Güncelleme Tarihi:
HÜRRİYET GAZETECİLİĞİ
Hürriyet Gazeteciliği diye bir kitap hazırlandı. Hürriyet yaptı bunu. Ayrıca bir yazı yapacağım için burada zikretmekle yetineceğim. Emre Kongar Hoca, 13 Kasım tarihli Cumhuriyet’te sağ olsun, bu konuda uzun bir makale yazdı. Hürriyet Gazeteciliği’ni uzun uzun övdü ve dedi ki “Hürriyet markası ekseninde mükemmel bir ‘gazetecilik el kitabı’ yazılmış. İletişim fakültelerinde ders kitabı olarak okutulması gerekir diye düşünüyorum.”
Marifet iltifata tabidir, bir Hürriyetçi olarak ve bu çalışmada katkısı olan herkes adına teşekkür ediyorum.
Bu kitabın bütün yükünü Hürriyet’in editörü Sefa Kaplan taşımıştır.
Emre Hoca hakkaniyet sahibi bir insandır, sonradan iki kelimeyle zikretmediğine üzülür diye ben ekliyorum.
*
ORDU-MİLLET DİYE BUNA DERLER
Cumhuriyet gazetesinin 11 Kasım tarihli manşeti “Yurttaş Ata’sına koştu”
Bir de 7 sütuna bir fotoğraf. (Yukarıda)
Neredeyse herkes üniformalı, önde bir iki sivil onlar da ya vali ya bürokrat, karede tek bir “sivil yurttaş” bile yok.
*
SERDAR TURGUT, İKİSİ BİR ARADA OLAMAZ MI?
Akşam, 10 Kasım
Serdar Turgut, “Bir 10 Kasım hatıram” diye, 10 Kasım’da 9’u 5 geçe, sokakta insanların esas duruşa geçmesiyle alay ediyor.
Geçen sene 10 Kasım’da New York’daymış, gece iyice içmiş, sonra kaldırımda yürürken saatin 02.05 olduğunu, yani Türkiye saatiyle 9’u 5 geçtiğini fark edip esas duruşa geçmiş, bu arada gözlerini de yummuş.
Bir de uyanmış ki, saat 12, karısı Rana beklememiş gitmiş, önünde de 2 dolar 17 sent para birikmiş...
Demek ki, diyor, ayakta uyumak köşe yazarlığından daha iyi para kazandırıyor.
Bence yanlışı var. Bizde hem ayakta uyuyup, hem de bu meslekten iyi para kazananlar da var.
*
KAŞ YAPAYIM DERKEN GÖZÜNÜ OYMUŞ
Sabah’la Günaydın, 10 Kasım
Sabah’ın günlük ilavesi çok güzel bir konuyu manşet yapmış. Hayırsever insanları. Kadıköy Belediyesi’nin Küçükbakkalköy’deki aşevinde gönüllü olarak yemek yapan, her gün on bin yoksulun karnını doyudan on cennetlik kadın. Bir de Üsküdar, Karaköy ve Eminönü’nden yine yirmi cennetlik esnaf. Bu ansanlar da Gönül Kuşağı diye bir dernek kurmuşlar, onlar da ihtiyaç sahiplerine yardım ediyorlarmış. Ancak, üç senedir “reklam olur” diye (bizim örfümüzde adettir ya) hayır işlerini gizli tutuyorlarmış.
Sabah’la Günaydın bu Gönül Kuşağı Derneği’nin (hayırlı) haberine şöyle bir başlık atmış:
Gönül Kuşağı ismine gizlenmiş Robin Hood’lar...
Buna “maksadı aşan söz” derler. Gönül Kuşağı Derneği’ni kuran ve yürüten esnafın, fakire vermek için zengini soyduğunu, yol kesip eşkiyalık yaptığını zannetmem...
*
NERESİ OLAN KONUŞSUN?
Sabah, 10 Kasım
Özelleştirilecek olan Tekel’e beklenenin altında fiyat gelmesi, Ankara’yı karıştırdı, diyor haber.
Başbakan, henüz sonuçlanmayan ihale hakkında konuşan iki bürokrata fena kızmış, “Ağzı olan konuşmasın!” demiş.
Nereleriyle konuşacaklar?
