Medyatik ressamlar pahalı

Güncelleme Tarihi:

Medyatik ressamlar pahalı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 1999 00:00

Haberin Devamı

Yahşi Baraz, resim piyasasını küçük bir çevrenin içinde dönen küçük bir oyun olarak değerlendiriyor

‘‘Bizdeki alıcılar daha çok evine perde seçip ona uygun resim alan insanlar’’ diyen Türkiye'nin ilk galericilerinden Yahşi Baraz'la ‘‘resim piyasasını’’ konuştuk.

Ülkemizde resim alma bilinci ne zaman oluştu?

- Türkiye'de resim piyasası 1975'lerde oluştu. Ben bu tarihte Amerika'dan İstanbul'a gelip ‘‘resim para eder’’ iddiasıyla bir galeri açmaya karar verdim. İdiealisttim, mesleki birikimim vardı. İddialıydım. Oysa o dönemde henüz resmin fiyatı bile yoktu. Bu yüzden önce resim severlere tablo satmaktan çok onlara resim sanatını anlatarak onları koleksiyonculuğa yönlendirmeye çalıştım.

Resim ne zaman yatırım aracı olarak görülmeye başlandı?

- O zamanlar resim para etmiyordu. Dolayısıyla insanlar yatırım yapmak için değil, zevklerini tatmin etmek için resim alıyorlardı. Bugün 100 milyar lira değerindeki bir İbrahim Çallı'nın eseri galeriye geldiğinde, ona daha küçük bir fiyat biçerdim. Alıcı bulabilsin diye. O fiyatta bile zor alıcı bulunuyordu. Bizde resim kültürü batı toplumunun 100 yıl gerisinde. Batıda resim olgusu şöyle işliyor: İnsanlar doyma noktasına gelinceye kadar resimleri önce kendine topluyor, daha sonra ise müzelere bağışlayarak halka veriyor. Bizde öncelikle yeni gelen kuşaklara resmi öğretmek için resim müzelerinin açılması şart. 2000 yıllarında mutlaka avantgarde Türk zenginlerinin çıkacağına, müze açacağına inanıyorum.

MEDYATİK RESSAMLAR PAHALI

Son birkaç yıldır müzayedelerde resim satışlarının arttığını biliyoruz. Galerilerde sergi açmak isteyen yüzlerce ressam ise sıra bekliyor...

- Resim çok alınıp satılıyor olabilir, bir sirkülasyon olduğunu gözlemleyebilirsiniz ama bu yanıltıcı. Çünkü resim de her konuda olduğu gibi yozlaştı. Bu benim görüşüm. Bizim çok arzu ettiğimiz ve idealize ettiğimiz bir şey vardı. Ülkenin önde gelen ressamlarını kataloge etmek. Klasizm, empresyonizm, Cumhuriyet dönemi çağdaş Türk ressamları diye... Kataloge edilemediği için de herkes ‘en iyi ressam benim’ diye çıktı ortaya. Bu tür ressamların ne entellektüel birikimi, ne de yaptığı resim sanat eseri sayılabilir. Bunun ayırımının yapılacağı bir sistemin kurulması gerekiyordu. Eserlerinin müzeye girdiği ressamlar ve giremeyenler diye... Çağdaş resim müzeleri olmadığı için, her ressam ünlüdür varsayımıyla resimlerinin satılmasına yol açıyor. Onlar ilerde çok büyük ayıklamaya tutulacak.

Her yıl küçüklü büyüklü resim galerileri açılıyor ve yeni ressamlar ortaya çıkıyor. Resim fiyatlarına baktığınızda ise mesela aynı boy, aynı döneme ait, aynı başarıya ulaşmış iki ressamın biçtikleri fiyatın birbirinden çok farklı olduğunu görüyoruz. Fiyatlardaki bu dalgalanma neden kaynaklanıyor?

