyoruz.

Moda ve dekorasyon arasında nasıl bir bağ var?

FA:
Kıyafetlerin ve mobilyaların ürün ömürleri, modaya mahkumiyetleri süre olarak birbirinden farklı. Değişiklik ihtiyacını insanlar mekanlarında da hisseder. Yalnız biz moda editörünün söylediklerine göre kırmızı bardak yerine sarı alınmasına karşıyız. Tabii moda da mekansal ürünlerden etkilenebiliyor. İnsanlar yer minderlerinde yayılmayı tercih ettiği zaman rahat oturabilecekleri giysi tasarlamanız gerekiyor.

Ev koleksiyonlarında sezon sıklığı nedir?

SA:
Modada altı ayda bir sezon bitiyor. Mobilyada öyle kurgulu bir düzen yok. Mekansal eşyaların değişkenliği bugünün gelişmesiyle ve hayatın akışıyla orantılı. Objeler politikadan, siyasetten, teknolojiden, müzikten etkilenirler. Ama insanın kıyafetini değiştirmesi yaşadığı mekanları değiştirmesinden çok daha kolay.

Moda tasarımları Mimarca’daki ürünlere ilham veriyor mu?

SA:
Bazen bir kıyafetin düğmesinden yaşam konsepti çıkabilir. Giysideki dikiş tekniği size mobilyada bir teknik oluşturur. Mimarca’da dört kişilik bir tasarım ekibimiz var. Bazen ilham almak için moda fuarlarına bile giderler.

Peki kıyafet tasarlamak mı yoksa ev için obje tasarlamak mı daha zor ve yorucu?

FA:
Kıyafet tasarlamak çok çarşafa dolanmış bir iş. Moda tasarımında son 10 yılda yaşanan sunum kargaşası henüz mobilyada yok. Tasarlanma ve üretim süreleri de çok farklı. Bence mekansal tasarımın yanında giysi tasarımı fast food gibi kalır.

İSTİNYE MAĞAZASI TEKNOLOJİ ZANAAT DOSTLUĞU

İstinye Park’taki mağazamızın konumunu seçmek için pek şansımız olmadı. Aynı çatı altında, görsel bir bütünlük içinde aynı tasarım anlayışının üç markası için üç farklı duygu yaratmayı hedefledik. Alışveriş merkezlerinin içinde kendi özgün şarkınızı söyleyebilmeniz tabii biraz zor. Bu mağazamızı insanları biraraya toplayan günümüz kapalıçarşıları gibi düşündük. İçine porselen güvercinler, ışık girsin diye süzmeler ve ağaç koyduk. Vitrin zemininde oluşturulan kot farklarıyla farklı marka sunumları için platformlar oluşturduk. Giriş, içe çekilerek bir plastik sanatçı tarafından var olan kolon çevresinde geliştirildi. Taşlanmış ağaç dekoru iç ve dış tavana saplanan dalları arasında üçgen bir avlu oluşturdu. Cephede, üzeri ham pirinç mıhlı, karolajlanmış titanyum alaşımlı çinko levha kullanılarak, teknoloji ve zanaat dostluğu yakalandı.

BİZİM EVİN İÇİ BOMBOŞ

Kendi restore ettiğimiz bir evde oturuyoruz. İçi adeta bomboş. Yemek masasında öğrencilik yıllarımızda aldığımız sandalyeler var. Hayatımıza çok zor eşya kabul ederiz. Seçtiğimiz eşya da ruhumuza işler, asla yok olmaz. Evde sevdiğimiz parçalar var. Fakat bütünsellik anlayışı yok. Ruhlara özgürlük var.

BU BİZİM OYUNUMUZ

Bu bizim oyunumuz ve oyuncağımız. Kendimizi genelden soyutlayan insanlarız. Risk almayı severiz. Ticari olarak da başkalarıyla anlaşmamız zor. Çünkü para bizim için bir amaç değil, sonuç. Tasarım işini kendimiz yüklenip yıldızlaşma kısmını kuruma bıraktık. Bu bize özgürlük sağlıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!