*
REFİK ERDURAN KONUYU İYİ BİLİR
Gözcü, 11 Kasım
Manşet: Babıali’nin çapkın domuzu kim?
Spot: 50 yıllık gazeteci Refik Erduran yeni çıkan kitabında bahsettiği iki çocuk babası olan ve çirkin ilişkileri nedeniyle DOMUZ adını taktığı, çapkınlıklarıyla ünlü gazeteci günün konusu oldu.
Güzel bir kitap olmalı. Refik Erduran 70’inde üvey kızıyla evlenip ikiz çocuk babası olmuştu, bu konuya hâkimdir...
*
DOKUNMAYIN SAHTEKARLARA
Vatan, 13 Kasım
Zülfü Livaneli, köşesinde “Orta zekalılar cenneti” başlıklı yazısından bahsediyor, Türkler’in yapılan bir araştırmayla “orta zekalı” çıktığına seviniyor, çünkü niye dünya çapındaki başarılarının bu kadar “kıskanıldığını” böylece kıskananların geri zekalı oluşuyla izah edebiliyor.
Böyle bir durumdan şikayetçi geniş spektrumlu bir sanatçı olarak, bir de örnek veriyor. Diyor ki:
“Bir Arap şair, Adonis’in Fransız şairlerinden etkilendiğini ispat etmek için bir sayfalık kitap yazmış. Diyeceksin ki ‘Behey sersem adam, ömrünü bu saçmalığa harcayacağına bin sayfalık bir yaratıcı eser bıraksan olmaz mıydı?’ Ama söylesen de anlamaz, çünkü bu kavrayış bir zeka katsayısı meselesi...”
Zülfü Livaneli’nin bu söylediği önce insana makul geliyor, ama düşününce, yok, kazın ayağı öyle değil...
Başkalarının eserlerini çalan, yapmadığını yapmış gibi gösteren, bilmediğini bilir gibidayutturan sahtekarlarla mücadele edecek birileri de lazım bu dünyar. Yoksa meydan bunlara kalır!
*
MİT’İ UYANDIRAN OLMADI MI?
Gazeteler, 12 Kasım
MİT’i de dolandırmışlar. MİT Müsteşarlığı binasının tadilatında 110 kilo demir kullanılmış, 110 ton gösterilmiş.
MİT’in haberi yok, iyi mi!
*
MAZERETİNİZ KABUL EDİLDİ
Hürriyet, 14 Kasım
Fatih Altaylı, 13 Kasım’da THY’nin bir yolcusuna yaptığı bir yanlış muameleyi uzun uzun anlattı, birinci yazı yaptı.
Ertesi gün, bu yazısının sonucunu verdi.
“THY : Hatalıyız, özür dileriz” başlıklı yazının girişi:
“THY’nin bir yolcusuna yaptığı eziyetle ilgili yazıma THY Halkla İlişkiler Daire Başkanı öğle saatlerinde yanıt verdi. Geç yanıt için özür diledi ancak olayı araştırdığını ve bunun için geç kaldığını aktardı.”
Ben de hayret etmiştim, Fatih’in yazısına nasıl olur da öğleye kadar cevap vermezler, diye, neyseki mazeret bildirip, adam gibi özür dilemişler.
*
FIKRA DEĞİL
Milliyet, 14 Kasım
Trabzon’da belediye ekipleri fırınlara baskın düzenlemiş, temizlik ve gramaj denetimi yapılmış.
Ve... bilin bakalım sonuç ne olmuş?
Trabzon’daki fırın denetimlerinde, ekmeklerin ve pidelerin gramajının ... FAZLA olduğu tespit edilmiş!
(Not: Şimdi siz merak edersiniz, “fazla gramaj” suç değilmiş, belki de kanun koyucunun aklına bile gelmemiştir böyle bir ihtimal. Zabıta Müdürü esnafı tebrik etmekle yetinmiş.)
*
MİLLET BÖYLE ŞEYLERE ALIŞIK
Milliyet, 14 Kasım
Almanya’da yapılan Biri Bizi Gözetliyor yarışmasını, bir Türk (İsmail Boro), Alman eşi ve çocukları kazanmışlar.
