Güncelleme Tarihi:
* ‘KARPUZUN KABUĞU DA, ÇEKİRDEĞİ DE FAYDALI’ diyor haberin başlığı. Bütün meyveler gibi, karpuzun kabuğunun besin değeri yüksekmiş, çekirdekleri de böbreğe iyi geliyormuş. Çekirdekler hadi neyse de, kabuğu nasıl yiyeceğiz? İnek miyiz ulan biz!.. (Arkadaşım İzi’ye hatırladım bir kere daha. Yurttaşlık Hocası Haydar Bey bir Diyarbakır seyahati dönüşü ‘Bir oturuşta koskoca bir karpuzu yedik’ diye anlatırken, İzi boş bulunmuş, saf saf ‘Kabuğunu da mı yediniz hocam?’ demişti de, ‘Karpuz kabuğunu baban yer ulan’ diye kabuk değil ama dayak yemişti! Küçük bir hesapla... 35 sene önceydi!) DB Tercüman, 22 ağustos * ÇİLLERLER’E ‘DÜRÜST DEĞİL’ DEDİRTMEM ARKADAŞ Öteki dünya ile ilişkilerde uzmanlaşan eski batak bankacı ve başbakan kocası Özer Çiller’in doğru beslenme konusunda da behresi vardır. Karısı Tansu Çiller hakkında şöyle demiş: “Bence o (Tansu Çiller) dürüst değil bedenine karşı. Kilolu bir insan. Önce sen bedenine dürüst olmalısın. Bedenine dürüst değilsen ne aklına ne ruhuna dürüst olabilirsin...’ Yoo, o kadar da değil! Ben, Tansu Çiller’e, kocası bile olsa, birinin çıkıp ‘SEN DÜRÜST DEĞİLSİN’ demesine izin vermem! Haşa! Milliyet, 22 ağustos * BUNLAR DA TÜRKİYE’NİN EKONOMİSİNDE SÖZ SAHİBİ İŞ ADAMLARI Vahap (Munyar) yazdı: İstanbul Park yani Formula 1 pisti projesi ilk gündeme geldiğinde, maliyeti 20 milyon dolar olarak hesaplanmış. Sonra bu rakam 60, 80, 100 milyon dolara çıkarılmış. Ve kaça mal olmuş biliyor musunuz? 160 milyona! Eğer çevre yolları da hesaba katarsanız (ki yolsuz olmaz herhalde) 220 milyon dolara... Yani ilk projenin 8 ilâ 11 katına! Peki, bu projeyi ve maliyet hesabını yapan, finanse edenler kimler? İTO (İstanbul Ticaret Odası) ve TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Yani İstanbul’un, Türkiye’nin en büyük iş adamları ve bunların meslek kuruluşları... İnşallah şirketlerinin yatırımlarını da böyle planlamıyorlardır!
“Devlet Tiyatroları'nda 'Uyuyan Bakan'ın oyunu... Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Lemi Bilgin'i görevden almasıyla başlayan karşıçıkım giderek büyüyor. İstanbul DT çalışanları 'Sanatta siyasi müdahaleye hayır!' sloganıyla bugün (pazartesi) saat 16'da AKM önünde toplanıyor..." (YANDA) www.acikgazete.com dan yayın yapan AÇIK GAZETE'dendi...
Hürriyet, 22 ağustos
*
ELEKTRİKLER DAHİL BÜTÜN IŞIKLAR
Hayalet oyunu, başlıklı haberden bir cümle:
Spot: İzmit’in bir köyünde, 140 yıllık hayalet oyunu yine sergilendi. Bulgaristan göçmeni köylülerden bazıları hayalet kılığına girip, evleri dolaşarak halkı korkuttu.
Haber: İzmit’e bağlı Uzuntarla Beldesi’ndeki Dörtyol Köyü’nde, Bulgaristan göçmeni köylüler yaklaşık 140 yıllık bir oyunu her yaz sonu geleneksel olarak canladırıyorlar. Elektrikler dahil köydeki bütün ışıkların kapatıldığı bir gece ...
Hürriyet, 22 ağustos
*
BU KADAR ZORUNDA KALINCA YAPACAK BİR ŞEY YOK!:)
Bir tane de Formula 1 haberinden cümle (bu bir yanlışlık ama çok komik) :
“... Bu nedenle rakiplerinin tur bindirdiği Schumacher, 16’ınca turda yarışı terk etmek zorunda kaldıktan sonra yarışı terk etmek zorunda kaldı.”
