Güncelleme Tarihi:
Hürriyet-Kelebek, 12 Nisan
Hülya Avşar, Türk kamuoyunu anoreksiya ve bulimia hastalıkları konusunda aydınlatıyordu. (Hülya Avşar’la Sohbet)
Yazının anonsu şu cümleyle giriyor: Bugün okuyacaklarınızı sakın kulak arkası etmeyin!
Kulakardı etmek, “işitmemiş gibi yapmak, duymazdan gelmek” anlamına bir deyimdir.
Kulak asmamak da benzer bir deyimdir, “önem vermemek, dinlememek” anlamına kullanılır.
Kulak arkası ise argodur. Sigara “kulak arkası yapılır”, yani “sigara ikram edildiği zaman bir tane de sonra içmek için” saklanır mesela.
Kulak arkası etmek lafını ilk defa duyuyorum.
“Tam ve sağlam olmasa da işite işite edinilmiş yarım yamalak bilgi” anlamına gelen kulaktan dolma bir laf olabilir mi?
*
DEKOLTE YETMEDİ TRANSPARAN ÇIKTI
Takvim, 12 Nisan
Zaten 100 kelimeyle konuşup yazıyorlar, onu da yanlış kullanıyorlar.
Biliyorsunuz “dekolte” lafına kızıyorum ben, buna şimdi “transparan” da eklendi.
Takvim”in ikinci sayfasındaki haber “Dekolteden şaşmıyor” diyor, manken Şenay Akay’dan bahisle. Bir de fotoğraf kullanılmış. Şenay Akay’ın bluzunun ön kısmını, arkadan iki çapraz bant tutuyor. Yani sırtı hemen hemen çıplak. Resimaltı: “Şenay”ın transparan bluzu çok şıktı”
Yahu, transparan diye içi görünene derler, çıplak sırt nasıl transparan olur?
*
FİAT’IN PATRONUNDAN MERCEDES İSTEMİŞ
Star, 12 Nisan
Haber doğruysa, gerçekten komik. Juventus, Hakan Şükür’e 1999’da 14 milyon dolar, bir villa (herhalde oturması için, tapusunu değil) ve bir otomobil teklif etmiş. Hakan “Mercedes isterim” diye tutturunca, kulübün (ve Fiat”ın) sahibi Agnelli kızmış, “Benim arabamı beğenmeyenin Juve”de işi yok” demiş, transfer yatmış.
Doğruysa (ısrar ediyorum çünkü bu tür haberler genelde balon olur) haber müthiş, adamın adı boşuna Şaban’a çıkmaz...
*
ZIT BİR UYUM
Takvim, 14 Nisan
Renkli Dünyalar sayfasında bir resimaltı haber: Geceye beyaz kıyafetle katılan sosyetik güzel (!) Siren Ertan, sevgilisi Gökhan Çarmıklı’nın siyah kıyafetiyle zıt bir uyum içerisindeydi.
*
O KADAR DA UZAĞA GİTMESEYMİŞ
Posta, 13 Nisan
Sosyetik güzel (!) Derin Mermerci, kendi kullandığı arabasıyla bir davete giderken yolunu kaybetmiş, kendini kavga eden 40-50 kişilik bir grubun ortasında bulunca çok korkmuş ve (Ahmet Cumalı, Tatlı Hayat köşesinde diyor ki) “Şimdi uzak bir yere giderken şoför kullanıyormuş.”
Derin Hanım kızımızın kaybolunca bu kadar korktuğu “uzak yer” neresiymiş dersiniz?
Altunizade!
*
RUTİN ARAK
Milliyet, 13 ve 16 Nisan
Alper ile Hüseyin’in sevimli Serin Duruş köşesinden bir iki arak:
- Entel de insandır! (Ebru Gündeş)
- Her kadın kendi bacağından asılır. (Pınar Altuğ)
- Erhan ayakkabısıyla şöyle bir dokundu rakip oyuncuya, tabii içinde ayağı da vardı... (Denizli-Gaziantep maçını anlatan TRT radyo spikeri)
- Bugün Emrah”la beraberdik. Bana yarışmada bariton sesli bir kız var, çok beğeniyorum dedi. (İbrahim Tatlıses, Popstar yarışmasındaki Vildan adlı bir kızı böyle övüyor. Demek ki Emrah da İbrahim Tatlıses de baritonun erkek sesi olduğundan bihaber.)
