MEDYADAN : Magazin

“Yanlış anlamayın ama aklınızın köşesinde olsun diye: İçinizde jartiyerler varken, dışınızda kalın kar pantolonlarıyla dolaşmak gerçekten eğlenceli.”

Ayşe Arman

BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN İYİDİR

Gazeteler, 21-22 Şubat

Hülya Avşar “1,5 trilyon lira vergi ödeyerek bu yıl da vergi rekortmeni olacağım” demiş. Ve eklemiş: “Geçtiğimiz yıl aldığım rekortmenliği bu yıl da sağlamak istiyorum. (Çing çang çonk) Her insanın vergisini vermesi vatandaşlık görevi!”

Aklıma, 6 sene önce, 21 Nisan 1998 tarihli Hürriyet’te yayımlanan bir haber geldi, şöyle diyordu Ali Dağlar - Alper Yurtsever imzalı haber:

VERGİ KAÇIRAN AVŞAR’A HAPİS

Sahte fatura kullanarak vergi kaçırmaktan yargılanan sanatçı Hülya Avşar, 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, iyi hal nedeniyle 5 aya indirerek cezayı erteledi. Sanatçı, başka bir suçtan 1 günlük bir ceza bile alırsa, ertelenen 5 ay için de hapis yatacak.

SAHİBİ olduğu Avşar Sanat Prodüksiyon Limited Şirketi adına sahte fatura kullanıp vergi kaçırarak devleti zarara uğratmaktan yargılanan Hülya Avşar 3 celsede mahkßm oldu. Vergi suçlarında cezaları ağırlaştıran yasa değişikliğinin suç tarihinden 1 ay sonra kabulü Avşar'ı en az 3 yıl hapisten kurtardı. Avşar savcının da istemi doğrultusunda önce 6 ay hapis cezasına çarptırıldı, iyi hal nedeniyle bu cezası 5 aya indirildi. Sanık avukatının paraya çevirme istemini reddeden mahkeme, kanaatini kullanarak cezayı erteledi. (...)

Yasa değişikliği 3 yıldan kurtardı

(...) Öte yandan Avşar, yasa değişikliğindeki 1 aylık fark yüzünden en az 3 yıl hapis cezası almaktan kurtuldu. Sahte faturanın kullanım tarihi olan 1 Mayıs 1995 tarihinden tam 1 ay sonra 2 Haziran 1995'te vergi kaçağını önlemek için yapılan yasa değişikliğinde cezalar ağırlaştırılmış, hapis cezası 3 yıldan 5 yıla kadar artırılmıştı. Mahkeme, mahkûmiyeti suç tarihine göre belirledi.

Önceki duruşmada yargıcın azarladığı sanatçı Hülya Avşar, gözyaşlarını tutamamıştı.

Mahkeme Başkanı Şefik Mutlu, Hülya Avşar'ı vergi kaçırmaktan suçlu bularak 5 ay hapse mahkum etti, mahkeme daha sonra cezayı erteledi.

Ne demiş Hülya Avşar, Her insanın vergisini vermesi vatandaşlık görevi!”

Bazen bu “görevi” birilerinin insana hatırlatmasında fayda varmış demek ki...


*

“Sezon başında Denizlispor’dan büyük umutlarla Fenerbahçe’ye transfer olan Servet Çetin ne yaptıysa ilk 11’e giremedi” diyor haberin girişi. Servet Fener’in 11’ine girememiş ama transfer olduğu İstanbul’un “malum hayatına” epey bir girmiş belli.

Aynı habere göre manken Gizem Özdilli işte bu futbolcunun evine gidiyormuş bir gece, bulamamış, “Galatasaraylı Volkan ile Fenerbahçeli Servet’in evi hangisi?” diye bir manava sormuş...

Eskiden oyuncular, şarkıcılar yerdi, şimdi bu “büyük takımlara yeni transfer olmuş ve Anadolu kentlerinden İstanbul’a gelmiş cebi paralı toy futbolcular” takımının parasını, şu veya bu şekilde, mankenler yiyor.

Eee, Gizem Özdilli de sahaya çıkıp futbol oynayacağına mankenlerle gezip tozan bu toy delikanlıların adresini de kitapevine soracak değil ya, “Bunların adresini bilse bilse manav bilir” diye düşündü herhalde...

*

Şok biliyorsunuz “mahallemizin ve ailemizin namusundan sorumlu” bir gazetedir. “Türk örf ve adetlerini” cengaverce savunur... Ama arada “erotik” haberler “yazmaktan” bol bol baldır bacak, göt göbek resmi kullanmaktan da vazgeçmez.

Bir ara, Çocuklarımız Duymasın’da oynayan Pınar Altuğ’a takmışlardı. Şimdi de Almanya’da Altın Ayı kazanan Duvara Karşı filminin Türk oyuncusu Sebil Kekilli’ye - güya - kızıyorlar. Daha önce porno filmlerde oynamış ya, vurun kahpeye... Vurun ki, Şok’a da “pornografik fotoğraf” yayınlama imkanı doğsun.

Birinci sayfada Sibel Kekilli’nin bir porno filmden alınmış bir “pozisyonu.”

İkinci sayfada “bu sahneler çok iğrenç” ayağına bir ters, iki oral ilişki fotoğrafı... “birbirinden iğrenç sahnelerini açıkça yayınlayamadığımız için mozaik yapmak zorunda kaldık” mış.

“Pornonun da iğrenci - Hiçbir konusu olmayan, sadece cinsel arzuları kamçılamak için çekilmiş ve birbirindeni iğrenç seks pozisyonlarıyla örülü filmlerde rol alan...” diyor gazete.

Demek ki Şok’un araştırmacı-gazetecileri, Sibel Kekilli’nin oynadığı “pornonun da iğrenci” filmleri internetten filan bulup seyretmişler...

*

Manken Aysu Baceoğlu demiş ki: “Hayat boyu mankenlik yapamam, Bir gün vücudum bitecek. Kendimi yüksek yerlerde görüyorum.”

Ve eklemiş: “Bu beden geçici!”

*

Serin Duruş köşesinden arakladım bunu...

TRT-2’de bir haber anonsu : “Şaka sanacaksınız ama değil sayın seyirciler, dünya üzerindeki doğal kaynaklar hızla tükeniyor!”

*

“Popstar” Bayhan, burnuna estetik yaptırmış, pardon estetik değilmiş, kırık burnunu düzelttirmiş. Şok’un haberine göre, Bayhan “iyileşene kadar doktorlar şarkı söylememe izin vermiyor!” diyen Bayhan’ın aslında ... sesi ameliyattan “olumsuz” etkilenmiş de, onun için susuyormuş!

Eğer doğruysa, yazık olmuş. Çocuğun Pavarotti gibi sesi vardı !

*

Magazinciler böyle “renkli, imgelerle süslü” lafları çok severler, haklı olarak. Ama bazen “aslında ne demek istediklerini” anlaması zor oluyor.

Mesela, Zerda dizisinde iki sevgiliyi oynayan Ece Uslu ile Halit Ergenç “bu aşkı gerçek hayata taşımışlar” yani ilişkileri varmış demek ki, iyi güzel, Allah mesut etsin!

Peki şu ne demek: “Ece Uslu ile Halit Ergenç’in başında kavak yelleri esiyor!”

Yani?

Açıp bakalım bu deyim ne anlama geliyor:

(1) Bir gencin, yükümlülük duygusundan uzak, zevk ve eğlence peşinde koşması
(2) Gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek

Hangisi?