Güncelleme Tarihi:
Milliyet, 22 Mayıs
Hasan Abi okuduklarına inananmamış. Yılların gazetecisinden bir okuru, resmen, ‘Bana şu kadını ayarla abi’ diye ricacı oluyor. ‘Bir bu eksikti’ diye başlık atmış Hasan Pulur, ‘Başımıza bu da mı gelecekti’ vezninde. Şöyle yazmış köşesinde:
KIRK yıldır yazı yazarız, kırk yıldır, kim bilir kaç bin mektup almışızdır, iş isteyen, aş isteyen, torpil isteyen, not isteyen, maç bileti isteyen... Bunların hepsine alışığızdır da aşağıdaki isteğe hiç rastlamamıştık.
BİR okurumuz "e-mail" yollamış, bakın bizden ne istiyor, görün: "İyi günler! Evden çıkıp acaba sorusuyla bir cafe'ye geldim. Benden de iki yaş büyük bir bayana aşığım. Sizi çok seviyor; ben de memur olduğumdan bu yana, her gün sizi takip ediyorum. Bir gün işyerime gittiğimde (sevdiğim kadının) sizin yazınızı okurken gördüm, sizi çok sevdiğini de öğrendim. Bana bir iyilik yapar mısınız?"
MEKTUBUN nasıl devam ettiğini ya da edeceğini anlamışsınızdır herhalde... "Bana bir iyilik yapar mısınız acaba?" "Benim adım (....), size sevdiğim kadının e - mail adresini versem ona bir mesaj yazar mısınız?" Nasıl bir mesaj olmalı bu?
ŞÖYLE diyecek misiniz: "Sevgili okurum, filan seni çok seviyor!" Okurumuz, yine insaflı, "Belki çok garip ama, araya tanıdıkları koymak gibi bir şey olsa gerek. Ben böyle düşündüm. Ne olur bana bu iyiliği yapın! Sevgilimin e - mail adresi şu..."
Okuru ne yapsın, yatak ilişkilerini anlatan, vibratörle sevgilisini karşılaştıran köşe yazarlarını okuyunca, “Hasan Pulur’dan küçük bir kıyak istesek, çok mu?” demiştir herhalde.
Okur yazarın röntgencisi olur da, yazar okurun pe...ngi niye olmasın?
*
HÜZÜNLENMEZ Mİ İNSAN!
Posta, 19 Mayıs
“Nilüfer söyledi, Sultan hüzünlendi” diyor haber.
Nilüfer eski bir şarkısını söylemiş, Türkan Şoray da dinlerken hüzünlenmiş. (Bir sürü toz toprak elenir, sonunda Türkiye gerçek kıymetlere layık oldukları değeri vermeyi bilir. Bir tane Türkan Sultan’ımız var...)
Nasıl hüzünlenmesin ki? Nilüfer “Çok uzaklarda’yı söylemiş o eşsiz sesiyle...
Caddelerde rüzgar aklımda aşk var
Geceyarısında eski yağmurlar
Şarkı söylüyorlar sessiz usulca
Özlediğim şimdi çok uzaklarda
Deli dolu günler
Hayat güzeldi
Kahkahalarıyla günler geçerdi
Ellerim uzanmaz dokunamam ki
Özlediğim şimdi
Çok uzaklarda
O da özlüyormuş
Benim bir tanem
Çok üşüyormuş
Ben olmayınca
Öyle yazıyor son mektubunda
O da özlüyormuş
Benim bir tanem
Hep ağlıyormuş
Ben olmayınca
Öyle yazıyor son mektubunda
*
VAY VAY VAY!
Sabah’la Günaydın, 19 Mayıs
İlişkileri hâlâ devam ediyor, diye başlık atmışlar.
Laila’nın patronu Şefik Öztek, manken Şenay Akay ile kısa süren ilişkisinin ardından oyuncu Şebnem Özinal ile ‘yeni bir aşka yelken açmışmış.’ (Iyyk!) Her ikisi de çapkın olduğundan, ikilinin (!) aşk hayatının pek uzun ömürlü olmayacağı sanılıyormuş. Ama hayret, hâla devam ediyormuş ilişkileri...
Ne kadar zamandır?
Tam iki aydır!
*
BEKLERKEN SIKILMAZ, ÜZÜLMEYİN!
Vatan, 19 Mayıs
Garip Çetin Alp öldü. Garip diyorum, çünkü iki kişiye çok üzüldüm. İkisi de Eurovision kurbanı. Semiha Yankı da, rahmetli Çetin Alp de (ki birincisinin şarkısı güzeldi, ikincisininki çok kötüydü) sıfır çekince, perişan oldular.
Vatan’ın ikinci sayfa haberi diyor ki “Saatlerce morgda savcı bekledi!”