*
KLİPİZİSEYŞIN!
Vatan, 16 Nisan
Türkçe’nin içine etmekle görevli magazincilerin yaratıcılıkta sınırı yok.
Vatan’ın 2.nci sayfasından bir cümle: “Deniz Seki, Kalbimi Kim Çalıyor? şarkısını da sonunda kliplendirdi.”
Diliniz kopsun!
*
PİPİS’İ KESMİŞLER
Hürriyet, 17 Nisan
“Sünnet olmak nerden aklınıza geldi?” diye sormak gazetecilerin aklına gelmemiş demek ki...
Mehmet Ali Erbil’in kadim dostu ve eski menajeri Stelyo Pipis, sünnet olmuş.
Basur ameliyatı için bıçak altına yatmış, o arada sünnet de olmuş.
Siz olsaydınız, Pipis’in sünnet olduğu haberine nasıl bir başlık atardınız???
(Mehmet Ali Erbil, Pipis’i menajerlikten azlederek benim elimden espri imkanımı da aldı. Yoksa ben şimdi “Mehmet Ali”nin Pipis’i sünnet oldu” diyecektim...)
*
MÜKEMMELLİK SIKICI MIDIR
Sabah, 17 Nisan
Hıncal Uluç’un Sevdiğim Laflar kutucuğunda bugün: “Mükemmelliğin ciddi bir sakıncası var: Can sıkıcı olmak - S.Maugham”
Hıncal Abi’nin köşesi, Türk basınının en eğlenceli, (kendi deyimiyle) en keyifli köşelerinden biridir !
*
HANGİSİNE BRAVO, VERENE Mİ, VERMEYENE Mİ?
Posta, 16 Nisan
Olur Böyle Vakalar köşesinden alt alta iki haber:
(1) Oyuncu Doğa Rutkay, Nişantaşı’nda “sözüm ona okul masraflarını çıkarmak” için Atatürk fotoğrafları satan bir çocuktan çalışma odasına asmak için bir poster almış. Köşenin sahibi Uğur Soysal “Bravo Doğa’ya!” diye bitiriyor haberini.
(2) Yasemin Taciroğlu Nişantaşı’nda gezerken peşine bir kız çocuğu takılmış, para istemiş. Taciroğlu da “Sana kötülük etmiş olurum” diye para vermemiş. Uğur Soysal bu haberi de “Helal olsun Yasemin!” diye bitiriyor.
Eee, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
*
ŞART MİDUR?
Kanal D, 18 Nisan
Türkstar yarışmasında bu haftanın son iki yarışmacısı kalmış, birinden biri az sonra elenip gidecek, kanal ciklet gibi uzatıyor, bu arada sunucu Seray Sever’in de bir şeyler “demesi”, ekranı doldurması gerekiyor.
Birinden biri az sonra elenecek, diğeri direkten dönecek iki yarışmacıya ayrı ayrı soruyor:
- Kazanırsan ne yapacaksın?
- Kaybedersen ne yapacaksın?
- Sizce ikinizden hangisi elenecek?
Ben bu yarışmayı seyretmiyorum, ama sunucunun sarışın ve güzel diye illa böyle sorular sorması şart mıdır?
*
İLTİFAT ETMİŞ...
Habertürk, 18 Nisan
Göz göze diye bir program. Bir kuaför, ekranda genç bir kadının saçını yapıyor, son tarak darbesini vuruyor ve eseriyle övünüyor:
- Gördüğünüz gibi, son derece salaş bir yüz...
*
YA DİYET OLMASAYDI!
Show TV, 18 Nisan
Bir “diyet tatlı” tarifi veriliyor ekranda.
200 gram margarin, 300 gram un, 4 kaşık şeker ama DİYET şekeri ve ... pastayı süslemek için de, üstüne 250 gram pudra şekeri...
*
NEDİR BU MEDİTASYONUN VE REENKARNASYONUN
SİZDEN ÇEKTİĞİ ?
