Güncelleme Tarihi:
Hürriyet, 18 Kasım
“Pınar ile Tony yine yakalandı” diye bir haber. Şöyle bitiyor: “... ikili, önceki akşam da Mayadrom’da Hürriyet objektiflerine yakalandı. Birlikte alışveriş merkezine giden, önce yemek yiyip sonra da alışveriş yapan Tony ile Altuğ’un son derece neşeli olduğu gözlendi.”
Bitmedi.
“Bir süre sonra otoparka inen ikili, burada objektiflere yakalandı. Çiftin rahat ve kaygısız olduğu dikkat çekti.”
Hatta, ve de, üstelik, ayrıca...
“Fotoğraflarını çeken muhabirlere ‘İyi akşamlar!’ demeyi de ihmal etmeyen Pınar Altuğ ve Tony...”
Eskiden gazeteler Millî Şef İnönü’nün gezilerini böyle verirmiş. Bugün kalitemiz budur...
*
NİHAYET BİRİSİ DOĞRUYU SÖYLEMİŞ
Posta, 19 Kasım
Ben bu kızlara hep sataşırım, iyi bir şey yaptıklarında söylememem ayıp.
Manken Aysun Kayacı’ya (hani dudaklarını uzatarak poz veren manken kız) plak şirketlerinden harıl harıl kaset teklifi geliyormuş da reddediyormuş.
Diyor ki “Sesim bana bile güzel gelmezken, bir kez bile dinlememiş insanların bana teklifte bulunması garip.”
*
BİZ ESKİDEN BUNLARA BAŞKA BİR SIFAT KULLANIRDIK
Vatan, 19 Kasım
“Metroseksüel erkek kadınlarla yarışıyor” diye laf olsun torba dolsun bir “haber.”
Bir de minik kutu: Metroseksüel erkek ne yapar?
- Sırt, göğüs ve bacaklarına ağda yaptırır
- Kaşlarını aldırır
- Manikür, pedikür yaptırır
- Masaj yaptırır
- Solaryuma gider
- Cilt rengini açan ve nemlendirici kremler kullanır
- Şampuan, saç kremi ve duş jellerini titizlikle seçer.
Şimdi adı “metroseksüel” olmuş, biz bunlara eskiden başka bir isim verirdik...
*
AİLEMİZİN NAMUSU BÖYLE KURTULUR
Şok, 19 Kasım
Belki de bir beklentileri vardı da, yüz bulamadılar, “ailenizin gazetesi” Şok, Pınar Altuğ düşmanıdır. Altuğ diziden ayrıl(ttırıl)dığını söyleyince, Şok çok sevindi. Haberi birinci sayfadan, (sado-mazo rahibe kılığında, yarı çıplak bir kadın fotoğrafının hemen yanında) birinci sayfadan “Çocuklar kurtuldu” diye verdi.
Haberin içerideki manşeti de “Pınar’ın önü açıldı!”
*
MODACININ HAÇ SEFERİ
Haftasonu, 19-25 Kasım
Haftasonu “ünlülere” sormuş, “9 günlük Bayram tatilinde ne yapacaksınız?” diye.
“Ünlüleri” ve “neyle ünlü olduklarını” tahmin edersiniz...
Barbaros Şansal’ın (Yıldırım Mayruk’un yardımcısı, modacı) cevabı muhteşemdi.
“Bu uzun tatilde Hac’ca gitmeyi düşünüyorum. Çok uzun zamandan beri hep bunu istiyorum.”
Ben bu işlerdem pek anlamam, ama bildiğim kadarıyla, Şeker Bayramı’nda Hac’ca gidilmez, olsa olsa umreye gidilir.
Şansal’ın “çok uzun zamandan beridir Hac’ca gitmek istiyorum” derken ne kadar samimi olduğu belli.
*
ADETA....
Vatan gazetesinin moda eki, 21 Kasım
Zeynep Tunuslu'nun fotoğrafı ve bir resimaltı: “Tunuslu'nun evi adeta bir bienal alanı...”
(Mine Toksöz’e teşekkürler)
*
AMAN DİĞER DETAYLAR KALSIN!