Çetin Alp’in morga savcı beklerken (!) çok sıkıldığını sanmam...
*
ALLAH İÇİN!
Şok, 20 Mayıs
Şarkıcı Hakan Peker, manken Gizem Özdilli’yi öpmeye kalkınca tokadı yemiş. Şok diyor ki “Bu konulardaki duyarlılığı bilinen Gizem Özdilli ise, canlı yayın sırasında olmasını umursamadan, ünlü popçuya bir tokat sallamış.”
... bu konulardaki duyarlılığı bilinen!
*
SERİN DURUŞ’TAN
Milliyet, 20 ve 21 Mayıs
Elazığsporlu bir futbolcu: “Biz haftalar öncesinden ligden düşmeyi garantilemiştik.”
Elif Dağdeviren : “Next time inşallah!” (TRT Genel Müdürü’nün Eurovision için yaptığı basın toplantısında tercümanlık yaparken kendi düşüncesini söylüyor.)
*
İTİBAR HALKA OLDU MU, ŞÖHRET GARANTİ
Milliyet, 22 Mayıs
Milliyet, çoktan unutulan ‘Popstar Bayhan’ ile konuşmuş.
Bir cümle: “Halkımın benden beklediğinin dışında hiçbir şey yapmam. Halka olan itibarımın bekçisiyim.”
*
İĞRENÇ!
Şok, 23 Mayıs
Gazetelerin yalakalığı kadar, tetikçiliği de iğrençtir.
Şok, artık Fenerbahçeli oyuncu Serhat’le ne alıp veremediği var, Serhat sayfa editörünün sevgilisini mi arakladı, nedir bilemem, çok çirkin bir ‘haber’ yapmış.
Serhat ile sevgilisi Claudia’nın bir fotoğrafı. Altında ‘Serhat, porno yıldızı Claudia ile çok mutlu’ diyor.
‘Haber’ ise daha da iğrenç. Karı koca gibiler - Fenerbahçeli çapkın futbolcu Serhat Akın, Şilili sevgilisi Claudia’yı bir an olsun yanından ayırmıyor. Porno yıldızı olan sevgilisiyle aynı evde yaşamaya başlayan Serhat, onu pahalı hediyelere boğmayı da sürdürüyor. Futbolcu, herkese karı koca gibi olduklarını söylüyor...
*
UTANA SIKILA...
Şok, 23 Mayıs
Kusura bakmayın, ayıp olduğunu bile bile, Şok’un Okşan Abla köşesine bir okurun yazdığı mektuptan bahsedeceğim. 18 yaşındaki bir genç soruyor: Kız arkadaşımla oral seks yaptık ve ikimiz de panik içindeyiz. Acaba bu yolla hamile kalınır mı?
Lahavle...
*
BAK SEN!
HO Tercüman, 23 Mayıs
GS-BJK maçından sonra istifa etmek zorunda kalan hakem Ali Aydın’ın şu teşhisine bayıldım: “Şike ahlâki kurallara uymayan bir hareket!”
*
ŞAKA ŞAKA !
Hürriyet, 23 Mayıs
Hürriyet’in yazarı Ali Atıf Bir, ‘İyi ki Özkök var’ diye yazmış bugün. Özkök’ün müthiş bir koç olduğunu, kendine Özkök’ü model seçtiğini, Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni’nin ne kadar başarılı olduğunu söyledikten sonra ekliyor: “İyi ki Ertuğrul Özkök var!” Yazının altına da ekleme ihtiyacı duyuyor: “Kimse beni böyle düşünüyorum diye eleştirmesin. Düşündüklerimi eleştirebilir. Karalamadan, nefret kusmadan, ‘yalama’ diyerek yakışıksız tanımlama yapmadan. Sevgiyle...”
Ali Atıf Hocam, aşk olsun yahu, emrin olur “Yalama!” demeyiz biz de, “Yala!”
Şaka şaka...
Bu kelime oyunu hoşuma gitti, (Yala-Yalama) tutamadım kendimi, bir de aklıma öğrencilik günlerim geldi. Zafer Kut diye bir arkadaşımız vardı, Allah selamet versin, bizim sınıfın itlerine göre çok ‘yabancı’ kalıyordu aramızda. Okur yazar bir arkadaşımızdı, hassas bir insandı. Nadiren söz alır, alınca da nedense hocalara yağ çekerdi. Yahut da ne dese bize ‘yalakalık’ gibi gelirdi. Ve sınıfta sessiz bir tempo tutulurdu her seferinde: ‘Ya-la-Kut! Ya-la-Kut! Ya-la-Kut...” Zafer de söz almadan önce tembih ederdi bize, “Bakın, yala mala derseniz küserim ha!”
Çok günahını aldık Zafer’in, şimdi nerelerde acaba?