Dolçe (Posta”nın magazin eki), 17 Nisan
Yeliz Yeşilmen’e sormuşlar: Bugünlerde neye ilgi duyuyorsunuz?
Cevap: Meditasyon yapıyorum ve reenkarnasyonu araştırıyorum.
Hasbinallah vs!
*
TAM BRAVO DİYECEKTİM
Şamdan (Sabah”ın magazin eki), 18 Nisan
Deniz Akkaya’yı beğenin beğenmeyin, sevin sevmeyin... aptal olmadığını, hatta epey bir zekası olduğunu inkar edemezsiniz.
Benim hanidir arayıp da bulamadığım bir lafı bulmuş, yerine oturtmuş.
Hani Hande Ataizi gibi silikondan patlamak üzere, Aysun Kayacı gibi ileri sarkıtılmış duduklara ve Aysu Baçeoğlu gibi kapanmayan ağızlara takıyorum ya ben... (Fotoğrafları çekilirken hemen ağızlarını “büle” yapıyorlar.), Deniz diyor ki:
“Dudakları göğsünün bile önüne geçen arkadaşlarımız ‘hiçbir yerimi yaptırmadım’ diyorlar...”
Laf çok güzel. Ama bir sonraki cümlede işin şeyini çıkarmış:
“Bu yalanlarına medya ile birlikte belki halk da inanıyor. Ama ben o kadar aptal ve cahil değilim.”
Bir medya mensubu ve halktan biri olarak teşekkür ediyorum!
*
HÜRRİYET OKURU BUNA LAYIK DEĞİL
Hürriyet, 18 Nisan
Gazetenin ikinci sayfası neredeyse Türkstar’a ayrılmıştı. Hepimizi derin üzüntülere gark eden Açelya elendi haberi, Armağan Çağlayan ile Ufuk Çakır adlı yarışmacının atışması, yarışmanın tek “ikilisi” Meltem ile Emrah’ın ilişkilerini gizlemesine Ercan Saatçi’nin ve kızın babasının tepkileri, Almanya’dan katılan bir kızın başörtülü annesinin “Sevil’le gurur duyuyorum” demesi...
Tamam, böyle programlar maalesef Türkiye’de seyirci buluyor, tamam bizim grubun televizyon kanalında yayımlanıyor filan da...
Ama Hürriyet okurunun bu muameleye layık olduğunu zannetmiyorum.
*
EVLİLİK DEME BANA
Milliyet, 18 Nisan
Ceyda Düvenci “evlilikten hoşlanmıyorum” diyor. Ve örnek veriyor.
Ercan Kazaz (her kimse) sevgilisi Düvenci’ye evlenme teklif etmiş. Düvenci’nin tepkisi:
“Ben de dostça konuşup ‘Zamanını almayayım, benim de zamanım boşa gitmesin, herşey için teşekkür ederim’ dedim.”
Adamı Allah korumuş...
*
DUBLE DUBLE
Posta, 18 Nisan
Tamer Karadağlı ile karısı Arzu Balkan, Tepebaşı”nda bir gece kulübüne eğlenmeye gitmişler.
“Mekana” ikisi de TK plakalı (Tamer Karadağlı) biri Lincoln diğeri Porsche marka ciple gelmişler.
Hakkı Devrim “cip sahipleri görgüsüzdür” derken, dublesini düşünmemişti herhalde...
*
İŞTE ANNE BU!
Posta-Pazar Postası, 18 Nisan
Benim bayıldığım (!) bir iki “ünlü” vardır biliyorsunuz, Seren Serengil de bunlardan biridir. Çok da kıymetli, hanım hanımcık bir annesi vardır.
Seren kızımız hapisanedeki kocasını bırakınca, boşta kalmış. Geçimini temin eden annesi de (bir röportajda, annesinin evinden ayrılınca günlerce aç gezdiğini anlatıyorda) kızından bir istekte bulunmuş: Alem Dergisi’nde fotoğraflarını görüp de beğendiği mimar Murat Atabarut ile birlikte olmasını istiyormuş.
İşte anne budur! Seren gibi evlatlar böyle yetişir...