Güncelleme Tarihi:
Hıncal Uluç, 21 yaşında bir kızla birlikte olduğunu açıklamak ihtiyacı duydu, bir dergiye garipsenen pozlar verdi. Vatan’ın Pazar ilavesi konuyu sürmanşet yapmış, diyor ki:
Hıncal Uluç “seks üç dakikadır” diyor... Peki ya kadınlar ne düşünüyor? Haberi sayfa 4’te...
Açıp bakıyoruz sayfa 4’e, kimmiş bu konuda görüş açıklayan “kadınlar” diye.
Deniz Akkaya - Tuğçe Baran - Refik Erduran - Haydar Dümen - Metin Münir
PazarVatan, 13 Şubat
*
SERİN DURUŞ’tan...
Erman Toroğlu: Yeni çıkan hırsızlık kanununa göre hırsızı salonda vurmak suç oldu. Yatak odasına götürecekmişsin. Ulan ben adamı yatak odama götürdükten sonra niye vurayım, daha beterini yaparım, adam bir daha hırsızlık mırsızlık yapamaz korkudan!..
Şansal Büyüka: Aman hocam kırmızı noktaya dikkat, saat daha 12 olmadı!..
Erman Toroğlu: Yok, döverim demek istiyorum ben...
‘Şule ile Gün Arası’na katılan ‘anti-aging’ uzmanı : Vücudumuzu optimize edip, customize ettikten sonra ona göre design edip, vitamin absorbesiyle fit on nutrition'larla besliyor, güneşin peek olduğu zamanda sun exposure'dan kaçınıyoruz. Gym yerine dans öneriyorum...
Ümit Aktan: Vücudunun yanında bulunan kollarına doğru bir top geldi...
Reha Muhtar: Şimdi bir Fenerbahçe komentatöründen, yani yorumcusundan yorumlarını alacağız!..
Kuşum Aydın: Türkiye'nin her yeri kar altında eğer böyle giderse dört bir yanı kar altında olacak!..
Serap Ezgü, kendisini öpen bir seyircinin ardından başkaları da öpmek isteyince: Öpenler öpmeyenlere anlatsın
Milliyet, 13-16-18 Şubat
*
BİLİN BAKALIM BU SÖZLER KİME AİT?
“Bir zamanlar kalem gibiydim” demiş, “Genç, güzel... Ama hiçbir zaman dişiliğimi kullanarak bir yerlere varmadım ve erkeklere meze olmadım!”
Bu sözler kime ait bilin bakalım?
Az sonra...
Şok, 15 Şubat
*
ZARAFET
Hıncal Uluç’un başına gelen olayla ilgili herkesten görüş almış Tempo.
Son günlerde yazı marifetiyle atıştıkları Fatih Altaylı “Hıncal Abisi” hakkında diyor ki:
“Hıncal Uluç’un aşk ve hâlâ varsa seks hayatı üzerine bir polemiğe girmek istemem. Ancak 3 dakika meselesne gelince, Coelho’nun bir kitabında, Brezilyalı bir fahişe kendi deneyimlerine dayanayak seksin 11 dakika sürdüğünü söyler. Ben, Uluç’a Haydar Dümen’e uğramasını tavsiye ediyorum.’
Tempo’dan naklen Şok, 17 Şubat
*
UZMANA SORUN
Aldatmak konusunda fikri sorulan Hülya Avşar “Aldatma olayını büyütmemek lazım. Kadınların çocuk doğurmaktı, ev işleriydi derken aldatmak aklına gelmiyor. Ama kadınların da aldatma hakkı var.”
Vatan-34, 17 Şubat
*
DOĞUM GÜNÜNDE ALKOL KOMASINA GİRMİŞ, diyordu haber.
“Ünlü modacı” (Türkiye, Türkçe gibi ikiye ayrıldı, ünlüler ve ünsüzler) Esin Maraşlıoğlu geçen hafta doğum gününü kutladığı Wanna’dan sabaha kadar çıkmayınca, herkes mera etmiş, meğer - habere göre - içkiyi fazla kaçırınca alkol komasına girmişmiş.
Yahu ben bu işlerden anlamam, insan barda komaya girip eve gidince çıkabilir mi, bu alkol koması girilmesi çıkılması bu kadar kolay bir şey midir?
