MEDYADAN : Muhtelif

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Muhtelif
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2003 17:56

YILIN GAZETECİLİK HADİSESİ: “Büyük İskender eşcinsel aşkından ölmüş” haberi üzerine, siz olsanız, KİMDEN görüş alırdınız? - Reklamlar başımızın üstüne, ama b.ku çıkmasın - Diyanet İşleri Başkanı Hükümet’in referansı mıdır – 80 yaşındaki Cumhuriyet’imizi bir kadınla temsil etseydik – Karadenizliler ABD’ye uyum sağlayamıyormuş...

Haberin Devamı

Önce yılın gazetecilik olayı...

Gazetecilikte yaratıcılık önemlidir, herkesin baktığı tarafa bakıp, herkesin görmediğini görmek marifettir. Vatan gazetesi böyle bir “gazetecilik olayına” imza attı. Özetle: Makedonya Kralı Büyük İskender tahmin edildiği gibi eşcinselmiş ve (erkek) sevgilisinin ölümü üzerine, genç yaşta, aşırı ilaç alarak öbür tarafa göçmüş. Böyle bir haber, böyle bir tarihi iddia üzerine, siz gazeteci olsanız, KİMDEN GÖRÜŞ ALIRDINIZ?

Sabredin, hemen sonunu okumayın yazının! Önce size Büyük İskender haberini vereyim ki, Vatan’ın “gazetecilik olayının” azameti daha iyi anlaşılsın.

İSKENDER’İ AŞK ACISI ÖLDÜRMÜŞ

Büyük İskender’in, erkek sevgilisi ölünce hastalandığı, içtiği aşı doz ilaçtan zehirlendiği öne sürüldü.

Birmingham Üniversitesi’nde görevli Dr.Richard Arnum, bazı tarihçilerin eşcinsel olduğunu belirttiği Büyük İskender’in aşk acısı sonucu öldüğünü öne sürdü. Arnum’un iddiası şöyle:

Babası Kral Philip’in
(yani Filip’in) 356 yılında öldürülmesinden sonra (Bir iki önemsiz hatayı düzeltelim: Söz konusu olan 356 tabii ki Milattan Önce olacaktı, unutulmuş, bu bir. Filip 356’da değil 336’da öldürülmüştür, bu iki. Filip 356’da tahta çıkmıştır, bu üç. Zaten İskender de 356 doğumludur, tahta 336’da, yirmi yaşındayken çıkmıştır, bu dört.) Makedon İmparatoru olan İskender, (İmparator değil, kral olmuştur ya, neyse...) Avrupa’nın doğusunu işgal etmeye başladı. (Avrupa’nın Mekadonya’dan daha doğusu neresi olabilir ki?) 12 yılda Anadolu, Suriye ve Mısır’ı aldı. (Zaten bu sayılanlar da Avrupa’da değil, Asya ve Afrika’dadır.)

Bir cümleye bu kadar hatayı nasıl sığdırabilmişler, hayret.

Ama hayır, “Vatan’ın gazetecilik başarısı” burada değil.

Haberin gerisini okuyalım:

Büyük İskender bu dönemde yardımcısı Hepaistion ile aşk yaşıyordu. İmparator (Fatih Terim veya İbrahim Tatlıses’le karıştırılmasın, İskender’den bahsediyoruz.) ... İmparator, Makedonya’ya dönüşte Mezopotamya’da rahatsızlandı. Sıtma olduğu saptanan Büyük İskender, 12 gün boyunca hasta yatarken, sevgilisi bilinmeyen bir nedenden dolayı hayatını kaybetti. Bunun üzerine İskender de tamamen çöktü. Vücut direnci zayıflayan imparator, hastalıktan kurtulmak için, güçlü bir bitkisel ilaç içti. Fakat zehirli olan bitkinin dozunu kaçırınca, 13 Haziran 323’te (MÖ olacak) öldü.

Vatan
’ın Dış Haberler Servisi’nin yaptığı bu muhteşem haber burada bitiyor. Bundan sonrası, artık, Yaşam sayfasının editörünün başarısı.

BİLİN BAKALIM, VATAN GAZETESİ BU KONUDA KİMDEN GÖRÜŞ ALMIŞ?

Cevap, bu yazının en dibinde...


