Güncelleme Tarihi:
Vatan, 11 Mayıs
(Iraklı) Esirlere işkence yapan (Amerikalı) askerlerin geçmişi karanlık, diyor haber. İşkence fotoğraflarındaki üç askerin geçmişte yediği haltlar anlatılıyor.
Şu cümle bu haberden: (...) Garner’ın hapishanede uygulanan sorgulama teknikleri arasında mahkumların homoseksüel ilişkiye zorlanmıs, sadomazoştik işkenceler ve hücrede dayak olduğu belirtildi.
Sadoma... Neymiş?
*
ANUT HANUT OLMASIN
DB Tercüman, 11 Mayıs
“Kapalıçarşı batıyor - Esnaf kan ağlıyor” diye bir haber.
Spot: Turizm mevsiminin başlamasına rağmen iş yapamayan Kapalıçarşı esnafı ‘Turistleri kaçıran anutçu ve işportacılar yüzünden batıyoruz’ dedi.
Anut = İnatçı, ayak direyici
Hanut = Turistlerin yaptığı harcamalardan (halı, kuyum vb) alınan acenta ve rehber komisyonu
*
BU ÇAĞRI BENİM KÖŞEM İÇİN DE GEÇERLİ
Sabah, 11 Mayıs
İran’ın dinî lideri Hameney kendi adına bir internet sitesi kurmuş. Ziyaretçilerden önemli bir ricası varmış: Sakın köşemi abdestsiz tıklamayın!
Ben de sizden aynı şeyi rica ediyorum!
*
GÖZE GÖZ...
Vatan, 10 Mayıs
Bizden de beteri var diye rahatlar mısınız, bilmem. AKP Hükümeti’nin muasır medeniyet hedefi olarak gördüğü şer’î ülkelerden Pakistan’ın Pencap Eyaleti’nde, Gaffar adındaki bir adam, kızının yoksul bir köylünün oğluyla ilişkisi olduğunu öğrenince, konuyu köy meclisine götürmüş. İhtiyarlar tartışıp karar vermişler: “Madem ki çiftçinin oğlu senin kızınla ilişkiye girdi, senin de adamın kızı Mümtaz’a ve gelini Mudassan’a tecavüz etmen vaciptir. Böylece hem namusunu temizlersin, hem de intikamını alırsın!”
Yapmış! İki kadına tecavüz etmiş, elbiselerini de almış ki köye çıplak dönsünler...
Bizde de bu aydınlık günler yakındır inşallah!
*
GAZETECİLİK DİLİNE BAK, SÜNGÜYE DAVRAN
Star, 10 Mayıs
Star, mafya babası Alaattin Çakıcı’nın pasaportta fotoğraf hilesi yaparak (güya) polisi nasıl atlattığını ve yurt dışına kaçtığını anlatıyor. Haberin spotu diyor ki:
“Tongaya düşen polisler hakkında soruşturma başlatıldı.”
Tongaya düşmek en bayağı sokak argosudur. “Kerizlenmek, keleğe gelmek” filan demediklerine şükür!..
*
UCUZ KİTABIN KORSANI UCUZ OLUR
Sabah, 10 Mayıs
Tam sayfa bir kitap ilanı. Ahmet Altan’ın son kitabı İçimizde Bir Yer’in reklamı. Kitabın konusundan, içeriğinden, eleştirisinden filan eser yok.
“Rekor baskı: 250.000 adet - Rekor fiyat : 2.950.000 TL - Çünkü okumak herkesin hakkı”
diyor reklam, “normal kitap fiyatına” satan yayıncılara laf sokuşturmak için. Ve ekliyor: “Bu kitabı ülkenin her yanına ulaştırabilmek için, yeni satış noktaları oluşturmak için, hatta bizzat satış noktası olmak için başvurularınızı bekliyoruz... Kitaplarımız Gima, Beğendik, Migros, Carrefour, Canerler, Öğütler, Bildiriciler, Çağdaş Market, Çankaya Market ve tüm kitabevlerinde...”
Ahmet’i görebilsem soracaktım, madem ki maksat süpermarketlerde ucuza satıp sürümden kazanmak, niye Beşiktaş Halk Pazarı’nda, Eminönü’ndeki işportacı tezgahlarında satmıyorsun, diye. Ama yine mafya benden erken davrandı: Sokaklarda açılan tezgahlarda, 2.950.000’lik Ahmet’in korsanı bir milyona çıkmış bile...
Hani bazı meslektaşlarım “kitap pahalı olduğu için korsanı çıkıyor, bırakın bari insanlar bu yolla kitap okusun...” diyordu, yayın evlerini eleştiriyor, mafyayı savunuyordu...
Eee? Hani ucuz satılırsa halkımız korsana tenezzül etmezdi?
Süpermarketlerde pırasa fiyatına satmak da fayda etmedi?