Hürriyet, 17 Şubat
*
Aykut Işıklar, bakın köşesinde ne yazdı:
SEKRETERİNE KRAVAT BAĞLATIRKEN ŞEYTANA UYAN TV GENEL MÜDÜRÜ...
Geçen hafta çok izlenen bir TV kanalının müdürü, kravatını sekreterine bağlatmak istemiş. Kızcağız da ne yapsın, 'emir demiri keser' deyip müdürünün karşısına geçip kravatı bağlamaya başlamış. O da ne? Müdür bey iki elinle kızın belini tutmaz mı? Ve 'Senin ne kadar ince belin varmış' demez mi? Sekreter kız bakmış ki iş uzayacak, başka şeyler de olacak. Müdüründen kurtulup bağırarak odadan kaçmış. Hemen eşyalarını toplayıp TV binasını terk etmiş. Eve gidince de durumu babasına anlatmış. Baba-kız doğrucana savcıya gitmiş. Dilekçe verilmiş, suç duyurusunda bulunulmuş. Bundan sonrasını bilmiyorum. İlgi alanımın dışına çıkmış olurum. Polis-adliye muhabiri arkadaşlar İstanbul Cumhuriyet savcılarını arayıp bulsun. Tabii bu basit cinsel taciz olayında tanık yok, delil yok. Sekreter hanımın işi zor. İddiasını nasıl ispat edebilir ki...
İşin daha ilginç bir yanı var. Bu daha utanılacak durum. Bu olayı pek çok gazeteci de bildiği halde yazmadı. Bakarsın günün birinde orada çalışmak nasip olur düşüncesi yüzünden. Normal ama... Herkes benim gibi salak değil ki... Hadi gazeteciler belki yarın iş isterim diye yazmıyor. Peki o özgür ve tarafsız internet habercileri niye susuyor? Onlar ki gazetelerde bir arkadaşımız gaz çıkarsa duyup yazıyorlar. Medyada olup biteni bazen abartarak, bazen dolmuşa binerek, bazen ustalarına yalakalık yaparak yazıyorlar.
Bunları belki duymayan arkadaşlar vardır diye yazıyorum. Aman aramızda kalsın. Ayrıca hepimiz insanız. Hangimizin hatası yok ki canım. Ben sadece hatalarımı yazsam vallahi ansiklopedi olur.
(Aykut Abi bu haberi yazdığı için salaksa, ben duble salağım. İnşallah bu televizyon müdürü, bizimkilerden biri değildir, yoksa yandık!)
DB Tercüman, 16 Şubat
*
DİNOZOR SENDROMU
Türkiye’de niye oyunculuk yapamayacağını izah eden Tuğçe Kazaz: “Gövdem ve bacaklarım çok uzun. Beynim rolü idrak edene kadar komut veremiyor. Mesafe uzun ya, ondan olsa gerek...”
Ben, kendini sarakaya almayı bilenleri çok severim, bu kız da gözüme girdi!
Milliyet, 16 Şubat
(Bu alıntıları bilgisayara geçerken, yazı işlerindeki FB-Real Zaragoza geyiğinden kendimi soyutlayabilmek için kulaklıkla müzik dinliyorum. Muddy Waters’ın You Need Love’ını dinlerken bir taraftan da swing yapıyorum şu anda, kesin manyak diyorlar bana...)
*
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİMİN BANA ZAAFI VARDI
... diyor Güzin Abla’ya yazan genç kız:
Ben 19 yaşında bir bilgisayar şirketinde çalışan bir genç kızım. Ortaokuldaki İngilizce öğretmenimin bana zaafı vardı.
Şimdi üzerinden sekiz yıl geçti. Geçenlerde tesadüfen karşılaştık, bol bol güldük, çok hoş vakit geçirdik. O günden sonra aşkını ilan eden bir sürü mesaj geldi. 32 yaşında, hiç evlenmemiş, İngilizce öğretmenliği yapıyor, ben de onu çok seviyorum.
Aslında şimdiye kadar ona o gözle bakmamıştım ama şimdi bana güven veriyor, huzurlu hissettiriyor. ‘Ailenden isteyeyim’ diyor. Şimdilik reddettim. Sence ne yapayım? Evliliği düşünmüyorum ama, beraber olabilir miyiz?
RUMUZ: ORTAOKULDAN
Güzin Abla kıza fena halde fırça kayıyor:
Kızım, bu genç öğretmen sana ortaokulda göz koyduğunda sen 11 yaşında mıydın? Bu çok ters geldi bana.