*

PARASINI VERDİK DİYE BİR DE ŞEY YAPIN BARİ

Hürriyet, 18 Ekim

Biliyorum, reklam bizim velinimetimiz, Allah eksik etmesin. Gelmediği zaman neler olur, bilirim. Ama, reklam reklamlığını bilmeli. Haberin kutsallığına zarar vermemeli.

Evlerin dış cephesine kaplanan Pakpen adlı ürünün reklamlarına bu sebeple itirazım var.

18 Ekim tarihli Hürriyet’ten örnek vereyim, eğer dikkatinizi çekmediyse.

3.sayfanın göbeğinde, üç sütuna 21 santim, yani nal gibi kocaman bir “haber” :

Gözleri bantlı bir erkekle bir kadın fotoğrafı, “Aldatılan koca zil takıp oynadı” diyor.

“İstanbul’da TD (38), iş seyahatine çıkan kocasının yokluğunu fırsat bilerek 10 yıllık kocasını aldattı. Komşularca örnek bir aile olarak gösterilen çiftin başına gelenler tüm mahallede şaşkınlık ve heyecan yarattı. Aldatılan eş MD, seyahate çıkmadan önce her şeyin normal olduğunu, ancak eşinin bir süredir yeni bir arayış içine girdiğini ve herşeyin bu kadar kısa sürede gelişmesinin kendisini şaşırttığını ifade etti.”

“Evine döndüğünde gördüğü manzara karşısında adeta çıldıran koca, sokaktan geçenlerin şaşkın bakışları arasında önce zilleri taktı, sonra çıkı çıkı yaptı. Haberin devamı 5.sayfada.”

Beşinci sayfayı açtığınızda Pakpen’in reklamını görüyorsunuz. Meğer, işte kadın, kocasının haberi olmadan dış cepheyi çok ucuza elden geçirttirmiş de...

Ben ki işim bu, ben bile (hurufatın farklı olduğunu fark etmeme, haber metnindeki tuhaflığı sezmeme rağmen) tuzağa düştüm. Üçüncü sayfadaki “haber taklidi yapan ilanın” yanında, görülmesin diye, mümkün olduğu kadar küçük ve enine yazılmış “Bu bir ilandır” notunu da görmedim.

Reklam başımızın üstüne... Ama haberin haysiyetiyle oynamaya ve okuru aldatmaya ... demeyelim de, yanıltmaya başlarsanız, işin sonu kötü gelir.


*

PEK İNANDIRICI GELMEDİ

Milliyet, 18 Ekim

Taha Akyol, dincilerin “irticadan artık vaz geçtiğine” inananlardan.

Modern, akıllı ve akılcı açıklamalarıyla kısa sürede puan toplayan yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’nu kastederek “Takiyeci bir iktidar, din makamını böyle bir isme teslim eder mi?” diye soruyor.

Yani, böyle sözler sarf eden birisinin Diyanet’in başına getirilmiş olmasını, Erdoğan Hükümeti ve AKP’nin “demokratlığının ve değiştiğinin” referansı olarak kabul ediyor.

İnşallah! Bizler de inanmak istiyoruz. Ama bir hatırlatma yapayım Taha Bey’e:

Ahmet Necdet Sezer’i Cumhurbaşkanı seçenler de Ecevit-Bahçeli-Yılmaz koalisyonundan başkası değildi, hem de oy birliğiyle...


*

BİZİM CUMHURİYETİ KİM TEMSİL EDERDİ

Milliyet, 18 Ekim

Fransız Cumhuriyeti, resmî dairelerde “Marianne Heykeli” ile resmedilir, temsil edilir. Marianne, başında Fransız Devrim’inin simgesi olan boneyle, bir kadın büstüdür.

Yakın zamana kadar, Marianne’a örnek olarak Brigitte Bardot alınmıştı. Sonra Fransa, model olarak kendine Catherine Deneuve, en son olarak da manken Laetitia Casta’yı seçti. (Letisya okunur! Fransızca bilenler bile bu kızın adını Laetitya diye okuyor da...)

Milliyet’in haberine göre, yeni bir anket yapılmış ve (Marianne heykellerinin koyulacağı) 36.779 şehir, kasaba ve köyün belediye başkanı (heykeller başkana koyulmayacak, muzır okurlarım, belediye başkanının odasına koyulacak) oy kullanmışlar ve Fransa Cumhuriyeti’ni dört sene boyunca temsil onuru, Evelyne Thomas adlı bir TV sunucusuna layık görülmüş.

