Güncelleme Tarihi:
Köşe sahiplerine bir haller oldu. THY’nin davetlisi olarak Sen Petersburg’a giden Cengiz Semercioğlu bakın ne yazdı:
Bizimki 10 kere kalkar
THY filosuna yeni katılan A330’la uçtuk St. Petersburg’a.
Koltuk araları geniş, koltuklar rahat, son derece konforlu uçaklar.
Ben en çok THY’nın uçak içindeki ekranlarda kullanmaya başladığı yeni grafiklere bayıldım.
Bugüne kadar ekranda iki boyutlu olarak gösterilen uçuş rotası, artık üç boyutlu grafikler haline getirilmiş.
Üç boyutlu çizilmiş uçağa tepeden, yandan bakıyorsunuz, üzerinden geçtiğiniz gölü, dağı ayrıntılı şekilde görüyorsunuz.
Dünyanın uzaydan görüntüsü, nerede gece oluyor nerede gündüz, hangi şehirde saat kaç...
Uçakta gösterilen filmden çok daha eğlenceliydi bu grafik animasyonlar.
Bu arada öğrendim ki, THY özel uçak şirketlerine karşı "ilginç bir slogan" bulmuş...
Malum özel uçak firmaları "Bizimki 77 santim" diye koltuk aralıklarını imalı bir şekilde anlatmıştı.
Buna karşılık bir diğeri, "Bizimki tam zamanında kalkar" demişti...
THY çalışanları da şu sıralar, "Ama bizimki günde 10 kere kalkar" diyerek espri yapıyorlar birbirlerine...
Kelebek, 20 mart
*
KOLEJLİ MUHABBETİ
Seren Serengil: Sevgilin nereli?
İzyelici: Kars
Seren Serengil: Doğu tarafı oluyor, değil mi?
Vataniki, 20 mart
*
ABARTI
“Eskiden Beyoğlu’na sinemaya giderdik. Ama şimdi Beyoğlu’ndan girsen, Taksim’e kadar hamile kalırsın.” Fatma Girik
Kelebek, 21 mart
*
KORSANDAN MI İZLEDİNİZ! diye soruyordu Fatih Altaylı.
“Sabah'ın Magazin Servisi Brokeback Mountain filmi ile ilgili erkek sanatçılardan görüş aldı. Oradaki "Homoseksüel kovboy rolünü oynar mısınız?" diye. Çoğu "Oynamam" demiş, Kadir İnanır ise "Bu soruyu duymamış olayım" diye kendine yakışır bir yanıt patlatmış.
Magazin servisimizin bu soruyu yönelttiği sanatçılardan Kerem Alışık, Oktay Kaynarca, Tamer Karadağlı, Hakan Ural, Toprak Sergen ve Levent Ulukut filmi izlediklerini söylemişler.
Bu film Türkiye'de henüz gösterime girmediğine, DVD'si yasal olarak satılmadığına göre belli ki, bu sanatçıların pek çoğu filmi korsan DVD veya VCD'den izlemiş.
Açıkçası bu "çelişki" beni üzdü. Sanatçılarımız bir yandan "Korsanla mücadele" için Başbakan'a kadar gidiyor, diğer yandan kendileri korsan film izliyor”. (Sabah, 21 mart)
Bence korsan filan değil, görmedikleri bir film hakkında konuşuyorlar, o kadar. ‘Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak’ Türkler arasında çok yaygındır. Fatih’in bunu iyi bilmesi gerekir...
*
BU DEDİKODUYA İNANAMIYORUM… DİYE DEDİKODU YAPMAK
Magazincilere bayılıyorum. Life+ köşesinde Bülent Cankurt “Bir acayip dedikodu!” diye yazdı.
