Mehmetçik Vakfı’nun Pervari mucizesi

Güncelleme Tarihi:

Mehmetçik Vakfı’nun Pervari mucizesi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2010 00:00

En büyükleri Hamit, köyün fahri imamı. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İlahiyat Bölümü mezunu. Onun küçüğü Durri, bilgisayar programcısı, halen Açık Öğretim Fakültesi’nde iktisat okuyor. Lezgin, rehber öğretmen, atamasını bekliyor. En uzakta, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde okuyan Aydın, edebiyat öğretmeni olacak. Lise son sınıftaki okul birincisi Turan’ın gözü hukukta. Keser ise Açık Öğretim Lisesi ikinci sınıfta. Bütün köye örnek oldular, kızlar okula gidiyor. Onlar, terör şehidi Pervari Doğanköylü Er Ahmet Oran’ın çocukları. Başarılarında sizin de katkınız var. Zira, Mehmetçik Vakfı’nın bursuyla okuyorlar

Aktarmalı uçakla 12 saatlik zorlu yolculuğun ardından girdik Doğanköy’e. Daha güvenli diye toprak yolu tercih etmeyip asfalt yola girince bitmek bilmedi yol. Hamit Oran, “Buzun üstündeki temel” diye tarif ediyor o yolu. Nasıl asfalt olduğunu siz tahmin edin... Bata çıka, onlarca tepeyi geçip, 17.00’de köye girdiğimizde hava çoktan kararmıştı. Türkçe konuşamayan Kumri anne ve evdeki üç kızın hazırladığı yöresel yemekleri yerken başlıyoruz söyleşiye. Evin reisi Hamit Oran anlattıkça boğazımıza diziliyor:
“Aslında beş ay önce çıkan çatışmada beş şehit daha verdiğimiz Sarıyaprak mevkiinin Karadayı mezrasında oturuyorduk. Buraya 10 kilometre uzaklıkta. O tepeye çıktığınızda burası da ayaklarınızın altında. 1987’de ben üç yaşındayken, terör örgütü önce hayvanlarımızı telef etmiş, sonra da köyümüzü yakmış. Köy boşaltıldı. Biz de buraya yerleştik. Ne arazi var, ne hayvan. Koruculuk sistemi başlayınca korucu oldu babam.”

HAYATA 1-0 YENİK BAŞLADIK

Baba Ahmet Oran aslında ailenin en büyük çocuğuyken, nüfus cüzdanlarının toplu alındığı dönemde evin en küçüğü olarak kayıtlara girince, 32 yaşında gidiyor askere. Altı çocuklu ailenin askerdeki son ferdi olarak. Korucuların askerliğini en yakın ilçede yapmalarına olanak sağlayan düzenlemeden yararlanıp Siirt Pervari’de jandarma er oluyor. İki arkadaşıyla birlikte çıktığı devriye aracı mayına denk gelince, arkasında, gözyaşı bugün bile kurumayan genç bir eş ve altı çocuk bırakıyor:
“Yıl 1994. 9-10 yaşlarındayım. ‘Baban şehit oldu’ dediler. Annem, Keser’e bir aylık gebe. Keser Kürtçe ‘hüzün, keder, gam’ demek. Onun için Keser koyduk adını. Bizler hayal meyal hatırlıyoruz babamızı, o hiç görmedi. Kokusunu en çok da ben hissettim (uzun bir sessizlik)... Ağabey, baba yarısı. Hem baba, hem ağabey oldum kardeşlerime. Düşünsenize başta baba yok, hayata 1-0 yenik başlıyorsunuz. Küçüklüğümüzde çok acı gördük (gözleri doluyor ve derin bir nefes alıyor)... Bizi Mehmetçik Vakfı buldu. Bu noktalara gelmemizde en büyük pay onların.”

