Güncelleme Tarihi:
Bir yıl önce büyük reklam kampanyalarıyla ekrana gelen Metro Palas isimli dizi tutmayınca yayından kaldırılan Deniz Akkaya ekran canavarına döndü.
Deniz Akkaya’yı mı yayından kaldırmışlar, ben anlamadım!
Tercüman-İnce, 19 eylül
*
(N)ALANTI
“Sinema için genellikle Etiler’de Alkent’in içinde bulunan Peugeot Cinecity’yi tercih ediyorum. Salonlar rahat, Starbucks’ın kahveleri harika ve Mezzaluna’nın makarnaları, pizzaları enfes... Daha ne olsun?” - Ruhat Mengi
Vatan, 19 eylül
*
BİZ BU SALAKLARA MAHKUM MUYUZ?
İbrahim Karslıoğlu’nun haberi muhteşemdi.
Erzurum Belediyesi, yol yaparken rögarları (logar diyor haber) unutmuş, üstüne asfalt döküp geçmiş. Şimdi, yerini de bilmedikleri için, işçiler ellerinde metal detektörleri... rögar arıyormuş!
Takvim, 19 eylül
*
ÖNCE TUVALET KAĞIDINDAN FEDAKARLIK EDER
Krizde tuvalet kağıdı ve diş macunu satışları düşmüşmüş, ekonomi iyi gitmeye başlayınca kişisel bakım giderleri artmış, öyle ki kutusu 270 milyon lira olan kırışıklık kremine (daha mal Türkiye’ye girmeden) 9.600 adet sipariş gelmiş, Van’dan bile talep varmış. (‘bile’ nin sebebi fakirlik, küçümseme değil!)
Malbora’ sigarasından, çanak antenli 70 ekran televizyonundan kısacak değil ya milletimiz, kıçını silmekten, dişini fırçalamaktan ‘fedakârlık’ eder önce, zaten fırsat kolluyor...
Vatan, 19 eylül
*
BİLMEMNERE HABERİ OLMASA EĞER...
Hürriyet gazetesi Gamze Özçelik adlı kızın seks görüntüleri haberini manşete kadar çıkarınca, okurlardan tepki geldi.
Okurlardan biri “Bir kadının bilmem neresine neden bu kadar çok yer veriyorsunuz?” diye soruyordu.
Ayşe Arman bu itirazlara katılmadığını, katılmadığı gibi ‘geri’ bulduğunu yazdı.
Bunu yazma gereğini neden duydu, anlamadım. Hani ‘köpek adamı ısırırsa haber değildir, adam köpeği ısırırsa haberdir’ misali, Ayşe Arman ‘bir kadının bilmem neresinin’ günlerce yazı konusu olmasını YADIRGADIĞINI söyleseydi haber değeri taşırdı.
Ayşe yazısına ‘Arkadaşlar, lütfen konuyu saptırmayalım’ diye başlık atmış.
Evet lütfen saptırmayalım ve bu gibi önemli konuları manşet ve köşe yazısı yapmaya devam edelim...
Hürriyet, 21 eylül
*
HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ
Aynı köşede Ayşe Arman ‘Bu kadına birilerinin dur demesi lazım’ diye çığlık atıyordu.
Hani Ata Türk adlı bir medya malzemesi öldü de, annesi Semra Hanım ortalığı birbirine kattı, oğluna şehit dedi, devletten ev istedi filan...
Ayşe diyor ki “Bu kadına bu lafları etme hakkını kim veriyor? Her ağzına geleni söyleyebiliyor? ... Ona birilerinin gerçekten ‘dur’ demesi gerekiyor...”
Ben, Hürriyet gibi bir gazetenin bile bu Semra Hanım denilen faciayı sürmanşet yaparken Ayşe Arman’ın itiraz ettiğini hatırlamıyorum!
Hürriyet, 21 eylül
*
AYNI DAVETTE KARŞILAŞMAK
‘Çelik’in ayrıldığı eşi Buket Saygı ile şimdilerde (iyk!) adının aşk dedikodularına karıştığı Seray Sever önceki akşam aynı çakı altında buluştu, diyor spot.