Yarışma neymiş? Yüz gün boyunca bir eve kapanıp, 1800’lü yılların şartlarında yaşamaları gerekiyormuş. Elektriği, suyu olmayan bir evde, tarımla, hayvancılıkla karınlarını doyurarak, mallarını saatlerce ötedeki bir pazara yürüyerek götürüp satarak...
Böyle bir yarışmayı Almanya’da ancak ... bir Türk ailesi kazanabilirdi.
*
SORSANIZA SORUYU...
Gazeteler, 13-15 Kasım
Che’nin oğlu Camillio Guevara March “Küba Dostluk, Dayanışma ve Kültür Günleri” için Türkiye’ye geldi.
Göğsü barı açık, anti-amerikancı iki slogandan öte söyleyecek lafı bile yok...
Che’nin oğlunun sirk maymunu gibi gezdirilmesi ne kadar acıklı!
Neyse.. Bu Camillio, gazetecilerin suallerine önce kaçamak cevaplar verdi, sonra medyaya terbiyesizlik yapmaya başladı, “Bana ilginç sualler sorulmazsa, cevap vermiyorum” dedi.
Düşündüm, ben olsaydım ne sorardım diye... Kimsenin sormadığını, gazetelerimizin yazmadığını sorardım:
Fidel Castro, yanında gizli servis ajanlarıyla da olsa, senin böyle özgür bir ülkeye gitmene izin verirken, Havana’da kimi rehine olarak tutuyor?
*
HAYDİ ARKADAŞLAR, ANTİ-DEMOKRATİK BİR GAZETE YAPALIM
Yenişafak, 14 kasım
Sürmanşet: “Andıççıların gizli gazete zirvesi”
28 Şubatçı bir grup gazeteci yeni bir gazete çıkarmak için Ankara’da gizli bir toplantı yapmış.
Spot: Dün saat 12:00’de başlayan toplantıda, gazetenin, 28 Şubat döneminde olduğu gibi, demokrasi karşıtı bir politika izlemesi kararlaştırıldı.
Ankara Sheraton’da bir araya gelmişler, “Haydi arkadaşlar, 28 Şubat döneminde olduğu gibi büyük bir andıççı gazete çıkaralım” demişler. Biri sormuş, “Gazetemizin çizgisi ne olacak arkadaşlar?” Diğeri cevap vermiş, “Bence, 28 Şubat döneminde olduğu gibi demokrasi karşıtı bir politikayı savunalım...”
Saçmalamayın...
*
İMAMIN DEDİĞİNİ YAP, DÜŞÜNDÜĞÜNÜ DÜŞÜN
Hürriyet, 16 Kasım
Başbakan Recep Teallül Erdoğan Kıbrıs’a gidecek, gittiğinde Güney Kıbrıs’a sürpriz bir ziyaret yapacak, diye bir haber yaptı Hürriyet.
Başbakan (artık birilerinden fırça mı geldi, hesapları bozuldu diye kızdı mı bilinmez) bu haberi yalanlarken dedi ki:
“Haber tamamiyle yalandır. Benim söylemediğim bir şeyi kimsenin yazmaya hakkı yoktur.”
Buraya kadar amenna, buradan sonra kantarın topuzu kaçtı biraz:
“Benim düşünmediğimi kimsenin düşünmeye hakkı yoktur!”
Pardon?
*
DOĞU PERİNÇEK’E BİRAZ AYIP OLMUŞ
Hürriyet, 15 Kasım
Ertuğrul Özkök, yazı marifetiyle CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a sormuştu: “Cem Uzan’la yaptığınız görüşmeden sonra ‘Aramızda paralellikler var’ dediniz. Nedir bu paralellikler?”
Baykal, Özkök’ü aramış ve demiş ki “Ben kendisiyle bir parti başkanı olarak görüştüm... Bir parti başkanı benden randevu istemişse, ne yapabilirim? İki gün önce Doğu Perinçek de istedi, onunla da görüştüm.”
Yani Baykal demek istiyor ki, “Doğu Perinçek’le BİLE görüştükten sonra, herkesle görüşürüm...”
Bunun adına gaf derler!
*
MİLLİYET ELE GEÇİRMİŞ
Milliyet, 15 Kasım
Birinci sayfadan bir anons: “İşte Ürdün yemini – Milliyet, Cem Uzan’ın vatandaş olmak için Ürdün’e yazdığı mektubu ele geçirdi.”