Gala, 23 Kasım
Manken Tuğba Özay, Gala’nın (ve diğer magazin eklerinin) kadrolu kapak kızıdır. Neden bu kadar çok severler, bilmiyorum.
Son sayıda yine kapakta Özay’ın resmi, içeride bir röportaj.
“Ünlü manken” diyor ki, “Ben bir temizlik hastasıyım. Dışarıdaki tuvaletleri bile temizlerim. Ayrıca simetri hastasıyım. Dişlerimin dışında, dilimi ve dudaklarımı da fırçalarım.”
Allah'tan simetrisi bu kadarla kalmış...
*
YAPMACIKTAN VE SUNİDEN HİÇ HOŞLANMAZLAR
Posta, 26 Kasım
Müge Dağıstanlı’nın haberine göre Ajda Pekkan Polenezköy’deki çiftlik evinde, Semiramis Pekkan da Nişantaşı’nda balkonda hormonsuz gıda yetiştiriyormuş. (Hormonsuz gıda nasıl “yetiştirilir” acaba?)
Normaldir, Pekkan Kardeşler sadece tabii olan şeylerden hoşlanırlar!
*
BİRAZ TADINIZI KAÇIRACAĞIM, ÖZÜR DİLERİM
Hürriyet – Posta – Sabah’la Günaydın, 26 Kasım
Gazetelerimi sabah bu sırayla okudum. Hürriyet’te Ertuğrul Özkök, Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun PKK’ya karşı verilen savaşta Hakkari cephesini anlattığı “Unutulanlar dışında yeni bir şey yok” kitabından alıntı yapmış. Kitabın arka kapağından alınan bir de fotoğraf kullanmış, Hakkari Dağ Taburu’na bağlı Mehmetçik, Buzul-Rejgar-Tove Dağlarında nöbette. O soğuğu bilirim. Yüzü al al olmuş, yanakları donmuş o askere ne kadar çok şey borçlu olduğumu hissettim birden, içim titredi. Utandım!
Sonra Posta’nın ikinci sayfasında bir haber ilişti gözüme: Maria Eliyeşil 42.yaşını AvantGarde’da kutlamış, dans ederken eşinin hediyesi olan 100 bin dolarlık bileziği kaybedince çok korkmuş, Allah’tan kızı bulmuş da...
Bıraktım o gazeteyi, elimin altına Sabah’la Günaydın geldi. Birinci sayfada bir numara yok, çevirdim ilk yaprağı. Bülent Cankurt’un Life+ köşesi. “Sosyetik güzel” Ender Mermerci’nin yarı çıplak bir fotoğrafı, ehliyeti yokmuş da, alır almaz altına bir spor otomobil çekecekmiş. Yaşı taş çatlasa 15-16 olan Lara Kamhi adlı kızın gecelik misali elbiseli bir pozu. Maria Eliyeşil Hanım’a doğumgünü için DJ kabinine girip bir canlı şarkı söyleyivermiş. Melissa Eliyeşil adlı genç kızın benzer bir fotoğrafı...
Kabahat bu insanlarda değil, paraları var, istediklerini yapsınlar. Benim derdim yine medyaylı, topluma zerkedilen değer yargılarıyla.
On bin çocuğumuz o karlı dağlarda bu Türkiye’yi korumak için mi öldü? Binlerce gencimiz bu sefahat sürsün diye mi sakat kaldı?
“Hayır efendim, Mehmetçik, Türkiye’ye kurtarmak için canını verdi!” diyebilmek için, sosyal adaleti temin etmek gerekir. “Fakir çocukları, zengin çocukları lüks içinda yaşayabilsin diye öldü, sakat kaldı” dedirtmemek için, toplumu ikiye bölen eşitsizliğe, insanı isyan ettiren haksızlığa bir son vermek gerekir.
Yoksa çok bombacı çıkar bağrımızdan!
*
VAKİT YOK...
