Güncelleme Tarihi:
DEMOKRASİ OTOBÜSÜ
Ayhan Aydemir’in Ankara’da bunlar konuşuluyor köşesindeki bir habere göre (Milliyet, 11 kasım), Recep Taallül Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi, Batılı ülkelerin Hıristiyan Demokrat, liberal ve muhafazakâr partilerinin birliği olan Uluslararası Demokratlar Birliği’ne (EDU) başvurmaya hazırlanıyormuş.
Ve, kural gereği, AKP’nin başvurusuna önce, EDU’nun Türkiye’deki ilk üyesi olan ANAP’ın olur demesi gerekiyormuş.
EDU’ya, benim bildiğim demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak kabul eden ve savunan siyasî partiler üye kabul edilir.
Eğer AKP’yi de alırlarsa, demokrasiyi “gideceği yere kadar bineceği bir araç” olarak görenlere de kapı açılmış olacak...
*
UZAN’IN KÖFTE EKMEK OYLARI
Ali Şen, gazetesinde yazdığı Cem Uzan’a hoş görünmeye devam ediyor:
“Cem Uzan’a verilen inanılmaz oy çoğunluğu (ne demekse) ülkenin batısından geldi... Bu oylarda köfte ekmek yok.”
Demek ki, diğer bölgelerde alınan oylar köfte ekmek sayesinde...
“Genç Parti, ideolojik parti değildi. (Allah için!) Artık kadrolaşmalıdır. Ülkenin siyasî gerçeklerine göre programını yapmalıdır.”
Sadece Lübnanlılar’ın şahsî menfaatlerine göre değil, yani...
“Genç Parti oylarını titiz, seçici, yani en zor seçmenlerden topladı!”
Doğrudur, iki kere çekilmiş yağsız dana kıymasından olmazsa, köfte ekmeğe katiyen oy satmaz bunlar...
*
MANŞETİN YAĞLISI
Sabah’ın 13 Kasım tarihli manşeti, günlerdir yırtındığım Tabasbus’un şahikasıydı.
Manşet : İki cesur adam
Kimmiş bunlar ? Yunan Başbakanı Kostas Simitis ve Recep Tayyip Erdoğan
Ne yapmışlar ? Kıbrıs meselesinde çok cesur bir adım atmışlar
Recep Tayyip Erdoğan ne demiş? (Üstelik daha başlığın altındaki birinci spotta da yazmışlar bu lafı) BM’nin Kıbrıs planını iyi okumadım ama...
Yahu, adam okumadığı bir planın nasıl cesur kahramanı olabilir?
Niyet belli de, bari daha iyi bir bahane bulsanıza...
*
AVRO-TAKİYE
Posta’nın başlığı : Türban imaja kurban (13 kasım)
İtalya’ya, Başbakan Silvio Berlusconi ile görüşmeye giderken, Recep T.Erdoğan yanında türbanlı karısını değil de başı açık bir kadın milletvekilini götürmüş.
Bunun adı nedir biliyor musunuz ? Euro-takiye
Not : Bu arada, medyamız bir sarışın-güzel daha buldu ki, yandık. Zeynep Karahan Uslu diye genç bir hanım.. Artık millete gına getirip kadıncağıza düşman edene kadar, suyunu çıkarırız...
*
BACAK ATMA PROTOKOLÜ
Berlusconi, Tayyip Erdoğan’la görüşmesinde, bacak bacak üstüne atarken Amerikan tarzı “4 tipi” oturuşu tercih etmiş. Çok şık bir oturuş değil.
Erdoğan da hemen aynı şekilde bacak bacak üstüne atınca, özerk TRT’nin yorumu :
“Erdoğan kendinden emin bir tablo çizdi. Berlusconi bacak bacak üstüne atınca, Erdoğan da aynını yapmakta gecikmedi.”
Protokol gereği diye düşündü zahir...
*
YEMİNDEKİ ÜÇ ZOR KELİME
Milletvekillerinden bazıları, 60 kelimelik yemin metnini eksiksiz ve hatasız okumak için kurs görüyormuş. Bu milletvekillerini en çok zorlayan kelimeler laiklik, inkılap ve egemenlikmiş. (Vatan, 11 Kasım 2002)
Malum, laikliğe “lâyıklık”, inkılaba “inkilap” ve egemenliğe de “eğemenlik” diyen çok...
*
ERDOĞAN’IN KIYDIĞI NİKAH TUTMAMIŞ
Tayyip Erdoğan, Murat Birsel’e uğurlu gelmemiş. Uçakta gazetecilerle sohbet eden Erdoğan, Vatan yazarı Murat Birsel’in elini sıkarken, “Bunca yıldır nikâh kıyarım, tek bozulan sizin Tayyibe Hanım’la (Tayyibe Gülek) olan evliliğiniz oldu” esprisini yapmış.’(Milliyet, 14 Kasım 2002)
Sahi, resmî nikahı kıyan belediye başkanı aynı zamanda imamsa, bu çifte nikah yerine geçer mi acaba?
*
REZİL OLMAYALIM DA...
BM’nin Kıbrıs planına Türk basını çok sevindi.
Benim bir iddiam, bir de endişem var.
İddiam şu : aynı köyde doğmuş, yan yana büyümüşken, birbirinin dilini bilir, anasını atasını tanırken anlaşamayan Rumlar ve Türkler, böyle çeyrek asır ayrılık ve düşmanlıktan sonra, birlikte yaşayamaz. On ay biri başkan, on ay öbürü... Yemezler.
Ayrıca, Türk yerleşim birimlerinin içine sokulacak Rum köyleri de (tıpkı Filistin ve İsrail’de olduğu gibi) birer saatli bombadır, bubi tuzağıdır.
Ama tabii Hariciye’miz konuyu benden iyi değerlendirecektir.
Endişeme gelince :
Plan uygulanır da, Rumlar evlerine, köylerine dönerse, yedi düvele rezil oluruz vallahi. Bir Kıbrıs Türkü’nün dediği gibi “Buyursunlar gelsinler! Ne bağları kaldı ne bahçeleri... Evleri bile oturulmaz halde.”