Güncelleme Tarihi:
MeÄŸer Hür Adam'ı bir despot çekmiÅŸ!  Â
Bazı insanlar bir film çekince her ÅŸeyi hallettiÄŸini düşünebilirler.  Â
Bir film çekince yaptığı işin dünya çapında bir iş olduğunu sanabilirler. Çektiği filmin Türkiye'de ilk beşe, dünyada ilk elli film arasına gireceğini hayal edebilirler. Bunda bir şey yok. Olabilir, böyle düşünüp, böyle hayal edebilirler. Ama eğer filmci "benim çektiğim filmi herkes izlemek zorundadır, desteklemek zorundadır"gibi bir tavır içine giriyorsa bu yanlıştır. Böyle tavır "sorunlu" bir tavırdır.
Kanaltürk'te önceki akşam yayınlanan Merkez Siyaset Programı'nda da söyledim; Siz bir film çekersiniz. Bu filmi belli bir kesime çekmezsiniz, herkese çekersiniz!
Siz bir kitap yazarsınız, bu kitabı belli bir kesime yazmazsınız herkese yazarsınız.
Piyasaya çıkar, herkese hitap edersiniz. Çektiğiniz filmi isteyen izler isteyen izlemez. İzleyiciye emri vaki yapıp, benim çektiğim filme gitmek zorundasınız, benim filmimi desteklemek zorundasınız tavrı hastalıklı bir tavırdır.
Kaldı ki filme gereken destek verildi. Ben daha filmi izlemeden, film vizyona girmeden konunun ehemmiyetine binaen "mutlaka iyi bir film olmuştur, izlenmeye değer bir filmdir" diye yazmışım. Daha filmi görmeden desteğimi ifade etmişim. Bu işin altına girmenin başlı başına bir değer ifade ettiğini belirtmiş, bu işi yapanların tebrik edilmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Bu konuda yazdığım "Atatürk ve Bediüzzaman" başlıklı yazım arşivlerdeki yerini almıştır. Filmi izledikten sonra da, aslında çok beğenmememe rağmen, eksik bulduğum noktalar olmasına rağmen, Bediüzzaman gibi üç devrin en itibarlı entelektüeli, din alimi, askeri, fikir adamı olan ve hayatının tek bir saniyesini bile boşa geçirmemiş bir ıstırap ve fikir adamının filmini yapmayı denemenin gerçekten cesaret isteyeceğini, zor bir iş olduğunu, buna rağmen bu işe girmenin cesurca ve fedakârane bir iş olduğunu yazmayı planlıyordum... Ta ki önceki akşam Kanaltürk'te Merkez Siyaset Programı'nda filmi yapan işadamı ile yüz yüze gelinceye kadar. O programda yaşadıklarımdan anladım ki, "Hür Adam filmini bir despot çekmiş."
"Benim filmimi desteklemiyorlar" deyip, "Eyvah Eyvah'a gidiyorlar" gibi anlamsız, kıyas kabul etmez bir konuyu gündeme getirince ben de bu işlerin para için yapılmayacağını, paranın daha sonra geleceğini, oysa insanların sinemaları doldurarak bu filmi izlediklerini söyledim. Daha üç gün oldu, 239 bin insan izlemiş. "Biraz sabır lazım" dedim. Filme koyduğu parayı çıkaramama endişesi içinde gördüğüm yapımcıya "bu tavrının sorunlu olduğunu" söyleyince yerinden kalkıp bana hakaretler etmeye başladı. "Bunlar ne biçim görüş" diye bağırmaya başladı. Mikrofonunu çıkarıp bana doğru fırlattı. Bütün bunlar canlı yayında oldu. Adam kendini kaybetti. Hakaretin küfrün bini bir para. Her şey milletin gözü önünde oldu.
Kimin kime, kimlere, hangi topluluğa, hangi gazeteye, hangi gazetenin okurlarına nasıl hakaret ettiğini herkes gördü.
Bir daha söylüyorum. Kimse bir film çekip bir topluluğa bunu izlemek zorundasınız diye emrivaki yapamaz.
Hiç kimsenin ama hiç kimsenin, allame-i cihan dahi olsa buna hakkı yoktur, olamaz. Bu tavır sorunludur, hastalıklıdır, normal değildir.
Kaldı ki suçlanan kesim destek noktasında elinden gelen her şeyi yapmıştır, yapmaktadır. Bundan sonra yapar mı bilemem! Fakat oldum olası sevmem, küçük dağları ben yarattım modunda halk arasında dolaşanları.
"Sen kimsin...
Kaç paralık adamsın...
Edepsiz...
Özür dile falan filan..."
Başka söze gerek yok gördünüz işte. Hür Adam bir despot tarafından çekilmiş!
Neyse... Aynen iade...