Pek çok Fransız itiraz ediyor: Marianne daha genç ve daha güzel olmalıydı! Eski millî eğitim bakanlarından Madame Segolène Royal bile “Bu bir şaka olmalı!” demiş.

Gerçi, bunda hayret edecek bir şey yok. Bizde yapılan anketlerde Reha Muhtar “en seksi erkek” seçilmişti bir aralar... Ertuğrul Özkök’ün seçilmesi çok normal de, Reha Muhtar !..

Bu haberi okurken düşünüyorum:

80. yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti’ni böyle bir kadın büstüyle resmedecek olsaydık, acaba kimi seçerdik?

Hele hele bu seçimi belediye başkanlarına bıraksaydık!

Gerçi türbanlı olduğu için pek fark etmezdi ya...


*

HA ONLAR BİZE UYSUN DA !

Şok, 18 Ekim

Birinci sayfada bir haber: Karadenizliler ABD’ye ters geliyor

Spot: Türkiye’den Karadeniz Bölgesi’nden ABD’ye göç edenlerin çoğu, içinde yaşadıkları topluma kültürel ve sosyal anlamda uyum sağlamakta güçlük çekiyor.

Bir defa ona “ABD,  Karadenizliler’e ters geliyor” derler ya, neyse...

Tabii ki bizimkiler ABD’ye uyum sağlayamaz. Orada orman arazisini çevirip gecekondu yapmak, sonra gecekondunun üzerine beş kat çıkmak, altına ruhsatsız bakkal açıp belediyeyi görerek olmadı tehdit ederek işletmek, arka bahçesinde, sayaç takmadan yani su parası ödemeden gizlice bir artezyen kuyusu açarak “oto-yıkama” işine girmek, biraz belini doğrultunca, köyünde ne kadar hemşerin varsa İstanbul’a getirtip, etrafta kalan kamuya ait son metrekareleri de telle çevirtmek, sekiz on kişi bir araya gelip adres olarak da kahveyi göstererek bir tane Bizim Mahalleye Cami Yaptırma ve Güzelleştirme Derneği kurup milletten para toplamak, sonra bu paralarla emmi oğlun müteahhide maliyetinin otuz beş katına bir cami yaptırmak, daha kabası bitmeden altına bir kahvehane açıp işletmeye, üç dört dükkan yapıp otobüs işletmelerine, kargo şirketlerine kiralamaya başlamak, sonra, yine nasılsa hemşerindir, hemşerin değilse bile senin kafanda bir adamdır, belediye başkanına bastırıp “mahalleye” önce yol, su getirttirmek (ama elektriği ısrarla kaçak kullanmak) ardından bir turnike koydurup belediye otobüsü getirmek ama aynı zamanda ya minibüs hattı ya da halk otobüsü işletmek için belediye otobüsünün gitti mi gelmemesini, geldi mi kalkmak bilmemesini temin etmek...

Amerika’daki anti-demokratik kanunlar ve bu kanunları ciddî ciddî uygulayan yöneticiler, insanlara bizdeki kadar özgürlük, hak, girişimcilik serbestisi vermiyorlar da, onun için bizimkiler ABD’ye uyum sağlayamıyordur...

Sonra zaten niye bizim Karadenizliler ABD’ye uyum sağlayacakmış ki? ABD bizimkilere uysun...


*

BÜYÜK İSKENDER SORUSUNUN CEVABI

Vatan, 19 Ekim

Büyük İskender haberinin altındaki kutu aynen şöyle:

Aşk acısından ölünmez

Eşcinsel kimliğini gizlemeyen şair Küçük İskender’e, tarihçilerin Büyük İskender’in aşk acısı yüzünden öldüğünü belittiklerini söylediğimizde oldukça şaşırdı. (!) Küçük İskender, aşk acısı yüzünden ölünebileceğine pek ihtimal vermiyor:

“Aşk acısından ölünmez, ama aşk cinayeti söz konusu olabilir. Çünkü aşk, sevgi gibi kalıcı değildir. Gelip geçicidir. Ama Büyük İskender’in gerçekten bir aşk acısı yüzünden mi yoksa başka bir nedenden mi öldüğünü tarihçiler bilebilir. Benim o konuda bilgim yok.”

"BÜYÜK İskender eşcinsel aşkının acısından öldü, haberi üzerine, “eşcinsel kimliğini gizlemeyen” KÜÇÜK İskender’den görüş almak...

MUH – TE – ŞEM !

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!