İnan(a)madığını söylediği dedikodu şöyle:
“Berrak Tüzünataç ile Volkan Büyükhanlı'nın 4 yıllık ilişkileri önceki ay son bulmuştu. Ayrılığın ardından Volkan, Lara Kamhi ile yeni bir aşka yelken açarken, playboylar da Berrak'ın etrafında fır dönüyorlar! Bu arada Berrak ile ilgili acayip bir dedikodu kulağıma geldi. Konuşulanlara göre Berrak, eski sevgilisi Deniz Akkaya'yı tokatladığı iddia edilen Murat Aslan ile birlikteymiş. Gözümle görmediğim için bir şey söyleyemeyeceğim ama bana yalan bir haber gibi geldi. Çünkü Murat Aslan ile Volkan Büyükhanlı'nın çok iyi dost olduklarını biliyorum. Ama tabii ki gönül bu, nereye konacağı belli mi olur!!!” (Sabah’la Hürriyet, 21 mart)
İlahi Bülent Cankurt, madem inanmıyorsun, gözümle görmediğim için bir şey söyleyemeyeceğim, diyorsun, bu ‘acayip’ dedikoduyu niye ballandıra ballandıra anlatıyorsun?
Sonra... gönül bu, nereye konacağı belli mi olur? lafı da biraz garip kaçmamış mı? Malum, onun doğrusu ‘Gönül bu, aka da konar, boka da...’ şeklindedir.
*
BİLMİYORDUM...
Ölümünden kısa bir süre evvel, Aşık Veysel’e ‘gel ameliyat edelim, gözlerini açalım’ demişler, istememiş, “Bu güne kadar kafamda bir dünya, yuva kurdum. Eğer gözlerim açılırsa, o yuva yıkılır, tekrar kurmaya imkan olmaz. Ben yuvayı dağıtmak istemiyorum...” demiş. (Posta, 21 mart)
Ne korkunç değil mi?
*
JERRY HALL NASIL BİR YARDIMDA BULUNUYOR ACABA?
Radikal, Önce Sağlık adlı ilavesini duyuruyor sayfalarında. Bacaklarını uzatarak oturmuş bir Jerry Hall fotoğrafının altında şöyle bir not:
“Sertleşme bozukluğu sadece erkeklerin değil, kadınların da sorunu... Ünlü manken Jerry Hall, yatak odalarındaki dertleri sona erdirmek için çalışıyor!”
Sertleşme sorunu olanlar, Jerry Hall’ın bu fedakârlığına ve Radikal’in aracılığına müteşekkirdir, eminim! J
Radikal, 21 mart
*
ZARURİYETTEN
Habertürk’ün ana haber bülteninde misafir darbukacı Mısırlı Ahmet’i ağırlayan ‘ankırmen’ Murat Ongun’un şu sorusu takıldı kulağıma, vesilesini bilmem:
- Zaruriyetten mi?
Darbukacı da uydu ona:
- Zaruriyetten!
Habertürk, 21 mart
*
ARKADAŞLAR, AYIP OLUYOR!
Hürriyet’te, ikinci sayfada koskoca bir haber, Arzu Akbaş imzalı:
Avrupa Yakası gergin
"Avrupa Yakası" ekibine nazar değdi. Günlük hayatta da iyi dost olan ve çekimler sırasında bol bol eğlenen ekip içinde bugünlerde soğuk rüzgarlar esiyor.
İddiaya göre, dizide Ata Demirer'in annesi olarak kamera karşısına geçen Hümeyra, geç saatlere kadar süren çekimler sırasında set arasında dinlenirken, Ata Demirer'in de içinde bulunduğu genç grubun yüksek sesle eğlenmesine sert tepki gösterdi. Bu da ikili arasında gerginliğin başlamasına neden oldu. Hümeyra'nın eleştirilerine sinirlenen Demirer'in, "O kadınla aynı sahnede görülmek istemiyorum" demesi tartışmayı alevlendirdi. Bu yüzden ikilinin ortak sahnelerinin çekimleri bile ayrı ayrı yapılıyor. Konu hakkında konuşan Hümeyra, üzgün bir ses tonuyla, "Ben bu konuda konuşmak istemiyorum, beni affedin" dedi.(Hürriyet, 22 mart)
Bu haber ‘fena halde’ Aykut Işıklar’ın eski bir yazısını hatırlatıyordu. 4 gün önce, 18 mart tarihli Bugün’de çıkan bir yazısını:
Ata Demirer, Hümeyra'ya çok ayıp etti
(...) Ancak o başarılı sahneler çekilirken film setinde yaşananlar, insanlık adına utanç verici sahneler ile dolu idi. Olayın özeti şöyle: Gecenin geç saatlerine dek film setinde de kalmak zorunda olan Hümeyra ile Gazanfer Özcan isyan ediyorlar. 'Biz yaşlıyız. 12 saat ayakta kalamıyoruz. Bizim işler yarına kalsa' diyorlar. Ama kimse onları dinlemeyip, paydos yapılmıyor. Tam tersi çekimler sırasında yan odadan kahkaha sesleri yükseliyor. Viski içerken şamata yapan genç grubun gürültüleri Hümeyra'yı çıldırtıyor. Yorgun vücudu rolüne konsantre olamıyor, tekrarlar ile zar zor çekim yapıyor. Biraz söylenmesi doğal değil mi? Ata Demirer'in koyduğu tavır her halde TV tarihine geçecek. 'Ben o kadınla aynı sahnede görünmek istemiyorum' diyor ve dediğini yapıyor. Meraklı gözler fark etmiştir. Nişan sahnesinde Ata Demirer gruba hiç katılmadı. (...) (Bugün, 18 mart)
Ayıp olmadı mı biraz bizim büyük gazeteye?