Şimdi ise, hem onu sevdiğini söylüyorsun,(ki buna bir iki saat içinde karar vermişsin) hem de ‘Evliliği düşünmem, beraber olabilir miyiz?’ diyorsun. Nasıl bir beraberlik hayal ettiğini anlayabilmiş değilim. 32 yaşında bir genç erkeğin, seninle el ele tutuşup, göz göze bakışıp, yıldızları seyredeceğini mi sanıyorsun?
Bu yazıyı yakalayan Hacer, yanına not düşmüş: DÖVSEYDİ BARİ!
Hürriyet-Kelebek, 16 Şubat
*
SEVDİĞİ(M) LAFLAR
Hıncal Uluç köşesine Sevdiği(m) Laflar’ı koyar ya...
Bu sefer şöyle yazmış:
“Yalnızca gerçek dostlarınız size yüzünüzün ne zaman kirlendiğini söyler” Sicilya Atasözü (Teşekkürler Cenk)
Bu Cenk kimse, Hıncal Abi’ye şu sıralarda hangi gerçeği söyledi acaba ?
JSabah, 16 Şubat
*
BU SEZEN AKSU DA BİR TUHAF...
Botokstan yüzü gözü şişti dedikodularına cevaben, Minik Serçe böbreküstü bezlerinin iltihabı sebebiyle aldığı ilaçların dokunduğunu söyledi...
Neticede Sezen Aksu basından kaçıyor, kameraları görünce yüzünü saklıyor epeydir...
Geçenlerde, sevgilisi Önder Bey’le gittiği bir barda geç saatlere kadar eğlenen Sezen, çıkışta yine (montunun kapüşonunu başına geçirerek) yüzünü gizlemiş ama... bir yandan da bacak bacak üstüne atarken orasını burasını öyle bir açmış ki, bütün magazin sayfalarına ‘frikik verdi’ diye malzeme olmuş.
Bu ne perhiz?
Gazeteler, 18 Şubat
*
‘ASTRO YILDIZLAR VE SİZ’ köşesinde (astro yıldız nedir acep?) Filiz Özkol, benim gibi Koç burcundan olanlara şöyle diyor:
“Bildiğiniz konularda konuşmanız gerekirken çevrenizde gelişen olumsuz olaylara yorum getirmek isteyebilirsiniz. Bazen kendinizi tutamıyor ve müdahale etmemeniz gereken konulara el koyuyorsunuz.”
Eee, Filiz Hanım, bilmediğimiz konuya ‘el koymayacak’ isek... biz burada ne yazacağız?
JSabah’la Günaydın, 18 Şubat
*
MEZARLIKTAN TV YAYINI
Mim Kemal Öke TRT’de Düşünce İklimi adlı bir program yapıyormuş. Bir gün, beyaz çoraplı misafirleriyle camiden canlı yayın yapınca, Cengiz Semercioğlu ‘TRT Arap televizyonu mu?’ diye sormuş. Bu kez de aynı program mezarlıktan yayımlanınca isyan ediyor Semercioğlu ‘Ya cami ya mezarlık, Allah aşkına sohbet edecek başka yer bulamadınız mı?’ diye soruyor.
Televizyon yorumcusu olarak benden iyi bilir ama, bu, dünyadaki sohbet programlarının yeni ‘trendi’ İMİŞ... Le Monde’un televizyon ilavesinde okudum, Fransa’da da mesela, kiliseden, mezarlıklardan, morgdan canlı yayın sohbet programları varmış...
Hürriyet- Kelebek, 18 Şubat
*
İKİ KÖPEĞE BİR DAİRE
Modacı Yıldırım Mayruk’un asistanı Barbaros Şansal ile modacı Cengiz Abazoğlu birbirini hiç sevmezmiş, bunu hissettiği için zahir Şansal’ın Saint Bernard cinsi köpekleri aynı apartmanda oturan Abazoğlu’nu her gördüğünde havlıyormuş, diye bir haber.
Benim dikkatimi çeken cümle:
“... Barbaros Şansal’ın Fıstık ve Tane adlı Saint Bernard cinsi iki köpeği var. Köpekler ve bakıcıları, Barbaros’un özel olarak tuttuğu Gümüşsuyu’ndaki bir dairede kalıyor.”