Hürriyet, 22 ağustos
*
MUBAREK HABER DEĞİL PSİKOLOJİ DERSİ!
Baldızına tecavüz etti, başlıklı haberin girişi muhteşemdi.
“Sapıklar, ‘baldız baldan tatlıdır’ sözünü yanlış anlayınca, ortaya üzücü, istenmeyen olaylar çıkıyor. Baldızlar, enişteyi ağabey gibi görür. Kendi öz ağabeyine çekindiği için söyleyemediğini eniştesine söyler. Ona derdini anlattığı için, arkadaş gibi görür, yakınlaşır. Bunu anlamayanlar, baldızı için farklı düşüncelere nail (!) olurlar.”
Şok, 23 ağustos
*
SERDAR TURGUT’UN MAAŞINI KESİN!
“Dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Brunei Sultanı yine evlenmiş. Tabii herkesin mutluluğu arayış yöntemi farklı olabiliyor, örneğin benim 20 milyar dolarım olsaydı, New York’a taşınıp gay olmayı tercih ederdim. Ne alakası var derseniz; ben de kadınlar ile mutluluk arasındaki uzlaşmaz çelişkiye dikkat çekerim”. Serdar Turgut
Akşam, 23 ağustos
*
KENAN IŞIK KURTULDU
Kenan Işık Star’ın ana haber bültenini bırakmış.
Son zamanlarad en sevindiğim haberlerden biriydi.
Kenan Işık’ı çok sevdiğim için... Doğrusu o koltukta hiç iyi değildi!
Vatan-34, 24 ağustos
*
VAY BE!
Milliyet’in haberine göre, Büyük Postane’nin önünde toplanan bir grup sendikalı postacı “Çuval çuval taşık, 20 yılda yıprandık” diye slogan attıktan sonra, bir birdiri dağıtmış.
Postacılar yıpranma tazminatı, zam taleplerinin yanısıra ‘Ayrıca postacı kıyafetlerinin de Cemil İpekçi tarafından modernize edilmesini istiyoruz’ diyorlarmış.
Çok sevindim. Gerçekten postacılarımız, bu kadar derdin arasında, ‘Üstümüze efendi gibi bir üniforma istiyoruz, hem de Cemil İpekçi’nin elinden’ diyebiliyorlarsa, bu çok sevindirici bir gelişme!
Milliyet, 24 ağustos
*
BRAVO!
17 ağustosta ‘İngiltürkçe’ başlıklı bir yazıda Toplu Konut İdaresi’nin yeni sitesine Uphill Court adını vermesini eleştirmiştim.
Nihayet bir gazete topa girmiş.
HO Türcüman konuşu manşet yapmış: Türkçe’ye kamusal ihanet
“Yabancı hayranlığı Türkçe’yi unutturuyor. Başbakanlık kurum TOKİ bile projelerini ‘court’, ‘olympia’, ‘residence’ gibi isimlerle pazarlıyor” diyor.
NO Tercüman, 24 ağustos
*
TAKİYE VE DEHŞET!
Aktör Sean Penn İran’a gitti, seçimleri izlemeye.
Lufthansa Havayolları uçağının Tahran’a inişe geçerken yaşananları o anlattı...
9 Haziran’da Frankfurt’tan Lufthansa uçağıyla yola çıktım. Yolcuların yüzde 95’i İranlıydı, birkaç da Avrupalı vardı. Uçak, modern giyimli, tatilden, aile ziyaretinden ya da iş gezisinden dönen kadın ve erkeklerle doluydu. Alkol servisi yapılıyordu. Yolcuların çoğu, iniş yapmadan önce son bir kadeh daha yudumlamanın keyfini yaşıyordu.
Tahran’a yaklaştığımızda kabin görevlileri bir açıklama yaptı: ‘Bayanlar baylar, bu önemli açıklamayı yapmak zorundayız. İran hükümetinin kararı doğrultusunda, tüm kadın ziyaretçilerin başını örtmesi zorunludur. Kendi iyiliğiniz için, inmeden başınızı örtmenizi tavsiye ediyoruz. Teşekkürler.’ Kadınlar, tuvalete akın etmeye başladı. Kısa bir sürede yüzlerce yıllık bir dönüşüm yaşanmıştı. Modern kadınlar gitmiş, baştan aşağıya siyah çarşaflara bürünmüşlerdi, makyajlar silinmişti.’ (Hürriyet, 25 ağustos)
Takiyeyi, ikiyüzlülüğü, Ortaçağ dehşetini düşünebiliyor musunuz!..
*
KESİN ARPASINI...