Posta’nın pazar ilavesi Dolçe, 29 Kasım
Bir küçük haber diyor ki “Manken Emine Ün ile oyuncu Emre Kınay geçtiğimiz yıl evlendi... ‘Valla(hi) çocuk sahibi olmayı ikimiz de çok istiyoruz, ama Emre’nin işleri öylesine yoğun ki, vakit bulamıyoruz’ dediler.”
*
ÖNEMLİ HABERLER BUNLAR...
Bayram’da gazeteler haber sıkıntısı çeker de, bu sefer tatil 9 günü bulunca işin şeyi çıktı.
29 Kasım tarihli Hürriyet’ten bir haber:
Sahneden önce selülit mesajı – Gülben Ergen Bayram’da Antalya’da konser vermiş, sahneye çıkmadan önce otelin hamamına gitmiş, ardından da güzellik salonunu ziyaret ederek selülit mesajı yaptırmış.
Gülben Ergen’in kilolarıyla ve rejimiyle ilgili 50 küsur satırlık bir haber, koskoca Hürriyet’te...
Aynı gün, Vatan’da büyük bir haber:
Hülya Avşar kocasının hiç sebepsiz yere (!) bacağından vurulması ve İstanbul’da patlayan bombalar sebebiyle huzursuzmuş. Kanal D’de Hülya Avşar Şov’un çekimini yaparken aklı hep dadısıyla bir arkadaşının evine oynamaya giden kızındaymış. Neyse ki, çekim sırasında bir haber ulaşmış, bir panoya “Zehra eve gidiyormuş, rahat olun” diye yazıp göstermişler de huzur bulmuş Diva’mız!
Aynı gün, Star’ın ikinci sayfası:
Manken Tuğçe Kazaz birlikte yaşadığı şarkıcı Kenan Doğulu’nun “tam bir ayak fetişisti” olduğunu ifşa etmiş. “Kenan’ın yanında ayakkabı ve terlik giyemiyorum. Çünkü tam bir ayak fetişisti. Benim boyum 1.83 olduğu için Kenan yanımda kısa kalıyor. Bir de topuklu giyince aramızdaki boy farkı daha da ortaya çıkıyor. Birlikteyken çıplak ayaklı olmamın bir avantajı da daha kolay öpüşebilmemiz.” demiş. Allah’tan boylarıyla boslarıyla ilgili bu kadar detayla yetinmiş...
*
SİZE BOL SİVİLCELİ VE KANLI RÜYALAR DİLİYORUM
Gözcü, 29 Kasım
Bu alıntıyı da “magazin” başlığı altına koydum, çünkü bunlar da “inanç magazini...”
Türkiye’nin tanınmış medyumlarından (bir de böyle meslek türedi) Memiş Hocaefendi, okurlarının suallerine cevap veriyor, rüyalarını tabir ediyor, artık bizzat kendi mi yazar, yoksa ecinni asistanları mı vardır, bilmem.
Soru: Mehmet Memiş Hocam rüyamda sırtımın her tarafı sivilcelerle kaplanmıştı. Sivilceleri sıktığım yerden (Medyum’a başvuran okur sırtındaki sivilceleri nasıl sıktığını söylememiş) kan aktı. Rüyamın tabirini yapar mısınız.
Cevap: Bir kimsenin rüyasında vücudunda sivilce çıktığını görmesi ve bu sivilceleri sıktığı yenden kan sarı renkle su veya kan aktığını görmesi, rahatlığa ve başarıya ulaşacağına tabir eder. Vücudunda sivilce, yara veya çıban çıkan kimse, bunları sıktığında irin yerine kan aktığını görmesi, kanın miktarı kadar mal sahibi olur. (Memiş Hocaefendi Türk dili ve edebiyatı uzmanı değil, cinci bir medyum, onun için cümlenin kafası yarıldı.) Rüyada görülen sivilceler sevinçle birlikte meydana gelecek ani zenginliğe yorumlanır.
Öyleyse, ben de, Medyum Serdar Hocaefendi olarak, tüm okurlarıma, oralarında buralarında Halep çıbanlı, kanlı basürlü, ergenlik sivilceli rüyalar ve sıktıklarında irin yerine oluk oluk kan diliyorum!