- Çok galeri açılıyor, çok da kapanıyor. Bakın bu iş Avrupa'da nasıl yapılıyor: Ünlü galeriler ressamlarını seçerler. Ve hep o ressamla çalışırlar. O galerici, o ressamın yılda kaç resim yaptığını, kime sattığını, nasıl bir gelişim kaydettiğini takip eder. Bizde ise 60-70 yaşına gelmiş bir ressamın biyografisini incelediğinizde, Türkiye'nin bütün galerilerinde sergi açtığını görüyorsunuz. Bu aslında bir komedi. Adamın nerede durduğu belli değil. Bir başka örnek de basınla samimi olup, basınla kurduğu dostluktan meşhur olan ressamlar. Fiyatlarını bu ilişki bir anda yükseltiyor. Basına bu anlamda büyük görev düşüyor. Çünkü resim alıcısı bilinç olarak düşük düzeyde. Resim sanatını bilmiyor. Ama maalesef sanat tarihçisi de bilmiyor. Sanat yazarları da bu işi bilmiyor. Dünya müzelerini gezmeyen, o müzedeki eserleri görmeden sanat yazarlığı yapılamaz. Bizde sanat yazarlığı çok cüzi bir paraya bir övgü yazısı yazmakla oluyor. Batı ülkelerinde parayla övgü yazısı yazdıramazsınız. Türkiye'de çok vasat bir ressam sansasyonel bir takım hareketlerle ön plana çıkıyor, bir sponsor bulup, bir katalog basıyor, adamın kataloğu resminden daha kaliteli çıkıyor. Ve o resimlerine 10 bin-20 bin dolar istemeye başlıyor. İki, üç kişi onun resmini aldığı zaman resimlerinin para ettiğini zannediyorlar. O resmi geri vermek istediğinde bin dolardan daha az fiyata geri alamıyor. Bir resmi sattıktan sonra ikinci, üçüncü eli çok önemlidir. İyi bir resimse ikinci, üçüncü ellerde de değeri artar.

Resim ülkemizde bir yatırım aracı olarak görülmeye başlandı mı?

- Türkiye'de henüz bir yatırım aracı değil. Enflasyonu çok yüksek bir ülke olduğu için resim ve antika bir yatırım aracı olarak kabul edilmiyor. Enflasyon oranı yüzde 1 olan bir batı ülkesinde ya antika, ya resim, ya da Coca Cola veya General Motors'un hisse senedini satın alırsınız. Resmin Türkiye'de yatırım aracı olması için bir kere milli gelirin kişi başına 10 bin dolara çıkması gerekiyor. Ve her şehirde kültürel aktivite başlaması gerekiyor. Mesela İstanbul'da para eden bir resmin Kastamonu veya Diyarbakır'da da aynı paraya satılması gerekiyor. Oysa resim İstanbul ve biraz da Ankara dışında hiçbir şehirde değer ifade etmiyor. İstanbul'da ufacık bir çevrenin içinde dönen ufacık bir oyun... Ankara'da resim alımı-satımı çok cılız. Ankara'yı izleyici olarak görüyorum. Onların bellemiş olduğu klişe ressamlar var, herkes onları satın alıyor.

Bu küçük oyunu biraz anlatır mısınız?

- Birikim oldukça, insanlarda duyarlılık, rafinelik gelişir. Sanat duyarlılığı üç nesille oluşuyor. Bunun için en az üç nesil, ailenin üniversite mezunu olması gerekiyor. Yani büyük dedenizden bir kültür kalacak, dedeniz alacak, babanıza verecek o da size aktaracak. Bu sistem kurulmazsa birinci elde sanat eseri birşey ifade etmez. Şu an Türkiye'de koleksiyonculuk birinci elde. Yine de bir sirkülasyon var. Ancak bu sirkülasyon 500 kişiyi geçmeyen bir ortamın içinde...Türkiye'de yeni bir burjuva yetişiyor. Genç kuşak evlerine resim satın almaya başladı. Ancak bir yatırım şeklinde değil bir dekorasyon parçası olarak alınıyor. Bir perde alıyor, yanında da bir resim...

FİYATI RESSAM KOYUYOR

Kaç tip resim alıcısı var?

- Bir kısmı belirli imzaları toplar. Çok ünlü ressamların baş yapıtlarını satın almaya çalışır. Türkiye'de birkaç kişiyi geçmez. Kendisi sanat tarihi okumamış, fakat resmi hobi olarak gören insanlar var. Onlar da belirli danışmanlarla çalışıyor, onlar aracılığıyla resim alıyorlar. Bu kişiler piramitin üstündeki insanlar. Bunların dışındaki alıcı profili çok karmaşık. Dekorasyon dergilerini karıştırdığımda çok şık döşenmiş evler görüyorum ama duvarlarda asla resim sayılamayacak resimler asılı. Bunlar dekoratörün bilinçsizce koyduğu bir süs olarak gözünüze çarpıyor.