Başlık: Aynı davette karşılaştılar
‘Ayrı iki davette’ karşılaşmaları sürpriz olurdu asıl!
JKelebek, 21 eylül
*
BİLİN BAKALIM BU UÇAK NEREDEN HAVALANMIŞ!
Şafak Kahraman yazdı. Pazar günü THY ile uçuyormuş, uçuş sırasında pilotlardan birinin yolcu kabinine geldiğini ve acil çıkış kapılarından birini kurcaladığını ve bir yolcuyla konuşup yerine döndüğünü görünce, merak edip sormuş. Hostesten aldığı cevap:
“Acil çıkış kapısının yanında oturan yolcu sıkılmış, bu yüzden kapıyı açmaya çalışmış. Kapı kolunu kurcalayınca da pilot müdahale etmiş!”
Yolcu sıkıldığı için, havadaki uçağın acil çıkış kapısını açmaya çalışmış!!!
Uçak nereden mi geliyormuş? Tabii ki Trabzon’dan...
Bugün, 21 eylül
*
NİK, NİK DİYE BAĞIRACAKMIŞIZ
Fenerbahçe’nin yeni gözdesi Fransız futbolcu Nicolas Anekla, (Sarı lacivertli taraftarlar) “Bana Nic diye bağırsınlar, o zaman tam coşarım!” demiş, Sabah da sazanlık edip bu fırlamalığı sürmanşet yapmış, açıp bir bilene “Bu lafın başka bir anlamı var mı?” diye sormamış.
Yazılışı farklı ama söyleyişi aynıdır, ‘niquer’ Fransız argosunda ... ‘becermek’ demektir, ‘niques’ de ‘becer’ demektir, adıyla, sanıyla...
Sabah, 21 eylül
*
REKLAMIN MÜSLÜMANI HIRİSTİYANI OLMAZ
Şarkıcı Mustafa ‘Musti’ Sandal, evlenmeyi düşündüğü sevgilisi Emina’nın dini sorulunca, ‘Elhamdülillah Müslüman’ diyerek ‘herkesin merakını giderdi’ miş. Başkasının yerine ‘elhamdülillah’ diyene ilk defa rastlıyorum. (Takvim, 21 eylül)
Yani şükürler olsun gelin aldığımız kızımız Emina Türkcan, Müslüman imiş... Buna karşılık Yunan’a gelin verdiğimiz Tuğçe Kazaz kızımız Hıristiyan olmaya karar vermiş. Yok yok, Yunanlı aşkı uğruna değil, Tuğçe zaten Hıristiyan olacakmış da, Yorgos’a vurulunca, oldu olacak Ortodoks olayım bari, diye düşünmüş. (Gazeteler, 23 eylül)
Birisi çıkıp bu çocuğa sorsa, “Bırak Katoliklik ile Ortodoksluk arasındaki farkı, bana İslam ile Hıristiyanlık arasında 3 tane farkı say bakayım” diye, acaba ne derdi?
Gerçi, defalarca ‘Tuğçe, sevgilisi Yorgos ile KATOLİK kilisesinde evlenecek’ diye yazan meslektaşlarımdan daha cahil değildir bu çocuk ama...
*
AİLENİZİN GAZETESİ ŞOK’TAN
“Semra’nın çantasını aldım. Önden yürürken yine kafamı dağıttı. Yine incecik bir elbise giymişti. Vücudunun her erkeği istila edecek kadar güçlü olduğunu biliyordu. Roma ordusu gibiydi yavrum resmen...”
Şok, 22 eylül
*
TEK SORUN...
Saadettin Özkaya denizi çok seviyormuş. Evinin bahçesinde 10 metrelik bir yelkenli inşa etmek için 35 milyar harcamış.
Gerçi Saadettin Kaptan ... Kayseri’de yaşıyormuş, yani denizden kuş uçuşu 200 km uzakta ama olsun!
Star, 22 eylül
*
DİNİME DAHLEDEN...
