Güncelleme Tarihi:
Yabancılara hoş görünme, küreselleşme, entegrasyon falan derken kantarın topuzunu gene kaçırdık...
Benim öyle yabancı düşmanlığım falan yoktur, kapıları kapatıp Küba’ya bağlayalım, ömrümüzü kendi kendimize propagandayla geçirip resmi ideolojinin çizdiği sınırların içinde ‘usluca’ yaşayalım türünden vizyonsuz bir milliyetçiliğin kurbanı da olmadım hiç bir zaman...Ama bu kadarı da kimseye fazla gelmiyor mu?
Belki ben bu işlerden anlamıyorumdur. Sarışın Meg Ryan geldi diye belki şimdi daha liberal olmuşuzdur...
*
İstanbul’da bir moda haftası yapılıyor, İstanbul Fashion Week...
Organizasyonun onur konuğu ünlü Holywood artisti Meg Ryan,
Basın bülteninin yalancısı gazetelerden öğreniyoruz; hanfendi İstanbul’a sık sık gelmekten mutluluk duyduğunu söylemiş. Moda haftasının da açılışını yapmaktan onur duyduğunu ifade etmiş.
Sonradan anlaşılıyor ki bunlar propagandaymış, meğer Meg Ryan İstanbul’da hiç konuşmamış. Konuşmak bir yana o kadar ürkmüş ki olan bitenden, hemen Türkiye’yi terk etmek istemiş. Her yabancı ünlünün ülkemizi ziyaret ettiğinde olduğu gibi basın mensupları, kadıncağızı görüntüleyebilmek için gene birbirlerinin kafalarını kırmışlar falan...
Meg Ryan da ilgiden bunaldığını söylemiş. Organizasyonun çıkışına giden perdelerin yırtılmasıyla açılan delikten güvenlikleriyle birlikte dışarıya fırlamışlar ve izlemesi planlanan defileyi de teğet geçerek gidiş o gidiş soluğu Paris’te almışlar.
Halbuki daha Kapalıçarşı gezdirilecek,
Devlet adamı – artist farketmeksizin her gelen ünlüye fahiş fiyatlarla ıstakoz kakalamaya çalışan Yenikapı balıkçıları ziyaret edilecek,
Sonunda da kameralar burnunda kebap yerken, kırık bir Türkçe’yle “Şiş-kebap mökemmel, gene Türkiye’ye gelecek ben” türünden samimiyet fukarası monologlara zorlanacaktı.
Belki muhalif eski kulamparacı gazeteci abilerimizden birileri onu ikna edecek, Tekel işçilerine desteğe götürecekti ki, 8000 işçinin arasında Meg Ryan girince izdihamın kralı nasıl oluyor halk görüp izlesin.
Yazık, bu sefer olamadı.
Başta söylediğim kantar meselesi var ya... İşte yine o dersten çaktık. Kadıncağızı ilgiden bunalttık.
İstanbul Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı (kendi kararıymışçasına) açıklama yapmış, “Güvenliği sağlayamadığımızdan dışarı çıkardık.”
Adama sorarlar, iyi de Türkiye’nin dışına mı çıkardınız?
Bir de tabii para meselesi var. Şimdi burada Meg Ryan’ın İstanbul’a getirilmesi için kaç tüyü bitmemiş yetim hakkının heba edildiği hesabına girmeyelim... Niyetimiz bel altı vurmak değil, ‘kafayı’ eleştirmek.
Yoksa çevir harcanan parayı bugünün kurundan TL’ye, böl asgari maaşa, bir emekçimizin bu ücrete kaç ay mesai yaptığını çıkart, kat ortalığı birbirine, ver coşkuyu. O kolay iş... Biz kısa keselim, hatırı sayılır bir mebla işte.
Demem o ki, modernitenin ne olduğunu bilmediğimizi gene cümle aleme gösterdik.
Bir gün Meg Ryan’ı kurtarmayı bırakıp kendimizi kurtarmaya karar verirsek,
Parayı bastırıp Holywood artistini buralara getirmekle ‘Batılı’ ülke olunmadığını,
Kemal Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır medeniyetlerde bir aktrisin gelişinin- olaylı gidişinin gündemin ta göbeğine oturamayacağını anlayacağız.