EŞİM DE BENİM GİBİ YETİM

Bu arada boşları toplamak için eşi giriyor odaya. Eşi ve aynı zamanda halasının kızı Güler’in öyküsü başka bir dram, onu anlatıyor Hamit Oran:“Şırnak’a bağlı Uludere’de oturuyorlardı. Terörün daha yoğun yaşandığı Bestler bölgesi. Bir gece PKK evlerini bastı. Babasını öldüreceklermiş. Sebebi, ‘PKK’ya yardım etmeyin’ dediğine dair bir ihbar... Eve girince ikiye ayrılmış teröristler. Birkaçı babanın ellerini bağlayıp dışarı çıkarmış. Birkaçı da ailenin yanında kalmış. Baba ellerinden kaçmış. Silah sesini duyan içerdekilerse taramışlar anne ve büyük oğulu. Eşim ve kardeşleri başka bir odada olduğu için kurtulmuşlar. Bir gece rüyama girdi halam. Gelip sıkı sıkı sarıldı bana. Gidip hocaya anlattım. Hoca, ‘Arkamda bir emanetim var demek istiyor’ yorumunu yapınca o güne kadar görmediğim Güler ile birleştirdim hayatımı.”
Evin anneden sonra okur yazar olmayan tek ferdi Güler’in sözleri bölgenin diğer acı gerçeklerine işaret ediyor:
“Üvey anne baktı bize. Biz üçü kız, sekiz kardeşiz. Üvey annenin de dördü kız, beş çocuğu var. 13 çocuk... Ben, kardeşlerime baktım, dolayısıyla okuyamadım. Babam beş evli. Annemin üzerine getirmiş üvey annemi. Sonra da üç eşi daha oldu.”
Hamit Oran devam ediyor: “Bu taraflar terörden çok çekmiş. Hem teröristlerden eziyet görmüş hem de fırsat bulup okuyamamış. Şartlar böyleyken eğitimi tamamlamak büyük başarı.”
Hamit Oran bu noktada doğal koşulların zorluğuna da dikkat çekiyor: “Siirt-Pervari arası 92 kilometre. Pervari de buradan iki-iki buçuk saat. Yani bağlı bulunduğumuz vilayete 160 kilometre uzaktayız. Kışın bir buçuk metre kar yağıyor. Oluyor dört-dört buçuk saat... Bu köyde 10-15 gebe kadın sayabilirim hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden. Birkaç yıl önce iki katlı sağlık ocağı yapıldı ama doktor yok. Allahtan öğretmenlerimiz var canla başla çalışan.”


TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KÜRTLERİYİZ

Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtleriyiz. Cumhuriyetimizi, bayrağımızı, vatanımızı, milletimizi seviyoruz. Bu köy 1990 başından bu yana üçü asker (biri babamdı) 36 şehit vermiş, 46 gazisi var (sadece köyde ikamet edenler). Ben ve benim gibi bu acıyı yaşayanların, Habur’dan Cumhurbaşkanı gibi karşılananları görünce içi sızladı. Bunca şehit ve gazinin boşuna mı kanı döküldü?

ÜÇ ODALI EVDE 10 NÜFUS

10 kişilik Oran Ailesi, babanın vefatından sonra yapılan tek katlı taş bir evde barınıyor. Şu an tek gelirleri Mehmetçik Vakfı’nın bursları ve babadan kalan dul-yetim aylığı. Zira 1986 doğumlu (o da iki yaş küçük yazılmış kütüğe) en büyük çocuk Hamit Oran işsiz. Okuduğu iki yıllık ilahiyat bölümünü lisansa tamamlamanın yollarını arayan Hamit Oran, sekiz yıldır köyün fahri imamlığını yapıyor ancak para kazanamıyor. Devletin onlar çocukken verdiği şehit ailesinden birine kamuda çalışma hakkını o dönem amcasının kullandığını belirtirken, ikinci bir hak daha verilmesi için uğraşıyor:
“Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet büyüklerimize yazıyorum. CHP Genel Başkanı geldiğinde de söyledim, ‘Şehitlerinizin geride kalan emanetlerine sahip çıkın’ dedim. Bizim atımız Siirt’e kadar koşuyor, Ankara’ya kadar koşamıyor. Vekillerimiz koltuk sevdasındalar. Seçim yaklaştığında geliyorlar. Şehit çocuklarına kamuda ikinci bir memurluk hakkı verilsin. Bu hak ya eşin ya çocukların; çünkü mağdur olan onlar.” 10 nüfusa, fotoğrafları size ulaştıran yol arkadaşım Levent Kulu ile biz de katılınca geceyi yan yana yataklarda geçiriyoruz.