*
MAGAZİN VİRÜSÜ VE GS’YE YAKIŞAN YÖNETİCİ
Tekrarlıyorum kusura bakmayın: iyinin (doğrunun, kalitelinin...) yayılma hızı aritmetik, kötünün (yanlışın, pespayenin...) yayılma hızı geometriktir!
Magazin ağzı, ekonomiden spora, polis-adliye haberlerinden politikaya, her yere vıcık vıcık bulaştı.
Hürriyet sporun haberi şöyle giriyor:
“Dobra dobra konuşmasıyla ünlü Galatasaray Kulübü İkinci Başkanı Ergun Gürsoy yine olay yaratacak açıklamalarda bulundu.”
Ama asıl diyeceğim bu değil…
Galatasaray gibi aristokrat takılan bir kulübe aksanından tutun da ifadelerine kadar çok yakışan (!) bir yönetici söz konusu. Haberden bir cümle, zarafetini göstermek için yeter:
“Ergun Gürsoy, dünyaca ünlü futbolcular Zidane, Raul, Pires, Morientes ve Juninho’yu Galatasaray’a getirebileceğini iddia eden başkan adayı Turgay Kıran’ı hayalcilikle suçlayarak şöyle dedi: "O, çalıştığı müddetçe G.Saray’a, getire getire bir koca karı getirdi... 100’üncü yıl balosunda bir Fransız getirip, ancak bir şarkı söylettirebildi. Turgay Kıran kulübe hiçbir şey kazandırmadı. Bu işler hayal. Bizim bütçemizi aşar. Bu futbolcuların bırakın dördünü, birine bile gücümüz yetmez...”
“Getire getire bir koca karı getirdi” dediği Fransız şarkıcı Mireille Mathieu’dür!
Hürriyet, 22 mart
*
DEVAM…
Meslektaşlarım bu deyimlerin ne anlama geldiğini bilirler de itlik olsun diye mi, yoksa bilmezler de cahilliklerinden mi kullanırlar?
Uç uç Seray, başlıklı birinci sayfa haberinde, Takvim şöyle diyor:
“Miksli single çıkartıp, çıplak sesle şarkı okuyamayan Seray Sever, konuşunca mangalda kül bırakmadı. Sanatçıların yüzde 70'inden daha iyi bir sese sahip olduğunu iddia eden Seray, Türkiye'nin en iyi sesinin ise Petek Dinçöz'de olduğunu söyledi.” (22 mart)
*
NE GÜNLERE KALDIK, CIK CIK AYAĞIYLA…
Eski sevgilisi, ‘işadamı’ Talip Öztürk, ayrıldığı manken Fatoş Seğmen için ‘bakiredir’ demişmiş de, Takvim haber yapıyor:
“İkinci bakire kavgası - Ne günlere kaldık! Eskiden en mahrem şeyler iki kişi arasında yaşanırken, şimdi cümle alem duymazsa bir anlamı olmuyor...”
Yerim ben sizin prensibinizi ve ahlâkınızı... Sanki bu ittirik dedikoduyu manşet yapan benim!
Takvim-Papatya, 22 mart
*
SEEES, SEEES!