Şehriban Oğhan’ın haberi nefisti. AKP Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün hayretler içinde anlatmış:
‘Özellikle dağ köylerinde birçok yaşlı seçmen var. Birçok dede yolumuzu kesip ‘Yolu, suyu bırak. Onlar nasıl olsa gelir. Siz asıl dulluk maaşını kaldırın. Dulluk maaşını alan nineler bize gelmiyorlar. Onlar bizi almayınca yakamız kirden kurtulmuyor. Hatta dulluk vergisi koyun ki evlenmeye mecbur kalsınlar’ diye sızlandı. Biz de, ‘Durum böyle biz ne yapalım’ deyip gülüp geçtik. Umutlarını boşa çıkardık. Ninelerin keyfi yerinde. O yaştan sonra ne yapsın kocayı, bir sürü sıkıntı.’
Hürriyet, 25 ağustos
*
TAZMİNATI KİM ÖDEYECEK? diyordu gazete.
Gerçekten de, kim ödeyecek?
Ekrem Pakdemirli, ‘yalancı, dar kafalı’ dediği Süleyman Demirel’e 1996’da 5 milyon TL tazminat ödemeye mahkûm edildi, Pakdemirli tazminatı faiziyle ödedi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitti. Habere göre, AİHM, TC Devleti’ni Pakdemirli’ye 38.000 Avro tezminat ödemeye mahkûm etmiş. Pakdemirli de diyor ki: “Benim ödediğim tazminatı Demirel almıştı. 38 bin avroyu de Devlet’in Demirel’den alması gerekir...”
Sayın Pakdemirli, Demirel’in yediği kaymağın faturasını devlete ve millete ilk ödetmesi mi bu yani?
Vatan, 26 ağustos
*
Güneş manşeti patlattı: TAYYİP ASFALTI
“Mayınlı toprak yollar ödenek bekliyor ama, Erdoğan’ın Bilecik’e giderken kullanacağı 102 km.lik bozuk yol, jet hızıyla asfaltlanıyor!”
Güneş, 26 ağustos
*
MAGANDADAN ŞİKAYET ETMEYİN O ZAMAN
Şehir eşkiyasının biri, yolda kavga ettiği şoförle karısına ... BALTAYLA saldırdı.
Kimliği belirlendi, yakalandı ve ... baltayla yaralananlan şikayetçi olmadığı ve Zagor yeteri karar yaralayalmadığı için, serbest kaldı!
Eee, böyle millet, böyle adalet... şehir magandalarından şikayet etmeyelim bari!
Hürriyet, 26 ağustos
*
... BAKİYESİ UHDESİNDE KALMAK KAYDIYLA ELBET
Gazete ve yazar adı vermeyeceğim, yaygın bir anons:
“Yazarımız ... yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre ara vermiştir.”
Niye “Yazarımız izinde olduğundan...” değil de “Yıllık izninin bir bölümünü kullandığından?”
Kapıyı açık bırakmak için: Yani yıllık iznim bitmedi, bu sene başka izinler de yapabilirim, sonra laga luga etmeyin...
Bir gazete, 27 ağustos
*
ANLAYANA
Diyarbakır Valisi Efkan Ala diyor ki:
“Bizden sürekli gösteri yapma izni isteniyor. Eğer gösteri ihraç edilseydi, Diyarbakır Türkiye’nin en zengin ili olurdu ama maalesef ihraç edemiyoruz...”
Vali Bey, hiciv sanatını kullanarak Diyarbakırlılar’a diyor ki: Karnınız aç, kıçınız açık, sürünüyorsunuz. Bırakın siyaseti, gösteriyi de ÇALIŞIN!
Milliyet, 27 ağustos
*
5 İLDE MAYINLAR TEMİZLENİP ORGANİK TARIM YAPILACAK, diyor başlık.
Geçenlerde Hakkı Devrim de yazdı Radikal’de.
Organik (yani canlı) olmayan tarım nasıl bir tarımdır acaba? Siz hiç ‘inorganik’ mesela ‘mineral tarım’ duydunuz mu?
Sabah, 27 ağustos
*
HAH, BAK BU SEFER OLDU!
Israrla yazdım, ‘kıyak yapmak’ yahut ‘kıyak geçmez’ bir atçılık terimidir, biraz AYIP bir laftır, öyle olur olmaz kullanmayın ... diye.
Hatırlatayım kısaca isterseniz: Aygır, sırtına binerken, cins kısrağı sakatlamasın, yaralamasın diye, görevlilerden biri (aygırın cinsel organını tutup yol göstererek) yardımcı olurmuş. ‘Kıyak’ diye buna derlermiş. Oysa bizim gazeteciler ‘Ayşe, Fatma’ya kıyak’ geçti deyip duruyor...