“Takvim olmaya çalışan Yeni Şafak” pozisyonundaki Bugün gazetesi kızmış:
Mutluluk vaadiyle yarattığı mutsuz şöhretleri terk eden ekran canavarı, Ata’nın cenazesini de sömüre sömüre bitiremedi, diyor.
Reyting tacirleri yine iş başındaydı, diye isyan ediyor. 4 televizyon Ata’ya toplam 97 dakika zaman ayırarak ekran başındaki seyircileri çıldırttı, diyor. Cenaze haberini tekrarlaya tekrarlaya 41 dakika haber yapan (Ne de olsa Reha Muhtar ekolü) Show Anahaber’in totalde 28.70 ile birinci geldiğini yazarak ‘BİR CENAZE HABERİNİN REYTİNG MALZEMESİ OLARAK KULLANILMASINI’ şiddetle kınıyor.
Nasıl kınıyor?
BU KINAMASINI MANŞET YAPARAK!
Yani Ata adlı zavallının cenaze haberinin büyük verilmesini eleştirir gibi MANŞET
+ içeride TAM SAYFA HABER yaparak...Bugün okuru da bunu yiyor mu acaba?
Bugün, 22 eylül
*
O ONUR KONUKLUĞUNUN MALİYETİ KAÇA?
Babamın gençlik arkadaşıymış ‘Polis’ Kemal, maalesef biz tanımadık. Zihni (Küçümen) amcamla üçü, Ortaköy hamamına giderlermiş sık sık.
Bir tellak yahut hamamda çalışanlardan biri ‘Beyim sıhhatler olsun!’ deyince, Polis Kemal sorarmış hemen:
- Kaç para? O selam kaç para? diye.
Çıkışta, selam verenin de tellakla, havlu tutanla, takunya getirenle, çay ikram edenle birlikte kuyruğa girip bahşiş isteyeceğini bildiğinden...
İlk ödül Deneuve’e, diyor başlık.
Fransız sinemasının ulusal gururu Catherine Deneuve, 1.Uluslar arası Avrasya Film Festivali’nin Onur konuğu olarak bu ayın sonunda Antalya’ya geliyor, diyor spot.
Acaba, Onur Konuğu olarak ödül alması için, Catherine Deneuve’e... kaç yüz bin Avro para verdiler?
Tercüman, 22 eylül
*
NİYAZ’IN KULAKLARI ÇINLASIN
Meşhur itiraf.com’dan alıntıymış
mavi_timsah takma adlı bir okur anlatıyor:
Oğlum bu sene ilkokula başladı. Birinci günün akşamı, ertesi gün yapabileceklerinden konuşmaya başlayınca ‘Ne! Yarın da mı gitmem gerekiyor?’ diye öyle bir hayretle sordu ki... (Güneş, 22 eylül)
Bu sevimli hikayeyi Kanada’da yaşayan arkadaşım (arkadaşım dediysem doğduğum günden beri arkadaşım ve ilkokulda sıra arkadaşım) NİYAZ’a ithaf ediyorum. Beceee Teyzem hâlâ gülerek anlatır, okulun ikinci günü sabah uyandırdığında Niyaz isyan etmiş, ‘Dün okula gittik ya, bitmedi mi?’ diye.
J*
ŞÖYLE BİR CÜMLE KURABİLMEK İÇİN NELER VERMEZDİM
Mesleğe bugün başlayacak olsam futbol yorumcusu köşe yazarı olmak isterdim, olmadı magazin yazarı. Ama mümkün değil, çünkü ben asla şöyle bir cümle kurmayı beceremem mesela:
Buket Saygı’dan kısa bir süre önce boşanan popçu Çelik, önceki gece gittiği bir mekarda seksi oyuncu Didem Erol’un yakın takibindeydi. İkili arasındaki tehlikeli yakınlaşma, akıllara aşk ihtimalini getirdi.
Star-Box-Magazin-Ulan-Bu-Kadar-Uzun-İlave-Adı-Olur-Mu-Be, 24 eylül
*
HÜLYA KOCYİĞİT’E GEÇMİŞ OLSUN, çok üzüldüm.