*
ŞUBENİZ VAR MI DEMİŞ, DÜNYA GÜZELLERİ
Milliyet, 10 Mayıs
Dünya tatlısı bir haberdi. Dünya Bankası’nın Türkiye Direktörü, Van’ın Gevaş ilçesini gezmeye gitmiş. 75.Yıl YİBO’da, benim kara gözlü çocuklarım sormuşlar:
- Gevaş’ta şubeniz var mı?
Dünya Bankası ya...
İyi ki Dünya Bankası Direktörü’ne “Sen kaç beygirliksin?” diye sormamışlar...
(Feci bir espriydibenimki, üstelik anlayan da olmadı... Van’da, Ağrı’da traktöre 'dırektör’ derler de.. Özür dilerim!)
*
YAPMAZ, UZANLAR BÖYLE ŞEY YAPMAZ!
Hürriyet, 12 Mayıs
Bu haberi okur okumaz isyan ettim. “Yok artık, bu kadarı da olmaz... Medya savaşları yüzünden karalıyorlar adamı, günahını alıyorlar!” diye...
Neymiş, Cem Uzan askerden kaçmak için sahte belgeyle kendini Suudî Arabistan’da işçi göstermiş, ama o tarihlerde Arabistan’a filan gitmemiş.
Sizin aklınız yattı mı yani? Cem Uzan gibi milliyetçi (!) bir parti başkanı hiç böyle bir şey yapar mı?
Siz şimdiye kadar Uzanlar’ın kanunsuz bir işini gördünüz mü!!!
*
ÖZÜR DİLİYORUM!
Gazeteler, 10 Mayıs
Uzanlar’ın asıl soyadı Üzüm’müş. 40 yıl önce değiştirmişler.
Bir sülalenin hepsi nasıl ‘böyle’ olur, içlerinden bir tane düzgün çıkmaz mı, diye kendi kendime sorar dururdum.
Meğer birbirlerine baka baka kararmışlar!
(Aaa, bana ne oldu yahu bugün, bu da iğrenç bir espri oldu?)
*
BATMAYA DEĞER İNAT
Posta, 13 Mayıs
Posta’nın ekonomi sayfasının manşeti “4.6 milyar dolara patladı” diyor.
“İmam Hatip ve YÖK Yasası tartışmalarının Türk ekonomisine faturası ağır oldu. Hazine, imam hatip tartışmalarının faturasını 6.5 puan daha yüksek borçlanarak ödedi. Faizlerdeki artış 3.6 milyar dolar ek yük getirdi. Doların bir haftada 100 bin lira artması da borcu 1 milyar dolar kabarttı.”
Dolar 1.300.000’lerden 1.542.000’e yükselirken birileri müthiş bir voli vurdu.
Bu arada kimler elindeki doları boşalttı acaba?
Hangi “işadamları” ?
*
İKİMİZİN DE BİR TANE OYU VAR
Posta, 13 Mayıs
Alman heykeltraş Mevlana hayranı imiş. Yıllar önce yumurta şeklinde, bir metre çapında bir sembolik heykel yapmış ve Konya Mevlana Müzesi’ne hadiye etmiş. Mermer, müzenin giriş kapısının yanına koyulmuş.
Ancak geçenlerde bu yumurta şeklindeki mermeri buradan kaldırmak zorunda kalmışlar. Çünkü “Mermer yumurtanın üstüne oturan kadınların çocuğu oluyor” diye bir rivayet yayılmış. Ne kadar uyarsalar, kadınlar gelip gelip yumurtanın üstüne tünüyormuş... sonunda illallah deyip kaldırmışlar oradan...
Demokrasi deyip duruyoruz. Biliyorsunuz ben de ‘sonuna kadar’ demokrasi diyorum ama... Cem Yılmaz’ın söylediği gibi önce ‘eğitim şart’.
Baksanıza “mermerden heykele kıçını süren gebe kalıyormuş” diyen bu kadınların da, benim de birer tane oyumuz var.
Sonra da şaşıyoruz bunlar nasıl iktidar oldu, diye.
(Vallahi seçmen olmak için, eğitim ve vergi ödeme şartını ciddî ciddî düşünür oldum!)
*
GAMRAD MALAD
Şok, 13 Mayıs
Akıl almaz kaza, diyor gazete. Bursa’da karı koca evlerine (kaçak) kat çıkıyorlarmış, 25 kiloluk çimento torbası kadının üstüne düşüp ölümüne sebep olmuş.
1977 senesiydi. Fransa’nın Montpellier şehrinde böyle bir hadise yaşanmıştı. Acıklı bir komediydi!
İki Türk amele, bir derme çatma merdivenle inşaatın üçüncü katına, sırtlarında 25 kiloluk çimento torbalarını çıkarıyorlarmış. Merdiven kaymış, işçilerden biri yere (Allah’tan kum yığınının üstüne) çakılmış, 25 kiloluk çimento torbası da... kafasına!