Ama bu sefer kelime tam yerinde kullanılmıştı.
Mısırlı bir kadın gazeteci ‘İşlerim çok yoğun, kocamla ilgilenemiyorum’ diyerek, adama bir veya iki kuma bulmak için ilanlar vermiş gazetelere.
Takvim bu haberi ‘kocasına kıyak yaptı’ diye verdi. Bu sefer ‘tam yerinde’ kullandı yani!
JTakvim, 27 ağustos
*
MEĞER BİZ YANLIŞ ANLAMIŞIZ...
Nazlı Ilıcak’ın “Muasır medeniyete ulaşmak için...” başlıklı haberinin spotu şöyleydi:
“Tayyip Erdoğan'ın bir zamanlar vurguladığı gibi, "Demokrasi bir araç" Amaç, Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünkü sınırları içinde müreffeh ve huzur dolu bir ortama kavuşması. Bu da katılımla ve farklı kimliklere saygı ile sağlanır. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilme yanlışlığına kapılmaz ve partisi de ikinci bir dönem daha iktidara gelirse, Türkiye, gerçek anlamda "muasır medeniyet" seviyesine ulaşabilir.”
Okuyunca nasıl utandım biliyor musunuz! Ben de, 70 milyon Türk vatandaşı gibi, henüz başbakanlığa aday olmadığı günlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın sarf ettiği “Bizim için demokrasi, amaç için bir araçtır" sözlerini ne kadar da yanlış algılamışım! Meğer adamcağız ‘iktidara gelmek için, İslami yaşam kurallarını empoze etmek için demokrasiyi araç olarak kullanacağız’ demek istemiyormuş, otobüs gibi bineriz-ineriz filan derken. ‘Türkiye’yi Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak için araçtır’ demek istiyormuş.
Nazlı Ilıcak da olmasa bu yanlış bilgiyle yaşayıp gidecektik bak...
Nazlı Hanım’dan ricam, Recep Tayyip Bey’in "Allah'a şükürler olsun, Şeriat'tan yanayım. Kişi hem laik, hem Müslüman olamaz" sözlerinin de, nasıl Türkiye’de laik cumhuriyetin güvencesi olduğunu bize bir anlatıverse...
DB Tercüman, 27 ağustos
*
1400 SENELİK REÇETE TUTMADI
Eskilerden, din, devlet, ilim büyüklerinden feyz almak, onların nasihatlerine kulak vermek iyidir... de, her zaman, her konuda değil.
DBT’nin Huzur İklimi sayfasında 1400 yıllık kahvaltı nasihati diye bir yazı var. Şöyle:
Kahvaltı yapmanın insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu başta anneler ve doktorlar her fırsatta dile getirir. "Sabah aç karna yola çıkılmaz yavrum" "Şu ballı ekmeği at ağzına miden kazınmasın" ve buna benzer onlarca cümleyi hepimiz duymuşuzdur hayatımızda. Fakat insanlığın kahvaltının önemini kavraması hiç de yeni değil. Tam 1400 yıl önce Peygamber Efendimizin yakın dostlarından Ebu Hureyre'nin etrafındaki Müslümanlara verdiği nasihatlerden bazıları sabah yemeğinin ehemmiyetine dikkat çekiyor:
"Ey evladım! Sabah erkenden bir şeyler ye. Erkenden kahvaltı yapmanın dört faydası var:
1. Ağız kokusunu giderir.
2. Su içersen zarar vermez.
3. Bir yere gitsen karnın tok olur.
4. Kimsenin lokmasına bakmazsın.
Ey oğul! Yemeği az ye. Bunun faydası, suyu az içirir, az uyutur. Çok yemek vücuda gevşeklik verir, mideyi yorar, suyu çok içirir."
Bu güzel bir nasihat de, bugün artık doktorlar, beslenme uzmanları insanlara bol bol su içmelerini, hatta sabah kalktıklarında, kahvaltıdan önce, oda hararetinde bir bardak suyu ağır ağır içmelerini tavsiye ediyorlar.
“Kahvaltı etmezsen çok su içersin” yahut “aç karnına su içersen zarar verir” gibi endişeler, suyun çok nadir olduğu, aşırı sıcaklarda hele aç karnına fazla su içmenin sakıncalı olduğu 7.yüzyılın Arabistan çöllerinde kalmış...
DB Tercüman, 27 ağustos