İki köpeğe bir Gümüşsuyu’nda bir daire ha?
Madem yanında kalmayacak, köpekleri niye bir apartman dairesine kapatıp eziyet ediyorsun, diye mi sormalı yoksa kasabın yağ mı demeli?
Posta, 18 Şubat
*
DIRDIR
Bakırköy Psikiyatri Kliniği Şefi Doç.Dr.Kemal Sayar şöyle demiş:
“Dırdır, fark ve takdir edilmek isteyen, günlük ev işleri içinde kaybolmuş, kendisini önemli hissetmeye ihtiyacı olan bir kadının yardım çığlığıdır!”
Dr.Sayar evli mi bilmiyorum ama... Ben öyle çalışan, başarılı, işinde takdir edilen ve kendini fazlasıyla önemli zanneden kadınlar gördüm ki... dırdırı yüzünden gırtlağını sıkası geliyor insanın!
Gazeteler, 19 Şubat
*
UZANAMADIĞIN CİĞER
Hıncal Uluç, 21 yaşındaki Ebru adlı kızla olan ilişkisini, dergiye verdiği pozları eleştirenlere cevaben yazdığı uzun yazıyı şöyle bitirdi:
Günlerdir beni eleştirenlere...
George Bernard Shaw demiş gene...
“Yapan yapar... Yapamayanlar eleştirmen olurlar...”
Teşekkürler George!..
Sabah, 19 Şubat
*
HINCAL’IN YÜREĞİNİ HOPLATTI, diyor birinci sayfa haberi.
“Hilton’daki defilede podyuma çıkan manken Ece Gürsel’i izleyenler arasında bulunan sevgilisi (ikisi de ısrarla sevgili değiliz diyor, kızcağız “bizimki kültürel ilişki” diye yırtınıyor ama olsun) Hıncal Uluç sıkıntılı anlar yaşadı. Ece her podyuma çıktığında başına ‘iş kazası’ gelebileceğini düşünen Uluç’un korktuğu sonunda oldu ve güzel mankenin sol göğsü ceketten dışarı fırladı.”
Allah yarabbi!
Güneş, 20 Şubat
*
NE DİYOR BUNLAR YAHU?
Ben fala ve astrolojiye inanmam, ama ara sıra okurum. Bugün size iki ayrı gazeteden iki ayrı fal okuyacağım, Koç burcu, benimki yani. İkisi de ‘kafayı takma, sıyırırsın!’ demek istiyor galiba.
Güneş’te ‘ünlü’ astrolog (ünsüz hiçbir şeye yer yok artık bu dünyada) Hülya Koçak 21 Şubat’la başlayan hafta için Koçlara şöyle diyor:
AŞK: Beraberliğinizdeki ikilemi ailenize yansıtmamalısınız. Yanlış yönlendirme ve fikirlerinizdeki ikilemi körükleyecek sözler ilişkinizi olumsuz etkileyebilir. Kafanıza bir şey takmadan düşünmek yararınıza.
İŞ: Aktif olabilir kararlarınızı yenilikler üzerine yoğunlaştırabilirsiniz. Uzun süreli olabilecek atılımlar yapabilirsiniz.
SAĞLIK: Kendinizi çok irdelememelisiniz.
(Biri hayır sahibi bana tercüme edebilirse bu falı, anlayabilmek istiyorum da...)
Bu arada Hürriyet-Kelebek’te Yasemin (Boran) daha tehlikeli sularda yüzüyor:
Patronunuz mu sizi engelleyen? Bugün kendinizle ilgilenecek ve şimdiye kadar neler yaptığınızı düşüneceksiniz. Patronlar veya aile büyüklerinin baskı yarattığı ve sizi engellediklerini düşünebilirsiniz. Duygularınız derinleşiyor ve hem hayatı hem de isteklerinizi sorgulayabilirsiniz fakat fazla derinleşmeyin.
(Ertuğrul Bey, ne diyor bu kız? Bir bildiği mi var acaba?)
Güneş ve Hürriyet-Kelebek, 20 Şubat
*
ALMANLAR MUSTİ’YE KEBAP YEDİRMEDİ diyor başlık.
Münih’te bir konser veren Mustafa Sandal, kaldığı otel odasına kebap getirtmek istemiş, daha doğrusu otel odasında ‘KEBAP PARTİSİ’ vermek istemiş de, sokmamışlar.