Ben bu mektubu bir iki ay önce Hürriyet’te okumuştum. Demek ki Hürriyet elinden kaçırmış, Milliyet tekrar ele geçirmiş.
*
UZAKTAN KUMANDA EŞEKLER
Sabah, 15 Kasım
Fas-Cezayir sınırında kaçakçılar yeni bir metod geliştirmiş, nakliyatı “uzaktan kumandalı eşekle” yapıyorlarmış.
Kaçakçılar bu metodu daha yeni geliştirmiş. Bizde “uzaktan kumandalı eşekler” çoktandır var. Sabahçılar bilir!..
*
DOĞAN MEDYA GRUBU İLKELERİNDE BİR SIKINTI OLMUŞ
Milliyet, 11 Kasım
Antalya’daki korkunç hadiseyle ilgili haber. (iki Alman turist kadınla bir Türk öldürüldü.)
Başlık: Vahşet zanlıları yakalandı
Spot: Antalya Manavgat'ta 2 Alman turist ile Türk arkadaşını vahşice öldüren zanlılar gözaltına alındı
Arda Bakan soruyor: “Vahşice öldürdüklerinden” eminseniz, niye “zanlı” diyorsunuz?
Zanlılarsa, niye “vahşice öldüren” diye hüküm veriyorsunuz?
*
AMORTİSİ OLMAYAN CÜMLE
Hürriyet, 9 Kasım
Astrolog Yasemin Boran’ın yazısının başlığı “Davud’un Yıldızı Bugün Parlıyor.”
Hazreti Davud’dan bahsediyor Yasemin ve diyor ki, “Sultan Süleyman'ın oğlu Davud'un Yıldızı olarak bilinen altı köşeli yıldızı oluşturan gezengenler...”
Aylin Belleli’nin dikkatini çekmiş, diyor ki “Hazreti Süleyman (Türkler ona Melik Süleyman da derler) inananlar için bir peygamber, büyük bir hükümdardı. Hiç ‘Sultan Süleyman’ diye bahsedildiğini duymadım. Ayrıca, küçük bir not daha... Hz.Davud, Hz.Süleyman’ın oğlu değil, babasıdır...”
*
İNANMAK KOLAY DEĞİL...
Vakit, 16 Kasım
İstanbul’da iki sinagoga bombalı saldırı haberini veriyor Vakit gazetesi.
Manşet: Yine C-4
Spot: Genellikle faili meçhul saldırı ve suikastlerde kullanılan C-4 adlı plastik patlayıcı dün de 2 sinagoga saldırı için kullanıldı.
Küçük spot: Ölenlerin 5’i Musevi, gerisi Türk.
Birinci sayfadan kullanılan K.Güler imzalı karikatürdeyse, bir uzman bombalı saldırıda parçalanmış ve üzerinde “terör” yazan bir aracı inceliyor ve diyor ki “Bombanın üretim tarihi 1948 şefim!” yani İsrail’in kuruluş yılı...
Ayna adlı köşesinde, Hasan Karakaya da diyor ki, bu saldırı CIA’nın ve MOSSAD’ın eseri olabilir. Nereden mi anlamış? “Saldırı hem de sinagogları hedef aldığı halde, oralarda sadece 4 Musevî’nin ölmüş olması. Tıpkı 11 Eylül saldırısında da sadece 4 Musevî’nin ölmüş olması gibi...”
Bunları Allah’a havale etmekten başka ne yapılabilir?
*
FACİAYA RAĞMEN ROMANTİK
Milliyet, 16 Kasım
Ahmet Tulgar, belki de patlama anında Şişli’de olduğundan, faciayı haber yapmış. Haberinin ilk cümlesi şöyle:
“Şişli, Galata’dan farklı olarak, bombanın tüm etkilerini krokisinin her milimetrekaresinde farklı bir gündelik hayat olarak yaşadı. Cumartesi sabahının mahmur gözleri yatak odalarındayken, banyolardayken, henüz oturma odalarında halılara yalınayak basılırken, anlaşılmaz bir patlama sesi, şangırtılar ve alttan gelen bir sarsıntının korkusuyla açıldı. Saat 09.25 sıralarıydı. Henüz takılmamış saatlere bakıldı...”
Sanatçı ruhlu gazeteci her yerde belli oluyor...