Seray Sever ‘Gülben’den, Hülya’dan çok daha iyi sesim var’ demiş.
Bu da marifet mi? Benim bile onlardan iyi sesim var yahu! J
Akşam-Pencere, 22 mart
*
DAHİYANE SAVUNMA
TIR şoförü, yol kavgası yüzünden adam öldürmüş, iddia böyle. Mahkemede kendini savunuyor:
“Bıçak çekti, ben de çektim. Bende tik var, o ne yaptıysa ben de aynını tekrarladım...”
Muhteşem değil mi?
Hürriyet, 23 mart
*
SEVİYELİ SOHBETLER
Yüksel Aytuğ’da okudum, biri Pişti’den, diğeri Maraton’dan ‘seviyeli sohbetler’ :
“Zor durumdaki bakkal, eski defterleri karıştırırmış derler. Son zamanlarda zor günler geçiren ve davranışları sürekli tartışılan Hülya Avşar da bu hafta "Pişti" programında lafı döndürüp, dolaştırıp, Ricky Martin'in poposunu nasıl ellediğine getirdi. Onun üzerine bir amele muhabbeti başladı ki sormayın gitsin:
Hülya Avşar: Benim boyum yetişmediği için yanlışlıkla oldu.
Beyaz: Ya, onun için Ricky Martin popoyu kaptırıp gitti. Bir daha da gelmedi adam Türkiye'ye. Şu Ricky Martin'i "tanıyabildiğin kadarıyla" (!) anlatır mısın Hülya?
Demet Akbağ: Aslında çocuk daha ünlü olmalıydı. Hülya el verdi ya ona!..
Beyaz: Eee, gençlerin önünü açmak lâzım. Yanlış anlaşılmasın!..
Hülya Avşar (Reha Muhtar'a): Ben seni de ellemiştim Reha?
Reha Muhtar: Ya, sen zaten benim her yerimi... Neyse boşver, başka konuya geçelim...
Bu da Maraton’dan:
Erman Toroğlu: Bu pozisyonda futbolcu elini nereye saklayacak ya da nereye sokacak? Şansal Büyüka: Hiçbir yere saklayamaz.
E.T: Hiçbir yere de sokamaz!
Ş.B: Ankaraspor'un duşu akmadığı için gidip Konyasporlu futbolcularla aynı duşta yıkanmaları fair play adına ne güzel bir görüntü değil mi?
E.T: Aslında hakemleri de aralarına alacaklardı... Konyalı futbolcular, Ankaralı futbolcular ve 4 hakem hep birlikte duşta... Nasıl olur ama?
Ş.B: Kötü niyet yoksa bir şey olmaz hocam!
Vatan, 22 mart
*
KOMPLOCU GELDİ BAĞYAN!
Haydi Paylaşalım, köşesinde Prof.Dr.Bengi Semerci şöyle diyor:
“Kim bu insanlar? Her meslekten olabiliyorlar, bazen gazeteci, bazen yazar, bazen komplocu…”
Yalan sayılmaz, komploculuk bir meslek haline geldi…
Takvim, 23 mart
*
(M)ALINTI
“Bazen öyle ortamlarda oluyorsunuz ki, doğada oluyorsunuz, yapayalnız oluyorsunuz, öğrenmek istiyor insan, dolar kaç para, yüro kaç para diye…” Manken Aysun Kayacı
Müge Anlı’nın köşesinden – Vataniki, 23 mart
*
(K)ALINTI
Yine aynı köşeden bir alıntı. Manken Şebnem Schaffer’in yeni sevgilisi İlhan Doğan anlatıyor:
“Altı haftadır birlikteyiz, ne öpüşme, ne sevişme… Daha elini bile tutmadım. Önüme bu kağıdı (bekaret raporu) koydu. ‘Doktordan aldım bu raporu’ dedi. Aslında ‘Güven bana’ demek istiyordu…”
Durun, ‘Ne diyor bu adam yahu!’ diye ayaklanmadan evvel, şu son cümleyi de okuyun:
“Ben de ileride lazım olur diye bir fotokopisini aldım!”