Resmin fiyatı nasıl oluşuyor?

- Türkiye'de fiyat mekanizmasını ressamlar saptıyor. ‘Benim resmimin fiyatı bu kadardır,’ diyor. Biz de onun doğru olup olmadığını tespit etmeye çalışıyoruz. Genelde ressamlar galeri vasıtasıyla resimlerini satmadıkları için çoğunlukla, bu fiyatların ne derece doğru olduğunu anlayamıyoruz. Oysa batı ülkelerinde her resmin atölye içinde fotoğrafı çekilir. Biri ressamda diğeri galericide kalır. Böylece bir yılda kaç resim yaptığı anlaşılır. Biz anlayamıyoruz. Fiyatlar çok oynak. Fiyatların galericiyle belirlenmesi lazım. Ve fiyatların periyodik zamlarla devam etmesi lazım. Mesela Türkiye'de bu işi en başarılı yapmış sanatçılardan biri Nuri İyem'dir. Çok sembolik zamlar yaparak resimleri için bilinçli bir piyasa oluşturdu. Türkiye'de galericilik mesleğini saygın bir hale getirmek ve onların yönlendirmesiyle fiyat tespiti yapmak şart. Galerici satmış olduğu resmin sorumlusu olmalı! Resmi satmış olduğu kişi ilerde bir ekonomik sıkıntı geçirirse, tekrar galeriye getirebilmeli ve galeri de bu resmi satın alacağını temin etmeli.

Piyasa güven üzerine kurulu

Türkiye'nin önde gelen sanat galerilerinden Nev'in sahibi ve ortağı Haldun Dosdoğlu; ‘‘İnsanlar hangi eseri niçin satın aldıklarını bilsinler diye çok sayıda yayın çıkardık. Böylece yeni nesil koleksiyonerlerin oluşumuna katkıda bulunduğumuzu düşünüyorum. Bu kuşak 40-45 yaşlarında, bir kısmı finans, bir kısmı tekstil sektöründe başarıya ulaşmış genç işadamlarından oluşuyor. Kabaca üç tip resim alıcısı var: Yeni satın aldığı evin dekorasyonunu tamamlamak için resim alanlar, sanatı sadece müzayedelerden izleyenler ve bir de danışmanlarla ya da birkaç galeriyle çalışan alıcılar var. Resim almak tamamen bir güven ilişkisiyle oluşuyor. Bu güven sarsılırsa resim piyasası çöker. Ülkemizde resim piyasasındaki bu etik 1980'lerden sonra oturmaya başladı. Resim piyasasındaki en büyük sorun çağdaş ve modern sanat müzelerinin olmayışı. İkinci sorun ise bu alanla ilgili dergilerin çıkmaması. Sanat gazetelerin kültür sayfalarıyla yetinmek zorunda kalıyor. Türkiye'de 20 tane dekorasyon dergisi çıkıyor, bir tane görsel sanatlar dergisi yok. Buna karşın Türkiye'deki sanat üretimi batı seviyesinin altında değil. Bugünlerde bir başka sıkıntımız, sahte resimler! Piyasada sahte resim dolaşıyor, bunu önlememiz lazım. Resmin sahte olup olmadığını tespit edecek resmi bir ekspertiz kurumu yok! Güvendiğiniz insanlara gösteriyorsunuz. Şimdi yaşayan bazı ressamların eserlerinin taklit edildiği konusunda söylentiler var. Bu çok ciddi bir sorun. 15 yıl sonra bana bu piyasada ne öğrendin diye sorarsanız, iki şeyi çok iyi öğrendim. Resim yapmak çok zor bir şey, iyi resmin alıcısı mutlaka var.