İbo’ya va da Musti’yi yok mu, aşk olsun!
Posta, 20 Şubat
*
BENZETMİŞ
Sezen her yere bir minibüsle gidiyor ya, aracın içinde, ayağını uzatabilsin diye bir de taburesi varmış çılgının...
Ahmet Cumalı bu tabureyi çok ‘zâârif’ bir benzetmeyle eleştiriyor: “Ahşap tabure minibüsün içinde kelebek gibi duruyordu.”
Şık!
Posta, 20 Şubat
*
REHAMUHTARİZASYON
ATV ana haberde şöyle bir alt yazı geçmiş:
“Sabahat Akkiraz canlı yayında Ali Kırca’ya aşure getirdi...”
Mesut Yılmaz’a (mesela ‘Bana Şeriat’a laf söylettiremezsiniz’ dediği günlerde) çok dil döktüm: Dincilerden oy koparamazsın, onlar gerçeği varken sahtesine oy vermezler, ama laik oyları, merkez oyları kaybedersin... Anlamadı!
Rehamuntarizasyon sendromu yaşayan Ali Kırca da abuk sabuk seyirciyi ekrana çekemeyeceğini, ama kendini beğenenleri, sevenleri kaybettiğini anladığında, iş işten geçmiş olacak!
Milliyet (Serin Duruş), 20 Şubat
*
Hıncal Uluç günlerdir kendini eleştirenlere cevap veriyor.
Bu sefer de “Her insan kendi hayatını yaşar dostlarım. Başkaları ne der, diye çizmeyin hayatınızı sakın. O zaman mutluluğu yakalama şansınız kalmaz. Hayatınızı yaşayın. Kim ne derse desin, kendi hayatınızı yaşayın!” diye bitirdiği yazısında, bu “hayat dersini”, hayatına yön veren, Hıncal’ı Hıncal yapan bu hayat felsefesini kimden aldığını da anlatıyor.
Hayranı olduğu Amerikalı oyuncu Liz Taylor, ‘o sırada’ Mike Todd ile evliymiş, Hollywood’un en zengin, en ünlü, en güçlü yapımcısı, müthiş bir hayatları varmış, Liz Taylor - Mike Todd çiftiyle içtikleri su ayrı gitmeyen, yakın dostları Debbie - Eddie Fisher çifti, sabah kahvaltısını Tiffany’de ettikten sonra uçağa atlayıp Kenya’ya akşam yemeğine gidiyorlarmış, filan, böyle bir hayat...
Derken, Mike Todd bir uçak kazasında ölünce, Liz Taylor yıkılmış... Öyle yıkılmış ki, can dostları Debbie ve Eddie Fisher onu evlerine almışlar, haftalarca misafir etmişler, ta Liz Taylor toparlanana ve ... Eddie Taylor’ı baştan çıkarıp Debbie’den ayırtana kadar. Sonra evlenmişler...
Bir gazeteci Liz Taylor’a sormuş: “Bunu nasıl yaparsınız? Debbie sizin en yakın arkadaşınızdı...”
“Liz’in Photoplay’de (dergi) yayınlanan yanıtı hayatıma yön veren ilkelerden biri oldu, Hıncal’ı Hıncal yapan...” diyor Hıncal Uluç.
Sizi acınızı paylaşmak için günlerce evinde ağırlayan, en yakın dostunuzun kocasını nasıl ayırtabilirsiniz, bunu nasıl yapabilirsiniz? diye soran gazeteciye şöyle cevap vermiş yedi kocalı hürmüz:
“Her insan kendi hayatını yaşar. Ne siz başkasının hayatını yaşayabilirsiniz, ne başkası sizin...”
İşte bu ‘ilke’ imiş Hıncal Uluç’u Hıncal yapan, hayatına yön veren...
Kalsın be Hıncal Abi, zaten senin hayatında gözümüz yok, Allah bağışlasın!... Sen bu ‘ilkeyle’ kendi hayatını güzel güzel yaşa, Allah seni başımızdan eksik etmesin!
Sabah, Hıncal’ın Yeri, 20 Şubat
*
YUKARIDAKİ SORUNUN CEVABI : “Bir zamanlar kalem gibiydim” demiş, “Genç, güzel... Ama hiçbir zaman dişiliğimi kullanarak bir yerlere varmadım ve erkeklere meze olmadım!”
BÜLENT ERSOY