Diğeri 3.katta kalmış, merdiven düştü ya inemiyor, Fransızcası da yetmiyor, yukarıdan basbas bağırıyormuş:
- Gamrad malam, gamrad malad ! diye garibim. (Camarade= Arkadaş, Malade = Hasta)
Bakmış gelen yok, üçüncü kattan aşağı pat diye atmış kendini...
Allah’tan bizim millet sağlamdır, ikisi de ufak tefek yaralarla atlatmıştı bu hadiseyi...
Ama “Gamrad malad” o dönem Türk öğrencileri arasında bir çeşit “işçi sınıfıyla dayanışma sloganı” haline geldi.
*
NASIL İLLALLAH DEDİRTTİLERSE...
DB Tercüman, 13 Mayıs
Kütahya-Tavşanlı’da bir dedikodu yayılmış, “Matbaacı Abdurrahman Palabıyık’a Sayısal’dan büyük ikramiye çıktı” diye. Konu komşu ve akrabalar artık adamı nasıl bunalttılarsa, dükkanının vitrinine şöyle bir pano yazıp asmış:
“Ezan vakti ekmek çarpsın Sayısal Loto bana çıkmadı.”
*
TÜRKİYE SİZİNLE GURUR DUYUYOR
HO Tercüman, 15 Mayıs
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, AKP’lilerin ‘Millî Görüş gömleğimizi çıkardık’ lafına çatarak “Biz başkaları gibi kendi kişisel geçmişlerini kirli gömlek gibi sıyırıp atanlardan değiliz, biz geçmişimizden onur duyarız” demiş.
Geçmişinizden hiç utanmadığınızı biliyoruz!
*
LAF İYİ DE, SAHİBİ KİM?
Gazeteler, 15 Mayıs
İstanbul Üniversitesi’nin ‘sabıkalı’ rektörü Kemal Alemdaroğlu, YÖK Yasası için “Ortaçağ yasası” benzetmesi yapmış.
Acaba kendi fikri mi, başkasından mı arak?
*
BANA BİRİNİ HATIRLATIYOR AMA...
Hürriyet, 15 Mayıs
28 yaşındaki bir “öğretmen kızı” göbeği açık diye Gaziantep Öğretmenevi’ne alınmamıştı. Ancak aynı tesise, bütün Cumhuriyet Kanunları’nı çiğneyerek, kara çarşaflı bir kadın alınmıştı. Basına yansıyan bu görüntüler, Öğretmenevi Müdürü’nün başını yedi. Hürriyet haberi “Göbeğe direndi, çarşafla gitti” diye verdi.
Tamam, tişörtünün altından göbeği görünüyor, kolları açıkta filan diye bir kadının öğretmenevine alınmaması çağdışı. Buna karşı çıkar, içeri alınmayan kadının hakkını savunuruz sonuna kadar da...
Ben söz konusu hanımın televizyonda kıyafetini, halini ve tavrını gördüm, bir şey bilerek değil, sadece ilk intiba olarak söylüyorum, çok gözüm tutmadı. Fransızlar’ın bir atasözü vardır, ‘İlk intibaa dikkat edin, genelde doğru çıkar!” diye...
Niye, derseniz, cevap veremem...
Bana birini hatırlatıyor ama..
*
ECEL ÇAĞIRMIŞ
DB Tercüman, 16 Mayıs
Galatasaray Lisesi’nin önünde, yüz kadar Fenerli şampiyonluğu kutluyormuş, ellerinde bayraklarla. 29 yaşındaki Murat Emre Ermiş bu gruba sataşmış, Fener aleyhinde atıp tutmuş konuşmuş... Ve ticari bir taksiyle en yakındaki hastaneye nakli gerekmiş tabii ki...
Fener’e laf atınca bıçaklandı, diyor haberin başlığı. Ben olsam “İntihar girişimi” derdim. Eğer bu delikanlı aptal değilse, intihar eğilimli...
*
KEMAN ÇALAN PİYANİST
Milliyet, 15 Mayıs
Güneri Civaoğlu’nun “İngiliz Kemal anısına!” başlıklı yazısının birinci cümlesi şöyle:
“Piyanist torunu Melissa’yla Atatürk’ü andık. Alkışladık!”
Atatürk’ün torunu zannedeceksiniz ama, İngiliz Kemal’in torunuymuş bu “piyanist Melissa.”
Üçüncü cümle: “Sahnede, elinde kemanı, sırtında siyah tuvaleti içinde...”
...
Demek ki torunu da en az dedesi kadar becerikli, kemanıyla piyano çalabildiğine göre!
Not: Öğretmenevine alınmayan genç kadının bana kimi hatırlattığını buldum. Başbakan’ın belalısı bir Nil Demirkazık vardı hani... Ona benziyor hal ve gidişatı!