Resimler milli varlığımız

Türkiye'de bilinen 3 bin 700, sadece New York'ta 300 bin ressam yaşıyor

Resim satıp ev alan insanlara rastlamak mümkün günümüzde. Resim piyasası aktörlerinin sayısı üç bini geçmiyor. Bazı galericilerin deyişiyle ressam ne kadar medyatikse, resimleri o kadar para ediyor. Resmin değerini arttıran bir başka faktörse ressamının yaşamıyor olması. Henüz ülkemizde çağdaş resim müzeleri olmadığı için çağdaş eserler için biçilen fiyatların ne derece doğru olduğu bir türlü saptanamıyor. ‘‘Resim Borsası’’ müzayede, galeri ve sanatçı camiası arasında şekilleniyor. Spekülasyon bu işin tadı, tuzu. Birkaç tip alıcı var. Danışmanlarla çalışanlar, sadece belirli imzaları toplayanlar ve ev dekorasyonu için resim seçenler.

Antika uzmanı Raffi Portakal'a göre resim de her sanat eseri gibi bir yatırım aracı.‘‘Ancak yatırım araçlarını kasada kilitlenmekten çıkarıyor güzel sanatlar. Duvarınızı, vitrinlerinizi süslüyor. Bundan güzel bir şey olabilir mi? Hem onu yaşıyorsunuz, hem onu ailenize, yakınlarınıza sunup, kültürle ilgili bağlarınızı sağlamlaştırıyorsunuz. Diğer yandan eğer doğru yatırım yaptıysanız, prestij kazandığınız bu resmi gerektiği zaman satıp, ciddi bir müşgülünüzü giderebiliyorsunuz.’’

‘‘Bu yıl Cezanne'ın bir tablosu Amerika'da 60 milyon dolara satıldı. Bu fiyatın KDV'sinin yüzde 15 olduğunu varsayarsak, 9 milyon dolar eder. Ressamın tek bir eserinin KDV'si Türkiye'deki sanat piyasasının tümünü kapsıyor.’’

RESME VERİLEN PARA KAYBOLMAZ

1972 yılında ilk kez resim almaya başladığında, ilerde hayatının önemli bir parçası haline gelecek bir koleksiyona başladığının farkında değildi. 2 bin liraya aldığı resim onun hayatında yeni bir dönem açtı. Ve resim merakı zamanla tutkuya dönüştü. Mudo mağazalarının sahibi Mustafa Taviloğlu bugün 841 resimden oluşan önemli bir koleksiyona sahip. ‘‘Ben resme çok vakit ayırdım, çok araştırdım, sanatçıları sevdim ve amatör bir heyecanla daha çok tanıdığım sanatçıların resimlerini seçtim’’diyor. ‘

‘Bugün de böyle. 30 yıldır resim alıyorum, artık daha seçiciyim. Biraz daha zor beğenir oldum. Artık eski resimden çok günümüz sanatçılarının eserlerini alıyorum. Ve şuna inanıyorum ki, sanatla ilgilenen herkesin alabileceği bir resim olur. Ben resmi hiçbir zaman yatırım aracı olarak görmedim fakat resme verilen para kaybolmaz!’’

TERCÜMAN KULANIN

‘‘Sanatın dilini bilmiyorsanız arada bir tercüman kullanmak gibi bir danışman da kullanabilirsiniz. Esere her zaman kuşkucu bakmak lazım... Türkiye'de resim biriktirenle koleksiyoner her zaman birbirine karıştırılıyor. Koleksiyonerin bir disiplini, bir tarzı vardır. Ülkemizde koleksiyonerlerin sayısı 200'ü geçmiyor. Evine resim satın alanların sayısı ise 1500'ü bulmuyor. Türkiye'de resim alımını işadamları, sanayiciler ve bankacılar başlattı. 25-30 yıldır bu işin içinde biri olarak alıcıları Türk resmine inandırmaya çalıştım. ‘Alın, bunlar gerçekten ülkemizin yetiştirdiği en önemli sanatkarlar dediğimizde hep bir direnmeyle karşılaştık’. Bize sorulan bu eserlerin yurt dışında da değerli olup olmadığıydı. Oysa bu resimler bizim milli varlığımızdı. Bugün 150-200 bin dolar olan bir Nazmi Ziya’nın eserini 1970'lerde 200-300 dolara sattık. Birkaç faktör Türkiye'de resim alımını hızlandırdı. Bunlardan birisi ünlü insanların eser satın almasıydı. Türkiye'de resmin geçmişi 100 yıl. Dolayısıyla bu bir milli kültür varlığı.''