YOLU BİZ AÇTIK ŞİMDİ 20-25 ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ VAR

Lisesi olmayan köyün 600’e yakın öğrencisi var ve bunların yarıya yakını kız. Kızların okula gitmesinde liseyi ilk okuyanlardan kız kardeşi Durri’nin (Kürtçe isminin anlamı; değerli taş) de etkisi var. Siirt Kız Meslek Lisesi’nde yatılı okuyan Durri, ardından Van Yüzüncü Yıl Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Programcılığı Bölümü’nü bitiriyor. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İktisat Bölümü’nde de lisansına devam ediyor. Lezgin’in (Kürtçe, aceleci) Malatya İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık bölümünü kazandığı yılla birlikte (2006), ilköğretim sonrası üzerlerine çarpı çekilen kızların da dışarıda okuma şansları doğuyor. Hamit Oran mütevazı şekilde söyleniyor: “Şu an 20-25 üniversite öğrencisi var. Yolu biz açtık herhalde!”
/images/100/0x0/55eabc8ef018fbb8f89372db


BEŞ AY ÖNCE BAŞBUĞ VE KILIÇDAROĞLU’NU AĞIRLADI

Siirt Pervari’ye bağlı Doğanköy, beş ay önce teröristlerle askerler arasında çıkan sıcak çatışmada iki asker ile üç korucusunu daha şehit veren köy. Çatışmanın yaşandığı Sarıyaprak Karakolu Mayıs ayında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlamış, Kılıçdaroğlu’na o dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da eşlik etmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yine Orgeneral Başbuğ ile Gediktepe incelemesinin ardından yapılan bu ziyaret siyasette ‘çömeldin- çömelmedin’ tartışmasına neden olmuştu.

BİN 725 ÖĞRENCİYİ OKUTUYOR

TSK Mehmetçik Vakfı, kurulduğu 1982 yılından bu yana askerlik hizmetini yapmak üzere Silahlı Kuvvetlere katılan Mehmetçiklerin (er, onbaşı ve çavuşlar), bu hizmetleri esnasında şehit olmaları veya herhangi bir nedenle hayatlarını kaybetmeleri, gazi ve engelli olmaları halinde kendilerine, eş ve çocuklarına yardım ediyor. Sosyal güvencesi olmayan kimseler için adeta bir sosyal güvenlik kurumu gibi çalışıyor. Vakıf, kurulduğu günden bu yana 15 bin 594 kişiye ölüm, dokuz bin beş kişiye maluliyet, üç bin 581 kişiye bakım yardımında bulundu. Bugün itibariyle üç bin 456 kişiye bakım, bin 725 kişiye öğrenim, dört bin 806 kişiye yılda iki defa olmak üzere nakdi destek sağlıyor. Ayda ortalama dört milyon lira ödeme yapıyor. 1996’da bir şehit ailesine 120 lira nakdi yardım yapılırken, bugün bu yardım miktarı 27 bin 775 liraya çıkarıldı. Birinci derece bir gazi, 1996 yılında dokuz, 2000 yılında 140, 2005 yılında 375 lira maaş alırken, bugün eline ayda 791 lira geçiyor. Şehit veya gazi çocuğu bir üniversite öğrencisinin eline ise bugün itibariyle aylık 514 lira geçiyor. Üniversite öğrencilerinin harçlarını da karşılayan vakıf, yılda bir kez de kitap-kırtasiye masraflarını karşılama amaçlı bir maaş fazla ödeme yapıyor. Vakfın devlet kaynaklı herhangi bir gelir kaynağı yok. En büyük gelir kalemini bağışlar oluşturuyor.

İSMİNİ VE MADALYASINI TORUN TAŞIYOR

1994’de şehit olan Jandarma Er Ahmet Oran’ın ismini ve devlet övünç madalyasını, dedesini sadece fotoğraflardan tanıyan yedi yaşındaki torunu Ahmet taşıyor. Üç yaşındaki Seyfullah şimdilik ailenin en küçük ferdi.
/images/100/0x0/55eabc8ef018fbb8f89372dd


KÖYÜN 22 YAŞINDA BEKAR TEK KIZI

Köydeki ‘kız çocukları okutulmaz’ yargısı, lisede okuyan ilk kız Durri ile kırılıyor. Tüm arkadaşları gelin olan 22 yaşındaki Durri, henüz evlenmeyi düşünmüyor. “Kendime kendi ayaklarım üzerinde duracak bir gelecek kurmadan evlenmem. Bir mesleğim olsun, usta öğretici olayım, ondan sonra bakarım” diyor. Berdelle çok küçük yaşta evlenen annesi Kumri Oran da kızına destek veriyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!