Vataniki, 23 mart
*
DAYANIŞAN DAYANIŞANA
Yavuz Seçkin’in sunduğu Joker programında, manken Tuğba Özay’ı fena işletmişler…
‘90-60-90 Bir Türkiye’ sloganıyla kurulan Güzel İnsanlar Partisi’nin yeni merkezine davet ettikleri mankene genel başkan yardımcılığı ve beş yıl içinde başkanlık önermişler, beriki atlamış “Ben de gelecekte DİP yani Dayanışan İnsanlar Partisi diye bir parti kurmayı düşünüyordum, bu hayatımın en önemli tesadüflerinden biri” diye kabul etmiş.
Sonra kamera şakası olduğunu anlayınca fena bozulmuş kızcağız. (Vatan, 24 mart)
Ama şaka bir yana, ben bu DİP fikrini tuttum, Dayanışan İnsanlar Partisi… iyi fikir.
Sözüm meclisten dışarı bir kısım mankenlerle, karanlık işlerden para kazanmış bir takım ‘işadamları’nın zengin piçi oğulları, yani magazin medyasının gözü önünde DAYANIŞAN’lar artık örgütlenmeli!
*
İYİ Kİ HAKARET ETMEMİŞ
Manken Nilay Dorsa, hakaret ettiği gerekçesiyle yine manken Çağla Şıkel’e 3.000 papel tazminat ödemeye mahkûm edilmiş ama pes etmiyor, temyize gidiyor, çünkü meslektaşına hakaret etmediğini iddia ediyor: “Ben kimseye hakaret etmedim. Altın Portakal’a aday gösterilen Eğreti Gelin filminde Çağla’nın iyi bir oyunculuk çıkarabileceğini söyledim.” (Vatan, 24 mart)
Ne demiş Nilay kızımız?
“Türkiye’nin en iyi eğreti gelinlerinden biri Çağla Şıkel’ demiş.
Eğer savunmasında ısrar ederse, bu sefer de hâkimler Dorsa’ya dava açabilir, ‘Bizi enayi yerine koymaya çalışıyor’ diye…
*
İLGİLENENLERE
“Etrafımda bir sürü bekar erkek var ama hala beni evli zannediyorlar. Kimse benimle ilgilenmiyor. Ama ilgilenen ya da benim hoşuma giden birisini görürsem hiç çekinmem sokulurum. Öyle eskiden olduğu gibi süzülmem hemen yanaşırım.” Hülya Avşar
Vatan, 24 mart
*
ZENGİNLER PARA, FAKİRLER ÇOCUK YAPAR HALBUKİ
Aynı gün, aynı gazetede yer alan iki haber:
(1) Türkiye’de aylık geliri 127 YTL’nin altındakilere verilen Yeşil Kart sayısı 12 milyonu aştı. Her 6 kişiden biri) Bazı illerde nüfusun % 50’sinden fazlası Yeşil Kartlı.
(2) İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, parasızlık ‘cinsel iştahı’ azaltıyor.
Özür dilerim ama, bu iki haberde bir tutarsızlık var.
Eğer Türkler hakikaten bu kadar fakirse ve parasızlık cinsel iştahı azaltıyorsa… sokaklardaki bu kadar çocuğu kim yapıyor? J
Milliyet, 25 mart
*
ALLAH AYKUT ABİ’NİN DİLİNE DÜŞÜRMESİN
… derim ya hep! Lafı öyle bir söyler ki, gözünün yaşına bakmaz adamın!
Füsun Önal’ın hatırat adı altında yazdığı kitaplarda, gazete ve televizyon röportajlarında eski eşleriyle yahut birlikte olduğu erkeklerle ilgili ‘özel hayata’ giden, mahrem bilgileri açıklamasını eleştirdiği – başlığı bile yeter ya – ‘Erkeklerin neden kaçtığını da yazsa ya… başlıklı yazısını şöyle bitiriyor:
“Peki evli veya sevgilisi olan erkeklerin hayatından neden ve nasıl kaçtıklarını da bir kitapta yazsa ya. Ben ikinci eşi yönetmen Tunç Başaran'ı iyi biliyorum. Eşofmanlarını giymiş, 'yürüyüşe çıkıyorum' diye evden çıkmış. Çıkış o çıkış. Bir daha Füsun'un yüzünü görmemiş.”
Bugün, 25 mart