ALICIYI KÜSTÜRMEMEK LAZIM

Çağdaş Türk resminin basacağı iki temelin olduğunu söylüyor Portakal. ‘‘Klasik dönem Türk resmi ve minyatür sanatı. Çağdaş Türk ressamları bunları yok sayarsa, bulundukları yerden düşerler. Çağdaş ressamların birden bire büyük fiyatlarla ortaya çıkmasını fevkalade yanlış buluyorum.

Mesela akademiyi yeni bitirmiş üç yıllık bir ressamın belirlediği başlangıç fiyatı 4-5 bin dolar. Oysa resim geçmişi olan ülkelerde bile böylesine yüksek fiyatlar henüz yok. Düşünün ki Türk resim tarihinde önemli bir yeri olan Nazmi Ziya'nın eseri 60-70 bin dolar ediyorsa, bugün bazı çağdaş ressamların belirlediği 20 bin dolarları fazla bulurum. Çünkü onların 50 yıl sonra nerede olacağını bilmiyoruz. Ama Nazmi Ziya'nın 50 yıl sonra nerede olacağını görüyoruz. Klasik Türk resmi ilerde daha da değerlenecek. Buna karşılık modern Türk resminin de önü çok açık. Ama bu şansı iyi kullanmak, alıcıyı küstürmemek lazım.’’

Resim alırken dikkat!

Antika uzmanı Raffi Portakal, 19. yüzyıl ortası, 20. yüzyıl klasik dönemini içeren bir resmi satın alırken gözden kaçırılmaması gerekenleri sıralıyor:

Mutlak surette kaliteli eser almak gerek. İyi imzalar, usta ressamların iyi eserleri...

Boyuta dikkat! Çok büyük ya da çok küçük boyutlar handikaptır. Çünkü normal evleri süsleyen eserlerin boyutlarıyla orantılı olarak fiyatları değişmez.

Eserin kondisyonu önemli: Bu tablolar onarılmış mı, çok mu onarılmış, hiç mi onarımı yok, sulu boya mı, yağlı boya mı...Bunlar eserin fiyat dalgalanmasını etkiler. Resim ufak onarım görmüşse değerinden bir şey kaybetmiş sayılmaz. Ama büyük onarım görmüş resim almaktan kaçınmak gerekir.

Eserin konusuna dikkat etmeli; Türkiye'de Peysage denen manzara resimleri daha kıymetli. Bunda da istenilen İstanbul ve Boğaz resimleri. Sonra naturmort ve portre geliyor.

RAKKAMLARLA RESİM DÜNYASI

Türkiye'de ortalama 120 özel sanat galerisi var. Banka galerileriyle birlikte bu sayı 200'ü aşmıyor. Türkiye Sanat galerileri Derneği'ne üye galerilerin sayısı ise 33!

1850'den bu yana Türkiye'de bilinen sanatçı sayısı 3 bin 700.

Oysa bugün sadece New Yok'ta 300 bin ressam yaşıyor.

Rusya'da bu rakam 260 bin.

Paris'te ise 70 bin ressam yaşıyor.

Bu yıl Cezanne'ın bir tablosu Amerika'da 60 milyon dolara satıldı. Bu fiyatın KDV'sinin yüzde 15 olduğu varsayılırsa, 9 milyon dolar eder.

Cezanne'ın tek bir eserinin KDV'si Türkiye'deki resim piyasasının tümünü kapsıyor.

Türkiye'de koleksiyoner sayısı 200'ü geçmiyor.

Evine resim alanların sayısı ise 1500.

Mustafa Taviloğlu Türkiye'nin önemli resim koleksiyonerlerinden. 1972 yılında 2 bin liraya aldığı resimle başladığı koleksiyonu, bu gün 841 resime ulaşmış vaziyette.

Baba dostu sabancı

Birgün babamın dostu olan bir kişi geldi dükkana. Sonra bizi evine çağırdı. Ben evindeki eserleri kabaca fiyatlandırdım. Ona önemli olduğunu zannettiğim bir şey söyledim. Evinde çok güzel eserler vardı ama hiç Türk eseri yoktu. ‘Ne olabilir’ diye sordu. ‘Yazı olabilir, tablo olabilir’ dedim. Birkaç tablosu vardı, ama özgün değildi. Ertesi gün beni aradı ve bir daha evine çağırdı. O zamandan beri yani 25 yıldır önemli eserler topluyor. Bu insan Sakıp Sabancı'ydı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!