Mercedes’i iki dakikada gitti, diyordu haber.
Akmerkez’in Ulus tarafındaki eczaneye gitmişler karı koca (Selim Soydan ile), ardından da kapının önünde, Mercedes’te bekleyen şoförlerini yanlarına çağırmışlar. Şoför, ellerindeki ilaçları alıp geri döndüğünde... kapıdaki arabanın yerinde olmadığını görmüş.
Hemen şunu söyleyeyim ki, polisin yahut Trafik Vakfı’nın araçlarını çekmiş olması ihtimali sıfır. Çünkü Akmerkez’in önüne ve arkasına park eden araçlardan sadece yerli veya ucuz otomobiller çekilir, öyle kodaman ciplerine, hamırlarına, BMW’lerine, Porsche’lerine yahut Mercedes’lerine polisin elini sürmeyi şeyi yemez...
İkincisi, benim bildiğim Ulus yolundaki o eczanenin önünde değil park edip araçtan inmek, durmak bile yasaktır! Acaba polis, çalıntı bildiren Soydan çiftine bir ceza kesti mi? Çünkü benim arabam oradan çalınsa anamı ağlatırlardı da...
Sabah, 24 eylül
*
ALLAH-ELİNE-DİLİNE-DÜŞÜRMESİN AYKUT ABİ’DEN BİR ALINTI
Tarkan kardeşe mektup
Sevgili kardeşim Tarkan... Allahını seversen şu İngilizce albümün çıksın, dünyanın dört bir yanındaki müzik evlerinde satılsın artık... Yıllardır 'çıktı-çıkacak' diye beklemekten yoruldum, sıkıldım. Her halde 15 yıl olmuştur. Hatırlıyor musun New York'a ilk gidişinde yanında menajerin Ahmet San, sevgilin Elif Dağdeviren ve bir de ben vardım. O Ahmet Ertegün ile ilk görüşmeler, İngilizce albüm üzerine projelerin ilk yapıldığı günler... Bu İngilizce albüm daha anne karnına düşmeden yanında idim. Ayrıca Türkiye'de seni süper star yapmak için düzenlenen palavradan New York konserinde de emeğim çoktur. Elif ile birlikte seyirci toplarken göbeğimiz çatlamıştı. O günlerde değil Amerikalılar, Amerika'daki Türkler bile Tarkan'ı tanımıyordu ki... Hoş hâlâ tanımıyorlar ya... Salona 100 kişiyi soktuk ama gel bize sor. Dans eden seyirci kızlara da Ahmet 10 dolar vermişti. Ben şahsen yoldan geçen pek çok siyahi genci, zorla salona sokmuştum. Haaa o konserdeki tek kamera da benimki idi. Amatör kamera yani... İstersen sana bir kopya bant göndereyim. Hadi çıkar şu albümü, çık dünya pazarına. Kendini iyice sına... Bak yaşın ilerledi. Belli bir yaştan sonra bacakların yere yakın. Bünyen çabuk şişmanlamaya müsait. Hemen basenlerin büyüyor, ensen kalınlaşıyor. Benim de seni daha fazla bekleyecek ömrüm kalmadı.
Aykut Işıklar - Bugün, 24 eylül
*
HAŞIRT-2
Aykut Işıklar aynı köşede Seda Sayan için de şöyle diyordu (Bakınız foto) :
Bana mı öyle geliyor yoksa doğru mu? Seda Sayan'a şöyle bir baksanıza. Sanki yüzü uzadı. Daha doğrusu eskiden yuvarlak yüzlü bir kadındı, şimdi dikdörtgen suratlı kadın oldu. Vallahi hayret. Demek tıp bilimi bu kadar ilerledi. İnsanı alıp başka insan yapıyorlar. Peki daha mı iyi oldu? Bana göre eski Seda Sayan daha güzeldi. Daha içten gülüyor, konuşuyordu. Şimdi gülerken elinle ağzını kapatıyor. Sanki dikişler patlayacak gibi... Genç sevgilisi Nihat Doğan düşünsün.
Bugün, 24 eylül